|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
20-02-2007, 12:58 | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
1. eyyubi devleti'nin en büyük hükümdarı. ( kudüsü alana kadar yüzü bir kere gülmemiş olan büyük hükümdar** ".....(1127) yılında melikşah'ın halep valisi ak-sungur'un oğlu imadeddin zengi'nin musul valiliğine getirildi. haçlılara karşı verdikleri mücadelelerle öne çıkmışlardır. imadeddin zengî, haçlılardan urfa'yı alınca avrupalılar ii. haçlı seferi'ni düzenlemişlerdir (1137). zengî'nin ölümünden sonra atabeylik musul ve halep olmak üzere iki kola ayrıldı (1146). halep'teki oğlu nureddin mahmut haçlı kontluklarına karşı başarılı mücadeleler verdi. şam'daki börileri kendine bağladı. haçlılarla iş birliği yapan mısır fâtımî devleti'ni ortadan kaldırdı (1171). nureddin mahmut ölünce atabeylik eyyubi ailesine intikal etti (1174). selahattin eyyubi komutasındaki müslümanlarla birleşerek haçlılara karşı bölgeyi savunmuşlardır ......." burdan da anlaşılacağı gibi selahaddin eyyubi,melikşah komutasındaki türk atabeyinin (ak-sungur) torunu konumundadır.sungur eski türklerde doğana benzeyen, yırtıcı, avcı kuş anlamına gelir(tdk sözlük).bölgeye yıllarca yerleşmiş olmanın verdiği bir etkiyle ismi arapça konmuş bir türktür.başka kaynaklara da bakabilirsiniz. * .....şanlıurfa 1146 yılında musul atabeyi alaattin zengi'nin oğlu nurettin mahmut ve onun başkomutanı selahattin eyyubi tarafından geri alınarak fransız kontluğu'na son verilmiştir. şanlıurfa'nın türkler tarafından geri alınması, ii. haçlı seferi'ne sebep olmuştur. selahattin eyyubi'nin hatırasına kardeşi adil şah tarafından selahattin-i eyyubi medresesi yapılmıştır. (bugünkü yıldız meydanı'nda bulunan vakıflar müdürlüğü binası).... tarihte türkler'in kurdukları hanedanlardan birisi de eyyûbîler'dir. hanedân'ın kurucusu selâhaddin'in babasının adından dolayı tarihte eyyûbîler olarak bilinen bu türk devleti, günümüzde bölgede sun'î olarak yaratılmak istenen bir millete, olmayan tarihinin yerine ikâme edilmeye çalışılmaktadır. bunun başlıca sebebi eyyûb'un babası şadî'den önceki ailenin soyunun, tespit edilememiş olmasıdır. bu sebeple bazı tarihçiler, selâhaddin'in hemen ölümünden sonra (1193), bu hanedanı araplaştırmaya uğraşan devrin arap asıllı tarihçilerinin etkisinde kalarak, selahaddin eyyûbî'nin menşeini araplaştırmaya çalışmışlardır. diğer yandan özellikle bölücü unsurlar ve bunların ideologları da, kendilerine yeni millî tarih yaratmak gayesiyle, bu hanedanın türk'ten ayrı başka bir millete ait olduğunu iddia etmektedirler. tarihî gerçeklere baktığımızda, bu iddiaların hiçbir geçerli tarafının olmadığını görürüz. devletin kurulduğu coğrafî bölge mısır ve çevresidir. halkın büyük çoğunluğu arap olmakla beraber, ordu ve idareci zümre türk çoğunluğun kontrolündedir. aynı bölgede daha önce tolunoğlu ahmed kendi hanedanını kurmuş (875) ve bu hanedan 905 yılına kadar devam etmişti. daha sonra, yine başka bir türk komutanı toğaçoğlu muhammed ebu bekir, tarihte ihşidî adıyla anılan hanedanı kurmuş ve bu hanedan (935-969) yılları arasında bölgeye hakim olmuştur. her iki türk hanedanı, abbasî halifeliğinin bir politikası olarak türk komutanları ile türk askerlerine, orduda büyük yer vermelerinin sonucunda doğmuştur. ihşidîler'i 969 yılında yıkan şiî fatımî devletine de selahaddin eyyûbî, musul atabek'i nureddin mahmud zengî'nin bir türk komutanı olarak mısır'a gelmiş ve son vermiştir (1171). bağlı bulunduğu nureddin mahmud'un ölümüne kadar (1174), nureddin mahmud'un bir valisi olarak hareket eden selahaddin bilâhare istiklâlini ilân etmiştir. eyyûbî türk devletine son veren ve yerine türk memlûk devletini kuran izzeddin aybeg de, mısır'daki türk ordusu komutanlarından birisidir. bu tarihî gerçekler, halkın çoğunluğunun arap olmasına karşılık, ordunun ve hanedanın türkler'de kaldığını, açıkça göstermektedir. | ||
|
20-02-2007, 12:58 | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| eyyûbî hanedânı üyelerinin büyük çoğunluğunun adları, en eski türk adlarıdır. selahaddin'in ağabeyinin adı turanşah'tır. kardeşlerinin adları ise, tuğtekin ve böri'dir. selâhaddin'in dayısının adı, şihabeddin mahmut b. tüküş idi. selahaddin'in annesi ise özbeöz türk'tür. gene selâhaddin'in hanımlarından birisi olan unar bey kızı ismetüddin amine türk'tür. iki eniştesi de türk'tür. bunlardan birisi, unaroğlu sadeddin mesut; diğeri ise muzafferüddin gökbörü idi. eyyûbî hanedanının bir türk hanedanı olduğunun en açık delillerinden birisi de, devrin şairlerinden ibn senâül-mülk'ün, haleb'in selâhaddin tarafından alınmasından sonra yazdığı medhiyesidir. bu medhiyenin bir beyitinde, şair şöyle demektedir: "arap milleti, türkler'in devletiyle yüceldi. ehl-i salip (haçlı) davası, eyyûb'un oğlu tarafından perişan edildi." eyyûbî hanedânının devlet teşkilatı, karahanlı ve gazneli türk devletlerinde başlayan ve selçuklular'la gelişen teşkilatın aynıdır. sultan, divan, meşveret yani kurultay, üstâzüddâr (saray idaresi, şarapdarlık, çeşnigîrlik gibi görevleri yürüten kişi), hâcîblik, silâhdârlık, emîrahurluk, davâdârlık, el-mükebbis, taşdarlık, çavuşluk gibi saray teşkilâtı, türk-islâm devletlerinin bir devamıdır. adliye işlerine bakan kazaskerlik müessesesi bilindiği üzere osmanlılar'da devam edecektir. eyyûbî ordusunun temelini ve büyük çoğunluğunu tavâşî adı verilen türk memlûkları teşkil etmekte idi. bu türk ordusu, bağlı bulundukları komutanların adlarına göre el-nuriyye, el-esediyye, el-necmiyye, el-salâhiyye gibi adlarla adlanırlardı. selâhaddin devrindeki bu türk memlûklu ordusu komutanları arasında bahaeddin karakûş, şerefeddin karakuş el-takavî, izzettin cavlı, şarimüddin kutluaba, hüsameddin sungur el-halâtî gibi türkler bulunmakta idiler. hakimiyet alâmetlerinden birisi de, bilindiği üzere bayraktır. eyyûbîler'in bayrağı sarı renkte idi. amblemi de kartaldı. eyyûbî hanedânı türk geleneklerine uyarak, açık sarı rengi kendi hakimiyet rengi olarak kabul etmişti. ayrıca bayrağına, bir türk amblemi olarak kartalı koymuştu. kartal, eyyûbîler'den başka selçuklular'ın, artuklular'ın da devlet sembolü olmuştur. türk hakimiyet sembollerinden birisi de mehter'dir. eyyûbî sarayında da türk geleneklerine göre yer alan mehter, nevbet vurur ve büyük saygı görürdü. hatta selâhaddin, gözde cariyelerinden birisini, sarayın yüksek memurlarından birisi olan mehterbaşı ile evlendirerek, bu kuruluşa verdiği değeri göstermişti. selâhaddin'in hayatta bulunduğu sürede, büyük bir türk-islâm devleti özelliğini gösteren eyyûbî hanedânı, selâhaddin'in ölümünden sonra, oğulları ve kardeşleri arasında paylaşılmıştır. mısır'daki son eyyûbî hükümdârı turanşah, türk memlûk komutanlarından aybeg tarafından ortadan kaldırılmıştı (1250). | ||
20-02-2007, 12:58 | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| türk veya kürt olsun, savaşlarını islam için yapmış olan hükümdar. adamın ben kürdüm dediğini zannetmiyorum. aşmış adamlar, böyle abuk subuk muhabbetlere girmezler. yani adam kürt olsa bile müslümanlığı önce tutacaktır. savaşını onun için yapacaktır. yaban isimli eserde okuyabileceğimiz gibi 20inci yüzyıla kadar gelmiş bir ümmetçilik duygusu o zamanlar çok daha fazladır. yaban da şöyle yazar yaklaşık: bizim adam sorar: - mustafa kemal'in yandaşlarına katılmayı düşünmüyor musunuz? köylü der ki: - yok efendim, onlar türktür. - ya siz nesiniz? - biz müslümanız. eyyûbîler devletinin kurucusu. künyesi, melik nâsır ebû muzaffer yûsuf bin eyyûb bin şâdî’dir. 1137’de tekrit’te doğdu. babası necmeddîn eyyûb; âzerbaycan’da erivan’ın devin kasabasındaki hazbânî kabîlesine mensup olup, büyük selçuklu sultânı mes’ûd şâhın tekrit muhâfızıydı. selâhaddîn eyyûbî’nin çocukluğu, babasının muhâfızlığını yaptığı tekrit ve baalbek’te geçti. tekrit, baalbek ve şam’da yetişip, iyi bir tahsil ve terbiye gördü. baalbek ve şam’dayken, babasıyle berâber, selçuklu atabeklerinden nûreddîn mahmûd zengî’nin yanında haçlılara karşı yapılan muhârebelere katıldı. muhârebelerde cesâret ve yiğitliğiyle dikkat çekti. on yedi yaşındayken, atabek nûreddîn mahmûd zengî’nin sarayına alındı. böylece devlet teşkilâtı ve idâresini de mükemmel bir şekilde öğrendi. bu sırada babası necmeddîn şam, amcası şirkûh da humus vâliliğine getirilmişti. nûreddîn zengî, 1162’de mısır’la ilgilenmeye başladı. komutanı şirkûh’u haçlılara karşı savaşması için fâtımî halifesi el-adid’in hizmetine verdi. selâhaddîn’i de yardımcısı olarak onun yanına kattı. sirkûh emrindeki askerler ve yeğeni selâhaddîn’in yardımıyle mısır’da kısa sürede sükûneti sağladı, isyan eden birlikleri bastırdı ve idâreyi eline geçirdi. 18 ocak 1169 târihinde îdâm edilen vezir şaver’in yerine şirkûh mısır-fâtimî vezîri oldu. ancak şirkûh’un da çok geçmeden vefât etmesi üzerine selâhaddîn eyyûbî 26 mart 1169’da halîfe el-adid tarafından amcasının yerine vezîr tâyin edildi. böylece selâhaddîn eyyûbî bir taraftan nûreddîn zengî’nin ordu kumandanı, diğer taraftan fâtımî vezîri oluyordu. onun gerçekte emir aldığı makam ise nûreddîn’di ve fâtımî halifesine sâdece şeklen bağlıydı. selâhaddîn eyyûbî bundan sonra icrâatlarında gâyet siyâsî hareket edip, devlet kadrolarına iş bilir ve kâbiliyetli memurlar tâyin etti. saray, halk, kumandanlar, komşu ve islâm devletleriyle münâsebetlerini gâyet iyi tutmaya çalıştı. selâhaddîn eyyûbî’nin icrâatları mısırlı ve sûdanlı şiî askerlerin isyânına sebep olduysa da bastırıldı. böylece fâtımî sarayında idâreye tam mânâsıyla hâkim oldu. selâhaddîn eyyûbî’nin mısır’daki icrâatları, başta papalık olmak üzere, haçlıları telaşlandırdı. selâhaddîn eyyûbî’nin fâtımî veziri olmasıyla, müslümanlara karşı ittifâk sistemi bozulan kudüs’teki frank haçlıları, ortadoğu hâkimiyetlerini tehlikede gördüler. selâhaddîn eyyûbî’yi ortadan kaldırmak üzere kudüs’teki haçlılara avrupa’dan ve bizans’tan takviye kuvvetler geldi. selâhaddîn eyyûbî ise, frank ve haçlılarla âsî mısırlılara karşı selçuklu atabeği nûreddîn mahmûd zengî’den yardım istedi. 1170 yılında mısır’a saldıran haçlılara şiddetle karşı koyup, geri çekilmeye mecbur bıraktı. 1171’de, kızıldeniz sâhilindeki liman şehri eyle’yi fethetti. | ||
20-02-2007, 12:58 | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| atabeg nûreddîn zengî’nin isteğiyle 1171’de, cumâ hutbesini, hasta şiî fâtımî halîfesi âbid adına değil de bağdat’taki abbâsî halîfesi adına okuttu. selâhaddîn-i eyyûbî’nin mısır’da abbâsî halîfesi adına hutbe okutması, müslümanları çok sevindirdi. 1171’de fâtımî halîfesi âbid öldü. bundan sonra selâhaddîn eyyûbî mısır’da idâreyi bütünüyle ele aldı. abbâsî halîfesi, atabeg nûreddîn zengî’ye kumandanlarından selâhaddîn-i eyyûbî’nin muzafferiyetleri üzerine kıymetli hil’atler gönderdi.nûreddîn zengî de hil’atleri halîfenin elçilik heyetiyle berâber selâhaddîn eyyûbî’ye gönderdi. mısır’daki iktidâr değişikliği haçlıların tekrar harekete geçmesine sebep oldu. 1173’te sicilyalı normanlar, kuvvetli bir donanmayla iskenderiyye’ye çıkarma yaptılar. selâhaddîn eyyûbî, norman çıkarmasına karşı üç gün devâm eden şiddetli kara muhârebesi yaptı. sâhile çıkan bütün normanlar öldürülüp, pekçok ganîmet alındı. 1174 yılında sultan nûreddîn vefât etti ve suriye’de iç karışıklıklar başladı. bu durumdan istifâde etmek isteyen kudüs kralı, humus’u kuşattı. selâhaddîn, derhâl humus önlerine geldiyse de haçlılar şehri zaptetmişlerdi. selâhaddîn eyyûbî’nin başarılarını gören abbâsî halîfesi 1175’te saltanatını tasdik etti. böylece 1169’da fâtımî vezîri, 1171’de mısır hâkimi, 1175’te de istiklâlini îlân ederek sultan ünvânını alan selâhaddîn eyyûbî, 1176’da şiî fâtımîlerin bölgedeki son izlerini de ortadan kaldırdı. fâtımîlerin hâkim oldukları topraklarda kuvvetli bir idâre kurdu. devlet teşkilâtı, memleket îmârı, mektep ve medrese tahsilinin üzerinde durarak, teşvik ve tatbikâtını yaptırdı. sapık fikirleri kaldırıp, hak ve orta yol olan sünnîliği yaymaya başladı. icraatlarında muvaffak oldu. fâtımîlerin bölgeye yaydığı fikirlerin önüne geçip, ehl-i sünnet îtikâdının yayılmasına hizmet etti. kâhire kalesinin inşâsını başlattı. 1177 kasımında haçlılara karşı filistin seferine çıktı. gazze ve askalan’ın askerî mevkilerini tahrip etti. eyyûbî askerleri ganîmet için dağılınca, haçlılar fırsatı değerlendirdiler. kerek kontu renaud kumandasında toplanıp, eyyûbî ordusuna büyük bir darbe vurup, selâhaddîn eyyûbî’yi öldürmek istediler. selâhaddîn eyyûbî, haçlıların niyetini anlayıp, ordusunu topladı. 25 ekim 1177 târihinde remle’de haçlılara kesin darbeyi indirdi. ancak çok istediği hâlde kudüs’ü alamadı. 1178 ve 1179’da haçlılar üzerine harekâtını şiddetlendirdi. eyyûbî kumandanları pekçok haçlı reisini esir aldılar. selâhaddîn eyyûbî, 1179 yazında şeria nehri kıyısında yâkûb köprüsü yanındaki haçlıların yâkûb geçidi kalesini fethetti. 1180’de haçlılar iki yıllığına mütâreke istedi. kabul etti. haçlılar mütârekeye uymadılar. mısır’a giden kervanlara saldırdılar. mısır’ın islâm ülkeleriyle olan ticâretini engelleyip, eyyûbîleri iktisâdî yönden çökertmek istediler. | ||
20-02-2007, 12:58 | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| selâhaddîn eyyûbî, suriye’de de hâkimiyet kurmak için, 1183 yazında haleb’i zaptetti. elcezire’yi aldı. eyyûbîlerin suriye harekâtı haçlıları telâşlandırdı. eyyûbî hâkimiyeti sâhasında sıkışıp kalmak tehlikesinin önüne geçmek istediler. trablus kontu ııı. raymond’un dört yıllık antlaşma isteğiyle mütâreke yapıldı. haçlılar antlaşmaya yine uymadılar. kerek kalesi yakınından geçen büyük bir ticâret kervanına saldırdılar. selâhaddîn eyyûbî, haçlılardan bu tecâvüzün ziyânını karşılamalarını ve tazminat vermelerini istedi. kabûl etmemeleri üzerine, sefere çıkıp, 1180 şubatında kerek bölgesini zaptetti. ticârî kervan tecâvüzünü haçlılara fazlasıyla ödettirdi. selâhaddîn eyyûbî, ortadoğu’da çıbanbaşı olan haçlıları bölgeden atmak için, 1180’de büyük bir faaliyet içine girdi. mısır’dan kuvvet topladı. suriye’den de asker toplanmasını istedi.haçlılar meselenin ciddiyetini anlayıp, büyük ordu topladılar. kudüs kralı guy, yirmi bin kişilik, diğer haçlı kral, prens, kont ve kumandanları toplayabildikleri kuvvetleriyle sefûriye’de mevzi aldılar. selâhaddîn eyyûbî, 1187 yazında taberiye gölü sâhiline geldi. 1187 temmuz başında taberiye şehrini fethetti. kale’deki haçlı kuvvetleri karşı koyup eyyûbîleri susuz bırakarak güç duruma düşürmek istediler. trablus kralı raymond’un, kalede müdâfaa isteği diğer haçlılar tarafından eyyûbîlerle ittifak etmekle suçlanmasına sebep oldu. haçlılar, selâhaddîn eyyûbî’ye hücum etme kararı aldılar. selâhaddîn eyyûbî, hattin’e gelen haçlıları büyük bir bozguna uğrattı. haçlı kral ve ileri gelen reislerinin çoğunu esir aldı. yıllardan beri müslümanlara çok zulüm eden haçlı kumandanlarını cezâlandırdı. hattin zaferi sonunda akka, nâsıra, nablus, hayfa, cinin ve arsuf şehirleri ele geçirildi. bunları tıbnîn, sayda cübeyl ve beyrut’un fetihleri tâkip etti. selâhaddîn eyyûbî, 1187 temmuzunda kazandığı hattin zaferi sonunda, filistin’deki fetihlere rağmen durmadı. ileri harekâta devam etti. birinci haçlı seferi (1096-1099)nden beri haçlıların işgâlindeki kudüs şehrini hedef tâyin ederek, yola çıktı. 1187 eylülünde beytullah, asariya ve zeytindağı’nı zaptetti. kudüs’e gelip, şehrin batısında karargâh kurdu. haçlılar müdâfaayı bu istikâmette kuvvetlendirince, kudüs’ün kuzeyinden de muhâsarayı başlattı. mancınık kullandı. eyyûbîlerin muhâsarasına dayanamayan haçlılar, 1187 eylül ayı sonunda teslim oldu. selâhaddîn eyyûbî, mübârek kudüs şehrini teslim alınca; birinci haçlı seferi sonunda, haçlıların müslümanları câmilerde genç, ihtiyar, çocuk, kadın, erkek ayırt etmeksizin öldürüp, sokaklardan akan kan, atların karnına yükseldiği gibi, hunharca katliam yaptırmadı. zengin haçlıları ve hıristiyanları kurtuluş akçesiyle serbest bırakıp, fakirlerini affetti. kudüs’te kalmak isteyenlere de, cizye ödemek şartıyla müsâade etti. kudüs’ün 89 yıl sonra tekrar müslümanların eline geçmesi, islâm âlemini çok sevindirdi. selâhaddîn eyyûbî’nin, zaferine islâm memleketlerinde şükran ifâdesi olarak dînî merâsimler yapıldı. bütün müslümanların gönlünde taht kurdu. haçlıların tahrip ettiği şehri, yeniden îmâr etmeye başladı. kudüs’ün mübârek makamları, evler ve mescid-i aksâ ile kubbetü’s-sahra’yı tâmir ettirdi. şehirde hastâne, mektep ve medreseyle sosyal tesisler yaptırdı. eyyûbî emirleri de kudüs’te pekçok sosyal tesisler ve nâdide binâlar inşâ ettirip, şehri îmâr ettiler. haçlı katliam ve tahribatının izlerini silmeye çalıştılar. 1188 yazında lâzkiye, cebele ve busra’yı zaptetti. antakya’yı kuşattıysa da, kralı mütâreke istedi. mütârekeyi kabul ederek, 1189 yılının ocak ayı ortasına kadar safed, kevkeb, kerek ve şevbek’i fethetti. | ||
20-02-2007, 12:59 | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| selâhaddîn eyyûbî’nin haçlılara karşı mücâdelesi sonunda, kudüs elden çıkınca, papalığın propagandasıyla avrupa kıtası ve hıristiyan âleminde müslümanlar üzerine sefer hazırlığı başladı. papa ııı. clemens’in teşvikiyle fransa, ingiltere kralları ile almanya imparatoru kumandasında eyyûbîler üzerine üçüncü haçlı seferi (1189-1192) yapıldı. fransa kralı filip ogüst ve ingiltere kralı arslan yürekli rişar deniz yoluyla filistin’e sâhilden gelip, sur’da karaya çıktılar. selâhaddîn eyyûbî’nin kudüs fethinden sonra, serbest bıraktığı haçlı kumandanları ihânet etti. fransa ve ingiliz kralının kumandasındaki haçlı kuvvetlerine kılavuzluk ederek, devrin en meşhur askerî harekâtlarından olan akka muhâsarasını başlattılar. akka muhâsarası karadan ve denizden devam etti. eyyûbîler karadan haçlıları çok zor durumlara düşürüyorlarsa da, deniz yoluyla avrupa’dan devamlı yardım almaları onların dayanmalarını uzatıyordu. akka muhâsarası, 1191 yazına kadar devam etti. antlaşma müzakereleri devam ederken haçlılar üç bin kişi katlettiler. kudüs’ün teslimini istediler. selâhaddîn eyyûbî’nin cesurâne ve kahramanca mücâdelesi haçlıları akıl almaz icraatların içine düşürdü. ingiltere kralı arslan yürekli rişar, kızını kudüs hâkimi âdil’e, onun oğlu melik kâmil’e de şövalyelik pâyesi verdi. selâhaddîn eyyûbî, bütün avrupa’nın ve hıristiyan âlemin seferber edilerek toplandığı orduya, 1192 kasımına kadar devam eden uzun muhârebelerle karşı koydu. ingiliz kralı arslan yürekli rişar, eyyûbîlere esir düştü. selâhaddîn eyyûbî, hıristiyanlara karşı büyük bir âlicenaplık gösterdi. arslan yürekli rişar’ı serbest bıraktı. hıristiyanların mübârek makamları ziyâretine müsâade etti. hıristiyan âlemin bütün imkânlarını seferber ederek hazırladığı üçüncü haçlı seferi, dördüncü yılın sonunda, hezimetle neticelenip, geri döndüler. selâhaddîn eyyûbî, üçüncü haçlı seferi sonunda, filistin’deki hâkimiyetini kuvvetlendirdi. kudüs’ü tahkim ettirip, suriye’ye gitti. selâhaddîn eyyûbî, 1193 kışı şubatında hastalandı. on dört gün hasta yattı. 4 mart 1193 târihinde-56 yaşında- şam’da vefât etti. kabri şam’da medresetü’l-aziziye’dedir. yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayâtı, hep islâmiyete hizmetle geçmiştir. târihte pek nâdir yetişen şahsiyetlerden biriydi. sultan selâhaddîn, ilme çok değer verir, âlimleri himâye ederdi. yüksek insânî meziyetlere sâhip, iyi huylu, cömerd, âdil, kültürlü ve müsâmahakâr bir hükümdârdı. ülkesine her taraftan, ilim sâhipleri gelir, verdikleri derslerle insanlara hizmet ederlerdi. onun zamânında şam medreselerinde ders veren altı yüzden fazla fakih (fıkıh, din, şeriat ilminin üstâdı) vardı. tabipler, edebiyâtçılar, şâirler, matematikçiler, kimyâgerler, mîmârlar ve diğer ilim sâhipleri memleketin gelişmesi için canla başla çalışırlardı. selâhaddîn eyyûbî, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samîmî olarak konuşur, yumuşaklıkla muâmele ederdi. bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi. zamânında yetişen âlimlerden imâdüddîn el-kâtib onun hakkında şöyle demektedir: “sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. anlayışlı, dînine bağlı, temiz, hatâları affeder, kusûrları görmemezlikten gelir ve kızmazdı. asık suratlı durmaz, dâimâ tebessüm eder vaziyette olurdu. bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. herkese çok nâzik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. söz verdiği zaman yerine getirirdi.” | ||
20-02-2007, 12:59 | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| abdüllatîf el-bağdâdî’nin de onun hakkındaki sözleri şöyledir: “selâhaddîn-i eyyûbî’yi heybetli bir kimse olarak gördüm. sözleri, kalplere tesir ediciydi. yanına ilk girdiğim gece, meclisini âlimlerle dolu gördüm. her biri çeşitli ilimlerden konuşuyorlardı. sultan’ın yakınları, onu kendilerine örnek alıyorlar, iyilikte yarış ediyorlardı. müslüman olsun, kafir olsun herkes sultan’ı çok seviyordu. onun ölümüyle, insanlar hakîkî bir babayı kaybettiler, ölümüne üzülmeyen kimse kalmadı.” selâhaddîn-i eyyûbî, düşmana karşı da, islâmiyetin adâlet ve ihsân kurallarından hiçbir zaman ayrılmazdı. haçlılar esir müslümanları kılıçtan geçirdiği zaman, elindeki hıristiyan esirlere, islâmiyetin emrettiği şekilde güzel muâmelede bulundu. hiçbir zaman onlar gibi yapmadı. ılık su istediği hizmetçisinin önce kaynar, sonra da buz gibi soğuk su getirmesi karşısında bile onu azarlamayıp; “sübhânallah! istediğimiz gibi bir su dahi içemeyeceğiz.” demekle yetindi. mısır ve kudüs’ü fethedip, hazînelere sâhip olduğu hâlde, ömrü boyunca bir asker gibi yaşadı. lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmayıp, parayı zarûrî ihtiyaçlara ve askerî malzemelere sarf etti. öldüğü zaman cebinden bir altın ile birkaç gümüş para çıktı. çok cömertti. akka muhâsarası için geldiğinde, on binden ziyâde atını askerlerine dağıttı ve binecek bir ata muhtâç kaldı. çok cesûrdu. baştan başa çelik zırhlarla kaplı olan haçlıları, göğsü açık, îmânlı bir grup askeriyle perişan ederdi. hattâ bir defâsında da; “et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor.” demekten kendini alamadı. yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan dâimâ azdı. bütün muhârebelerini, islâmiyeti yüceltmek ve müslümanları haçlıların zulmünden korumak, devletini düşman çizmesinden muhâfaza etmek için yaptı. ilme ve ilim sâhiplerine çok ehemmiyet veren selâhaddîn eyyûbî, mısır sultânı olunca, şâfiî, mâlikî, hanefî ve hanbelî mezheplerine göre tedrisat yapan medreseler yaptırdı. kâhire, şam, iskenderiyye gibi şehirler birer ilim merkezi oldu. kendisinden önce yapılan pekçok câmiyi tâmir ettirdi. haçlılar tarafından saray hâline getirilen mescid-i aksâ’yı yeniden câmi hâline getirdi. mihrâbını ve birçok kısımlarını mermer ve mozaiklerle kaplattı. sultan nûreddîn’in halep’te inşâ ettirdiği meşhur âgah minberini de getirtip, câmiye yerleştirdi. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |