![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #101 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Mektuplar tevali ettikçe yüzü gülmeye başladı. Bunlardan pek çok hisseyab oluyordu. Her ne zaman olursa mütebessimane. -Beni sevmez değil, sever. Varsın nerede olursa olsun. Sağ olsun da onun gönlü bana yeter. Demeye alıştı. Rüyalarında hep onu göre göre oyalandı. Fakat dem harman uzadı. İki buçuk aya vardı. Bir mektubunda geliyorum dediği halde sonraki telgrafında daha ma’lum olmadığını bildiriyordu. Kalan validesiyle ettiği istişarede başka bir iş zuhur ettiğine karar verdiler. Yine beklemek icap ediyor. Bir sabah kalkmış, yine ona mektup yazıyor. Ne vakit avdet edeceğini soruyor. Rüyasında keyifsiz gördüğünden telgrafla haber-i sıhhatini vermesini niyaz ediyordu. Odanın kapısı birdenbire açıldı. Kerime: O nur-ı dide vecihen değişmiş, kızarmış, şaşırmış, sevince mi, felakete mi uğramış belli değil. Bir şey söyleyecek. Fakat tehalüğünden söyleyemiyor. Yüzü terlemiş, elleri birbiri içinde. Koşa koşa ta dizine kadar geldi. Güler bir yüzle azametin en şa’şalı bir nümayişi, ma’sumiyetin en mütezahir bir heyecanı ile: | ||
![]() |
|
![]() | #102 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -Anne! Beg babam gelmiş... dedi. Bu söz, o muntazir arami inandırmadı. - Seni yalancı! Der iken sofada kalınca bir ses, gıcırtılı bir der iken bir ayak sadası aksetti kadın fert-i sürurundan yerinden kalkamadı. Leyla Feride No.: 13 Sayfa 23 30 Rabiü’l-evvel 1313 TENBİH - 3 Geçenki derslerimizde kelamı teşkil eden kelimelerin tenafür ve garabet ve kıyasa muhalefetten salim olmasını tenbil etmiştik. Bunlar yazılarımızı seve seve okutacak tezbinat-ı sureye kabilinden olup mektuplarımızı temiz ve muntazam giyinmiş bir masumanin resmi gibi gösterir şeyler olduğu cihetle dikkate şayandır. Ancak iş bununla yani kelimelerin düzgün ve muntazam olmasıyla bitmiyor onlardan teşkil eden kelamda dahi fesahat ve intizam aramak lazım geldiğinden ayrı ayrı bulundukları halde fasih olan iki kelimenin bir araya gelmesinden tenafür husuli me’mul ise terk ve tefrik olunmalarına ve mütenafir kelimelerin yanyana gelmemesine ve za’if - te’lif ve te’kid ve tetebbu’a izafet misüllü memnu’atın nazar-ı itibare alınmasına ihtiyaç vardır. Ba-husus bunlar ruh’ul kelam olan ma’naya teallük ettiğinden kavalib-i me’ani olan elfaz ve kelimatın intizamına olunacak dikkatten ziyade şayan-ı nazardır. | ||
![]() |
![]() | #103 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kelimede kıyasa muhalefetin ne demek olduğunu anlatmak idi. Za-if-i te’lif dahi bu demek olup ancak kelimede, hane-i cedide. Mesela (hane-i cedide) yerine (yeni veya cedid-i hane) ve (bağçe-i mezkure) yerine (mezkur bağçe) denilmelidir ki Türkçemizin kavaidine, hem de muharriratımızın yanlışlığa düçar olmasına hizmet edilmiş olsun. Fakat Arabi ve Farısi izafet ve tavsifat - iyice bilenler istedikleri halde- peder, çesm-i kebud, melahat-ı vechiyye, tabi’at-ı hasne vesaire tarzında kavaide muvafık izafet ve tavsifat yaparlar. Binaenaleyh kavaidi layıkıyla öğrenmeksizin Arabi ve Farısi terkibata özenilmeyip lisanımızın şivesine tevfik-i kelam ile (Mektebin Kapısı) (Ahmetin kalemi) (Validenin Tarağı) (Ma’i göz) (İyi huy) (Doğru yol) gibi Türkçe izafet ve sıfatlar iltizam edilmelidir. No.: 13 Sayfa 24 NUMUNE İsmetli valide-i mkuhterem hanım efendi hazretleri, Afiyet maderanelerini hari-i iltiatname-i şefkatinahiyeleri reside-i dest müfahhiras oldu. Zat-ı üftüneleri vesile-i hayat ve sa’detim bulunduğunuz cihetle ba kemal men ve mesar temadi-i sıhhat ve afiyet-i aliyyeleri du’ası tilavet ve tekrar kılındı. Le’alhamd acizelerinin dahi sıhhati berkemal olup evvel vahrahaz ve telakki olunan o emr-i şerife ve nesayih menifelerine tevfik-i hakaretle ruz u şeb tahsil-i ilm ve ma’rife sa’y ve gayret etmekteyim. İşte bu sene icra kılınan imtihanda sınıfın birinciliğini ihraz eyledim. Bu şerefli muvaffakiyetin ba’is-i müstakili ancak teveccühat-ı kalbiye ve da’vet-ı hayriye i maderiyeleri olduğunu biliyorum. Binaenaleyh fart-ı iştiyak ve ta’zim ile mübarek ellerinizden öpmek da’ima duayı müşfikanelerine muhtaç bulunduğumu arz eylerim ol babda. | ||
![]() |
![]() | #104 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| TAHLİL Bu mektup o kadar sadre yazılmış değildir. Oldukça tumturaklı elfaz ve tabiratı havidar. Binaenaleyh mukadesatımıza muvafık olmadığından: Ba’del-elkab Mektubunuzu sevinç ile aldım. Sıhhat ve afiyette olduğunuzu anlayıp memnun oldum. Siz benim sebeb-i hayatım olduğunuz cihetle da’ima sağ ve var olmanızı cenab-ı haktan temenni eylerim. Verdiğiniz emir ve nasihatları tutmak okuyup yazmağa çalışmaktayım. İşte bu seneki imtihanda sınıfın birincisi oldum. Bu feyzime sebeb sizin dua ve teveccühünüzdür. Onun için ellerinizden öperek daima duanızı isterim. Tarzında yazılsa daha a’la olur. Çünkü sadeliğindeki letafet sözün tabiıyyetini istilzam etmesiyle şayan-ı tercihtir. Ba husus kadınlara bu yolda yazı yaraşır. (Valide-i Muhteremim), (davet-i hayriye-i maderiyeleri), terkipleri yanlıştır. Bunların doğrusu (Valide-i Muhteremem), (Devat-ı hayriye-i maderileri) yahut (maderaneleri) dir. Zira valide mü’ennes-i Arabi olduğundan sıfatının dahi te’nisi lazımdandır. (Mader) kelimesi ise Farısi olduğundan Arabi ka’idesi üzere tasrif ve terkibi ca’iz olamayıp buruca tashih yazılmazı iktiza eder. No.: 13 Sayfa 24 Feva’id Numunede iltifatname demiştik. Emirname, lütfname nevazişname, keremname, ihsanname, müddetname, muhabbetname ilh... bunlar hep mektup demektir. Mektup bir memleketten bir memlekete yollanan ifade-i tahririye varakasının adıdır. Küçükler büyüklerine veya hürmet etmek istedikleri zevata ihsannamenizi aldık, lütfunamenizi okuduk derler. Arıza, ubudiyyetname, zeri’a, bunlarda mektup ismidir. .................. kadar ve hissiyetine göre (Hakipaylarına ‘ariza mıdır?) yahut (zeri’a-i çakeri), (Abudinname-i kemteri) dir tarzında yazarlar. Şaka, nemika, tahrirat dahi mektup demektir. | ||
![]() |
![]() | #105 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Tezkere ikisi bir memlekette bulunanlar beyninde cereyan eden ifade-i tahririye varakasının namıdır. Bu da mürsel ve mürsel elihen hal ve hissiyatına göre samiye, aliye, behiye, sena veri, acizi, çekeri gibi tavsifat ile yad ve ıtlak olunur ki mektup demek olan şaka, nemika, tahrirat dahi böylece ünvanpezir olur. İnşallah-ı te’ala sırası geldikçe bunların tafsilatıyla enva’ını beyan ederim. Nazif Serveri No.: 14 Sayfa 27 7 Rabi-ül Ahir 1313 Tenbih 4 Tekrar: İbare arasında bir kelime yahut cümlenin bila lüzum tekrar istimalinden ibaret olup mektup ve muharriranemizin intizam ve letafetini bozduğu cihetle muhalif fesahat add olunmuştur. Mesela bir mektubun vusulini eş ar için bir kere (mektubunuzu aldım) demek kafi iken iki defa o cümleyi yazmak yahut dört beş satırdan ibaret bir tezkirede zaruret olmaksızın olan, olduğu, bulunduğu, olmağla, ettüğü, ile kelimelerini mükerreren tahrir etmek muhal fesahat olduğundan elden geldiği kadar bu gibi tekrarlardan hazr olunmalıdır. Mektubatımızın fesahatini bozan şeylerden birisi de tetabu-i izafettir, yani iki üç izafetin bir araya gelmesidir. Mesela (Mektebin odacısının kapısının anahtarı) yahut (Hane-i ha’ce-i ol Farısi-i mektep) | ||
