Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 10:37   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Günümüzdeki azgelişmiş ülkelerin, yine, günümüzdeki gelişmiş ülkelerin
geçmişlerine benzemediği çok açıktır. Teknolojik bakımdan, bugünkü sanayi
ülkelerinden yüz yıl önceki aşamayı yaşayan azgelişmiş ülkeler belki vardır
ama, o toplumlarda, yüz yıl önce dünyada bulunmayan televizyon, elektronik
beyin ve uçak gibi araç ve gereçler de vardır. Bunlar, bir yandan günümüzdeki
azgelişmiş ülkelerin toplumsal yapılarını, iç dinamik açısından etkilerken,
öte yandan, dış dinamik bakımından da, onları dış dünyaya çok daha bağımlı
duruma getirmektedir.
Dış Yapının Yansıması Olarak İç Yapı
Merkez-çevre kuramı, azgelişmiş ülkelerin toplumsal yapılarını tümüyle,
merkezedeki metropol ülkelerin uzantısı olarak görür. Bu anlayışa göre, bir
azgelişmiş ülkedeki yapıyı, --çağdaşlaşmış-kapitalistleşmiş-- ve
--geleneksel-feodal-- olarak ikili bir sistem içinde düşünmek yanlıştır. Çünkü
bu ikili sistem, tümüyle, dünya, emperyalizminin, bir ülkeyi sömürmek için
yaptığı etkilerin uzantısıdır. Bir başka deyişle, --ikisi sistem--, --tek bir
varlığın, emperyalizmin-- uzantısıdır. Bu nedenle de, ülkenin --geri kalmış--
bölümünü, --çağdaş-- bölümüne yaklaştırmaya çalışmak, hem çok kolay değildir,
hem de emperyalizmle bütünleşmeyi güçlendirmekten başka bir işe yaramaz.
Merkez-çevre kuramının, bir ülkenin iç dinamiğini de, dış ilişkilerinin
belirlediğine ilişkin görüşü şu satırlarda iyice belirginleşir:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:38   #2
Forumun Basketçisi
 
AyTeK54 - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Teşekkürler...
__________________
вιzє єğℓєηмєуι уαηℓış öğяєттιℓєя çüηкü σηℓαя нιç "ραѕ¢αℓ ησυмα" ιℓє ∂ιѕ¢σуα gιтмє∂ιℓєя...
AyTeK54 Ofline   Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:38   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Metropol-uydu ilişkileri sadece emperyalizm ya da uluslararası düzeye
indirgenemez: Bu ilişkiler Latin Amerika'daki sömürgelerin ekonomik, siyasal
ve toplumsal yaşamına da girer ve bu yapıyı kurar. Sömürgeci ve ulusal
sermaye ve bunların ihracat sektörü, nasıl İberik (ve sonraları başka) dünya
metropollerinin uydusu haline gelmişlerse, uluslararası düzeydeki bu uydular
da iç yörelerin üretken sektörlerine ve halkına göre bir iç sömürge ve gider
ek de ulusal bir metropol olurlar. Bundan başka, ulusal metropolün -ve bunun
aracılığıyla dünya metropolünün- uydularının yer aldığı taşra merkezlerine
dönüşürler. Böylece, bir metropoller ve uydular kümeleşmeleri zinciri,
sistemin Avrupa ya da A.B.D.'deki metropol merkezlerinden Latin Amerika'daki
en ücra köşeye kadar bütün parçaları birbirine bağlar.-- (Frank, 1975:107).
C) Merkez-Çevre Kuramı ve Karşı-Emperyalist Devrim Modelinin Özellikleri
Bütün açıklamalardan sonra, çevre ülkelerinin yazgıları birtakım ilkelerle
belirlenmektedir. Birinci ilke, her çevre ülkesinin, ancak, merkez
ülkelerinin izin verdiği oranda ve biçimde sanayileşebileceğidir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:38   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İkinci ilke, her çevre ülkesinin ancak, merkez ülkelerle ilişkilerinin en
zayıf olduğu sıralarda, klasik kapitalist kalkınmasını sağlayabileceğidir.
Çağdaş dönemlerde, önemli krizler, Birinci Dünya Savaşı'nda, 1930 yıllarında
ve İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanmıştır. İşte bu krizler sırasında çevre
ülkeleri en hızlı kalkınma dönemlerine girmişlerdir. Çünkü, dünya
kapitalizminin bunalımından dolayı, bu ülkeler ekonomik açıdan en bağımsız
devrelerini yaşamışlardır.
Bu durumda, üçüncü bir ilke, dünya kapitalizmine en yoğun biçimde bağlı
olmuş bulunan ülkelerin, bugün en yoksul nitelik taşımalarıdır.
Böylece, tüm çevre ülkelerindeki çiftlikler ve öteki ekonomik gelişmeler,
ulusal ve uluslararası ticari girişimler olarak doğarlar. Bunların
verimlerinin azalması ise ekonomik hareketlilikleri azalan bölgelerde
bulunmalarından doğmaktadır (Frank, 1975:111-116).
Yarı Çevre Kavramı
Kapitalist dünyanın merkez-çevre ilişkisi, --yarı çevre-- ülke kavramı ve
işlevi ile daha da pekişir. Bu tür ülkeler, merkez ülkelerinin, çevre
ülkelerine --dolaylı-- yapacakları ihracatı düzenlemek için kullandıkları yarı
sanayileşmiş ülkelerdir. Wallerstein bu yarı çevre ülkelerine ekonomik
olmaktan çok siyasal bir işlev verir. Bu işlev, mevcut kapitalist dünya
sisteminin sömürüsünün istikrarını sürdürmektir: --Yarı-çevresiz dünya
ekonomisi kutuplaşmış bir dünya sistemi anlamına geleceğinden, siyasi olarak
çok daha az kararlı olacaktır.--(Wallerstein, 1978-217).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:38   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İşte dünya kapitalist sisteminin sömürü düzeni böylece, merkez ülkeleri,
yarı-çevre ülkeleri, en dışta da çevre ülkeleri olmak üzere hiyerarşik bir
biçimde örgütlenmiştir.
Böylece belirlenen bir hiyerarşik sömürü düzeni içinde, benim --geri
teknolojiye sahip ülkeler-- dediğim, ya da merkez-çevre kuramı içinde, --çevre
ülkeleri-- denen azgelişmiş ülkeler için tek kurtuluş yolu kalmaktadır:
Ekonomik olarak, olabildiğince dışa kapanmak, bunu yapabilmek için de dünya
kapitalist sisteminden olabildiğince soyutlanmak, yani karşı-emperyalist bir
devrim gerçekleştirmek.
Bu sonuç, daha önce de belirtildiği gibi, --merkez-çevre-- kuramı açısından
zorunlu bir aşama gibi gözükmektedir. Çünkü, 1930 bunalımı ve İkinci Dünya
Savaşı sırasında gelişmiş olan çevre ülkelerindeki ulusal burjuvazi, gelişmeyi
sürdürmek için ancak dışa bağımlılığı arttırmak zorundadır. Bu sistem, çok
uluslu şirketler, patent anlaşmaları ve benzeri --yeni sömürgeci-- yöntemlerle
kurulmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:39   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ulusal Burjuvazi Kavramı
--Merkez-çevre-- kuramı, --ulusal burjuvazi-- kavramını tümüyle yadsımaktadır.
Çünkü, hiçbir ulusal sermaye, bir azgelişmiş ülkede, iç kitleleri sömürerek,
dış sermayeye karşı rekabetini sürdüremez. Bu nedenle, siyasal olarak ne
denli bağımsız bir --ulusal devlet-- kurulmuş olursa olsun, ya da ne ölçüde
--devlet kapitalizmi-- uygulanmış bulunursa bulunsun, sonuç değişmeyecek,
azgelişmiş ülke, merkez ülkeleri sisteminin uydusu olacaktır.
--Fakat, yeni sömürge yapısı, (eski klasik) sömürge yapısından farklı olarak
dinamik bir süreç içerir. Bu süreç, özgül olarak sınırlı da olsa bir
sanayileşme ve sınıf yapısının (feodaliteden) farklılaşması sürecidir. Toplum
içinde sınıflar arasındaki çelişki, geniş yığınları emperyalizm ve toplumdaki
gerici güçlerle karşı karşıya getiren, gelişme ile durağanlık arasındaki
çelişkinin yerini almaya başlar (Petras, 1975:306-307) . (Eski) Sömürge
yapısındaki dağınık sınıf bileşiminden farklı olarak yeni sömürge yapısındaki
kapitalist birikim süreci, ötekilerin arasından iki sınıfı ayrıştırır; sanayi
sermayesi ile ücretli emek. Bu iki sınıf arasındaki çelişki, toplumdaki
belirleyici çelişki halini alır. --Sosyalist ideoloji--nin egemen ve sosyalist
alternatiiin geçerli ve gerçekçi hale gelmesi ise, ancak işçi sınıfı
yığınların önderliğini üstlenebileceai ölçüde gerçekleşir.(Gülalp, 1979:86).
Görüldüğü gibi Gülalp, merkez-evre kuramına bağlı karşı-emperyalist devrimi
sosyalist bir devrimle özdeşleştiriyor.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:39   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeni Sol Yaklaşım
Gülalp'ın bu yorumuna karşın, merkez-çevre kuramına bağlı devrim modeli,
genellikle --yeni sol-- denilen, sömürgelerde, Latin Amerika'da ve Batı
Avrupa'da bir süre etkili olan bir başka düşünce ve (daha önemlisi) eylem
akımıyla koşutluklar gösterdi. Kanımca, merkez-çevre kuramı ve
karşı-emperyalist devrim modelinin asıl önemi (bizim incelediğimiz, Atatürk
ve devrim toplumbilimi açısından) buradan kaynaklanmaktadır.
Durum aslında oldukça ilginçtir. Bir yanda Frantz Fanon, Che Guevera, Regis
Debray (aralarında önemsiz zaman farkları bulunmasına karşın) Afrika ve Latin
Amerika'da devrim eylemi ve kuramını işçi sınıfının dışında ve şiddete dayalı
olarak geliştirirken, öte yandan Marcuse, Batı Avrupa'da işçi sınıfının nasıl
burjuvazinin tutsağı olduğunu belirtiyordu. Böylece, mevcut durumun eleştirisi
ve devrim uygulaması açısından oldukça tutarlı bir bütün oluşuyordu. Bütünün
eksik kalan yanı, bunları evrensel bir kuram içinde yorumlamaktı. İşte
merkez-çevre kuramı bunu gerçekleştirdi. Böylece, yeni sol ile yeni Marxçılık
karşı-emperyalizm içinde birleşiyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:39   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Tarihsel diyalektik bir kez daha hükmünü gerekleştirmişti: Kapitalizm ile
Marxizmin etkileşiminden doğan yeni kapitalizm ve yeni emperyalizm de
karşıtını doğurmuştu.
Böylece, --kurtuluş savaşları yolu ile devrim-- genel anlamda da bir evrensel
kurama oturmuş bulunuyordu. Marx'ın Hindistan ve İrlanda sorunlarını ele
alışından (Marx and Engels; 1974) bu yana, aynı konuda, sınıfsal devrim
kuramına yapılan ilk ciddi katkı (Türkiye'de oluşturulmasından 30-40 yıl
kadar sonra) yeniden dünyanın dikkatini çekti. Siyasal anlamda dünyanın
gündemindeki önemli kalemlerden birini oluştururken, özellikle ekonomik ve
siyasal kuram açısından da tartışma konusu oldu.
D) Merkez-Çevre Kuramının ve Karşı-Emperyalist Devrim Modelinin Eleştirisi
Merkez-çevre kuramı konusunda, eleştirisi de dahil olmak üzere, gerek Türk
bilim adamlarının çalışmaları, gerekse Türkçedeki yapıtlar gerçekten, evrensel
kurama katkı değerindedir. Keyder (Birinci basım, 1976, ikinci basım, 1979)
(Keyder'in kitabının iki baskısı arasında önemli farklar olduğundan her iki
baskıyı da belirttim. E.K.) ve Gülalp (1979) hemen akla gelenlerden. Aksoy'un
derlemesi ise, bir yandan aktardığı yazılardan, öte yandan da kendi özgün
yorumlarından dolayı son derece önemli ve aydınlatıcı (1975) .
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:39   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu durumun en önemli nedenlerinden biri, Türkiye'de toplumsal bilimlerin ve
(bu arada doğal olarak) siyasal bilimlerin gelişmesi ve bilim adamlarının
yüksek düzeyidir. İkinci bir neden, Türkiye'nin de --geri teknoloji ülkelerin
kuşağında yer alması olarak düşünülebilir. Hiç kuşkusuz, bir ülkenin bilim
adamlarının en yüksek önceliği, kendi toplumlarının sorunları olacaktır.
Üçüncü nedeni, emperyalizme karşı ilk sıcak savaşı vermiş bir ülke
olmamızda aramamız gerekir. Bu nedene eklenecek bir başka öge ise, Atatürk'ün
gerçekleştirdiği bu savaşın evrensel kuramını da üretmek çabasının yine ilk
kez Türkiye'nin düşün ve bilim adamlarına ait olması onurudur. Kadro hareketi
(biraz ilerde ayrıntılı bir biçimde üzerinde duracağımız gibi) bu
--kuramlaştırma-- olayının dünyadaki ilk girişimidir.
Merkez-çevre kuramı genellikle, yeni sol'un devrim yöntemi dışında ele
alınır. Bu nedenle de yeni sol'un konu olduğu eleştirilerin çoğu bu kurama
yöneltilmez.
Siyasal devrim yöntemi ve bu yönteme ilişkin tezler dışarda bırakılınca,
eleştiriler genellikle ekonomik modele yönelmektedir.
Ekonomik modele yöneltilen eleştiriler, genellikle konumuz dışında
kaldığından ve yukarıda belirttiğim kitaplarda mükemmel bir biçimde
açıklandığından dolayı, burada, bunların üzerinde fazla durmayacağız.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:39   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Dış Dinamiğe Verilen Önem
Her şeyden önce belirtilmesi gereken nokta, --merkez-çevre-- kuramının ve bu
kurama koşut bir biçimde gelişmiş olan --kurtuluş savaşı yoluyla sosyalist
devrim-- modelinin, dış dinamiğe çok ağırlık vermesidir. Dış dinamiğe verilen
bu ağırlık o düzeye gelmiştir ki, iç dinamik ögelerinin tümünün dış dünya
tarafından belirlendiği gibi, toplumların kendi özgün niteliklerini bütünüyle
yadsıyan bir tutum bile ortaya çıkmıştır: --Azgelişmiş toplumun içsel yapısı,
bu dışsal ilişkiler sorununa kaçınılmaz oIarak bağlıdır. Azgelişmişlik basitçe
bu tür ilişkilerin varlığı demek değildir; bu tür ilişkilerin bir ürünüdür.--
(Gülalp, 1979:49).
Bu görüşe göre, emperyalizm ile feodalite, --çevre-- ülkesinin sanayileşmesini
engellemek için ittifak durumundadır. Oysa, her ne olursa olsun, pazar
ekonomisine geçişin, er ya da geç feodaliteyi tasfiye edeceği açıktır. Bu
nedenle, sözü edilen ittifak, ancak --geçici-- olarak düşünülebilir. Özellikle
--yarı çevre-- ülkeleri bakımından, feodalitenin --montaj-- aşamasında bile olsa,
sanayileşmeden etkilenmemesi ve tüm ağırlığı ile siyasal belirleyiciliğini
sürdürmesi düşünülemez. Hele hele, aynı emperyalizmin, bir yandan işbirlikçisi
sermaye ile, öte yandan da onun en büyük rakibi olan feodalite ile aynı
ittifak içinde yer alması, tarım-sanayi arasındaki artı değer çekişmesinin ön
planda olduğu bir --çevre-- ülkesi ekonomisi çerçevesinde, beş-on yıllık çok
kısa zarnan süreleri dışında hiç düşünülemez. Bu açıdan Baran'ın (1974) ve
Dobb'un (1937) tezleri, dış dinamik bakımdan doğru olmakla birlikte, iç
dinamik bakımdan ancak --özel-- ve --geçici-- durumları açıklayıcıdırlar.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 21:30 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580