![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
|
![]() | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Günümüzdeki azgelişmiş ülkelerin, yine, günümüzdeki gelişmiş ülkelerin geçmişlerine benzemediği çok açıktır. Teknolojik bakımdan, bugünkü sanayi ülkelerinden yüz yıl önceki aşamayı yaşayan azgelişmiş ülkeler belki vardır ama, o toplumlarda, yüz yıl önce dünyada bulunmayan televizyon, elektronik beyin ve uçak gibi araç ve gereçler de vardır. Bunlar, bir yandan günümüzdeki azgelişmiş ülkelerin toplumsal yapılarını, iç dinamik açısından etkilerken, öte yandan, dış dinamik bakımından da, onları dış dünyaya çok daha bağımlı duruma getirmektedir. Dış Yapının Yansıması Olarak İç Yapı Merkez-çevre kuramı, azgelişmiş ülkelerin toplumsal yapılarını tümüyle, merkezedeki metropol ülkelerin uzantısı olarak görür. Bu anlayışa göre, bir azgelişmiş ülkedeki yapıyı, --çağdaşlaşmış-kapitalistleşmiş-- ve --geleneksel-feodal-- olarak ikili bir sistem içinde düşünmek yanlıştır. Çünkü bu ikili sistem, tümüyle, dünya, emperyalizminin, bir ülkeyi sömürmek için yaptığı etkilerin uzantısıdır. Bir başka deyişle, --ikisi sistem--, --tek bir varlığın, emperyalizmin-- uzantısıdır. Bu nedenle de, ülkenin --geri kalmış-- bölümünü, --çağdaş-- bölümüne yaklaştırmaya çalışmak, hem çok kolay değildir, hem de emperyalizmle bütünleşmeyi güçlendirmekten başka bir işe yaramaz. Merkez-çevre kuramının, bir ülkenin iç dinamiğini de, dış ilişkilerinin belirlediğine ilişkin görüşü şu satırlarda iyice belirginleşir: | ||
![]() |
![]() | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| --Metropol-uydu ilişkileri sadece emperyalizm ya da uluslararası düzeye indirgenemez: Bu ilişkiler Latin Amerika'daki sömürgelerin ekonomik, siyasal ve toplumsal yaşamına da girer ve bu yapıyı kurar. Sömürgeci ve ulusal sermaye ve bunların ihracat sektörü, nasıl İberik (ve sonraları başka) dünya metropollerinin uydusu haline gelmişlerse, uluslararası düzeydeki bu uydular da iç yörelerin üretken sektörlerine ve halkına göre bir iç sömürge ve gider ek de ulusal bir metropol olurlar. Bundan başka, ulusal metropolün -ve bunun aracılığıyla dünya metropolünün- uydularının yer aldığı taşra merkezlerine dönüşürler. Böylece, bir metropoller ve uydular kümeleşmeleri zinciri, sistemin Avrupa ya da A.B.D.'deki metropol merkezlerinden Latin Amerika'daki en ücra köşeye kadar bütün parçaları birbirine bağlar.-- (Frank, 1975:107). C) Merkez-Çevre Kuramı ve Karşı-Emperyalist Devrim Modelinin Özellikleri Bütün açıklamalardan sonra, çevre ülkelerinin yazgıları birtakım ilkelerle belirlenmektedir. Birinci ilke, her çevre ülkesinin, ancak, merkez ülkelerinin izin verdiği oranda ve biçimde sanayileşebileceğidir. | ||
![]() |
![]() | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İkinci ilke, her çevre ülkesinin ancak, merkez ülkelerle ilişkilerinin en zayıf olduğu sıralarda, klasik kapitalist kalkınmasını sağlayabileceğidir. Çağdaş dönemlerde, önemli krizler, Birinci Dünya Savaşı'nda, 1930 yıllarında ve İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanmıştır. İşte bu krizler sırasında çevre ülkeleri en hızlı kalkınma dönemlerine girmişlerdir. Çünkü, dünya kapitalizminin bunalımından dolayı, bu ülkeler ekonomik açıdan en bağımsız devrelerini yaşamışlardır. Bu durumda, üçüncü bir ilke, dünya kapitalizmine en yoğun biçimde bağlı olmuş bulunan ülkelerin, bugün en yoksul nitelik taşımalarıdır. Böylece, tüm çevre ülkelerindeki çiftlikler ve öteki ekonomik gelişmeler, ulusal ve uluslararası ticari girişimler olarak doğarlar. Bunların verimlerinin azalması ise ekonomik hareketlilikleri azalan bölgelerde bulunmalarından doğmaktadır (Frank, 1975:111-116). Yarı Çevre Kavramı Kapitalist dünyanın merkez-çevre ilişkisi, --yarı çevre-- ülke kavramı ve işlevi ile daha da pekişir. Bu tür ülkeler, merkez ülkelerinin, çevre ülkelerine --dolaylı-- yapacakları ihracatı düzenlemek için kullandıkları yarı sanayileşmiş ülkelerdir. Wallerstein bu yarı çevre ülkelerine ekonomik olmaktan çok siyasal bir işlev verir. Bu işlev, mevcut kapitalist dünya sisteminin sömürüsünün istikrarını sürdürmektir: --Yarı-çevresiz dünya ekonomisi kutuplaşmış bir dünya sistemi anlamına geleceğinden, siyasi olarak çok daha az kararlı olacaktır.--(Wallerstein, 1978-217). | ||
![]() |
![]() | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| İşte dünya kapitalist sisteminin sömürü düzeni böylece, merkez ülkeleri, yarı-çevre ülkeleri, en dışta da çevre ülkeleri olmak üzere hiyerarşik bir biçimde örgütlenmiştir. Böylece belirlenen bir hiyerarşik sömürü düzeni içinde, benim --geri teknolojiye sahip ülkeler-- dediğim, ya da merkez-çevre kuramı içinde, --çevre ülkeleri-- denen azgelişmiş ülkeler için tek kurtuluş yolu kalmaktadır: Ekonomik olarak, olabildiğince dışa kapanmak, bunu yapabilmek için de dünya kapitalist sisteminden olabildiğince soyutlanmak, yani karşı-emperyalist bir devrim gerçekleştirmek. Bu sonuç, daha önce de belirtildiği gibi, --merkez-çevre-- kuramı açısından zorunlu bir aşama gibi gözükmektedir. Çünkü, 1930 bunalımı ve İkinci Dünya Savaşı sırasında gelişmiş olan çevre ülkelerindeki ulusal burjuvazi, gelişmeyi sürdürmek için ancak dışa bağımlılığı arttırmak zorundadır. Bu sistem, çok uluslu şirketler, patent anlaşmaları ve benzeri --yeni sömürgeci-- yöntemlerle kurulmuştur. | ||
![]() |
![]() | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ulusal Burjuvazi Kavramı --Merkez-çevre-- kuramı, --ulusal burjuvazi-- kavramını tümüyle yadsımaktadır. Çünkü, hiçbir ulusal sermaye, bir azgelişmiş ülkede, iç kitleleri sömürerek, dış sermayeye karşı rekabetini sürdüremez. Bu nedenle, siyasal olarak ne denli bağımsız bir --ulusal devlet-- kurulmuş olursa olsun, ya da ne ölçüde --devlet kapitalizmi-- uygulanmış bulunursa bulunsun, sonuç değişmeyecek, azgelişmiş ülke, merkez ülkeleri sisteminin uydusu olacaktır. --Fakat, yeni sömürge yapısı, (eski klasik) sömürge yapısından farklı olarak dinamik bir süreç içerir. Bu süreç, özgül olarak sınırlı da olsa bir sanayileşme ve sınıf yapısının (feodaliteden) farklılaşması sürecidir. Toplum içinde sınıflar arasındaki çelişki, geniş yığınları emperyalizm ve toplumdaki gerici güçlerle karşı karşıya getiren, gelişme ile durağanlık arasındaki çelişkinin yerini almaya başlar (Petras, 1975:306-307) . (Eski) Sömürge yapısındaki dağınık sınıf bileşiminden farklı olarak yeni sömürge yapısındaki kapitalist birikim süreci, ötekilerin arasından iki sınıfı ayrıştırır; sanayi sermayesi ile ücretli emek. Bu iki sınıf arasındaki çelişki, toplumdaki belirleyici çelişki halini alır. --Sosyalist ideoloji--nin egemen ve sosyalist alternatiiin geçerli ve gerçekçi hale gelmesi ise, ancak işçi sınıfı yığınların önderliğini üstlenebileceai ölçüde gerçekleşir.(Gülalp, 1979:86). Görüldüğü gibi Gülalp, merkez-evre kuramına bağlı karşı-emperyalist devrimi sosyalist bir devrimle özdeşleştiriyor. | ||
![]() |
![]() | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yeni Sol Yaklaşım Gülalp'ın bu yorumuna karşın, merkez-çevre kuramına bağlı devrim modeli, genellikle --yeni sol-- denilen, sömürgelerde, Latin Amerika'da ve Batı Avrupa'da bir süre etkili olan bir başka düşünce ve (daha önemlisi) eylem akımıyla koşutluklar gösterdi. Kanımca, merkez-çevre kuramı ve karşı-emperyalist devrim modelinin asıl önemi (bizim incelediğimiz, Atatürk ve devrim toplumbilimi açısından) buradan kaynaklanmaktadır. Durum aslında oldukça ilginçtir. Bir yanda Frantz Fanon, Che Guevera, Regis Debray (aralarında önemsiz zaman farkları bulunmasına karşın) Afrika ve Latin Amerika'da devrim eylemi ve kuramını işçi sınıfının dışında ve şiddete dayalı olarak geliştirirken, öte yandan Marcuse, Batı Avrupa'da işçi sınıfının nasıl burjuvazinin tutsağı olduğunu belirtiyordu. Böylece, mevcut durumun eleştirisi ve devrim uygulaması açısından oldukça tutarlı bir bütün oluşuyordu. Bütünün eksik kalan yanı, bunları evrensel bir kuram içinde yorumlamaktı. İşte merkez-çevre kuramı bunu gerçekleştirdi. Böylece, yeni sol ile yeni Marxçılık karşı-emperyalizm içinde birleşiyordu. | ||
![]() |
![]() | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Tarihsel diyalektik bir kez daha hükmünü gerekleştirmişti: Kapitalizm ile Marxizmin etkileşiminden doğan yeni kapitalizm ve yeni emperyalizm de karşıtını doğurmuştu. Böylece, --kurtuluş savaşları yolu ile devrim-- genel anlamda da bir evrensel kurama oturmuş bulunuyordu. Marx'ın Hindistan ve İrlanda sorunlarını ele alışından (Marx and Engels; 1974) bu yana, aynı konuda, sınıfsal devrim kuramına yapılan ilk ciddi katkı (Türkiye'de oluşturulmasından 30-40 yıl kadar sonra) yeniden dünyanın dikkatini çekti. Siyasal anlamda dünyanın gündemindeki önemli kalemlerden birini oluştururken, özellikle ekonomik ve siyasal kuram açısından da tartışma konusu oldu. D) Merkez-Çevre Kuramının ve Karşı-Emperyalist Devrim Modelinin Eleştirisi Merkez-çevre kuramı konusunda, eleştirisi de dahil olmak üzere, gerek Türk bilim adamlarının çalışmaları, gerekse Türkçedeki yapıtlar gerçekten, evrensel kurama katkı değerindedir. Keyder (Birinci basım, 1976, ikinci basım, 1979) (Keyder'in kitabının iki baskısı arasında önemli farklar olduğundan her iki baskıyı da belirttim. E.K.) ve Gülalp (1979) hemen akla gelenlerden. Aksoy'un derlemesi ise, bir yandan aktardığı yazılardan, öte yandan da kendi özgün yorumlarından dolayı son derece önemli ve aydınlatıcı (1975) . | ||