![]() |
![]() | #106 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İşte bu misüllü şeyler intizam-ı kelamı bozar ve adeta can sıkar mevattan olmağla şayan-ı dikkattir. Ta’kıd: Bu dahi ahenk-i ibare ve selamet-i kelamı ihlal eder. Ta’kidin kabaca ma’nası tutukluk demek olup bir mektuptan ne demek istenildiğinin kolayca anlaşılamaması maddesinden ibarettir ki lakırtının altı üstü layıkıyla gözetilmeyip intizam-ı kelama ri’ayet olunmamış bulunmasından ileri gelir. Mesela: Nezdinize gelmem. Zira sizi her vakit görebilmek isterim. Bu ibareden maksat-ı asli ne demek olduğu anlaşılamamaktadır. Çünkü nezdinize gelmem dedikten sonra sizi görebilmek isterim cümlesini irad etmek birbirine münakız lakırtı söylemek kabilinden olup halbuki katibin merami ‘sizi her vakit görmek arzusunda bulunduğumdan nezdinizden gitmem ki geleyim’ demek olacakmış. Heyhat! No.: 14 Sayfa 28 NUMUNE (Validesinden Kızına Mektup) Nurdidem Kızım! Afiyette olduğunuzu ve nesayihimiz mucibince çalışarak sınıf başı olduğunuzu havi mektubunuzu aldım. Dünyalar benim olmuşçasına memnun oldum. Herşeyde muvaffakiyet ikram ve gayretle olduğu cihetle tahsil-i ilim ve irfana devamınızı temenni eder ve sizin fevkinize vasıta olan hocanızın ellerinin takbilinin size ve bize borç olduğunu beyan eylerim. | ||
![]() |
![]() | #107 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İnşallah bu seneki imtihanda ikinciye takdim ile valideni daha ziyade memnun etmeye muvaffak olursun kızım. TAHLİL İşte bu mektupta tekrar, tetabu’-ı izafet, ta’kıd vardır. Evvela: Birbiri ardınca olduğunuzu kelimesi tekrar edilmiştir. Saniyen: (Hacenizin ellerinin takbilinin) suretiyle tetabur-ı izafet vakı’adır. Solisen: İkinciye takdim ile ile (ahire cümlesinden ikinci sınıfa mı? Yoksa bulunduğu sınıfın ikincisine takdim ile birinci olması mı? Arzu edildiği münfehim olamayıp ifade de ta’kıd bulunmasıdır. Binaenaleyh böyle yazılmayıp iki kere olduğunuzu demektense (birini bulunduğunuzu) ve (Hacenizin ellerini takbil) ve ikinciye takdim ile cümlesine bedel (İkinci sınıfa geçmek) yahut sınıfınızın ikincisinden ziyade sa’y ile ona takdim ederek birinci olmak gibi tekrar ve tetabu’ı izafet i takıdi men’ edecek suretlerde telif ı kelam iktiza eder. Nazif Serveri | ||
![]() |
![]() | #108 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| No.: 14 Sayfa 28 İKİ REFİKA Son asr-ı terakkiyenin yetiştirdiği bu iki tehal-ima’rifet, bir meyelan-ı latif ile geniş kanepeye oturmuşlar, arkalarını kaba yastıklara dayamış oldukları halde ma’rifden bahs ediyorlardı. Manidar, neşve-efza bir tebessüm, ikisininde dudaklarını açmış, bunların arasında iki sıra inci keşfetmişti. Gözleri bir merkuziyyet tamme ile (Hanımlara Mahsus Malumat) ın ilk sahifesini süzüyordu. Biri öbürüne dedi ki; -Görüyor musunuz? Bunun Osmanlı kadınları içinde perverşiyab ma’rifet olan hanımlar elli sene evvelki ahval-i nisvaniyeyi tashih ediyorlar. Bu gün kadınlarımız içinde muallimeler, muharrireler, şaireler yetişiyor. O vakit yetişemezdi. Okuyor musunuz? Ruz firuz cülus-u hümayünları ............ pür meymenet -i islamiye ve devlet ebed müddet Osmaniye için fatiha-ı terakki olan şahenşah Faruk cah, tacdar-ı adalet penah veli’l ni’met Alim Efendimiz hazretlerinin saye-i ma’rif vayelerinde bugün kadınlarda hisseyab-ı ma’arif oluyor. Diğer bir nazar-ı şükran ile cevap veriyordu: -Bu şüphesiz, bu muhakkak. O ruz-ı mukaddes bir devr-i terakkinin sabah-ı ma’rifeti oldu. | ||
![]() |
![]() | #109 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| (Sabah-ı ma’rifet dünyayı tuttu) Kadınlara da’ir yazılan birçok asar-ı nadire ağuş-ı ma’rifetini açıyor. Ezcümle (Malumat) (Hanımlara mahsus malumat) ile bize bu devr-i terakkinin kadınlarda husule gelen maksat-ı ciddiyesini gösteriyor. Okuyalım, Allah aşkına! Bakalım, şu 13 numaralı nüshada ne var! İşte: Burada edebiyat kısmını (Hanımlara ta’lim kitabet) işgal ediyor. Bu bahsin ne kadar mühim olduğunu söylemek icap etmez sanırım. Mesela gurbette bulunan bir zevc ile İstanbul’da kalan bir zevce beyninde mektuplar te’ati olunacak. Kadının balzat o mektubu yazması elzem olduğu gibi üslub-ı ifadeye dikkat etmesi de lazım. Zevc ve zevce beynindeki o mukaddes serar-i kalbiyeyi bir yazıcının kalemine tevdi etmek ne yaman bir şeydir! Erkek ile kadın arasında öyle sera’ir-i mukaddese vardır ki onları kadının kalbi hisseder, kendi yazmak ister. Bigane bir kalem çok şeyi yazamaz. Bununla beraber yazı yazmakta tamamen hisse-i tabiyyet lazım geldiği kadar üslup-ı kitabete de kesb ü kavf etmek lazım gelir. No.: 14 Sayfa 28 Öbürü refikasının buselerini tasdik etmekle beraber parmaklarıyla sahifeyi çevirdi: Mülahazatına bunu terdif etti: -Fahru’n-nisa hanımın mektubunu okuyalım. Şimdi bu mektup, ikisinin de, nazar-ı takdir ve intibahını celb ediyordu. Bu mektupta ma’işet-ı frankanenin kadınlarımız için ne kadar mazar olduğu etraflı bir surette anlatılmıştı. Henüz dini, mezhebi hatta lisan-ı maderzadını öğrenmemiş etfali ecnebi mürebbiyelere teslim etmek gibi islamiyet ve insaniyet ile kabil-i tevfik olmayan bir mazarrat, bu varakada, alimane bir surette teşrih olunuyordu. Kendi para ve arzularıyla ciğerparelerini fesad-ı ahlaka sevkeden babaların halık nazarında ne kadar ma’yup olacakları gösterilmişti. | ||
![]() |
![]() | #110 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Sonra (etfal-i sagire) ünvanlı makaleyi okudular. Bu makalede iki hanım için mühim idi. Bu arada çocukların terbiye-i maddiye ve maneviyelerinden, hıfzı’s-sıhhalarına aid mevattan bahsolunuyordu. Bir aileye dahil olmak o ailenin meş’ale-i istikbalini uyandırmak hasılı validenin hissiyle mütehassis bulunmak fikirleri şimdi iki refikayı tebessümler içinde meşgul ediyordu. Onların pişgah-ı nigahide iri ma’i gözlü, henüz beş yaşında top çehreli bir ma’sumun altun saçları uçuyordu. Mültehiz bir ses. Onların kalplerine (Anne!) diye aksediyor7, sonra ruhlarına dökülüyordu. Malumat muharriresi hanımefendiye Nadire Hanım tarafından yazılan varakayı okurlarken ikisi de bir hiss-i şükran içinde kaldılar. Tuvalet denilen, Genç kadınlarımızı birçok emraze düçar eden bu süs ve moda hastalığının ne kadar mazar olduğu isbat edildikten sonra şeri’at-ı garra-yı islamiyenin icrasını emrettiği taharet ve nezafet kadar mükemmel bir tuvalet olamayacağı pek edibane ve diyanet perverane bir suretde tasvir edilmişti. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |