Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 14:26   #371
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aslında, Mustafa Kemal Paşa'nın işin en başından beri, ülke çapında,
kendiliğinden ortaya çıkan pek çok tepkiye yön verdiği açıktır.
Bu konudaki en belirgin örneklerden biri, Kazım Özalp'ın anılarında görülür.
Özalp şöyle anlatıyor:
--Ayda bir kere, İzmir'in şimal mıntıkası cephelerinden ve cepheye yakın
kazalardan gelen temsilciler, Balıkesir'de toplanırlardı. Bu toplantılarda
muhtelif milli meseleler görüşülür ve mühim kararlar alınırdı. Anzavur
çarpışmasından sonra 19.11.1919'da toplanan kongre, Anzavur'a karşı yapılan
hareketi tasvip ile bu hareket sırasında gayret ve fedakarlık gösterenleri
takdir etmişti. Aynı zamanda bu kongre heyeti, General Milne hattının kabul
edilmeyeceğini ilan ile, cephelerde büyük çapta faaliyete geçilmesine ve bunun
için de çok büyük bir miting yapılmasına karar almıştı.
Üç gün devam eden bu kongrenin aldığı en mühim karar, Anadolu'daki Heyeti
Temsiliye ile muhabere edilerek --Redd-i İlhak-- unvanının bundan sonra
--Müdafaa-i Hukuk-- olarak değiştirilmesinin kabul edilmesidir. Bu suretle,
bütün Anadolu'nun müşterek bir gaye uğrunda tek bir kitle halinde hareket
ettiği ve bu mukaddes gayeye erişebilmek için Erzurum'dan İzmir'e kadar bütün
memleket halkının aynı heyecanla mücadeleye atıldığı ilan edilmiş oluyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:26   #372
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu yüksek işbirliğinin, memleket içerisinde ve dışarısında bizim için ne
kadar önemli olduğu ve kuvvetimizin değerini ne kadar çok arttırdığı açıktır.
Bu zamana kadar milli harekatın karşısında olanlar, Anadolu'nun ikiye
ayrılmış bulunduğu görüşündeydiler. Biz, bu kafada olanları büyük bir hayal
kırıklığına uğrattık.-- (Özalp, 1971:75).
Sivas Kongresi, Mustafa Kemal'e o güne dek düşlediği eylemi yapabilmesi
için yasal yetkilerin de verildiği bir olay niteliği taşır.
Nitekim, Velidedeoğlu da Erzurum ve Sivas Kongrelerini Milli Mücadele
örgütlenmesinin yeni bir aşaması sayar (Velidedeoğlu, 1981:9).
Sivas Kongresi ve İttihatçılar
Mustafa Kemal Paşa'nın yaşamında örgüt dönemlerinden üçüncüsü olan
Müdafaa-i Hukuk ve Redd-i İlhak dönemi, Sivas Kongresi ile kapanıyordu. Bu
dönem aslında denetimin kendi elinde olmadığı İttihatçı dönem ile bir
hesaplaşmayı da içeriyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:30   #373
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İttihatçılar döneminde gerek partiyi, gerekse hükümeti denetlemek için
yaptığı girişimler sonuçsuz kalınca bir süre sessiz kalmayı yeğ tutan Mustafa
Kemal, Birinci Dünya Savaşı yenilgisinden sonra artık sırasının kendisine
gelmiş olduğunun farkındaydı ( Mustafa Kemal Paşa'nın hükümete girme çabaları,
Vahdettin'in Padişah olması ile hız kazanır. Veliahtlığından tanıdığı
Vahdettin'i etkileyerek İmparatorluğu çıkmazdan kurtarmaya çalışır. Siyasal
çözümler arama ve iktidara el koyma arzusu, aslında daha da erken başlar. Bir
olayı kendi ağzından Asım Us şöyle anlatıyor: --Mustafa Kemal, Birinci Dünya
Harbi'nde Çanakkale, İngiliz ve Fransız donanmaları tarafından zorlandığı
zaman İstanbul'u kurtardıktan sonra bu kurtuluşun muvakkat olduğuna
inanıyordu. Almanya'nın mağlup olacağına ve onun yanında Türkiye'nin de
tehlikeye uğrayacağına kani bulunuyordu. Bunun için Almanya mağlup olmazdan
önce Osmanlı Devleti'nin münferit sulh yapması çaresini düşünüyordu. Mustafa
Kemal bir gün bu maksatla o zaman Bahriye Nazırı olan Cemal Paşa ile mülakat
yapmış ve maksadını anlatmıştır. Cemal Paşa, bunun nasıl yapılabileceğini
sorunca, --Benim elimde bir ordu var, düşmanı buradan kovan askerler icabederse
İstanbul üzerine yürür, mesele halledilir,-- demiştir.
Cemal Paşa, iptida buna muvafakat eder görünmüştür. Münferit sulh yapabilmek
için bir hükümet değişikliği olacaktı. Yeni hükümette Cemal Paşa Sadrazam,
Mustafa Kemal Harbiye Nazırı olacaktı. Bir idari inkılap yapılacaktı. Bu
şekilde aralarında sözleştikten sonra Cemal Paşa korkmuş, verdiği sözden
dönmüştür. Sözünden dönmekle beraber hadiseyi Harbiye Nazırı Enver Paşa'ya da
duyurmuştur. Mustafa Kemal bundan çok sıkılmış, hatta hiddetini yenemeyerek,
Cemal Paşa'yı düelloya davet etmiştir. Mustafa Kemal, Cemal Paşa'dan tarziye
vermesini istiyor. Şartlarını söylüyor. Aksi takdirde rast geldiği yerde
Cemal Paşa'yı vuracağını söylüyor. Hadise bu şekli alınca Enver Paşa da
vaziyetten memnun olur. Gerek Mustafa Kemal'i, gerek Cemal Paşa'yı kendine
rakip gördüğü için, her ikisinden de bu suretle kurtulacağını hesap ediyordu.
Bu sırada Mustafa Kemal'in arkadaşı Fethi Bey araya giriyor. Cemal Paşa,
Mustafa Kemal'e tarziye vermeye razı oluyor. Mustafa Kemal, Beyoğlu'nda
Perapalas Oteli'ne geliyor. Muayyen bir saatte Cemal Paşa da orada bulunur.
Mustafa Kemal'in tayin ettiği şartlar dairesinde kendisini kabul ediyor.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:31   #374
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Hadise bu suretle kapanıyor.
Gazi, yukarıda not halinde kaydettiğim hatıralardan bahsettikten sonra
kendisine şu suali sormuştum:
--Paşam şayet Cemal Paşa verdiği sözde durmuş olsaydı ne yapacaktınız?-- Şu
cevabı verdi: --Hükümeti değiştirecek, derhal İtilaf Devletleri ile iyi şartlar
altında sulh yapacaktım. Bu suretle sonradan başımıza gelen felaketlerin
önüne geçecektim. O zaman yalnız bir bela kalacaktı. O da saltanat ve
sultanlar belası ve o belayı da mutlaka memleketin başından atacaktım. Fakat
onu başka türlü bir tedbirle atacaktım.-- (Us, 966:32-33).).
--Vatanı kurtarma-- görevi sırasında --İttihatçılık-- ve --İttihatçılar--, onun
hem en büyük desteği, hem de en büyük kösteğiydi. En büyük desteğiydi, çünkü
Bağımsızlık Savaşı'nın örgütlenmesi ancak siyasal bakımdan aktif kadroların
desteğiyle olabilirdi ve bu kadrolar genellikle --İttihatçılar--dan oluşuyordu.
Buna karşılık, İttihatçı-İtilafçı çatışması ve ayırımı topluma o denli
işlemişti ki, Bağımsızlık Savaşı'nın bu gruplardan birinin tekelinde ya da en
azından denetiminde olması, öteki grubun eyleme karşı tutum takınmasına yol
açacaktı. Nitekim uzun süre, Mustafa Kemal'in İttihatçı olduğu propagandası
etkin bir biçimde kullanılmıştı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:31   #375
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Oysa, gerçek tam tersineydi. Mustafa Kemal Paşa, çoktan --İttihatçılık--
dönemini kapamış, zaten hiçbir zaman denetleyemediği bu örgüte karşı olumsuz
bir tutuma girmişti.
İstanbul gazetelerinin de, Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nı İttihatçılara mal
etmesi üzerine, Sivas Kongresi'nde, kongreye bütün katılanlarca edilecek bir
yemin kabul edildi. Bu yeminin metni şöyleydi:
--Saadet ve selameti vatan ve milletten başka hiçbir maksadı şahsi takip
etmeyeceğime, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ihyasına çalışmayacağıma,
mevcut fırakı siyasiyeden hiçbirinin emeli siyasiyesine hadim olmayacağıma
vallahi billahi...-- ( Bu yemini yalnız Mazhar Müfit Kansu etmemişti.
Kendisinin Mustafa Kemal'in en yakın çalışma arkadaşlarından biri olduğunu
düşünen ve içtenliğine inanan Kongre onu dışlamadı. Mazhar Müfit'in bu yemini
etmeme gerekçesi, daha önce, İttihat ve Terakkiye ve her fırsatta, her sahada
onun menfaatine çalışacağına yemin etmiş olmasıydı.
Sivas Kongresi'nin ortamını belirtme bakımından, değerli tarihçi Uluğ
İğdemir'in yayımladığı Sivas Kongresi tutanaklarından, bu yemin metninin ilk
önerildiği biçimi ile sonradan değiştirilen ifadesine bakmak ilginç olacaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:31   #376
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

4 Eylül 1335 (1919) tarihinde yapılan birinci genel toplantıda önerilen
yemin metni şöyle: --Makam-ı celil-i hilafet ve saltanata, islamiyete, devlete,
millete ve memlekete manen ve maddeten hizmetten başka bir gaye takip
etmeyerek her türlü ihtirasat-ı şahsiye ve siyasiyeden ve fırkacılık amalinden
münezzeh bir azm-ü iman ile çalışacağıma ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin
ihyasına çalışmayacağıma namusum ve bilcümle mukaddesatım namına vallah,
billah.-- (İğdemir. 1969:3).
Daha sonra --hilafet ve saltanat-- sözleri çıkarılıyor ve İttihat ve
Terakki'yi suçlayıcı ifadeler konuyor: --Saadet ve selamet-i vatan ve milletten
başka kongrede hiçbir maksad-ı şahsi takip etmeyeceğime; vatanın bugün duçar
olduğu mesaib ve felaketin müsebbibi bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin
ihyasına çalışmayacağıma ve mevcut fırak-ı siyasiyeden hiçbirisinin amal-i
siyasiyesine hadim olmayacağıma vallahi, billahi.-- (İğdemir, 1969:18).
Daha sonra, İttihat ve Terakki'nin yalnız adı bırakılarak, onu suçlayıcı
ifadeler de yeminden çıkarılıyor (İğdemir, 1969:21).) (Kansu, 1966:219).
Hiç kuşkusuz, bu durum, başında bulunduğu eylemi, bütün siyasal çekişmelerin
üstünde tutmak ve ulusu, ardında yekvücut olarak birleştirmek isteyen Mustafa
Kemal'in çok işine gelmişti. Böylece, hem kendi eyleminin bütünlüğünü
sağlıyor, güç kazanıyor, hem de İttihat ve Terakki ile tarihsel hesabını
görmüş oluyordu.
Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi'nden sonra, İstanbul Meclis-i Mebusan'ı
dağıtılana dek, ülkeyi Heyeti Temsiliye Başkanı olarak yönetmişti. İçinde
komutanların da bulundukları bu heyet, günlük işlerle de, askeri ve siyasal
konularla da uğraşıyordu (İğdemir, 1975 ve Baykal, 1974).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:31   #377
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

IV-) DÖRDÜNCÜ DÖNEM: --TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ--
İstanbul Meclis-i Mebusanı'nın dağıtılmış olması, Mustafa Kemal Paşa'nın çok
işine yaramıştı.
O güne dek, sürekli biçimde tüm Anadolu için tek yönetimin temsilcisi olma
savaşımında ve savında bulunan --Kuvay-ı Milliyeciler--, yalnız belli
derneklerin biraraya gelmesi yoluyla değil, --Ulusal Meclis--i Anadolu'da
toplama yoluyla da toplumun tek ve biricik temsilcisi olduklarını --dünya
aleme-- ilan etmiş olacaklardı.
İstanbul'daki Meclis işgalci güçler tarafından dağıtıldıktan sonra, Mustafa
Kemal Paşa hemen Ankara'da bir Meclis toplama hazırlığına başladı.

Daha önce belirtmiş olduğum gibi, bu Meclis'in seçimi, bugün alışageldiğimiz
yöntemden oldukça farklıydı. Mustafa Kemal'in Meclis'in toplanmasıyla ilgili
bildirisine dikkatle bakıldığında, seçilecek kişilerin --güvenilir ikinci
seçmenler--ce seçilmesinin öngörüldüğü anlaşılır.
--Heyeti Temsiliye-- adına imzaladığı bildiride, Mustafa Kemal seçimi yapacak
olanları şöyle sıralıyordu: 1) Kazalardan çağrılacak olan ikinci seçmenler.
2) Liva merkezindeki ikinci seçmenler. 3) Liva idare meclisleri ve belediye
meclisleri üyeleri. 4) Liva Müdafaa-i Hukuk İdare Heyeti üyeleri. 5) Vilayet
merkez heyeti üyeleri, vilayet idare meclisi üyeleri ve belediye meclisi
üyeleri. 6) Vilayet merkezi, merkez kazası ve merkeze bağlı kazaların ikinci
seçmenleri.
Bütün bu kişiler biraraya gelip toplanacaklar ve seçimi tek oturumda
yapacaklardır. Görüldüğü gibi, Meclis'e seçilecek olanların seçim işlemi,
genellikle, resmi niteliği olan kişilerce ve bir ölçüde Müdafaa-i Hukuk
kuruluşlarının denetiminde yapılacaktı. Bildirinin Kolordu Komutanlıklarına da
gönderilmiş olınası, bu seçim işinin önemli ölçüde denetim altında
tutulduğunun bir işareti olarak alınabilir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:31   #378
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeni Meclis'in toplanma kararı ve seçim genelgesi, İstanbul'un 16 Mart
1920'de işgalinden hemen üç gün sonra Anadolu'ya yayılmıştır. Bu tarih,
Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkışından tam on ay sonradır. On ayda,
Mustafa Kemal Paşa gibi bir devrimcinin sivil ve asker yönetime egemen
olmakta çok büyük bir güçlük çekmemiş olduğu düşünülebilir.
Nitekim, kendisinin belirttiğine göre, Dersim, Malatya, Elaziz, Konya,
Diyarbekir ve Trabzon dışındaki yerlerde, hiçbir güçlükle karşılaşılmadan
seçimler yapılmış ve milletvekilleri Ankara'ya yollanmıştı. Mustafa Kemal
Paşa, bu yerlerdeki direnişi, oralardaki --rüesayi memurini mülkiyeye--
bağlıyor ve halkın gerçeği anlar anlamaz, seçime katıldığını söylüyor
(Atatürk, tarihsiz:427-428) .
TBMM'de Başkanlık Sorunu
Mustafa Kemal Paşa bir yandan --Heyeti Temsiliye-- Başkanı olarak, yeni
Meclis'in toplanma çağrısını yapıyor, öte yandan da özellikle dış güçler
karşısındaki meşruiyeti düşünerek, dağıtılan İstanbul Meclis-i Mebusan'ı
Başkanı Celalettin Arif Bey'e aynı çağrıyı onaylatmak istiyordu. Aslında,
işin en başında, İstanbul Meclisine başkan seçilmek istemesinin ardında böyle
pratik nedenler de yatmaktaydı. Nitekim, daha o zaman, bunu açıkça Mazhar
Müfit'e söylemişti (Kansu, 1968:566-567) .
Oysa Celalettin Arif Bey, hiç oralı değildi. Henüz Düzce'de olan Celalettin
Arif Bey ile yapılan telgraf haberleşmesi sonunda Mustafa Kemal durumu şöyle
görüyordu:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:31   #379
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Ben fevkalade selahiyeti haiz bir meclisin, Ankara'da içtimasına karar
verirken bizim Kanunu Esasi'mizde böyle bir meclisin toplanabilmesine dair
bir işaret olmadığını elbette bilirdim. Fakat kararımı verebilmek için böyle
bir işaretin mevcudiyet ve ademi mevcudiyetini düşünmek, asla hatırıma
gelmedi. Bundan başka, duçarı taarruz olan meclis azalarından kurtulabilenler
ile vilayet ve elviye mecalisi idaresinden intihab olunacak ikişer aza ile
birlikte Meclis-i Mebusan'ın yeniden, eski şekil ve mahiyetinde toplanmasını
asla hatırıma getirmedim. Bilakis büsbütün başka mahiyet ve salahiyette,
daimi bir meclis teşkil etmeyi ve bu meclisle tasavvur ettiğim inkılap
safahatını beraber geçirmeyi düşündüm.(Atatürk,tarihsiz:425) .
Bu satırlarından da açıkça anlaşıldığı gibi, Mustafa Kemal Paşa, devrimini
yapmak için yeni bir Meclis kurmak ve buna dayanmak istiyordu. Kafasındaki
asıl kurum ise, gerçek anlamıyla bir --Kurucu Meclis--ti. (Atatürk buna kendi
deyimiyle Meclis-i Müessisan-- diyor.) Çünkü amaç, rejimi değiştirmektir. Model
ise, Fransız Devrimi modelidir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 14:32   #380
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanınca yine, kimin başkan olacağı
sorunu hemen gündeme gelir. Durum, Erzurum Kongresi'nden beri gözlenen
durumdur: Birçok kişi, farklı nedenlerle, Mustafa Kemal'in başkanlığına karşı
çıkmaktadır. İşin ilginç yönü, Mustafa Kemal'in buna karşı koyuş yönteminin
eski taktikleriyle aynı oluşudur: İlk sözü alır, nesnel koşullar içinde
önerdiği çözümleri ve yaptığı işleri gözler önüne serer, kendisinin doğal ve
eylemli lider olduğunu vurgular. Ayrıca, kendine karşı alınan tutumları
açıklayıp, bir anlamda, kendi seçmenlerinin yargıçlığına ve
vatanperverliklerine sığınır.
Yine ilk sözü alır Mustafa Kemal Paşa. Önce Ankara mebusu olarak söz aldığı
halde, genel durum hakkında uzun açıklamalarda bulunur. Bu açıklamalarında
vurguladığı nokta, izledikleri siyasetin --Milli Siyaset-- olduğudur. Mustafa
Kemal Paşa, --milli siyaset--i, Panislamizm ve Panturanizm karşıtı olarak
kullanmaktadır. Bir başka deyişle, gerek tarihsel, gerekse güncel koşullar
çerçevesinde, o gün için her türlü yayılmacılığı ve serüvenciliği
yadsımaktadır. --Bizim vuzuh ve kabiliyeti tatbikıye gördüğümüz mesleki,
siyasi, milli siyasettir-- ifadesinin hemen ardından, hayalperestliğe karşı
çıkmakta, --Tarihin ifadesi budur, ilmin, aklın, mantığın ifadesi böyledir.--
demektedir (Atatürk, tarihsiz:436).
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 15:52 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580