![]() |
![]() | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, Türkiye'de toplumsal bilimlerin ve (bu arada doğal olarak) siyasal bilimlerin gelişmesi ve bilim adamlarının yüksek düzeyidir. İkinci bir neden, Türkiye'nin de --geri teknoloji ülkelerin kuşağında yer alması olarak düşünülebilir. Hiç kuşkusuz, bir ülkenin bilim adamlarının en yüksek önceliği, kendi toplumlarının sorunları olacaktır. Üçüncü nedeni, emperyalizme karşı ilk sıcak savaşı vermiş bir ülke olmamızda aramamız gerekir. Bu nedene eklenecek bir başka öge ise, Atatürk'ün gerçekleştirdiği bu savaşın evrensel kuramını da üretmek çabasının yine ilk kez Türkiye'nin düşün ve bilim adamlarına ait olması onurudur. Kadro hareketi (biraz ilerde ayrıntılı bir biçimde üzerinde duracağımız gibi) bu --kuramlaştırma-- olayının dünyadaki ilk girişimidir. Merkez-çevre kuramı genellikle, yeni sol'un devrim yöntemi dışında ele alınır. Bu nedenle de yeni sol'un konu olduğu eleştirilerin çoğu bu kurama yöneltilmez. Siyasal devrim yöntemi ve bu yönteme ilişkin tezler dışarda bırakılınca, eleştiriler genellikle ekonomik modele yönelmektedir. Ekonomik modele yöneltilen eleştiriler, genellikle konumuz dışında kaldığından ve yukarıda belirttiğim kitaplarda mükemmel bir biçimde açıklandığından dolayı, burada, bunların üzerinde fazla durmayacağız. | ||
![]() |
![]() | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Dış Dinamiğe Verilen Önem Her şeyden önce belirtilmesi gereken nokta, --merkez-çevre-- kuramının ve bu kurama koşut bir biçimde gelişmiş olan --kurtuluş savaşı yoluyla sosyalist devrim-- modelinin, dış dinamiğe çok ağırlık vermesidir. Dış dinamiğe verilen bu ağırlık o düzeye gelmiştir ki, iç dinamik ögelerinin tümünün dış dünya tarafından belirlendiği gibi, toplumların kendi özgün niteliklerini bütünüyle yadsıyan bir tutum bile ortaya çıkmıştır: --Azgelişmiş toplumun içsel yapısı, bu dışsal ilişkiler sorununa kaçınılmaz oIarak bağlıdır. Azgelişmişlik basitçe bu tür ilişkilerin varlığı demek değildir; bu tür ilişkilerin bir ürünüdür.-- (Gülalp, 1979:49). Bu görüşe göre, emperyalizm ile feodalite, --çevre-- ülkesinin sanayileşmesini engellemek için ittifak durumundadır. Oysa, her ne olursa olsun, pazar ekonomisine geçişin, er ya da geç feodaliteyi tasfiye edeceği açıktır. Bu nedenle, sözü edilen ittifak, ancak --geçici-- olarak düşünülebilir. Özellikle --yarı çevre-- ülkeleri bakımından, feodalitenin --montaj-- aşamasında bile olsa, sanayileşmeden etkilenmemesi ve tüm ağırlığı ile siyasal belirleyiciliğini sürdürmesi düşünülemez. Hele hele, aynı emperyalizmin, bir yandan işbirlikçisi sermaye ile, öte yandan da onun en büyük rakibi olan feodalite ile aynı ittifak içinde yer alması, tarım-sanayi arasındaki artı değer çekişmesinin ön planda olduğu bir --çevre-- ülkesi ekonomisi çerçevesinde, beş-on yıllık çok kısa zarnan süreleri dışında hiç düşünülemez. Bu açıdan Baran'ın (1974) ve Dobb'un (1937) tezleri, dış dinamik bakımdan doğru olmakla birlikte, iç dinamik bakımdan ancak --özel-- ve --geçici-- durumları açıklayıcıdırlar. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |