|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
02-02-2007, 11:40 | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ancak temel yatırımlara ve ağır sanayi ye öncelik verilerek döviz girdilerinin kontrol altına alınması sanayimizin iç Pazar yerine, dış Pazar koşullarına uydurulması gereği 1970’lerden sonra ciddi olarak anlaşılmış ise de ekonomik ve bürokrasi yapımız değişikliklere karşı esnek olmadığından, süratli bir yapısal değişim sağlanamamıştır. 3- Örtülü Liberalizmin yerleşmesi (1973-1980) Üçüncü beş yıllık kalkınma planı, bilindiği gibi 1973-77 dönemi içinde saptanmış, 15 yıllık uzun dönemli planın son dilimini, fakat ayrıca 1973-95 yıllarını içeren 22 yıllık yeni Kalkınma Stratejisi’nin ilk dilimini oluşturmaktadır. Bu plan özü itibariyle ağır sanayilere öncelik veren bir politika gütmektedir. Bu alanda, hızlı ve güçlü aşamalar yapılmasını öngörmektedir. Özellikle sanayiinin bileşimi konusunda hassasiyet göstermiştir. Yani, tüketim, ara malı ve yatırım malları sanayilerinin ağırlıkları arasında ciddi bir ayırım yapmış ve bugün tüketime dönük sanayi, 1977’de daha çok ara ve yatırım malı dönük bir yapıya dönüştürmeyi hedef almıştır. İthal yasaklarına temel olan korumacılık,ithalattan çok ihracatı engellemiştir.25 yılın sonunda ulaşılan yapının hangi kriterini kullanırsak kullanalım,dünyanın en kapalı ekonomilerinden biri olduğu görülmektedir. | ||
|
02-02-2007, 11:40 | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| DIŞ ŞOK DÖNEMLERİNDE İZLENEN SANAYİLEŞME POLİTİKALARININ İMALAT SANAYİİ ÜZERİNE ETKİLERİ Bilindiği gibi bir tarım ülkesini veya az gelişmiş bir ekonominin genellikle tercih ettikleri ithal ikamesine yönelik bir sanayileşme için uyguladıkları koruma politikasının temel nedeni;bu ülkede sanayileşmenin gerçekleştirilmesine engel olacağı görüşüdür. Kuşkusuz bu görüş ekonomik literatürde çocuk endüstri argümanı şeklinde tanımlanan ve ilk kez Alexander Hamilton tarafından açıkça ortaya konulan ve daha sonra politik ve sosyolojik faktörler yönünden de Avrupa’daki ekonomistler, özellikle Friedrich List’in geliştirdiği bir görüşten kaynaklanmaktadır. Halbuki ekonomi tarihinin yakın dönemdeki gelişmesine bakıldığında ABD ve Rusya’nın dışındaki diğer küçük ve orta boylu sanayileşmiş ülkelerin, aynı zamanda veya bir süre sonra uluslar arası Pazar avantajlarından yararlanmak amacıyla ihtacata yönelik sanayileşme stratejisini izledikleri görülmektedir. Nedenler ne olursa olsun,II.Dünya Savaşı’nın sonundan itibaren bir çok gelişmekte olan ülke,gümrük duvarlarının emniyetinde ithalatlarını ulusal üretimle ikame ederek,imalat sanayilerini geliştirmişlerdir.Korumacılık önlemleri genellikle ödemeler dengesindeki açığa çözüm bulmak amacı gözetilmişse de,sanayileşme süratle korumanın başlıca nedeni olarak ortaya çıkmıştır.Örneğin;gıda sektöründe,hatta sanayii sektöründe,özellikle önemli kaynakların var olduğu durumlarda bununla beraber bu durum,diğer yandan özellikle küçük ülkelerin kalkınmasında büyük bir engel oluşturmuştur. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Arjantin,Brezilya,Kolombiya ve Meksika gibi ülkeler nispeten basit ithal ikamesi aşamalarını tamamladıktan sonra,ikamenin daha ileri aşamalarını giderek artan maliyetlerle gerçekleştirmişlerdir.Çünkü daha ileri ithal ikamesi aşamaları sermaye yoğun teknikler gerektirdiğinden,var olan kapasiteden iç piyasanın darlığı nedeniyle yeterince yararlanamamıştır.Ayrıca,bu aşamaların gerçekleşmesi için kapital mallarının ithal edilmesi zorunluluğu net ithal ikamesinin düşük kalmasına neden olmuştur.Böylece,ihracatın arka planda bırakılmasının soncunda giderek artan ödemeler dengesizliği baskılarıyla karşılaşan söz konusu ülkelerin gelişme hızları yavaşlamıştır.Bu konuda tarihsel deneyimler,pek çok ülkenin uyguladıkları koruma politikaları sonucu ekonomide hatalı bir sanayileşmeye gidildiğini görerek,bir süre sonra artık korumacılıktan vazgeçmek istedikleri halde bu durumun,korumaya geçiş gibi kolay olmadığını,aksine çok büyük güçlükler ve sorunlarla karşılaştıklarını ortaya koymaktadır.Çok kısa bir dönemde koruma politikalarından vazgeçmek ve böylece henüz etkin bir yapıya kavuşamamış firmaları da yok olmaya bırakmak kuşkusuz oldukça güç bir konudur.Yine bu amaçla korumacılığın kaldırılması için bir zaman planlaması,bir takvime bağlanması düşünülebilir ki bu dahi sanayileşme çabalarını zayıflatıcı,yatırım tercihlerinin kararsızlığı,etkinliği azaltıcı etkiler yapacaktır. | ||
02-02-2007, 11:40 | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İmalat sanayiimiz yönünden korumanın etkileri: Bilindiği gibi Türk imalat sanayii, gerek plansız ve gerekse planlı dönemlerde; gümrükler, kotalar, ithal yasakları ile mutlak şekilde korunmuş bulunmaktadır. Aynı zamanda Türk Lirasının değerinin yüksek tutulması, ihracatı (sanayii ürünleri) olumsuz yönde etkilemiştir. Bu politikaların sonucu olarak meydana gelen ekonomik yapı, ülke koşullarına yabancı üretim ve yatırımda dışa bağlı, ithal gereği yüksek, tasarruf, istihdam ve gelir dağılımı konularına önemli bir çözüm getirmeyen bir yapı olmuştur. Yeterli bilgi sağlanamadığı için yıllar itibariyle imalat sanayii yatırımlarının ve üretimin ithal oranlarındaki gelişmeleri izlemek ve daha önemlisi, imalat sanayiinin tam kapasitede çalışabilmek için gerekli hammadde ve yardımcı madde ithalatını hesaplamak mümkün olmamıştır. Fakat kalkınma planlarında kurulu sanayiin durumunu yansıtan belgeler ve rakamlar yukarıdaki görüşü doğrular niteliktedir.İmalat sanayii kesiminde farklılaştırılmış bir teşvik politikasının(ithal ikamesine yönelik)1960’lı yıllarda yoğunlaştırıldığı ve 1970’li yıllarda da mevcut dış ticaret rejiminin,ithal ikamesi stratejisine uyumu yolunda çalışmaların hızlandığı görülmektedir.Bu tür uygulamalar sonucu,imalat sanayiin giderek yoğun bir korumanın (nominal ve efektif)etkisinde kaldığı görülmektedir. O halde bu konuda yapılan çalışmaların sonuçları bize;koruma politikası altında yapılan ihracatı ve ithal ikameciliğin yurt içi kaynaklar üzerindeki maliyeti hakkında kesin olmasa da aydınlatıcı bilgiler verebilmektedir. Ülkemizde ise bu konuda bir çalışmanın yapılabilmesine imkan veren,ithalat akım matrisini içeren bir input-output çalışmasını ilk olarak 1986 yılı için yapıldığı görülmektedir.[1] | ||
02-02-2007, 11:40 | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| DIŞ TİCARET Serbest bölge ticareti: Serbest bölge ticareti,serbest bölgeler içerisinde yapılan ticarettir.Serbest bölgeler,’’Ticaret Serbest Bölgesi’’ ve ’’Üretim Serbest Bölgesi’’ olmak üzere 2’ye ayrılır. Dış ticaret politikası: Dış ticaret politikası,dış ticareti belirlenen hedefler yönünde düzenlemek amacıyla alınan ekonomik önlemlerin tümüdür.Dış ticaret politikası,serbest dış ticaret politikası ve koruyucu dış ticaret politikası olmak üzere temelde 2 tanedir: 1- Serbest dış ticaret politikası:Serbest dış ticaret politikası, mal ve hizmet hareketlerine hükümetlerin müdahale etmemesidir. 2- Koruyucu dış ticaret politikası:Koruyucu dış ticaret politikası, devletin yerli üreticiyi dış rekabet karşısında korumak ve böylece gelişmesini sağlamak için dış ticarete müdahale etmesidir.[1] SERBEST DIŞ TİCARET TEORİSİNE TEPKİ: MİLLİYETÇİ KORUMA POLİTİKASI Liberalizm; gerçekte, tamamıyla İngiliz ve Fransız düşünce çerçevesinin damgasını taşır.18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başında, Avrupa uluslar dengesinde bu iki ülkenin ağır bastığı, diğerlerinden daha önce sanayileşmiş oldukları düşünülürse, serbest dış ticaretin kendi çıkarlarına işlemesini olağan saymak gerekir. Ne var ki, 19. yüzyılın ortasına doğru, uluslar dengesinde yeni yükselen Almanya ve ABD, İngiltere ile Fransa’ya oranla, sanayileşmekte geri kalmıştır.Sanayileşebilmek için, daha ileri ülkelerin rekabetinden kendilerini korumak, serbest dış ticaret teorisine karşı çıkılmasını gerektirmiştir. Daha ileri ülkelerin rekabetinden korunmak için, serbest dış ticaret teorisinin reddi ve koruma politikasının savunulması, bugüne dek süregelmiştir. Ancak, teorik gelişme, korumanın sadece bu amaçla savunulmasıyla da kalmamıştır. En ileri sanayileşmiş ülkelerde reel ücret düzeyinin korunmasıyla istihdam düzeyinin yükseltilmesinden, az gelişmiş ülkelerde çeşitli nedenlerle korumanın savunulmasına kadar, gerekçeler, geniş bir alan kapsamaktadır.Serbest dış ticareti savunmak için teori yeterli nedenler bulabildiği gibi, koruma da kendisini haklı gösterecek, belki daha fazla nedenler bulabilmektedir. Koruma teorisi, liberal öğretideki temel bir felsefi ilkeyi değiştirmektedir. | ||
02-02-2007, 11:41 | #15 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| ALMANYA’DA TEPKİ: MİLLİ SANAYİİN VE SANAYİİ KAPİTALİZMİNİN GELİŞMESİ İÇİN KORUMA:F.LIST F.Lıst, klasik öğreticiye karşı çıkmakla beraber, kaynağı Smith ve Ricardo olan teorik akımı temsil etmekteydi.Onlar gibi, yeni doğan sanayii kapitalizminin sözcüsüydü.Fakat kapitalizmin, İngiltere’de daha eski ve yerleşmiş olması nasıl Smith ve Ricardo’yu serbest ticaret yanlısı yaptıysa, Almanya’da yeni doğuyor olması da, List’i ’’ iktisadi milliyetçilik’e döndürdü.Liberal evrenselciliği reddediyor, yeni gelişen Alman sanayiinin ihtiyaçlarına uygun bir ’’ koruma politikası’’ teorisi kuruyordu. Yetenekleri olan ülkeler, en gelişmiş ülke (İngiltere) düzeyine gelince, evrensel serbest ticarete gidilecekti; yani, gümrük vergileri geçici olmalıydı. Ayrıca, tarımı, koruma politikasının dışında bırakıyordu. Nedeni, sanayiin gelişmesi için (Almanya’da) sanayiin ucuz gıda maddesine, hammaddeye ihtiyacı olmasıydı; ancak bunlar gümrüksüz düşük fiyatta ülkeye geldiğinde, sınai mamullerin dış piyasalarda rekabet edebilmesiydi.List’in bu fikirleri, J.S.Mill’i de etkiledi.Nitekim, Mill’in ‘’ yavru sanayilerin korunması’’ teorisinin kaynağı, List’de aranabilir. List’in ne sanayileşmenin yaraları ve üretim kesimleri arasındaki karşılıklı bağlılığa dayanan denge, ne yavru sanayilerin korunması, ne de devletin sanayileşmek için müdahalesi gereğiyle ilgili fikirleri geçerliliğini kaybetmiştir. | ||
02-02-2007, 11:41 | #16 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| ABD’DE TEPKİ: YAVRU SANAYİLERİN KORUNMASINDAN REEL ÜCRETLERİN KORUNMASINA Liberalizmin ve kapitalizmin dünyadaki öncüsü ABD, gerek geçmişte gerek bugün, koruma için gerekli teorileri kuran iktisatçıları da yetiştirmiştir. 19. yüzyılın başında ABD, Almanya gibi, İngiltere’ye oranla sanayileşmede geridir. Ayrıca 18. yüzyıl sonunda İngiltere’ye karşı bağımsızlık savaşı verdiği için, koruma, ‘’sanayileşmeyle bağımsızlık’’ iradesini içermiştir. Ülke içinde sınırsız laisserfaire taraflısı Carey, dış ticaret söz konusu olduğunda, sürekli koruma politikasını savunmuş, Amerikan iş adamlarının sözcüsü olmuştur. 20. yüzyılın başında ABD ileri bir sanayii ülkesidir. Nispi sınai geriliğe dayanarak korumayı savunmak, artık mümkün değildir. Zengin ülkede reel ücretler düşerken, fakir ülkede reel ücretler yükselir. Oysa koruma politikası yoluyla dış ticaret sınırlanırsa, zengin ülkelerde, reel ücretlerin yüksek düzeyde muhafazası mümkün olabilir. İNGİLTERE’DE TEPKİ: TAM İSDİHTAM İÇİN KORUMA 19. yüzyılda serbest dış ticaretle her ülkenin yararının artacağını savunan İngiltere’de, 1920 ve 1930’lardaki işsizliği izleyerek, koruma yoluyla istihdamı artırmanın teorisi kurulmuştur. J.Robinson’un ‘’ komşuyu fakirleştirme’’ dediği politika, korumaya giden ülkenin, ancak diğer ülke aleyhine dış ticaretten yararlanabileceğini gösterir; ülkeler arasındaki çıkar çatışmasını, açıkça ortaya koyar. Çünkü, korumaya giden ülkenin ithalatı kısması, diğer ülke veya ülkelerin ihracatının azalması demektir.[1] | ||
02-02-2007, 11:41 | #17 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| DIŞ TİCARET POLİTİKASI EKONOMİ DIŞI NEDENLERLE KORUMA Dış ticaret politikası, hükümetlere belirli üretim faaliyetlerini dış rekabete karşı koruma olanağı sağlar. Bunlar ekonomik kalkınmaya yönelik endüstriler olabileceği gibi, sosyal ve siyasal nedenlerle korunmasına karar verilen endüstriler de olabilir. Bundan başka ulusal savunma amacıyla koruma yapılabilir. Hükümetler askeri yönden korunmasını zorunlu gördükleri endüstrileri dış rekabete karşı koruyucu önlemler almakla yükümlüdürler. DIŞ TİCARET POLİTİKASININ TARİHSEL GELİŞİMİ Özet olarak belirtmek gerekirse, II.Dünya Savaşı’dan sonra sanayileşmiş ülkeler uluslar arası ticareti serbestleştirmek için önemli adımlar atmışlardır. Bu arada ithalat ikamesi politikası benimseyen çok sayıda az gelişmiş ülke yoğun bir koruyuculukla sanayileşmelerini gerçekleştirmeye çalışıyordu. Ancak ithalat ikamesi politikalarının doğurduğu sorunlar karşısında az gelişmiş ülkeler 1960’ların başından itibaren genellikle dış ticaret rejimlerinin liberalleştirmeye ve ihracata yönelik politikalara ağırlık vermeye başlamışlardır. 1974 Dünya Petrol Buhranı ile sanayileşmiş ülkelerde koruyucu politikalar yeniden yoğunluk kazandı. Bu ‘’yeni himayecilik’’ dalgası ile başka bir dönem açılıyor ve daha önceki liberalizm akımı gerilemiş oluyordu. En çok kayırılmış ülke kuralı kayıtlı ve kayıtsız olmak üzere iki şekilde uygulanır. Kayıtlı şekilde, ülkenin üçüncü ülkelere verdiği ödünlerin anlaşmaya taraf olan ülkeye uygulanabilmesi için onun da karşılık olarak aynı veya eşdeğerde bir ödün sağlaması gerekir. Kayıtlı uygulama, geçmişte özellikle ABD tarafından benimsenmiş ve 1922 yılında terk edilmiştir. Kayıtlı uygulamanın doğurduğu sorunlar karşısında XIX. Asrın ikinci yarısından itibaren kayıtsız yöntemin uygulamasına geçilmiştir. Günümüzde de benimsenen ana ilke budur. GATT üyesi ülkeler birbirlerine karşı kayıtsız en fazla kayırılmış ülke kuralını otomatik biçimde benimsemiş sayılırlar. | ||
02-02-2007, 11:41 | #18 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kayıtlı uygulama ülkeler arasında diplomatik anlaşmazlıklara yol açıyordu. I. Dünya Savaşı’ndan önceki dönemde en gelişmiş sanayii ülkesi İngiltere idi. Bu ülke aynı zamanda serbest ticaretin de şiddetli bir savunucusuydu. Diğer yandan sanayileşmeye yeni başlamış Almanya, Fransa ve ABD gibi ülkeler koruyuculuktan yana idiler. SERBEST DIŞ TİCARET VE KORUYUCULUK TARTIŞMALARI Serbest ticaret ve onun karşıtı olan koruyuculuk tartışmaları XVIII. Asra inecek kadar eskidir. Aşağıda bu tartışmaları kısaca gözden geçireceğiz: Serbest ticaret savunusu: Serbest ticaret savunanların görüşleri uluslar arası uzmanlaşmanın yararları üzerinde toplanmıştır. Koruyuculuk ise kaynakların etkin dağılımını bozar. Çünkü rekabet fikrini baltalar, üretimde ayrıcalıklar sağlayarak iş adamlarının yenilikler peşinde koşmalarını engeller, omları tembelliğe ve durgunluğa sürükler. Korunacak sanayii dallarının seçimi de ekonomik nedenlere dayanmaz, özel çıkar grupları, siyasal ağırlıklarını kullanarak hükümet kararları üzerinde etkili olurlar. Ayrıca, bir sanayiinin korunması ötekilerin aleyhine olur ve onların da koruma istemelerine yol açar. Koruyuculuk daima monopolü besler. Koruma duvarları altında bazı büyük işletmeler, küçük işletmeleri endüstriden kovarak veya kendilerine katarak kolayca monopolcü duruma gelebilirler. Birkaç büyük firmanın, aralarında anlaşıp iç piyasaya diledikleri fiyat ve satış koşullarını empoze etmeleri de mümkündür. Serbest ticaret piyasa mekanizmasının işleyişine dayandığı için bürokrasiyi ortadan kaldırır. Oysa, koruyucu önlemlerin uygulanması çok karmaşık bir bürokratik mekanizmayı gerektirebilir, bu da kaynak israfına yol açar, rüşvet ve su istimallerin ortaya çıkmasına neden olabilir. | ||
02-02-2007, 11:41 | #19 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Koruyuculuk savunuları: Dış ticarette koruyuculuğu savunanlar çok çeşitli faktörler üzerinde dururlar. Bunlardan bir kısmı; ulusal savunma, iktisadi kalkınma ve dampingin önlenmesi gibi haklı görülebilecek nedenlere dayanır. Diğer bir kısım görüşler ise ancak belirli koşullar altında geçerlidir. Ulusal çalışma düzeyinin yükseltilmesi, ticaret hadlerinin iyileştirilmesi ve dış pazarlık gücünün artırılması gibi. Bir kısmı ise ulusal çıkarlarla ilgili olmaktan çok belirli meslek gruplarının özel çıkarlarını yansıtır. Koruyucu politikalar, korunan endüstrilerde çalışanları dolaysız şekilde yararlandırır. Bu bakımdan üretici gruplar mevcut gümrüklerin kaldırılmasına şiddetle karşı çıkar veya bu vergileri artırmak için baskıda bulunurlar. 1- Ulusal güvenlik: Bir savaş sırasında, ekonomik maliyeti ne olursa olsun, ulusal savunma endüstrilerine sahip bulunmak gerekir. Bu bakımdan ulusal savunma ile doğrudan ilgili olan endüstrilerin kurulması ve geliştirilmesinde dış korumaya gerek vardır. Adam Smith bile ‘’savunma zenginlikten daha önemlidir’’ diyerek ulusal savunma amacıyla koruyuculuğu kabul etmiştir. 2- Genç endüstri tezi: İlerde gelişip karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olacak endüstriler optimum üretim düzeyine ulaşıncaya kadar gümrük tarifeleriyle dış rekabete karşı korunmalıdır. Genç endüstri tezinde dikkati çeken bir nokta, koruyuculuğun sürekli değil, geçici olduğudur. Koruma, endüstriye çocukluk çağını atlatıncaya kadar zaman kazandırır. Koruyuculuğun sağladığı şemsiye altında üretim hacmi genişledikçe, işçiler işi yaparak öğrenirler, daha ileri teknikleri kullanmak mümkün olur ve yönetim tecrübesi artar. Bunlar içsel ekonomilerdir. | ||
02-02-2007, 11:42 | #20 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 3- Damping’e karşı korunma: Gümrük tarifelerinin konulmasını gerektiren başka bir neden de dampinge karşı korunmadır. Hemen hemen bütün ülkelerin gümrük yasalarında dampingin önlenmesi konusunda hükümler yer alır.[1] DIŞ TİCARET POLİTİKASININ AMAÇLARI 1- Dış rekabetten korunma: Ülkeler dış piyasanın rekabetine dayanamayan yerli endüstrileri korumak için ithalatı sınırlandırma yoluna gidebilirler. Az gelişmiş ülkelerde, yeni kurulan veya ilerde kurulacak endüstriler, belirli bir olgunluk aşamasına ulaşıncaya kadar böyle bir korunmaya ihtiyaç duyarlar. 2- Ekonomik kalkınma: İthal ikamesi gibi içe dönük bir sanayileşme stratejisi izleyen ülkelerde, dış ticaret politikasının ana amacı yerli endüstrilerin korunması iken, dışa açık politika uygulayanlarda amaç; ihracatın özendirilmesidir. İlkel tarım ürünlerini, dış piyasalardaki iktikrarsızlıklardan korumak için ekonomik yapının çeşitlendirilmesi, kıt döviz kaynaklarının ekonomik olarak kullanılması (lüks tüketim malları ithalatının kısıtlanması ve ithalatta ağırlığın yatırım ve ara mallarına verilmesi), az gelişmiş ülkelerde dış ticaret politikasının geleneksel fonksiyonları arasında yer almıştır. 3- Sosyal ve siyasal nedenler: Hükümetler bazen sosyal ve siyasal düşüncelerle bir üretici grubunu kayırmak istediklerinde o sektörle ilgili malların ithalinden alınan gümrük vergilerini yükseltirler. Tersine, eğer gelir dağılımının bir sınıf aleyhine değişmesi arzu ediliyorsa o endüstriler korunmaktan vazgeçilebilirler. 4- Dış politika amaçları: Askeri bakımdan kritik kabul edilen bazı mamul, yarı mamul, hammadde veya teknolojilerin düşman ülkelere satışı yasaklanır (askeri malzeme satış ambargosu) veya askeri açıdan kritik önem taşıyan bazı endüstriler yoğun koruma önlemleri altına alınarak geliştirilmeye çalışılır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |