Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 10:24   #11
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çağdaş toplumbilimin sınıf, değişme, örgüt, kurum gibi tüm kavramları
--ilişkiler-- içinde düşündüğü ve bu ilişkileri bir --yapı-- çerçevesinde ele
aldığı düşünülürse, (Tiryakian, 1970:112-145; Bottomore, 1970:146; Kongar,
1979:33-34) devrim, siyasal toplumsal, ekonomik ilişkiler düzeninde hızlı
değişmeye yol açan olaydır demek yanlış sayılmaz (Burada bir yaklaşım olarak
--yapısalcılık--ı değil, toplumsal degişmenin ancak --yapıdaki değişmeler--
biçiminde algılanabileceği düşüncesini aktarmak isteğimi özellikle belirtmek
isterim. E.K.).
Devrim ile öteki değişmeleri birbirinden ayıran fark aslında kapsam ve hız
ayrımıdır. Her toplumun her an değişme içinde olduğu anımsanırsa, --devrim--
olayını yalnız --değişme-- kavramına bağlamak anlamsızlaşır. Çünkü o zaman,
her toplum her an --devrim-- yaşıyor demektir. Oysa, her toplumda her an devrim
olmaz.
Şimdi --devrim-- kavramının üç ögesi ortaya çıkmış olmaktadır. Bunlar sırası
ile, --yapı değişmesi--, --bu değişmenin alışılagelmişten hızlı olması-- ve yine
--bu değişmenin alışılagelmişten kapsamlı olmasıdır--. --Alışılagelmiş-- terimini
öznel bir kavram olarak değil, --tarihsel süreç içinde-- ve --belli bir toplum
bağlamı--nda nesnel bir açıdan alıyorum.
Sonuç olarak, Türk Devrimi'ni, Türkiye'nin siyasal, toplumsal ve ekonomik
yapısında (yani, ilişkilerinde) hızlı ve kapsamlı bir değişme yaratma olayı
olarak gördüğümüzü ve Atatürk'ün eylemini bu bağlam içinde inceleyip
irdelemeye çalışacağımızı belirtelim.
:::::::::::::::::::
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:24   #12
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

II- MODEL SORUNU
Bilimsel düşünce soyut düşünce demektir. Daha doğrusu, soyutlama düzeyi
yüksek temeller üzerine kurulmuş düşünce demektir. Somut düşünce bile, ancak,
belli bir soyutlama düzeyinin üzerine konduğu zaman bir anlam taşır bilimde.
Bir başka deyişle, somut düşünce, bilimsel olabilmek için, belli
soyutlamalara dayalı sonuçlar ile karşılaştırmalı olarak anlam taşır.
Neden bu böyledir? Neden, bilim soyut düşünceye dayanır, ya da dayanmak
zorundadır?
Bu sorunun yanıtı çok açıktır aslında: Bilim, uğraştığı ilgi alanında
genel kurallara, yasalara ulaşmaya çalışır. Oysa gerçek, ister toplumsal,
isterse bireysel olsun, son derece çeşitli ve karmaşıktır. Bu çeşitlilik ve
karmaşıklık içinde, belli ilişkileri görebilmek, belli kurallara
ulaşabilmek için, ayrıntılardan kurtulmak, genel özellikleri bulabilmek
zorunludur. İşte bu zorunluluk içinde bilim, ayrıntıların kendisini
saptırmasını önlemek için genel özellikleri, benzerlikleri ortaya koyar.
Sonra da bu özelliklerden --soyut modeller-- oluşturur.
Soyut düşüncenin en klasik ve ilkel ürünü --renk-- kavramıdır. Yeşil, mavi,
kırmızı, doğada tek başlarına bulunamazlar. Yeşil yaprak, kırmızı elma, mavi
gök söz konusudur ancak. Bakkala gidip --yarım kilo kırmızı renk-- alamazsınız.
Ancak, --kırmızı renkli badana boyası-- isteyebilirsiniz.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:24   #13
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Toplumsal ve siyasal bilimlerdeki durum da böyledir. Nasıl, hiçbir zaman
tek başına bulunamayan renkler bize, çevremizdeki varlıkların tanımlanması
ve betimlenmesinde yardımcı olurlarsa, bilimsel modeller de aynı biçimde işe
yararlar. Örneğin, feodal toplum, ana özellikleriyle, emeğin toprağa bağımlı
olduğu, serbest dolaşımının söz konusu olmadığı, piyasa ekonomisinin
bulunmadığı, toprak ağalarının aynı zamanda siyasal güç sahibi bulunduğu ve
köylünün artı ürününe bu ağaların el koyduğu, esas olarak tarıma bağlı bir
toplum olarak tanımlanır. Hiç kuşkusuz bu --soyut bir model--dir. Somut olarak
--feodal toplum--, onyedinci yüzyıl İspanya'sı mıdır, onaltıncı yüzyıl
Fransa'sı mı? Yoksa onüçüncü yüzyıl İngiltere'si mi?
Bu sorunun yanıtı, --hepsi-- ya da --hiçbirisi-- diye verilebilir. Bir toplumun
genel nitelikleri belirtilmek isteniyorsa, yanıt --hepsi-- olacaktır. Fakat,
her türlü sapmanın ve ayrıntının dikkate alınarak, --soyut model-- ile --bire bir
çakışan-- bir somut toplum düşünülüyorsa, yanıt elbette ki --hayır-- olacaktır.
Çünkü, her toplumda, mutlaka, soyut modelden sapan küçük ya da büyük, az ya da
çok, birkaç özellik olacaktır.
Öte yandan, elimizde --feodal toplum--, --kapitalist toplum-- gibi modeller
olmasa, toplumları ne sınıflamamız, ne de onları bilimsel kategoriler halinde
incelememiz olanaklı olur.
Bu açıdan bir --devrim sosyolojisi--nin ancak belli modeller çerçevesinde ele
alınabileceği açıktır. Fakat, modeller ile çalışırken, bunların soyut
genellemeler olduğu ve --her zaman her yerde geçerli-- kavramlardan oluştuğu
için, hemen hemen hiçbir somut toplum ya da olayla --bire bir-- çakışma
göstermeyeceği unutulmamalıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:24   #14
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

III- AZGELİŞMİŞ ÜLKELERİN YARATTIĞI SORUNLAR
İnsanoğlunun ileri çocukları, gelişmiş teknolojiye sahip toplumlardır.
Atomu parçalayan, bilgisayarları üreten ve uzay teknolojisine geçen
toplumlardır, insanlığın geleceğini belirleyen toplumlar.
Oysa, insanoğlunun çoğunluğu azgelişmiş toplumlar biçiminde yaşamaktadır.
Üstelik bunların önemli bir bölümü, yalnız azgelişmiş değil, --geri
bıraktırılmış-- toplumlardır. Yani, insanoğlunun bir bölümü, --gelişmiş ülke--
adı altında, başka bölümlerini işgal etmiş ve sömürmüştür. Askeri işgal
sonrası kurumlaşan ekonomik sömürü, --gelişmiş ülkeler--in bir bölümünü iyice
gelişmiş yaparken, sömürge ülkeler de geri bıraktırılmışlığın pençesinden bir
türlü kurtulamamışlardır. Örneğin, Hindistan halkı açlığın pençesinde
kıvranırken, bu ülkeyi sömüren İngiltere, insanoğlunun önünde yeni ufuklar
açan --endüstri devrimi--ni gerçekleştirmiştir. Böylece, tüm insanlığın malı
olan, --endüstri devrimi--nde Doğu ülkelerinin de büyük payı olmakla birlikte,
bu devrimin ürünlerinden en büyük yararı Batı ülkeleri sağlamıştır.
Teknolojisi ileri olan ülkeler, tüm dünyayı etkileri altına alır. Onların
dilleri daha yaygın konuşulur. Kısacası, teknolojisi ileri olan ülkeler,
öteki ülkeleri ideolojik açıdan da etkiler. Doğal bilimler de, toplumsal
bilimler de daha çok bu toplumların girişkenliğinde ve öncülüğünde gelişir.
Çünkü bu toplumların bilime ayırdıkları zaman, para ve beyin gücü, öteki
toplumlardan daha fazladır. Sonuç olarak bu toplumların bilimsel üretimleri
tüm insanlığı etkiler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:24   #15
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kuramsal Açıdan Batı'nın Egemenliği
Toplumbilim konusunda da bu böyledir. Dikkat edilirse, günümüzde egemen
olan bütün toplumsal ve siyasal bilim kuramları gibi, toplumbilim kuram ve
modellerinin de Batı'da üretilmiş oldukları görülür. Yukarda açıkladığım gibi,
bu bir raslantı değil, ileri teknolojiye sahip olmanın doğal bir sonucudur.
Bu durumun bir başka sonucu --devrim toplumbilimi--ne esas olacak kuramsal
modellerin de Batı kökenli olmalarıdır.
Oysa, Batı, kuramsal modelleri, uzun süre kendi tarihine ve toplumuna
bakarak üretmiştir. Çünkü, sorun kendi toplumunun gelişmesidir.
Dikkat edilirse, pozitivist yaklaşımdan, sınıfsal yaklaşıma kadar, hemen
bütün kuramların, aslında Batı toplumlarının yazgılarını belirlemek amacıyla
ortaya atılmış modeller olduğu görülür. Bunlar, hemen endüstri devrimini
izleyen yıllarda, teknolojik ilerlemeye ayak uydurmaya çalışan ideolojik
atılımlardır.
Azgelişmiş ülkelerin gündeme gelmesi, uzun yıllar sonra olmuştur: Mustafa
Kemal Atatürk'ün öncülüğünü yaptığı --azgelişmiş ülkelerin kurtuluş savaşları--
yoluyla gerçekleştirilen devrim, Kuzey Afrika'da ve Güneydoğu Asya'da ancak
otuz-kırk yıl sonra dünyanın dikkatini çekmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:24   #16
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gelişmiş ülkelerin bilim adamları tarafından kendi ülkeleri için
geliştirilen kuramlar ile azgelişmiş ülkeleri incelemek, ilk bakışta pek de
yanlış bir iş değil gibi geliyor ,insana: Öyle ya, gelişmiş olan ülkeler,
insanlığın en ileri teknolojik aşamasını temsil ettiklerine göre, gelişmemiş
ülkeler de er ya da geç, onların bulunduğu yere geleceklerdir. Hem de onların
geçtikleri yollardan geçerek. Bu durumda, gelişmiş ülkeler için geçerli olan
tüm modeller, bir süre sonra gelişmemiş ülkelerin de gündemine gelecektir.
Ya da başka biçimde bir mantık yürütülerek şu sonuca da varılabilir:
Gelişmiş toplumların tarihleri, azgelişmiş toplumların bugünlerini yansıtır.
Bu nedenle de bu tür toplumların tarihleri incelenerek varılan sonuçlar,
azgelişmiş toplumlar için de geçerlidir.
Azgelişmiş Ülkelerin Özel Durumları
Bu düşünceler tümüyle sakat ve geçersizdir. Çünkü etkileşim olayı bugünkü
--azgelişmiş ülkeler--in, --gelişmiş ülkeler--in dünkü durumlarına benzemelerini
engellemektedir. Bu etkileşimin iki yönü vardır:
Birinci olarak, gelişmiş ülkeler, kimi azgelişmiş ülkeleri bilinçli olarak
sömürmekte, onların --geri bıraktırılma--larına yol açmaktadır, İkinci olarak,
teknolojileri geri ülkeler isteseler de istemeseler de, gelişmiş teknolojiye
sahip ülkelerin teknoloji ve ideolojilerinden etkilenmektedirler. Kısacası,
biri bilinçli ve güdümlü olan, öteki kendiliğinden oluşan iki --etkileşim--,
gelişmiş ülkelerle birlikte yaşayan azgelişmiş ülkelerin, önlerinde örnek
olan gelişmiş ülkelerle aynı gelişme ve değişme çizgisini izlemelerini
olanaksızlaştırmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:25   #17
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu konudaki bir başka gerçek, günümüzdeki hiçbir --azgelişmiş-- ülkenin
gelişmiş ülkelerden herhangi birinin geçmişteki herhangi bir aşamasına
benzemediğidir. Bunun en önemli nedeni, azgelişmiş ülkelerin, gelişmiş
ülkelerden teknoloji ve ideoloji ithal etmeleridir. Örneğin, --Türkiye,
Batı'dan yüz yıl geridir-- desek, bu sözün hiçbir anlamı olamaz. Çünkü, yüz
yıl önceki Batı'da ne uçak vardı, ne televizyon. Dolayısıyla gerek hızlı
ulaşımın, gerekse hızlı ve görüntülü haberleşmenin etkileri yüz yıl önceki
Batı'da yoktu. Oysa günümüz Türkiye'sinde var. Yüz yıl önce Batı'da
bilgisayar da yoktu, NATO'da, Marxçı hükümetler de. Oysa, şimdi Türkiye'de
gerek teknolojik, gerek ideolojik bütün bu ögelerin etkileri var.
İşte ileri teknolojiye sahip ülkelerle, geri teknolojiye sahip ülkeler
arasındaki gerek --bilinçli--, gerekse --kendiliğinden-- olan etkileşimler,
günümüz dünyasındaki toplumsal bilimleri --gelişmiş ülkeler-- yanında
--azgelişmiş-- olan ülkeler ile de ayrıca uğraşmaya zorluyor. Bir başka deyişle,
artık Batı için üretilmiş olan modellerin genel geçerliliği, tartışma konusu.
Bunlar, tüm dünyayı açıklamaya yetmiyorlar.
Biz bu nedenle ileri teknolojiye sahip olan ülkeler için geliştirilmiş olan
modeller ile, geri teknolojiye sahip ülkeler için geliştirilmiş olan modelleri
ayrı ayrı ele alacağız. (Gelişmiş ülke, azgelişmiş ya da geri bıraktırılmış
ülke terimlerini, yalnızca, --ileri teknolojiye sahip ülke-- ve --geri
teknolojiye sahip ülke-- anlamında kullandığımı belirtmek isterim. Bu konudaki
genel yaklaşımım için Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği adlı
çalışmamın --Modernleşme-- ve --Türkiye Gerçeği-- bölümlerine bakılabilir.).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:25   #18
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İleri teknolojiye sahip ülkeler, gelişmiş ülkeler ya da Batı ülkeleri
denilen ülkeler için geliştirilmiş olan modeller daha çok tarihsel değere
sahiptir. Fakat, bunlar günümüzde olup bitenleri anlamak bakımından
incelenmesi zorunlu olan modellerdir.
Öte yandan geri teknolojiye sahip ülkeler açısından konuya yaklaşanlar,
örneğin, --ulusal kurtuluş savaşları-- gibi çok daha somut olaylara eğilmekte
ve belki de Mustafa Kemal Atatürk'ün eylemini çok daha iyi anlamamıza yardım
eden ipuçları vermektedir.
:::::::::::::::::::
IV- DEVRİM MODELLERİNİ SINIFLAMA SORUNU
Toplumbilim açısından devrim sorununu incelemeye ve irdelemeye çalışanların
hemen hepsinin ilk karşılaştığı güçlük, sınıflama olayıdır. Ciddi bir devrim
toplumbiliminin altında anlamlı bir sınıflamanın yatması gereği açıktır.
Çünkü, bilimsel bilgi bir anlamda karşılaştırmalı bilgidir. Karşılaştırmalı
bilgi ise, ancak belli sınıflamalar sonunda elde edilebilir. Ayrıca, bilimsel
bilginin soyut olması ve belli tipleri açıklamakta kullanılabilir nitelik
taşıması da ancak sınıflama işlemleri sonunda bir anlam taşır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:25   #19
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Her sınıflama işleminin altında bir temel ölçüt yatar. Şimdiye dek ya
eyleme, ya ideolojiye, ya nedenlere, ya sonuçlara, ya da yönteme ilişkin
ölçütler kullanılmıştır. Aslında bütün kullanılan ölçütler, anlamlıdır. Kendi
içinde tutarlı olduğu oranda, her ölçüte göre yapılan sınıflama, bize bir
şeyler öğretir. Toplumsal gerçeği daha iyi algılamamıza yardım eder.
Çoğu zaman --devrim-- terimine değer yargıları da eklenir. Örneğin, bir
toplumsal olaya --devrim-- denilebilmesi için, onun, ilişkileri mutlaka ileri
götürmesi gerektiği öne sürülebilir. Çok da yanlış bir tutum değildir bu.
Fakat --ileri-- ve --geri-- kavramları da çeşitli ölçütlere göre belirlendiğinden,
zaten kendisi çok kesin olmayan kavramları, bilimsel sınıflamalarda kullanmak,
açıklık değil, tam tersine muğlaklık getirir. Bu nedenle bir çalışmada,
--devrim-- terimine --iyi--, --kötü--, --güzel--, --çirkin--, gibi değer yargıları
eklenmeyecektir.
Ayrıca, --devrim-- terimini ilişkilerde temel değişikliklerin oluşması
biçiminde tanımladığımıza göre, bu değişmelerin, ileriye doğru mu, geriye
doğru mu dönük olduğu sorunu, bizim açımızdan ancak devrimin --niteliği--,
açısından önem kazanır. Yoksa bir olayın --devrim-- olup olmadığının
belirlenmesinde değil.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:25   #20
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sınıflama sorununun mutlaka çözmesi gereken konu, yapılan sınıflamadaki
kategorilerin, evrensel olarak bütün devrim olaylarını açıklayabilecek bir
kapsamda olmasıdır. Bir başka deyişle, öyle bir sınıflama yapmalıyız ki, o
sınıflamaya girmeyen bir devrim türü olmasın.
Tek Ölçüte Göre Devrim Sınıflamaları
Bu tür sınıflamaların en klasik örneği, tek bir ölçüte göre --taraftar--,
--tarafsız--, --karşıt-- sınıflaması yapmaktır. Örneğin, devrimleri --Marxçılık--
ideoloji ve eylemine göre sınıflarsak, --Marxçı devrimler--, --Marxçı olmayan
devrimler-- ve --karşı Marxçı devrimler-- kategorileri, dünyadaki tüm devrimleri
kapsar. Fakat tek ölçüte göre yapılan sınıflamalar, kendi içlerinde çok iyi
karşılaştırma olanağı vermekle birlikte, o tek ölçütün dışındaki
karşılaştırma olanaklarını son derece sınırladıklarından, toplumsal gerçeğin
bazı bölümlerini dışarda bırakmak tehlikesiyle yüz yüze gelirler. Konuyu biraz
daha açarsak, bir devrimin --Marxçı-- olup olmaması bazen her şeyi açıklamaz.
Örneğin, o devrimin bir toplumun içindeki sınıflararası çatışmalardan mı
kaynaklandığını, yoksa bir dış güce karşı yürütülen bir kurtuluş savaşı
sonunda mı gerçekleştirildiğini ,belirlemez. Böylece --birden çok ölçüt--
kullanma zorunluluğu doğmuş olur.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 01:50 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580