Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 26-01-2007, 09:22   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Avrupa Birliği

TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ

1.TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİNİN SİYASAL BOYUTU
II. Dünya savaşının ardından yıkılan Avrupa’nın tekrar eski gücüne kavuşması ve Doğu Bloku karşısında direnç gösterebilmesi için bir taraftan ABD’nin Marshall Planı çerçevesinde yardımları sürerken, diğer taraftan da Avrupa’da bir birlik fikrinin doğup geliştiği görülmüştür. Bu birlik fikrinin temelinde dağınık Avrupa devletlerinin ABD ve Sovyet Bloku karşısında tek tek varlık gösteremeyecekleri, Avrupa’nın Roma İmparatorluğu dönemindeki eski gücüne kavuşması ve dünya siyasetinde belirleyici bir güç halini alması için Birleşik Avrupa Devletinin kurulması gerektiği fikri yatmaktadır. Öncelikle Avrupa Ekonomik Topluluklarının kurulmasına bakarak Avrupa’da birlik fikrinin yalnızca iktisadi refah ihtiyacından kaynaklandığını söylemek gerçeği tam ifade etmez. İşe iktisadi ihtiyaçlardan başlamak bir taraftan birliğin tedricen sağlanmasını kolaylaştırırken, diğer taraftan da uzunca bir milliyetçilik ve ulus devlet geçmişi olan Avrupa toplumlarının tepkilerini azaltmaya yönelik bir yöntem görevi ifa etmiştir. Birleşik Avrupa fikrine savaş sonrası konjonktür de yardım etmiştir. Şöyle ki, savaş sanayiinin temeli olan Almanya’nın kömür ve çelik kaynaklarının uluslar arası denetime açılmasını arzulayan Fransa’nın isteği ile, savaşın yenilgi ve sorumluluğunu bir dereceye kadar hafifletme ve yeniden sahneye çıkma ihtiyacında olan Almanya’nın isteğinin birlikte gerçekleşme fırsatı ortaya çıkmıştır. Birleşik Avrupa Devletinin Federasyon mu konfederasyon mu olması gerektiği tartışmaları arasında önce Paris Anlaşması (1951) ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT), ardından Roma Anlaşması (1957) ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (AAET) kurularak Birleşik Avrupa Devletine giden yol fiilen başlamış oldu. Zaman içinde kurucu anlaşmalarda gelişen ihtiyaçlara göre değişiklikler yapılmış; topluluk organlarının birleştirilmesi (1967), Tek Senet (1987), Maastricht (1992) ve Amsterdam Anlaşmalarıyla (1999) yapılan değişiklikler siyasal amaçları ön plana çıkarmış ve AB bugünkü şeklini almıştır (Karluk, 2002; 115). Daha Avrupa Toplulukları kurulurken gelecekteki federal bir “Avrupa Birleşik Devletleri”nin kurulması düşünülerek kurumsal yapısı şekillendirilmiştir (Bozkurt, 1997; 230). AB bugün özünde, öyle ifade edilmese de, üye devletlerin yeni bir federasyonudur (Rupp, 2002; 66). Dolayısıyla AB’ye üye olmak federasyona katılmak anlamına gelmektedir.
Bugün 15 üye ülkenin oluşturduğu AB, supranasyonal bir entegrasyon olup 375 milyon nüfusu, 3.191 milyon kilometrekare yüzölçümü, 7.6 milyar EU toplam, 25 bin EU kişi başına GSMH’sı ile dünyanın en büyük ve en önemli iktisadi alanını oluşturmaktadır (TİSK, 2002). Ayrıca AB’ye üyelik yolu açık 12 Merkezi ve Doğu Avrupa ülkesi ve Türkiye’nin de katılımı halinde AB’nin büyüklüğü ve önemi çok daha artacaktır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 09:23   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

2.TÜRKİYE-AB İLİŞKİLERİ
Türkiye-AB ilişkilerini Türklerin Batılılaşma macerası bağlamında ele almak, içinde bulunduğumuz ilişki ve çelişkileri anlayabilmek ve açıklayabilmemize yardımcı olabilir. Türklerin Batıya yönelmesi, Batı kurum ve kurallarını benimsemeye başlamaları Türkiye’nin sosyo-ekonomik ve siyasal hayatında radikal değişmeler meydana getirmiş, siyasal fikir ve gruplar “Batı” kavramına göre konumlandırılmaya başlanmıştır. XIX. Yüzyıldan itibaren Osmanlı Devletinde ve Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde siyasal mücadeleleri bu çerçeve içinde mütalaa etmek mümkündür. Bugünkü siyasal gruplaşmaların da temelini oluşturan ve iki yüz yılı aşkın bir geçmişe sahip bu yöneliş bugünlerde Avrupa Birliğinin bir parçası olmak veya Avrupa Birliği ile milli egemenliği nispeten koruyarak ilişkileri geliştirmek şeklinde Avrupa yanlısı görüşler ile Türklerin geleceğini Avrupa Birliği dışında arayan görüşler arasındaki mücadele şeklinde tezahür etmektedir.
Amaç fonksiyonları açıkça tanımlanmadığı sürece AB ile entegrasyona taraftar veya karşı olmanın kendi başına fazla bir anlamı olmadığı halde, böylesi bir tavır bile Türkiye’de siyasal grupların iktidar mücadelesinde belirleyici olabilmektedir. Türkiye’nin iktisadi ve siyasi ihtiyaç ve menfaatlerinin Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri içinde bölgesel konumu ve ilişkilerinin geçmişten geleceğe bir projeksiyonu yapılmaksızın, geleceğini ipotek altına alan bir entegrasyona girmesi çok önemli bir karardır ve bu kararı Türk milletine danışmaya lüzum görmeksizin verenler büyük sorumluluk altına girmektedir.
AB ile bütünleşme taraftarları sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmenin yolunun AB ile bütünleşmekten geçtiğini, dahildeki askeri ve sivil bürokrasi, siyasal ve ekonomik baskı/çıkar gruplarının gelişmenin önünü tıkayan dirençlerinin ancak bu şekilde kırılabileceğini, aynı zamanda AB’nin yardımı olmaksızın gelişmenin mümkün olamayacağı yada çok uzun zaman alacağını savunmaktadırlar.
AB ile bütünleşmenin yolu ise Kopenhag kriterlerinin gerçekleştirilmesine bağlanmıştır. 1993’te Kopenhag’ta yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları zirvesinde, o tarihten itibaren AB’ye üye olmak isteyen ülkelerin üyelikten önce gerçekleştirmek zorunda oldukları sosyal, ekonomik ve siyasal standartlar belirlenmiş ve bu standartlara Kopenhag kriterleri denmiştir. Gerçekten de insan hak ve hürriyetleri, sosyo-ekonomik ve siyasal standartlar bakımından çağdaş dünyanın zirvesini ifade eden bu standartlara yalnızca AB’ye üye olacak ülkelerin değil, bütün ülkelerin ulaşması arzulanır. Türkiye’nin bu standartları AB üyeliği söz konusu olsun veya olmasın mutlaka yakalamaya çalışması/yakalaması gerekir.
Türkiye açısından Kopenhag kriterlerinden “iyi işleyen bir piyasa ekonomisi ile AB içindeki piyasa güçlerine ve rekabet baskısına karşı koyabilme kapasitesi”ni ifade eden iktisadi kriterlerin benimsenmesinde herhangi bir zorlukla karşılaşılmazken, demokrasinin güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapı, hukukun üstünlüğü, insan hakları, azınlık haklarına saygı gibi siyasal kriterlerin benimsenmesinde belirli zorluklar ortaya çıkmaktadır. AB’den gelen baskılar karşısında, geçmişten elde ettiği tecrübelerin de etkisiyle, bölünme korkusu içinde olan Türkiye’de özellikle azınlık hakları ile ilgili standartlar problem teşkil etmektedir.İşin ilginç yanı, Türkiye’nin çok hassas olduğu azınlık hakları konusunda AB’de de geliştirilmiş bir sistem yoktur. Buna rağmen, bu konu büyük ölçüde Konseyin inhisarına terk edilmiştir (Karluk, 2002; 679), Bunun doğal sonucu azınlık haklarının siyasal baskı aracı olarak kullanılma yolunun açılması olmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 09:25   #3
3 Hece 8 Harf
 
STRONG - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Click the image to open in full size.
__________________
Click the image to open in full size.
STRONG Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 09:25   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sosyo-ekonomik ve siyasal gelişmenin AB ile entegrasyona ve AB yardımlarına endekslenmesi, buna örnek olarak Yunanistan, İspanya ve Portekiz’de AB üyeliğinin ardından gerçekleşen hızlı gelişmelerin örnek gösterilmesi bütünüyle doğru bir görüş değildir.Çünkü bu ülkelerdeki gelişmelerin ardında AB yardımlarının yanısıra, diktatörlüklerin çökmesi ve iç barışın sağlanması sonucu dikkatlerin ekonomik gelişme üzerinde yoğunlaşması, AB yardımlarının da bunu güçlendirmesi yatmaktadır. Adı geçen ülkelerin özgül şartlarını, gelişme istek ve çabalarını ihmal ederek, gelişmeyi AB yardımlarıyla kendiliğinden gerçekleşen bir süreç olarak açıklamak mümkün değildir. Kaldı ki, Türkiye’ye aynı ölçülerde AB yardımının yapılacağı da şüphelidir. Çünkü nüfusu, gelişme düzeyi ve içinde bulunduğu sorunlar bakımından Türkiye, Avrupa ülkelerinden farklı bir konumdadır.
AB ile entegrasyona karşı olan görüşü savunanlar Kopenhag kriterlerine direnirken “Ankara kriterleri” gibi herhangi bir kritere sahip görünmüyorlar. Sadece Türk Milletinin henüz batılı anlamda demokratik olgunluğa ulaşmadığı, insan hak ve hürriyetlerini tam ve mütekamil olarak kullanma ehliyetine haiz olmadığı şeklinde tamamen subjektif bir iddiayı temel almaktadırlar. Türkiye’de ne zaman geniş halk kitlelerini ilgilendiren bir gelişme söz konusu olsa, askeri ve sivil bürokrasi içinde, siyaset kurumu ve sivil toplum örgütlerinde ağırlığı olan bu kesim karşı durmayı bir vazife bilmektedir. Halka rağmen halkçılığı da elden bırakmayan sözde bağımsızlıktan yana olan bu kesim Türkiye’de gelişmenin yolunu tıkayan ve geniş halk kesimlerinin umutlarını dış dünyaya bağlamasına sebep olan en büyük amildir.
3.AB’NİN TÜRKİYE’YE BAKIŞI
Türkiye 1963 yılında Roma Anlaşmasının 238. Maddesi çerçevesinde AET ile bir Ortaklık Anlaşması imzalamış ve AET’ye ortak üye olmuştur. Ankara Anlaşması ve ardından bu anlaşmanın uygulama esaslarını ve sürecini belirleyen Katma Protokolün (1973) doğal sonucu AET’ye tam üyelik değil, Gümrük Birliği’dir. Nitekim Katma Protokolde belirlendiği gibi 22 yılın sonunda Gümrük Birliği bir Ortaklık Konseyi Kararı’yla gerçekleşmiştir. İşin ilginç yanı Ankara Anlaşması gereği 1976 yılından başlamak üzere 1986 yılına kadar işgücünün serbest dolaşımının gerçekleşmesi gerekirken AB tarafı bunu uygulamaya koymamış, Avrupa Adalet Divanı da bir başvuru üzerine “serbest dolaşım ile ilgili hükümlerin açık ve kesin olarak doğrudan uygulanabilir hükümler olmadığı, hedef niteliği taşıdığı”... yönünde karar vermiştir (Karluk, 2002; 517). İşin daha ilginci, GB’ni yürürlüğe koyan Hükümet, serbest dolaşımı söz konusu bile etmemiş, Katma Protokolün ardından AB piyasaları Türk sanayi ürünlerine (tekstil hariç) gümrüksüz olarak açılmasına ve GB’nin Türkiye’ye yeni ve önemli bir katkı yapmamasına rağmen bunu bir zafer olarak nitelemiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 10:20   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türkiye hem ihracatı, hem de ithalatının %50’sinden fazlasını AB ile yapmakta ve bu ticarette açık vermektedir. Gümrük Birliği ile Türkiye’nin dış ticaretinin belli ölçülerde AB içine kayması doğaldır. Çünkü GB’nin ticaret artırıcı ve ticaretin yönünü iç pazara doğru saptırıcı iki statik etkisi bulunmaktadır. Türkiye’nin dış ticaret açıkları zaten kroniktir. Dolayısıyla bu açıkları bütünüyle GB’ne bağlamak doğru değildir. Kaldı ki GB’nin zaman içinde sanayiinin modernleşmesine, yeniden yapılanmasına, rekabet gücü ve verimlilik düzeyinin artmasına yönelik dinamik katkıları büyüktür. Burada sorun Türkiye’nin GB ile ilgili kararlara katılamamasıdır. Bu konuda daha önce yaptığı başvurular, kararlara katılmanın ancak tam üye olmakla mümkün olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Halbuki tam üye olmaksızın gümrük birliğine katılma Türkiye dışında hiçbir ülke için söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla AB’nin söz konusu gerekçesi ciddi bir mesnetten yoksundur.
Tam üyelik başvurusuna gelince, Türkiye Ankara Anlaşması’nın hükümleri henüz sonuçlanmadan ve bu anlaşmadan bağımsız olarak, Roma Anlaşmasının 237, AKÇT 98 ve AAET 205. Maddelerine istinaden bir Avrupalı devlet olarak 1987 yılında Avrupa Topluluklarına tam üyelik başvurusu yapmıştır (HDTM, 1993; 244). Uzun incelemelerden sonra bu başvuruya verilen cevap ilginçtir. O kadar ki, AB’nin Türkiye’ye bakışını da ortaya koymaktadır. İktisadi ve sosyal gelişimi Yunanistan, İspanya ve Portekiz’le karşılaştırılan Türkiye’nin gelişme düzeyinin düşük olması sebebiyle tam üyelik görüşmelerinin başlatılamayacağı ancak Türkiye’nin tam üyeliğe ehil olduğu ve Gümrük Birliğinin tamamlanması gerektiği ifade edilmiştir. AB aynı yaklaşımını 1993 Kopenhag Zirvesinde ve AB’nin 2000’li yıllardaki gelişme projeksiyonunu ele alan Gündem 2000 raporunda, Türkiye’yi aday ülkeler arasında göstermeyerek ve bu raporu 1997 Lüksemburg Zirvesinde kabul ederek göstermiştir. Aynı tavır Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası’na başvuruda da gösterilmiştir. Adaylık sürecinin dışına itilmesinin Türkiye’yi Avrupa dışında arayışlara iteceği görülmüş olacak ki, 1999 Helsinki Zirvesinde Türkiye’nin adaylığı Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkeleriyle eşit statüde tekrar teyit edilmiştir. Burada AB’nin temel yaklaşımında bir değişiklik söz konusu değildir: Türkiye tam üye olmasın, ancak yakın işbirliği içinde kalsın. Kararlar AB organlarınca alınsın, Türkiye tarafından itirazsız uygulansın.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 10:29   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

4.TÜRKÇE AB NİN 25. RESMİ DİLİ OLACAK.

Dünyanın en büyük tercüme merkezi olarak bilinen AB’nin resmi dillerin sayısının, Bulgaristan ve Romanya’nın ardından Hırvatistan ve Türkiye’nin üye olmasından sonra 25’e yükseleceğine dikkat çekildi.

AB’nin halen 20 resmi dili bulunuyor. Bu diller İngilizce, Fransızca, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Danimarkaca, Yunanca, Felemenkçe, Portekizce, Fince, İsveççe, Çekçe, Estonyaca, Letonyaca, Litvanyaca, Macarca, Maltaca, Lehce, Slovakyaca ve Slovenyaca’dan oluşuyor.
AB Daimi Temsilciler Komitesi’nde (COREPER) varılan bir anlaşama uyarınca İrlanda dili, 1 Ocak 2007 itibariyle Birliğin 21’nci resmi dili olacak.
Romanya ve Bulgaristan’ın 2007 yılında üye olmaları öngörülüyor. Böylece, AB’nin resmi dillerinin sayısı 23’e yükselecek.
Halen iki aday ülkesi olan Türkiye ve Hırvatistan’ın ne zaman üye olacağı bilinmiyor. Ancak Hırvatistan’ın Türkiye’den önce üye olması olasılığı büyük gibi görünüyor. Beklentilerin gerçekleşmesi halinde Hırvatça, Birliğin 24’ncü dili olacak.
Türkiye’nin üye olması ile Türkçe de AB’nin resmi bir dili olacak. Böylece, Birliğin resmi dillerin sayısı 25’ye çıkacak.
Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül’ün üyelik müzakerelerinin açılışında İngilizce değil, Türkçe konuşarak bir ilke gerçekleştirdi. Gül’ün konuşması, Bakanlıktan Lüksemburg’a götürülen iki tercüman tarafından tercüme edildi.
5.AB’DE BİZİ BEKLEYENLER:
AB ile gelecekteki üyeliğini 35 başlık altında müzakere eden Türkiye’nin insanı, hayatındaki değişikliği hemen hissetmeye başlayacak. Müzakere sürecinde aldığımız gıdanın hijyeninden trafik lambalarına kadar her şey Avrupa standardına kavuşmak zorunda. Aksi takdirde konu başlıkları kapanmayacak.
Örgütlenme özgürlüğü gelişecek
Hava ve su daha temiz olacak
Açıkta yiyecek satılamayacak
Otoyollar dayanıklı olacak
Yükler demiryoluyla taşınacak
Yollara akustik duvarı çekilecek
Yabancı dil eğitimi gelişecek
Kayıt dışı ekonomi devri bitecek Köyler cazip hale getirilecek
  Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 10:29   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

AVRUPA Birliği ile müzakerelerin başlaması sonrasında Türk halkının günlük yaşamında, kısa, orta ve uzun vadede bir çok değişiklik yaşanacak. ‘Zihniyet değişimi’nin zamanla gerçekleşmesi, yaşam standartlarının yükselmesi ve ‘geleceği öngörülen’ bir ülke olma özelliği nedeniyle yabancı yatırımın artması, Türk halkını bir çok alanda etkileyecek. 35 konudan oluşan müzakerelerde, her başlığın görüşmeye açılıp kapanmasına kadar geçen sürede, halk değişikliği hissedecek.
Kısa vadede yaşamı etkilemesi beklenen unsurlar, özellikle hükümetin başlattığı reformların hız kazanmasıyla gerçekleşecek. Sivil toplum bilincinin artışı ve özellikle örgütlenme özgürlüğünün giderek yerleşmesi, sendikalar, dernekler ve gençlik teşkilatlarının bu alanda ‘nefes almasını’ sağlayacak. Bunun kamuoyuna moral etkisi olacak. Dış dünyanın da Türkiye’ye bakışını ciddi olarak değiştirecek.
KOKOREÇ VAR AMA TEMİZ
Halkın mutfağına giren tüm ürünlerle ilgili bilgiler, halka itimat verecek şekilde ambalajı üzerinde yer alacak. Denetimler artırılacak. Ürünler sağlıklı ortamlarda hazırlanacak, uymayan firma kapatılacak. İçtiğimiz su, kokladığımız hava daha temiz hale gelecek. Et ve tavuk güvenliğe kavuşacak. Kokoreç ya da işkembe yasaklanmayacak ancak, hijyen denetimi artırılacak. En küçük büfede bile ‘açıkta’ ürün satılmayacak ve belediye çalışanların kıyafetlerini denetleyecek. Çöplerin muhteviyatına göre ayrıştırılması ve sokakların temizliği sağlanacak.
YOLLAR DAYANIKLI OLACAK
Yol çizgileri, trafik tabelaları ve lambaları, karayollarının dayanıklılığı, belirli standartlarda tutulacak ve sıkıca denetlenecek. Büyük kentler arası otoyolların yapımı için kaynak aktarımı yapılacak. Özellikle yük taşımacılığının demiryollarıyla yapılması teşvik edilecek. Demiryolu taşımacılığının geliştirilmesi sağlanacak. Otoyollarda ses izolasyonu için akustik duvarlar kurulacak, cadde üzerindeki evlerin pencerelerinin ses geçirmez hale getirilmesi sağlanacak.
İŞ BULMAK KOLAYLAŞACAK
Mesleksiz insan eğitimi yerine, meslek sahibi eğitimli insanların yetiştirilmesine önem verilecek. Okullardan mezun olan insanların iş bulmasını kolaylaştıracak olan bu durum, çocukların lise eğitiminden itibaren yönlendirilmesi ile gerçekleşecek. Yabancı dil eğitimine büyük önem verilecek. Turistik bölgelerde çalışanlara ayrı programlarla dil eğitimi verilecek.
EKONOMİ
Vergilerin düzenli olarak toplanması, kayıt dışı ekonominin önüne geçecek ve karşılığında devletten daha fazla yararlanmanın sağlanması gerçekleşecek. Şirket kurmayı teşvik eden düzenlemeler yapılacak. Çalışanların iş güvencesi, iş alanında kadın ve erkek eşitliği, hamilelik vs gibi durumlarda kadın haklarının korunması sağlanacak. Köylerin, kentlerden daha cazip hale getirilmesi, kırsal kalkınmanın sağlanması için tüm alt yapı sorunlarının çözümü gündeme gelecek ve bunun için AB fonlarından yüklü aktarımlar yapılacak.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 26-01-2007, 10:30   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

6.SON SÖZ
Türklerin Avrupa topraklarına ayak basmalarından itibaren soyo-ekonomik ve siyasal ilişkiler içinde bulundukları AB ülkeleri ile tam üyelik olsun veya olmasın yakın işbirliği ve ilişkileri devam edecektir. 65 milyon genç ve dinamik bir nüfusa, potansiyel olarak büyük bir pazara sahip Türkiye Avrupa için ekonomik, siyasal ve askeri açıdan önemlidir. Yakınçağ siyasi tarihi incelendiğinde görülecektir ki Türkiye gibi bölgesel iktisadi ve siyasi güce sahip bir ülkeyi Avrupa’nın tamamen dışlaması mümkün değildir. Her şeyden önce bu AB’nin çıkarlarına aykırıdır. Dolayısıyla Türkiye’de geniş ölçüde işlenen, AB’nin öne sürdüğü şartlara boyun eğilmezse AB Türkiye’yi dışlar, iddiası gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Bu iddia iç siyasal mücadele açısından anlamlı ise de reel politik açıdan pek anlamlı değildir.
AB’ye üye olmak veya olmamak tamamen Türklerin gelecek tasarımıyla ilgili bir konudur. Türkiye, geçmişinde bir imparatorluk olan belli bir misyonu ve medeniyeti ister istemez temsil eden ve bölgesinde kendisinden bölge ve dünya barışı için çok şeyler beklenen bir ülkedir. Hal böyle iken ve AB tarafından bütün ve eşit bir üye olarak kabul görmez iken, geleceğini yalnızca AB’ye endekslemesi doğru bir yöneliş olmayabilir. Buna karşılık AB ile her düzeyde sosyo-ekonomik ve siyasi ilişkilerin geliştirilmesi, AB müktesebatının ve Kopenhag kriterlerinin Türk insanına fazla görülmemesi hayati önemi haizdir.
Gümrük Birliğine gelince, bu konuda yapılacak şey , GB’ne ilişkin Ortaklık Konseyi Kararının gözden geçirilerek Türkiye’nin bu konudaki kararlara doğrudan katılımın sağlanması, üçüncü ülkelerle ilişkilerinde belli düzeylerde karar alma hakkını elde etmesi, GB’nin Türkiye’ye maliyetini dengelemek üzere, işgücünün serbest dolaşımının sağlanması gerekir. Bütün bunlar yapılamadığı takdirde GB’nin alanının daraltılması konusunda Türkiye’nin inisiyatifi ele alması gerekebilir. AB taraftarlarınca, AB Anlaşmaları ve müktesebatı “çağdaş kutsal metinler” biçiminde algılandığından bu önerilerin gerçekleşmesi imkansız gibi görülebilir. Ancak AB’nin sosyo-ekonomik çıkarlarının son derece farkında olduğu, İngiltere ve Danimarka’ya diğer üyelere tanımadığı önemli tavizler verdiği göz önüne alınırsa imkansız olmadığı görülecektir. Kaldı ki bu hakkaniyete daha uygun düşen bir çözümdür. Çünkü Türkiye Gümrük Birliği’nden dolayı ekstra yükümlülükler altındadır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 01-02-2007, 19:50   #9
ยŦยк
 
Constantin - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

tşkler
Constantin Ofline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 04:15 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580