![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #1 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
|
CNN VE KÖRFEZ SAVAŞI Körfez savaşı televizyonculuğu başladığında ABD’li gözlemciler olayı yeterince kavrayamamışlardı. Amerikalıların kaybı zayıftı ve Vietnam savaşının ardından olduğu gibi kızgın ve öfkeli değillerdi. İnsanlar ordularının teknolojik ve profesyonel düzeyini görmekten ve sürekli “ dünyanın jandarması” olduklarını duymaktan memnun ve gururluydular. Körfez haberleri o kadar dayanılmaz ve karşı konulmaz çekicilikteydi ki bir çok insan haberleri izlemek pahasına akşam yemeği için dışarı çıkmaktan vazgeçebiliyordu. Çatışmanın ilk günü Washington da önemli bir suç işlenmediği ortaya çıktı. Sonuçlarda kendilerini televizyonun cazibesinden kurtaramamışlardı. CNN muhabirleri Peter Arnett, Bernard Shaw ve Vohn Holliman ilk geceyi canlı ses bağlantısıyla aktarıyorlardı. Bu bağlantıyı yapabilmek için haftalar öncesi ırakla sıkı pazarlığa girerek özel bir telefon hattı kiralamayı başarmışlardı. Televizyonlar sürekli askerlerin hazırlıklarını konvoyların hedeflerini görünmeyen hedeflere açılan top ateşlerini savaş uçaklarının fabrika ve köprülerin üzerine attıkları bombaları gösteriyordu. Halbuki bu olayların çoğu saatler önce meydana gelmişti. Ekranlarda yüzlerce saat süren kara harbinden tek bir canlı olaya yer verilmemişti. Televizyon müttefiklerin komutanı General It. Norman Schwarzkopflu bir anda milli kahraman haline getirdi. Ateşkes ilan edilince yaklaşık her saat zafer stratejisine ilişkin brifing vererek öyküyü daha cazip hale getirdi, bu televizyon tarihinde ilk kez oluyordu. Einsenhower ve MacArthur’dan bu yan hiçbir askeri sima Schwarzkopf kadar Amerikalıları etkilememişti.. | ||
![]() |
|
![]() | #2 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Körfez savaşının üzerine Vietnam’ın gölgesi düşmüştü dönemin başkanı Bush, televizyonun gücünü başarıyla kullanarak Amerikalıları Vietnam’daki gibi sonu olmayan boş bir savaşa sürüklemediğini ikna etti. Ordu ABD’nin Vietnam savaşını kaybetmesinin suçunu sansürsüz basın ve televizyonlara yıkarken körfez savaşında intikam alırcasına sansür uygulandığını ifade etti. Üstelik Pentagon tümüyle “çöl fırlatma operasyonu” hakkındaki bilgileri kontrol ediyordu. Muhabir ve foto muhabirlerin olayları rahatça araştırmasına izin verilmedi. Üstelik askeriyenin halkla ilişkiler bölümünce himaye altına alınarak sadece ordunun gitmelerine müsaade ettiği alanlarda faaliyet gösterilerine izin verildi. Muhabir ve foto muhabirler çatışma alanlarına yok denecek kadar az girebildiler. CNN ve diğer televizyonlar taze haber sıkıntısı çekiyorlardı. Hatta ordu sansürünü onaylayan izleyiciler ile sık sık tekrarlanan aynı haberlerin ekrana gelmesinden öfke duyuyorlardı. Fotoğrafçılar izleyicilerin resimleme özgürlüğüne sahip değildi. Bush yönetimi kamu oyuna yönetimin amaçlarını üzere Beyaz Saray günlük açıklamalarda bulundu. Dönemin savunma bakanı Richard B. Cheney “televizyonda her gün her saat körfezle ilgili yayınların yayınlanması, ABD ordusunun reklamını yapıyor” gibi ifadeler kullandı. | ||
![]() |
![]() | #3 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Pentagon’un basın sözcüsü E. Kelley bir gece çok bilinen uydu televizyonunu Bağdat’ta yayın yaptığını hükümetçe edildiğini açıkladı. Ateşkesten sonra basın toplantısında konuşan Kelly O dönemde CNN’in Bağdat’tan izlediğini bildiğim için söylediklerimin Bağdat’a ulaşmasını istedim” diyordu. Müftetik güçlerin Bağdat’ı bombalarından sonra Saddam yönetimi Arnett dışında tüm yabancı yöneticilerin ülkeyi terk etmesini istemişti. Bağdat yönetimi dünyaya yayın yapan CNN’i ülke içinde tutarak Arnett’in Saddam Hüseyin ile çok özel röportaj yapılmasına izin verildi. Arnett ve ekibi izleyicilere oradaki koşulları anlattılar. Aksi halde izleyiciler kuşatılmış Bağdat’ta hiçbir şeyi göremeyeceklerdi. O kadar hassas ve heyecanlı bir dönemde bazı Amerikalılar basın özgürlüğü sorununu görmezlikten gelerek dönemin en iyi muhabiri olan Arnett’i vatan hainliği ile suçlamışlardı. Ordu sivil yerleşimlerdeki hassaslara ilişkin raporlar sunarlarken, Amerikalı biriefingçiler sürekli askeri hedeflere uğratılan zararları sunuyorlardı. Evlerinde oturan aşırı heyecanlı izleyiciler ordu tarafından desteklendiği kuşku götürmez haberleri dışındaki şeyleri görmek istiyordu. CNN’in Bağdat’ta habercilik yapma dışında ırak propagandasına imkan verebilecek yayınlarda bulunduğu suçlaması. Çatışmalar sona erdiğinde bu tartışmalarda sona erdi ve başka konu tartışılmaya başlandı: | ||
![]() |
![]() | #4 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu görüşü savunanla propagandanın ABD’deki kamu görüşünü ve politikalarını güçlendireceğini hiç düşünmüyorlardı. CNN yayınları dahil hiçbir şey Irak aleyhine cepheyi zayıflatamamıştı. Düşmanlık Pentagon ve Beyaz sarayın klasik haber yönetimini ortaya çıkaracak denli uzun sürmüştü. Sansür nedeniyle azalmış da olsa televizyon haberleri hala ulus savaşları amaçlarına yönelik desteğin canlanmasını sağladı. Ateşkesten sonra TU haberi gücünü yeniden kanıtlayarak Bush yönetiminin Kuzey Irak sınırındaki Kürt mültecilere ilişkin politika üretmesini sağladı. Bush’un politikası Amerika askerlerini alabildiğince kısa sürede ülkeyi getirmek ve böylece harp olmuş Irak’ta ülke içinde yaşananlarda uzak durmaktı. Fakat daha sonra hala iktidarını koruyan Saddam Hüseyin silahını Kürt’lere çevirdi ve her gün TV açlıktan, soğuktan ölen Kürt çocukları ile ilgili haber ve görüntülerle doldu. İzleyiciler bu trajediye dayanamamışlardı. Bush açıkça Kürtlere ve diğer mülteci gruplara Saddamı devirmeleri çağrısında bulundu. Fakat, Bush onları Saddamın ordusundan koruyabilecek hiçbir girişimde bulunmadı. Sonraları Devlet Başkanı politikasını belirledi. Kamunun ruh hali ve İngiliz, Fransız, Türklerin baskısına tepki vererek askerlerini Kürt mültecilerin korunmasını ve beslemesi için Irak’a gönderdi. Bu kritik dönemde hükümetin TV ekranlarında “güven verici” görünümü izleyicilere çok asina gelmişti. 1) Eisenhower 28 Mart 1989’da ölümünden önce Vietnam savaşı ile ilgili Tv yayınları izledikten sonra “Amerikalıların bir kez daha dünya savaşına girmelerinin mümkün olmadığını inanıyorum” demişti. Kazanmak pahasına da olsa Amerikalıların böyle bir korkunç ve kanlı bir olayı izleyemeyeceklerine inanıyordu. Fakat körfez savaşı Efsevhower yanıltmış ve bu işin hiçte genel kuralları olmadığını ortaya çıkarmıştı. | ||
![]() |
![]() | #5 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Basın ahlakı: Türk basının hürriyeti ve itibarını korumak maksadı ile basın mensupları faaliyete geçtiler. İstanbul gazeteciler Cemiyeti bir teşebbüse geçti. Prensip olarak basının kendi kendini kontrolü sistemi kabul edildi. Bunun üzerine bir “Ahlak yasası” hazırlandı. Bu yasayı uygulamak üzere de bir “ Basın şeref divanı” kuruldu. 24 Temmuz 1960 tarihinde İstanbul gazeteciler cemiyetin solunda “ Basın Ahlak Yasası Taahhütnamesi” imzalandı. Basın Ahlak Yasası’nın Maddeleri: 1) Bir amme müessesi olan gazetecilik mesleki bu meslekin dışında kalan özel ve ahlaka aykırı maksad ve menfeatlere alet edilemez. Ve amme menfeatine zarar verici bir şekilde kullanılamaz. 2) Yazı, haber, fotoğraf vesair şekillerde yapılacak yayınlarda şu hususlara riayet edilir. A- Ahlaka aykırı veya müstehcem yayında bulunamaz. B- Şahıs müessese ve zümreleri hedef tutan yazılarda galiz kelimeler kullanılamaz. Şeref ve haysiyetlere karşı haksız yayın yapılmaz. | ||
![]() |
![]() | #6 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| C- Amme menfeatleri ilgilendirmeyen hallerde fertlerin hayatları küçük düşürücü şekilde teşhis edilemez. D- Şahıslar müesseseler veya zümreler aleyhinde iftira ve isnatda bulunamaz. 3) Haberlerde olayların yorumunda hakikatlerden, tahrif veya kısaltma yolu ile maksatlı olarak ayrılınamaz. Doğrusuyla uyandırılabilen tahkiki gazetecilik imkanları içinde bulunan haberler tahkik edilmeden ve doğruluğuna emin olunmadan yazılmaz. 4- Gazetenin veya gazetecinin şahıs veya taraf tutan kanaatlerine haberlerin metninde yer verilmez. 5- Haber başlıklarında haberin ihtiva ettiği hususlar tahrif edilmez. 6- Amme menfaati mutlak lüzum göstermedikçe “Mahrem” kaydı ile verilen malumat yayınlanamaz. 7- Gazeteci, kaynaklarının mahremiyetini koruyacak ve kendisine verilen sırlara saygı gösterecektir. 8- Haber, yazı veya resim kaynaklarının, yayın tarihi için koydukları zaman kaydı ihlal edilmez. 9- İlan, reklam mahiyetindeki haber, resim veya yazıların ilan veya reklam olduğu tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir. | ||
![]() |
![]() | #7 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 10- Mevkutelerin verdikleri yanlış bilgilerden dolayı yollanacak haklı cevap veya tekzipler, cevap veya tekzibe sebep olan yazının tesirini tamamiyle giderecek şekilde en kısa bir zamanda yayınlanır. Bu ahlak yasası, Basım Şeref Divanını teşkil eden on üyeden mürekkep olarak çalışmalarına başladı. Haberlerden memnun olmayanlar, divana müracaat etmek hakkına maliktirler. Divan olayı inceledikten sonra, bunu umumi efkara bildirmektedirler. Basın Ahlak Yasası, başka milletlere örnek olmuştur. Basın bütün varlığı ile hürriyete kavuşturulmuş, fakat onun da saygı göstereceği noktalar vardır. O da: Gazetecilik Ahlakıdır. Gazetecilik şerefli bir meslek olduğundan, kendi şerefi kadar, fertlerin ve milletinin de şerefini korumasını bilen şahsiyettir. Şahsi menfaatler peşinde koşan, onun bunun şerefiyle, menfaatleriyle ve bilhassa memleketin umum menfaatlerini yıkan gazeteci değildir. Bu gibiler basının bünyesinde hiçbir devir yaşayamamıştır. Yaşatılamazlar. Türk gazetecisi doğrudur, yalan havadis vermez, memleketini sever, Onun zararına çalışmaz hiyanetten sakınır. Anarşiye meydan vermez. Halka hizmetten zevk alır. hürriyet aşığı, haksızlığın düşmanı, eşitliği tanır, demokrasiye inanmış, devrimci, milli birliğini koruyan vatanseverdir. | ||
![]() |
![]() | #8 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gazetecilerin gelenekleri vardır. Aldığı havadisin kaynağını haber vermeği şerefsizlik adeder. Onu sır olarak taşır. Namuslu ve ahlaklı insandır. Katiyen yalan ve yanlış havadis vermez. Verenleri sinesinde yaşatmaz. Şantajcı değildir. fertleri ve müesseseleri tehdit ederek menfaat sağlamaz. Gazetesinden faydalanarak şantaj yapanlar varsa onları takip eder, basın ailesinden tard ederler. Hiçbir Türk gazetecisi yabancı ideolojilere ve ajanlarına hizmet etmez. Onun tek ülküsü, Türk Milletinin saadeti ve devletinin bekasını sağlamaktır. Her zaman halkın emrindedir. Halka dönük, onun hizmetindedir. Sosyal adaleti savunur. Gerçekçidir. Ona günün havadislerini vermekle, kültürünün artmasını, siyasi görüşlerini de terbiye eder. Gazete bir eğitim müessesedir. Haksızlığa, eşitsizliğe, istibdada zalimlere, diktatörlere, mütregallibelere karşıdır. Gazetenin bir vasfı da takipçiliktir. Olayların peşindedir. Her türlü tehlikeyi göze alır. olayı takip eder, bir fotoğraf makinesi gibi aynen alır, kendinden bir şey katmaz. Düşündüğünü değil, hakikatleri olduğu gibi yazar, his adamı değildir. Basın ahlakına sahiptir. | ||
![]() |
![]() | #9 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gazeteci yangınlara cinayetlere, depremlere, savaşlara girer. En tehlikeli yerlere bir nefer gibi girer. Ölümü bile göze alarak olayları aynen tesbit eder. Havadisi almak için çekingen değildir, pişkindir, korkusuzdur. Kapıdan kovulsa bacadan girer, yine havadisi alır. savaşlara iştirak eder ön siperlere kadar girerler. 1945 yılında Harp muhabiri olarak Strazburgf’da bir Obüs parçasıyla Köse Raif Çorlu ölmüştür. Muhabirler kültürlüdür, devlet büyükleriyle mülakat yapmaktadır. Havadisleri kendileri yazarlar. Telefonla süratle havadis alır ve verirler. Toplanan havadisler teleks ile verilmektedir. İçlerinde yabancı dil bilenler de vardır. En aşağı lise tahsili görmüşlerdir. Aralarında yüksek tahsil olanları da çoktur. Devrimizin en uyanık ve hareketli gençleridir. Uykusuzluğa, yoksulluğa tahammül etmesini bilirler, hepsi fedakardır. Olayların gelişmesini takip etmek için çok kere uykusuz da kalırlar. Gazeteci halk tarafından sevildiği gibi, devlet adamları tarafından da saygı gösterilen şahsiyetlerdir. Gazeteci doğruya dost, kötüye düşmandır. Kötülerin gözünün yaşına bakmadan hemen taşhir eder. Hiçbir tehdit onu korkutmaz. Doğru ve vazifesini hakkıyla gören namuslu insanların da gazeteci en büyük dostudur. Türk gazeteciliği meslek haline gelmiştir. Bugün çıkmakta olan gazetelerde çalışanların hepsi kültürlü, ahlaklı bir vasıfları da sevimli olmalarıdır. | ||
![]() |
![]() | #10 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| GAZETECİLİK AHLAKI VE BASIN KONSEYİ Everlasting şehrinde Wolfe adında biri, İngiliz gazetecilerini doğruluk timsali olarak tanımlamakta, onlara rüşvet vererek veya kollarını bükerek bir şey yazdırılamayacağını, çünkü zaten onların rüşvetsiz her şeyi yazdıklarını vurgulamaktadır. Gazeteciler genellikle sorumsuzluk, özel hayata karışma, olayları değiştirme, olmamış şeyleri yazma, olaylara hile karıştırmayla suçlanırlar. Hemen hemen her gazete haberi, birini incitmekte ve üzmektedir. İngiltere’de popüler basının kurucusu Lyord Northcliffe gerçek haberin yazılması istenmeyen haber olduğunu, geri kalanın ise, yalnız reklama dayandığını açıklamaktadır. Nicholas Tomal gazeteciliği küçümseyen görüşlerini 1969’da Sunday Times dergisindeki “Basını durdurun, yaşamak istiyorum” adlı makalesinde şöyle dile getiriyordu: “Gazetecilikteki gerçek başarı için gerekli olan nitelikler kurnazlık, şeytanlık, güven verici tutum ve biraz da edebi yeteneğe sahip olmaktır. Telefon konuşmalarındaki, vasıtalara inip binmedeki ustalık, memurlarla iyi ilişkiler içinde bulunma ve iyi bir kafa yapısına sahip olmak da önemli nitelikler arasında sayılmaktadır. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |