![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
![]() | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 2. 2. 2. 4. Demokrat Parti Dönemi (1950 - 1960) 14 Mayıs 1950’de yapılan secimleri kazanan Demokrat Parti iktidara geldi. Demokrat Parti muhalefette iken basın özgürlüğünü sağlayacağını söyleyerek basını yanına çekmişti. Gerçekten de 24 Temmuz 1950’de oldukça demokratik bir “Basın Kanunu” çıkarıldı. Fakat bu yasa sonradan genellikle antidemokratik yönde birçok değişikliğe uğramıştır. Bu yasa günümüze kadar 10 kez değişikliğe uğramıştır. Ayrıca, bu yasadaki para cezalarının miktarı 7.12.1988 tarih ve 3506 sayılı yasayla, değişik oranlarda arttırılmıştır. Çıkarıldığında oldukça demokratik niteliklere sahip bulunan, ancak sonradan birçok maddesi antidemokratik olarak değiştirilen yasa, hala yürürlüktedir.97 Basın Kanunu 1931 Matbuat Kanunu’nun hükümete tanıdığı yetkileri kaldırdı. Artık gazete çıkarmak için izin almak gerekmiyordu, bildirimde bulunmak yeterliydi. Basın suçları “Toplu Basın Mahkemeleri”nde yargılanıyor ve basın için bir güvence niteliği taşıyordu. Gazete sahipleri, yayınlanan yazılardan dolayı ceza sorumluluğu taşımıyorlardı. Buna karşılık yazı işleri müdürleri, yazarla birlikte sorumluluk ve hapis tehditi altındaydı. Öte yandan 1931 Matbuat Kanunu'’daki 51. madde demokratikleştirilerek 31. madde olarak alınmış ve yurtdışından basılan yayınların Bakanlar Kurulu kararıyla sansür edilebilmesi öngörülmüştü.98 | ||
![]() |
![]() | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 2. 2. 2. 5. Basın İş Kanunu (1952) 13 Haziran 1952’de basın mesleğinde çalışanlarla çalıştıranlar arasındaki ilişkileri düzenleyen 5953 sayılı yasa çıkarılmıştır. Bu kanun 29 Mart 1935 tarihli Fransız İş Kanunu’ndan esinlenerek hazırlanmıştır. 32 madde ve 3 geçici maddeden oluşan bu kanunun en önemli özelliği, o yıllarda kamu kesimi dışında fikir işçisi sayılanlardan, ilk olarak gazetecilik işverenleri arasındaki ilişkileri düzenlemeyi ve gazetecileri, sosyal sosyal güvenceler sağlayarak korumayı amaçlamasıdır.99 2. 2. 2. 2. 6. Demokrat Parti’nin Sonu (1960) Demokrat Parti ile basın arasındaki balayı uzun sürmedi. Basında, hükümet aleyhine eleştiriler çıkmaya başlayınca hükümetin basına karşı hoşgörülü tavrı sertleşti. 1954 seçimleri öncesinde, 9 Mart 1954’te “Neşir yoluyla veya radyo ile işlenecek bazı cürümler hakkında kanun” kabul edilir. 1956’da adı biraz değiştirilerek daha da sıkılaştırılan ve basın özgürlüğünü önemli ölçüde zedeleyen yeni bir kanun çıkarıldı. Bu kanunun ilk üç maddesi şöyleydi: Madde 1 - Matbuat vasıtasiyle her ne surette olursa olsun: | ||
![]() |
![]() | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1- Namus, şeref, itibar veya haysiyete tecavüz edilmesi veya hakarette bulunulması. 2- İtibar kuracak veya şöhret, meslek veya servete zarar verebilecek bir hususun isnat edilmesi. 3- Rıza hilafına hususi veya ailevi işaa edilmesi veya teşhir olunması hallerinde 1 seneden 3 seneye kadar hapis ve ağır para cezalarına hükmolunur. Madde 2 – 1. maddede yazılı cürümlerden dolayı tahkikat yapılması şikayete bağlı değildir. Madde 3 – Devletin siyasi ve mali itibarına dokunabilecek veya kamunun telaş veya heyecanını mucip olabilecek yahut kamu nizamını veya halkın devlete karşı beslediği itimat ve emniyeti sarsabilecek yalan haber yazanlar 1 yıldan 3 yıla kadar hapis veya ağır para cezalarıyla cezalandırılır.100 Bu kanunun işletilmesiyle Zaman, Ulus, Milliyet, Cumhuriyet, Yenigün, Dünya, Vatan, Tercüman, Yeni Sabah başta olmak üzere birçok gazetenin sorumluları, yazarları için sayısız dava açıldı, mahkumiyet kararları verildi.101 Öte yandan, cevap ve düzeltme hakkı konusunda savcılara tam yetki verilmesi, gibi olağanüstü yollarla basının eli kolu bağlanmak istenmiştir. Bu tarihten sonra “6 – 7 Eylül 1955” gibi toplumsal olaylar nedeniyle ilan edilen sıkı yönetim dönemlerinde de, basına çeşitli yasaklar getirilmiştir.102 Demokratik bir seçimle çok partili hayata geçildiğinde, iktidara gelen kadroların hemen hepsi, tek parti döneminde CHP içinde politika yapan kişilerdi. Yıllarca tek parti disiplini içinde bulunan bu kadrolardan bir seçimle iktidara geldikten sonra, eski alışkanlıklarını terk etmelerini, demokrasinin tüm gereklerini yerine getirmelerini beklemek yanlış olmuştur. Tek parti döneminin en büyük özelliği olan eleştiriye tahammülsüzlük, DP yöneticilerinde de açıkça görülmüştür.103 | ||
![]() |
![]() | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Demokrat Parti, muhalefete ve basınla ilişkilerinin alabildiğine gerginleştiği bir dönemde, 18 Nisan 1960’ta 2247 sayılı CHP ve bir kısım basının faaliyetlerini tahkike memur Meclis Tahkikat Komisyonu’nun kurulması hakkında kanun çıkarıldı. Bu kanun Demokrat Parti’nin sonunu hazırladı. 27 Mayıs 1960’ta ordu yönetime el koydu.104 2. 2. 2. 2. 7. (1960 – 1980) Dönemi Türk Basını 27 Mayıs İhtilali’nden sonra, yönetime el koyan birtakım subaylar kendilerine “Milli Birlik Komitesi” adını verdiler. Milli Birlik Komitesi, 13 Ekim 1960 tarihinde, “Neşir yoluyla veya Radyo ile yahut Toplantılarda İşlenen Bazı Cürümler Hakkında Kanun”u yürürlükten kaldırdı. 29 Kasım 1960’ta da 143 sayılı kanunla Basın Kanunu’nun birçok maddesi dağiştirilmiştir. Böylece söz konusu kanun ve bu kanunda yapılan değişikliklerle getirilmiş bulunan hükümler ortadan kalkmıştır. Ayrıca, Ceza Kanunu’nun 481. maddesi değiştirilerek “İspat Hakkı” tanınmış ve bu hakkın kullanılma koşulları belirlenmiştir.105 Resmi ilanların objektif ölçülerde paylaştırılması için 195 sayılı yasa ile “Basın İlan Kurumu” kurulmuştur. 2. 2. 2. 2. 8. 1961 Anayasası Temmuz 1961’de halk oyuna sunularak kabul edilen Anayasa oldukça özgürlükçü bir yapıya sahipti. Bu Anayasada basınla ilgili şu düzenlemelere yer verilmişti: Madde 22 – Basın hürdür; sansür edilmez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetini sağlayacak tedbirleri alır. | ||
![]() |
![]() | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Basın ve haber alma hürriyeti, ancak milli güvenliği veya genel ahlakı korumak, kişilerin haysiyet, şeref ve haklarına tecavüzü, suç işlemeye kışkırtmayı önlemek ve yargı görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesini sağlamak için kanunla sınırlanabilir. Yargı görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirlenecek sınırlar içinde hakim tarafından verilecek kararlar saklı olmak üzere, olgular hakkında yayın yasağı konamaz. Türkiye’de yayımlanan gazete ve dergilerin tohlatılması bu tedbirlerin uygulanacağını açıkça gösterdiği suçların işlenmesi halinde ve ancak hakim kararıyla olabilir. Türkiye’de yayımlanan gazete ve dergiler ancak 57’nci maddede belirlenen fiilerden mahkum olma halinde mahkeme kararıyla kapatılabilir. Madde 23 – Gazete ve dergi çıkarılması önceden izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz. Gazete ve dergilerin çıkarılması, yayımı, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili şartlar kanunla düzenlenir. Kanun, haber, düşünce ve kanaatların serbestçe yayımlanmasını engelleyici ve zorlaştırıcı siyasi, iktisadi, mali veya teknik kayıtlar koyamaz. | ||
![]() |
![]() | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gazete ve dergiler, devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin veya bunlara bağlı kurumların araç ve imkanlarından eşitlik esasına göre faydalanır. Madde 24 – Kitap ve broşür yayımı izne bağlı tutulamaz; sansür edilemez. Türkiye’de yayımlanan kitap ve broşürler, 22’nci maddenin 5’inci fıkrası hükümleri dışında toplatılamaz. Madde 25 – Basımevi ve eklentiler ve basın araçları suç vasıtası olduğu gerekçesiyle de olsa, zapt veya müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz. Madde 26 – Kişiler ve siyasi partiler, kamu tüzel kişileri elindeki basın dışı haberleşme ve yayın araçlarından faydalanma hakkına sahiptir. Bu faydalanmanın şartları ve usülleri, demokratik esaslara ve hakkaniyet ölçülerine uygun olarak kanunla düzenlenir. Kanun, bu araçlarla haber almasını, düşünce ve kanaatlara ulaşmasını ve kamuoyunun serbestçe oluşumunu köstekleyici kayıtlamalar koyamaz. Madde 27 – Düzeltme ve cevap hakkı, ancak kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması veya kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde ve kanunla düzenlenir. | ||
![]() |
![]() | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Düzeltme ve cevap yayımlanmazsa, yayımlanmasının gerekip gerekmediğine hakim tarafından karar verilir.106 Milli Birlik Komitesi, 1962 seçimleri öncesinde basınla ilgili bir kanun çıkardı. 5 Mart 1962 tarihli ve 38 sayılı “Anayasa Nizamını, Milli Güvenlik ve Huzuru Bozan Bazı Fiiller Hakkında Kanun” Kısaca “Tedbirler Kanunu” diye anılan ve sansür hükümleri getiren yasanın metni şöyleydi: Madde 1 – A) Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybettiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla da meşruluğunu kaybettiği Türkiye Cumhuriyeti Anayasasıyla da tespit edilen Demokrat Parti iktidarına karşı direnme hakkını kullanarak, normal demokratik rejimi bütün teminatıyla kurmak amacıyla, Türk milletinin gerçekleştirdiği 27 Mayıs 1960 Devrimini, söz yazı, haber, havadis, resim, karikatür veya şair vasıta suretlerle, yersiz, haksız veya gayrımeşru gösterenler, B) Bu devrimin neticesi olarak Yüksek Adalet Divanınca veya şair mercilerce verilmiş karar ve hükümleri kötülemeye çalışanlar, C) Devrimi yersiz, haksız ve gayrımeşru gösterecek suretle, feshedilmiş Demokrat Parti’nin iktidarını övenler, D) Mensup oldukları partinin feshedilmiş Demokrat Parti’nin devamı olduğunu ileri sürenler; Bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır107 | ||
![]() |
![]() | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. 2. 2. 2. 9. 12 Mart Dönemi (1971) 12 Mart 1971 günü kuvvet komutanlarının radyoda okuttukları, tarihe “12 Mart Muhtırası” olarak geçen yazı şöyle başlıyordu: “Parlamento ve hükümet süregelen görüş, tutum ve icraatıyla yurdumuzu anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş...” Bunun üzerine hükümet istifa etmek zorunda kaldı. Reform hükümetleri durumu daha da ağırlaştırdılar. Anarşi doruğa tırmanırken olaylarla hiçbir ilişkisi bulunmayan aydınların, gazetecilerin, yazarların tutuklanmasıyla sonuçlanan “Balyoz Harekatı” başlatıldı. 26 Nisan 1971’de sıkıyönetim ilan edildi. 13 Mayıs’ta 1402 sayılı sıkıyönetim kanunu çıkarıldı. Bu kanun sıkıyönetim komutanına hiçbir gerekçe göstermeksizin haberleşmeleri sansür etmek, basını ve her türlü yayını denetlemek, basımevlerini kapatma yetkisi veriyordu. | ||
![]() |
![]() | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1961 Anayasasının basınla ilgili 22 – 27 maddeleri antidemokratik yönde değiştirildi. Bu dönemin başlıca özelliği, pek çok dava açılmasına karşın, hapishanelere çok sayıda gazeteci ve yazarın konulmamış olmasıdır. Ne var ki sürüncemede kalan davalar 12 Eylül döneminde mahkumiyetle sonuçlandı.108 2. 2. 2. 2. 10. 1980’den Sonra Türk Basını 12 Eylül 1980’de kuvvet komutanlarının yönetiminde askerler yönetime el koydu. Hak ve özgürlüklerin askıya alındığı yeni bir dönem başladı. Baş kuvvet komutanı bütün yetkileri ele aldılar ve kendilerine “Milli Güvenlik Konseyi” adını verdiler. Milli Güvenlik Konseyi, 2 Haziran 1981 tarihli 52 numaralı kararıyla basına yeni yasaklar getirmiştir. Bu karardaki hükümlere göre: “Sıkıyönetim uygulamalarına ilişkin olarak, sıkıyönetim komutanlıklarının koydukları yasakların ve aldıkları kararların herhangi bir şekilde tartışılması, | ||
![]() |
![]() | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Kamu davası açılıncaya kadar haklarında soruşturma ve kovuşturma yapılan siyasi parti, işçi teşekkülleri, meslek kuruluşları, dernek ve siyasi kişilerle ilgili olarak kamuoyunu yanıltıcı, ilgilileri etkileyici yazı yazmak, sözlü ve yazılı beyanda bulunmak, yorumlar yapmak, Açılan kamu davalarında verilecek mahkumiyet veya beraat kararları kesinleşinceye kadar, ilgilileri suçlayıcı veya savunucu herhangi bir yorum veya yayında bulunmak, yasaklanmıştır.109 Bu dönemde birçok gazete kapatıldı. Ve birçok gazeteci hapse mahkum edildi. Milli Güvenlik Konseyi ve Danışma Meclisi’nden oluşan “Kurucu Meclis”in hazırladığı Anayasa, 7 Kasım 1982 günü yapılan halk oylaması sonucu %92 “Evet” oyu ile kabul edildi. 1982 Anayasası 1961 Anayasası’na tepki niteliği taşır. Özgürlükleri sınırlayıcı anlayışta bir yapıdadır. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |