|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
02-02-2007, 11:37 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
DIŞ TİCARETTE KORUMA POLİTİKASI Dış ticarette himayecilik (koruma) Dünyadaki bütün devletlerin hemen hepsi ülkelerine giren mallardan gümrük resimleri olmaktadır. Serbest ticaretin faydalarına inanan, mukayeseli masraflar teorisini tamamen kabul eden ve Laissez Faire, Laissez-Passer bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler doktrini savunan iktisatçılara göre, gümrükler ve diğer ticaret kısıtlamaları uluslararasındaki ticareti azaltarak ticaretin faydalarından ulusların tam olarak istifade etmelerine engel olur Gümrük koruması sayesinde rekabet etkisinde kalmayan birçok sanayi randımansız çalışarak ülkenin üretken kaynaklarının ziyan olmasa sebep olur.Serbest ticaret taraftarlarının bu delilleri yanında,himayecilik(koruma) taraftarları tarafından himayecilik lehine çeşitli deliller ileri sürülmektedir. 19’uncu yüzyılın ilk yarısında yaşamış bulunan F.List isimli bir alman iktisatçısı,himayecilik teorisini ilk olarak sistematik bir şekilde savunmuş ve daha çok milliyetçilik kokusu bulunan çeşitli deliller ile devletin dış ticaret politikasının himayeci olmasını önermiştir.Aşağıda o zamandan beri himayecilik(koruma)lehinde ileri sürülen çeşitli deliller ve bunların ne derece doğru olduğu açıklanmaktadır. Dış ticarette himayecilik lehinde ileri sürülen delilleri 3 grupta toplamak adettir. 1-İktisadi deliller Çeşitli yöntemler ile serbest ticaretin işlemesine engel olunması ve dış ticaret işlemlerinin arttırılıp azaltılması veya yön değiştirilmesi sonucunda ulusal gelirin arttırılması olanağının varolduğunu ifade eden delillere ’’İktisadi deliller’’ denilir.Bu deliller aşağıda ele alınacaktır. 2-İktisadi olmayan deliller Bunlardan maksat himayecilikle,ulusal gelirin yapısında ve oluştuğu mal ve hizmetlerde arzu olunan belirli amaçları elde etmeye yönelmeleridir. 3-Mantıksız deliller Himayecilik lehinde ileri sürülen bazı delillerin hiçbir mantıki tarafı yoktur.Şimdi bunların bazılarına işaret edilecektir. | ||
|
02-02-2007, 11:38 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| A-Tek ihraç malına bağlanmanın sakıncaları: Birçok ihraç mallarının fiyatları çok değişkendir.Bazı yıllar ihraç mallarının fiyatları şu veya bu sebeple düşebilir.Birçok ihracat malında uzmanlık kazanan ülkeler bu malların fiyatları düşünce çok zarar görebilir. B-Ticaret oranlarının aleyhe dönmesi: Mukayeseli masraflara göre ülkelerin bazı malların üretiminde uzmanlık kazanması aleyhinde ileri sürülen diğer bir delil,uzun bir devrede ticaret oranlarının hammadde ve tarımsal ürün üreten ülkeler aleyhine dönmesidir.Bir üretim alanında kazançların diğerine oranla daha değişken olması,keza himayecilik lehinde bir delil oluşturmaz. C-Ödemeler bilançosu zorlukları: Bu grup altında toplanan diğer bir delil şudur:Ödemeler bilançosu zorluklarından kurtulmak amacıyla himayecilik tedbirleri ile ithalatın yerine geçecek mallar içerde yapılır ise,ödemeler bilançosu zorlukları ortadan kalkacaktır.Buda delil değildir. D-Ülkenin üretken kaynaklarının daha fazla bir kısmının kullanılmasını temin amacıyla yapılan himaye: Normal olarak ulusal gelirin azalması bu ülkenin ithalatını azaltacak ve sonuçta himayeyi yapan ülkenin ihracatı azalacaktır.İhracatın azalması şüphesiz ulusal gelirin azalması demektir.Himaye tedbirleri bu şekilde sonuçlar doğuracak olur ise,şüphesiz faydalı olmaz.Kullanılmayan üretim araçlarından başka tedbirlerle istifade etmek yolları var iken,ithalat bakımından himayecilik politikası izlenmelidir. Gelişmekte olan endüstriyi himaye(terbiyeci himaye): Bazı ülkelerde sanayii uzun süre önce kurulmuş olduğundan bir çok avantajlara sahiptir ve ucuza üretim yapar. Sanayileşmek isteyen ülkeler gümrük kapılarını açtıkları takdirde, bu ülkelerde sanayiin kurulmasına olanak yoktur. Zira eski sanayii ülkeleri daha ucuza mal satarlar ve kurulmakta olan sanayii bunlarla rekabet edemez. Halbuki ülkedeki bu yeni endüstri yabancı rekabetinin etkisi altında kalmadan çalışacak olur ise, tecrübe kazanır ve maliyetlerini düşürerek, yabancılarla rekabet edecek hale gelir. İşte bu süre için devletler gümrük ve çeşitli diğer tedbirler ile bu gibi sanayii himaye etmelidir. | ||
02-02-2007, 11:38 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gelecekte daima belirsizlik vardır.Bir malın üretimi bugün karlı değilse,5 sene sonra kara geçileceğini bugünden hesap etmek ve özel girişimi bu sanayii ye yöneltmek çok zor olabilir.Sırf bu düşünce ile teorik değil de,pratik bir delil ile,bu durumda yerli sanayii himaye etmek ve bu sanayii bizzat devlet kuruluşlarının kurması gerekebilir. Şöyle ki,hiç kurulmamış bir endüstrinin kurulması dış ekonomilere sebep oluyor ise ve büyük çaptaki üretimin neden olduğu ekonomiler söz konusu ise,geçici himaye faydalı olabilir. Kurulması gereken endüstri,büyümeden doğan ekonomilerde çalışan bir endüstri ise,himaye gerekmektedir.Burada görülüyor ki,yine sosyal ve kişisel maliyet farklarından himaye delili çıkarılmaktadır.Yalnız burada çok önemli bir noktaya dikkatle değinmek gerekir.Şöyle ki,bir ülke,büyümeden doğan ekonomilere sahip her endüstriyi korurken,şu noktanın göz önüne alınması faydalı olur.X malı A ülkesinde ve B ülkesinde imal edilecektir.Vaktiyle yalnız B ülkesinde imal edilmekteydi.X malı büyümeden doğan ekonomi sebebiyle A ülkesinde himayeyle üretilecektir. Manoilescu tipi himayecilik delilleri: Şimdi varsayalım ki,ücretler fazla insan nedeniyle tarımda düşüktür,ayrıca endüstri ve tarım ücretleri arasındaki fark da,net avantajlarla açıklanamayacak derecede fazladır.Acaba bu şartlarda dahi endüstriyi himaye etmek gerekir mi? Gerekmeyebilir.Zira emek,üretim araçlarından yalnız biridir.Diğer araç ise sermayedir.Bilindiği gibi geri kalmış ülkelerde sermaye tarımda çok daha yüksek maliyetlerle(daha fazla faiz ödeyerek)elde edilmektedir.Bu sebeple sanayi maliyetlerinin tarımsal maliyetlerden daha yüksek olup olmadığını anlamak için,her kesimin kullandığı sermaye-emek miktarını ve ücret ile sermaye maliyetleri arasındaki göreli farkı göz önüne almak gerekir. | ||
02-02-2007, 11:38 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Tarımsal sektördeki yüksek faiz oranlarının ve sanayide yoğun sermaye kullanılmasının aksi yöndeki etkileri(keza endüstrinin bayındırlık hizmetlerinden daha iyi istifade edebilmesi)sanayi sektöründe ücretlerin yüksek bulunmasını fazlasıyla yok edebilir. Statik analiz çerçevesi içinde kaldıkça,Manoilescu’nun teorisi uyarınca sanayiinin teşviki yönünde bir kanıt bulmak zordur.Yalnız sorun hiç şüphesiz burada bitmez.Sorunun dinamik yönü ele alınır ve iktisadi gelişmeyi teşvik bakımından sanayiin önemi ortaya konursa sanayiin himayesi hiç şüphesiz gerekecektir. Gümrük vergileri: Gümrük vergileri her devletin bütçesinde önemlidir.Yani gümrüklerden alınan vergiler,devletler için önemli bir gelir kaynağıdır.Gümrük vergilerinin ikinci fonksiyonu,iç üretimi yabancı rekabetine karşı korumaktır.Bunlara ’’himaye gümrükleri’’denir. Gümrük vergileri, malların cins ve birimlerine göre alınabileceği gibi, malların kıymetine göre de alınabilir. Malların cinslerine göre alınan gümrük vergilerine spesifik gümrükler denilir. Yani memleketin gümrük tarifesinde her çeşit mal için ne miktar gümrük alınacağı saptanır. Gümrük tarifeleri bir kanuna dayanır ve bunlara muhtar tarife denilir. Fakat devletler aralarında yaptıkları ticaret anlaşmaları ile muhtar tarifelerinde bazı karşılıklı indirmeler yapabilir. Bunlara anlaşmalı tarifeler denilir. Genellikle anlaşmalı tarifelerin sonuna en ziyade müsaadeye mazhar millet kaydı ilave edilir.[1] | ||
02-02-2007, 11:38 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| SERBEST DIŞ TİCARET VE KISITLAMALAR Koruma yöntemleri: Bir ülkenin ithal etmekte olduğu bazı malları azaltmak yönünde yararlanabileceği 3 kısıtlayıcı araç vardır.Bunlar;tarifeler,ithalat kotaları ve lisanslardır. Gümrük tarifeleri: Çeşitli mallara uygulanacak vergi oranlarını gösteren listelerden dolayı gümrük vergileri yerine gümrük tarifeleri terimi kullanılır. Gümrük vergileri çeşitli amaçlarla konulur.Bunlar: -Devlete gelir sağlanması -Yerli endüstrinin dış rekabetten korunmasıdır. Gümrük vergileri spesifik yada advolerem esasına göre alınır.Spesifik vergiler,malın fiziki birimine dayandığı için uygulanması kolay vergilerdir.Ayrıca spesifik vergiler malın fiyatından bağımsız olarak alındığı için enflasyonist bir ortamda advolerem vergi kadar dış koruma sağlamaz. Gümrük vergilerinin ekonomi üzerinde etkisi vardır: -Gümrük vergileri ithal mallarının yurtiçi fiyatını yükselterek,ithalatı yapılan malları üreten yerli üreticileri korur (koruma etkisi). Tarife benzeri engeller: Hükümetler yerli endüstriyi dış rekabetten korumak için bu endüstrilere’’ sübvansiyon’’denir. Sübvansiyonla korunan bir mal yurtiçinde yurtdışı fiyatlarla satılır. | ||
02-02-2007, 11:38 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| DIŞ TİCARETE GETİRİLEN TİCARİ KISITLAMALAR 1-Ekonomik olmayan nedenler: -Hükümetler bir endüstriyi askeri ve politik nedenlerle de koruyabilir. a)Askeri yeterlilik argümanı=Bir ülke kendi savunmasına yönelik endüstrileri bir ekonomik maliyet içerse de korumak isteyecektir. b)Politik nedenler=Uluslararası ticaretin artması demek ithalatın rekabeti karşısında satışları düşen endüstrilerde çalışanların işlerini kaybetmeleri demektir. 2-Ekonomik nedenler: a)Yerli malı al paran ülkende kalsın prensibi b)Düşük yabancı ücrete karşı koruma c)Yurtiçi istihdamın arttırılması d)Çocuk endüstrilerin korunması e)İstismar doktrini f)Ticaretin kısıtlanması ve bir ekonominin çeşitlenmesi g)Büyük bir ülkenin ithalatını kısması sonucu fiyatların düşmesi GATT sonrası dünyada artan korumacılık eğilimleri: II.Dünya Savaşından sonra günümüze kadar dünya ticaretinde sağlanan liberalleşmeye paralel olarak korumacılığında arttığı bir gerçektir.[1] GLOBAL EKONOMİK ENTEGRASYON VE TÜRKİYE Uluslar arası ticaret hareketleri ve Türkiye: Global ekonomik entegrasyonun boyutlarından biri olan uluslar arası ticaret hareketleri yönünden dünyadaki yerimiz daha ayrıntılı olarak tespit edebilmek için,öncelikle dünya ticaretindeki serbestleşme eğilimlerini analiz etmek gerekir.Bu bölümde öncelikle dış ticaret alanındaki serbest ticaret teorisi ve taraftarlarının görüşlerini özetlemeye çalışacağız. | ||
02-02-2007, 11:39 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Serbest ticaret mi?Yoksa korumacılık mı? Bilindiği üzere, 19. ve 20. yüzyılda serbest ticaret ve korumacılık arasındaki tartışmalar tüm hızıyla ve yoğunluğuyla devam etmiştir.1980’li yılların başlarından itibaren ise serbest ticaret taraftarlarının görüşleri hemen tüm dünyada daha fazla taraftar toplamaya başlamış ve ülkeler dış ticarette serbestleşme yönünde çok önemli mesafeler kat etmişlerdir.Dış ticarette serbestleşme yönümdeki gelişmeleri istatistiki veriler yardımıyla açıklamadan önce,öncelikle konunun temelini oluşturan serbest ticaret ve korumacılık taraftarlarının görüşlerini ve aralarındaki tartışmaları kısaca özetlemekte yarar görüyoruz. Serbest ticareti savunanlar gerek iç ticarette gerekse dış ticarette devlet müdahalesini kabul etmemektedirler.Korumacılık taraftarları ise dışa kapalı bir otarşizmi savunmaktadırlar. Her iki kesiminde kendine göre gerekçeleri bulunuyor.Önce serbest ticaret taraflarının argümanlarını özetleyelim: 1- Serbest ticaretle,iş bölümü ve uzmanlaşmadan yararlanmak suretiyle ekonomik kaynaklar daha verimli ve etkin bir şekilde kullanılır. 2- Serbest ticaret yapmak suretiyle geniş Pazar imkanlarından yararlanmak mümkün olur ve geniş ölçekte üretim yapmanın doğal bir sonucu olarak birim başına üretim maliyetleri azalır. Korumacılığı savunanlar ise serbest ticarete şu eleştirileri yöneltmektedirler: 1- Serbest ticaret,ülke ekonomisinde yeni kurulan ve gelişen sanayilerin korumasız bırakılmasına ve bunun sonucunda ulusal sanayiinin gelişememesine ve çöküşüne neden olabilir. 2- Serbest ticaret,özellikle sermaye malları ithal eden ülkelerde ödemeler bilançosunda veya daha dar anlamda dış ticaret bilançosunda açıkların daha da artmasına neden olur. 3- Serbest ticaret,özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından dışa bağımlılığı artırabilir. Özetle;korumacılık giderek globalleşen dünyada artık eskimiş bir fikirden başka bir şey değil.Ülkelerin ekonomilerini dışa açarak, uluslar arası ekonomik ilişkilerini artırmaları ve dünya ekonomisine entegre olmaları gerekiyor. Dünya Bankası araştırmasına göre tarife ve tarife dışı engeller yönünden değerlendirildiğinde korumacılığın en düşük olduğu başlıca ülkeler şunlardır: | ||
02-02-2007, 11:39 | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Hong Kong, Singapur, ABD, Belçika, Danimarka, Fransa, Almanya, İspanya, İngiltere ispanya, İngiltere, İrlanda, İtalya, Japonya, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç ve Portekiz. Korumacılığın çok yüksek olduğu ülkeler arasında ise en başlarda Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Çin, Mısır, Etyopya, İran, Kenya ve Tanzanya gibi ülkeler yer almaktadır.[1] DIŞ TİCARET VE KALKINMA Dış ticaret ve kalkınma bağlantısı ile az gelişmiş ülkelerin sorunları,Asya,Rusya ve Brezilya’nın yaşadığı ekonomik krizlerin ardından uluslar arası topluluğun önde gelen uğraşılarından biri oldu.Kaygılar,2001’de küresel talebin dibe vurmasıyla arttı.Serbest ticaretin uzun vadede benimsenmesi kabul görürken,liberalizasyonun kısa vadeli etkileri ve DTÖ yükümlülüklerinin uygulanma maliyeti kaygı konusu olmaya devam ediyor. Korumacılık yapısı göz önüne alınırsa,GOÜ’lerin ürünlerinin önündeki gümrük tarifesi engellerinin tarım,tekstil ve hazır giyimde,kısacası GOÜ’lerin çıkarları söz konusu olan sektörlerde yoğunlaştığı görülüyor.Ticaret akışlarına ilişkin temel datanın,korumacılık şekillerinin ve simulasyon sonuçlarının analizi,piyasaya erişim görüşmelerinin hedef ve biçimlerini belirlemek için bizi aşağıdaki temel sonuçlara ulaştırıyor: Gerek tarım,gerekse de sanayi ürünlerinde formülasyon yaklaşımı tarife tavanları ve tarife yükseltmeleri sorununa çözüm bulmaya yardım edecektir.İsviçre formülü olarak bilinen harmonize vergi indirim uygulaması bu anlamda etkili olabilirse de, bu GOÜ’lerden kısa sürede fazla beklentide bulunmak anlamına gelebilir.Bu formülde istisnalar sınırlı olmalı ve her gümrük tarifesi oranına minimum de olsa bir indirimi öngörmelidir.En yüksek tarifelerin indirilmesinin odak noktası seçilmesinde yarar vardır.En düşük oranların ortadan kaldırılması çok pratik de görünse,bu uygulamanın’’etkin koruma’’oranlarını sıçratabileceği gözden ırak tutulmamalıdır. | ||
02-02-2007, 11:39 | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| FAKİRLİK ANCAK ADİL BİR TARIM TİCARETİYLE AZALIR Doha’’kalkınma gündemi’’ni kurtarmak için tarım ticareti görüşmelerinde cesur adımlar atmak gerekiyor. Birincisi ve en önemlisi,tüm doğrudan ve doğrudan olmayan ihracat subvansiyonlarını yasaklamak olmalı, İkincisi,üretim sübvansiyonları için yeni kurallar lazım.AB ve ABD’nin kendi çiftçilerini korurken, GOÜ’lerin kendi çiftçilerini koruma hakkına kısıtlamalar getirmeye çalışması eşit ölçüde iki yüzlülük.[1] EKONOMİ VE TOPLUM II.Dünya Savaşı’ndan sonra dünya ticareti serbestleştirilerek refahın artmasına hizmet edilmeye çalışılmıştır.Bunda başarılı da olunmuştur.Ne var ki;ulusal ekonomilerin korunma ihtiyacı,serbestleşmeden sapmaları ortaya çıkarmıştır.Bu sapların dünya refahını azalttığını söylemek doğru olmayacaktır.Kısmi bir doğruluk olsa da,korumacılık temeline kayan dünya ticareti özellikle sosyal ve ekolojik kaygılara dayalı ekonomi-dışı gerekçeler ekseninde şekillenmektedir.Bu gerekçelerin haksız olduğu söylemi yersizdir.Toplumsal refah düzeyin yüksek olan ülkelerin,bu refahın en azından korumak adına öne sürdükleri damping iddiaları ile sosyal ve ekolojik duyarlılıkları,küresel rekabeti de ikinci bölümde, dünya ticaretin trendinde yeni korumacılığın yeri incelenecektir.Yeni korumacılık akımının damping boyutunun da ele alınacağı bu bölümde,dampingin doğuşu,etkileri ve dampinge karşı izlenen stratejiler değerlendirilecektir.[2] | ||
02-02-2007, 11:39 | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| KORUMACILIK DÖNEMİ (1963-1980) 1- Aşırı korumacılık(1963-1968) 1950-60 arasında tecrübelerden sonra,iktisat politikasının uzun vadeli,disiplinli,tutarlı ve bilimsel bir şema içinde ele alınması gereği önem kazanmıştır. Birinci planın vurgulanacak en önemli stratejik tercihi,kalkınmanın sanayileşme ile sağlanabileceğini kabul etmesidir.Nitekim bu amacın elde edilebilmesi için,sermaye malları üretimi ile ihraç olanaklarını genişletecek sanayilere,yatırım önceliği tanınmıştır.Bu öncelik,bir başka deyişle,ithal ikamesi ile ihracatı artırmaya yönelik politikaların birlikte uygulanacağı demektir.İki politika arasında bir öncelik aramak gerekirse,bu dönemde yapılması öngörülen yatırımların %61.0’nın ara malları ve %20.0’nın yatırım malları sanayiine ayrıldığı dikkate alınarak,birinci sırada ithal ikamesi tercihinin geldiği anlaşılmaktadır. Özetlersek,1960’lı yıllarda ithal ikamesi çabalarında başarılı olduğu söylenebilir.Şöyle ki 1963-68 döneminin üretime ithal ikamesi katkısı %35,buna karşılık ihracat artışına katkısının çok düşük olduğu görülmektedir. 2- Örtülü Liberalizme geçiş (1968-1973) Birinci planın yalnızca’’Tüketim malları sanayiini’’bıraktığı özel kesime,ikinci plan tüm yapım sanayiini bırakmayı amaçlamaktadır.Ayrıca,ekonominin AET karşısındaki durumu da göz önüne alınarak,emek yoğun sanayilerin kurulması istenerek,AET rekabeti karşısında mukayeseli üstünlükler ilkesini benimsemektedir.Kuşkusuz bu dönemde gerçekleştirilmiş ara ve yatırım malı sanayilerinin emek yoğun oldukları kesinlikle söylenemez.Eğer bu sanayiler kurulup,gelişmiş ise bu durumda yararlandıkları aşırı teşvikler ve koruma politikasının büyük rol oynadığı açıktır. Gerçekten Türk Lirası 1970 devalüasyonuna kadar gerçek değerinin üstünde bir düzeyde tutulmuştur. Bunun sonucu olarak(çoğunlukla libare edilmiş olan) sermaye malları ithalatı nispeten ucuzlamış ve yerli üretimin maliyeti yabancı fiyatlara oranla daha pahalılaşmıştır. Bu ise, doğal olarak ara ve yatırım malları sanayilerinin gelişmesini kösteklemiştir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |