|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
08-02-2007, 16:44 | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Böylece, duyulan husumetin toplumsal realite yerine, bunun içinde yer alan ve onun diğer kurbanlarını oluşturan kişilere doğru yöneltilmesi ve de bir boşalım alanının yaratılması söz konusu olmaktadır. “Günümüzde, toplumsal konumlarını iyileştirme umutları kalmayan kesimlerde daha yoğun olmakla birlikte, orta sınıflarda ve alt-orta sınıflarda epey yaygın olduğu gözlemlenen bu eğilimlerin yansımasını söz konusu kesimlerin okudukları resimli romanlarda, çizgi romanlarda, izledikleri gazetelerdeki nedenini, nasılını anlatmadan yapılan toplumsal eleştirilerde, porno yayınlarda şiddetin işlendiği romanlar ve çizgi romanlarda, gazetelerdeki popülerleşmiş sırt sıvazlayıcı köşe yazılarında, T.V. dizilerinde, siyasal hayattaki basmakalıp söylemlerin verili dil kullanımına koşut semantik yapısında bulmaktayız” (Oskay 1985: 60-63). Böylesi eğilimlerin ve ortamın oluşturulmasında, kitle iletişim araçlarının yaptığı katkının ortaya konulabilmesi, söz konusu araçların şiddet olaylarını nasıl verdiğinin gözler önüne serilmesine bağlı bulunmaktadır. Çünkü, modern toplumda şiddetin yaygınlaşması ve kültürel anlamda normalizasyonu/içselleştirilmesi, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşan kullanımı ile daha etkin ve daha farklı bir boyuta ulaşmıştır. “Parçalanmış, çoğulcu ve sanayileşmiş toplumumuzun doğası gereği olarak –ki pek çok kimse kitle iletişim araçlarıyla oluşturulan kültürün değer ve davranışlarımızı biçimlendirmede gittikçe artan bir değer ve davranışlarımızı biçimlendirmede gittikçe artan bir değer taşıdığına inanmaktadır- kitle iletişim araçlarını şiddet ve sapkın davranışları betimlemesi, bugün, geçmişte olduğundan daha önemli etkiler yaratabilir” (Halloran 1983: 62-84). | ||
|
08-02-2007, 16:46 | #42 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu çerçevede, bu araçların şiddeti bir davranış kalıbı olarak sunması, betimlemesi, öğretmesi ve bir anlamda telkin etmesi, şiddeti yoğun bir şekilde sunmasından değil, şiddeti temel almış varolan realitenin anlatılma biçiminden (basının haberi varolan realitenin etiğinin aynısını haklılaştırıp, meşrulaştıran bir biçimde sunması) kaynaklanmaktadır. Yabancılaşmaya, eşitsizliğe ve şiddete dayalı toplumsal hayatı bu görünümlerle algılamak ve bunlarla örülü bir dünyanın betimlemesiyle karşı karşıya bırakılmak durumunda kalan, varolan realiteye karşı alternatif bir realite oluşturulabilmesi mümkün olmadığından, böylece, söz konusu realiteyi olabilecek tek realite olar meşru sayması de gerçekleşmiş olacaktır. Böyle bir sunum şeklinin sistem açısından en büyük yararı, (özellikle kişisel değiştirmeye yönelik olan siyasal şiddetin dışındaki bireysel şiddet hareketlerinin) sistemin sürekliliğine olan katkısında yatmaktadır. “Türkiye örneği incelendiğinde iki tür şiddet uygulaması saptanabilir. Bunlardan ilk, terör (dehşet) öğesini de içeren siyasal şiddet eylemleridir. İkincisi, toplumun geleneksel sosyal kurumlaşmasından, ilişkilerinde kaynaklanan ve kültürel değerlerle beslenen şiddet eylemleridir. Kan davası ve namus cinayetleri (Gazetelerde incelediğimiz ve örneklerini sunacağımız bireysel şiddet olaylarının bazılarında şiddetin nedeni olarak kan gütme ve namus olgusunun gösterilmiş olduğunu söyleyebiliriz) bu tür şiddet eylemlerinin en iyi örnekleridir. Hedefleri özgül bireyler ve/veya da onların ailelerinin üyeleridir. Bunlar toplumun tümünü veya onun ekonomik veya da siyasal sistemlerini değiştirmeye yönelim eylemler değillerdir. Tam tersine, toplumsal yapı yerine, bireysel hedefler seçildiği için, sorunların asıl kaynağı olan toplumsal sistemin vücut yapısıyla sürekliliğine katkıda bulunurlar” (Ergil 1980: 53). | ||
08-02-2007, 16:46 | #43 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Şiddetle örülü ilişkilerin yaşandığı böylesi bir realitenin farkına varılmasına yönelik bir eleştiriyi içermeyen bu sunum biçiminin, bir başka deyişle, sözü edilen katkının anlaşılabilmesi, her şeyden önce bu araçların kültürel işlevlerinin ortaya konmasına bağlı bulunmaktadır. Başat/kitle kültürüyle biçimlenen bağımlı konumdaki insanlar, yaşamlarını sürdürebilmeleri için gerekli eylem haritasını sunan kitle iletişim araçlarını ya da her sabah okuduğu gazetenin kendisine çizdiği dünya haritasını izleyerek enforme edilen birey konumuna düşmektedir” (Mılls 1974: 436-440-441). “Araçlar gündemi seçmekte, düzenlemekte, vurgulamakta, tanımlamakta ve genişletmektedir. Anlamları ve çerçeveleri (perspektifleri) ağlamakta, çözümler göstermekte, kimi kümeleri, kimi davranış ve değer türleriyle birleştirmekte, statükoyu ve geçerli olan toplumsal denetim sistemlerini haklı göstermekte ve meşrulaştırmaktadır. Dünyadan görüntüleri oluşturmakta ve sonra da bu görüntüler, bizim inançlarımı ve olası eylem kalıplarımızı biçimlendirmektedir. Özellikle bu araçların, okuyucunun şiddete ilişkin değer ve tutumları kadar bu tür olaylarla ilgili algılarını biçimlendirmede oynadığı rol de dikkat çekicidir” (Halloran 1983: 62-84). | ||
08-02-2007, 16:46 | #44 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| “Basın, haber konularının hacmi nedeniyle, genel olarak suç işlemeyi özendirmekte ve övmekle suçlanmıştır. Gazetelerde suçlara ayrılan yerin önemi ve büyüklüğü ve bu haberlerin yerini korumaya verilen önem, toplumumuzdaki ahlaka aykırı davranışların şaşırtıcı bir göstergesini oluşturmaktadır. Suçu sürekli överek, gazeteler, çok olasıdır ki, kültürümüzü bir suç merkezi çerçevesinde gelişen bir kültür haline sokuyorlar. Bunun sonucu olarak da suç, çoğu kez, gerçekte olduğunda daha sık görülmektedir. Burada önemli olan, basının toplumdaki şiddetin düzeyi üzerinde etkili olduğu ya da şiddet olaylarını oluşmasında tek neden olduğu gibi düşünceden çok, şiddet olaylarını sunuş biçiminin eleştirilmesidir. Böylece, basının şiddet olaylarının doğmasına katkısı ya da şiddet dolu bir ortamın yaratılmasındaki rolünün ortaya konması amaçlanmakta ve bu nedenle, sözü edilen katkı veya rolün anlaşılmasındaki çerçevenin, kitle iletişim araçlarının işlevlerini ve sistem içindeki yerini saptamaya yönelik geniş bir boyutu da içermeye çalıştığı görülmelidir. Bu çerçeve çizilemediği sürece, kitle iletişim araçları ile şiddet olayları arasında basit nedensellik ilişkileri kurulmuş olacaktır” (Halloran 1983: 83). | ||
08-02-2007, 16:47 | #45 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu konuda James D.Halloran şunları söylüyor: “Her ne kadar bu ve başka savları destekleyecek çok sağlam kanıtlar bulmak olanaklı değilse de, insanların gazetelerde okuduklarının, radyoda dinlediklerinin, televizyonda seyrettiklerinin, toplumumuzdaki şiddetin niteliğine ilişkin görüşlerini etkileyebileceğini varsaymak akla aykırı değildir... Önemli olan, kitle iletişim araçlarının, halkın, şiddet konusu davranışlarla ilgili algılarını etkileme yollarından birine dikkat çekmektedir. Kitle iletişim araçları ise, neyin kabul edilebilir olduğunun ya da olmadığının sınırlarını belirler, aydınlatır, bunlara karşı ilgi uyandırır ve şiddetin niteliğine ve boyutlarına ilişkin algılara yeniden biçim verirler. Bunu yaparken, halkın düzensizliğe karşı tepki göstermekte birleştirir, ortak değerlere inançlarını güçlendirir, yaptırımların uygulanmasını kolaylaştırır ve toplumsal denetimi pekiştirirler. Ama, bunu yapmak için şiddet, toplumda görülebilir olmalıdır. Kitle iletişim araçlarının önemi da zaten buradadır” (Halloran 1983: 62-84). Tam bu noktada, kitle iletişim araçlarının sisteme sürekliliğine olan katkısı, şiddetin kültürel yönden meşrulaştırılması ve içselleştirilmesi yönünde bir işlev yüklenmiş bulunan bir sunumu ön planda tutan bir habercilik anlayışından kaynaklanmaktadır. | ||
08-02-2007, 16:47 | #46 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| A. Bireysel Şiddet İçerikli Haberlerin Sunumu 1. Yorumsuz Habercilik Anlayışı ve Bu Anlayışa Dayalı Liberal Gazetecilik Geleneğinin İrdelenmesi Kitle iletişim araçlarının, şiddet dayalı bir biçimde çeşitli boyutlarda yaşanan ilişkilerin yer aldığı böylesi bir sistem realitesinin meşrulaştırılması ve içselleştirilmesi konusundaki katkısı; bu araçların, bir yandan, şiddet olaylarını yansıtmada abartı ve saptırmalara başvuran, diğer yandan da, bu olayları kendilerinin yaratmış olan özgül toplumsal bağlam ve somut tarihsel gelişimin dışında bireysel psikolojinin etkenleriyle (saldırgan dürtüler, kıskançlık, cinnet) açıklayan ve de bunları, varolan realitenin etiğinin aynısını haklılaştıran bir haber dili/semantik yapıyla vererek, sonuçta, şiddeti sorunları çözmenin meşru bir yolu olduğu inancını yaratacak bir biçimdeki bir söylemle yerine getirdiği söylenebilir. Bir başka deyişle, basın, bunu, şiddete yönelik olaylar üzerinde yoğunlaşan ve olaylar arasındaki nedensellik bağlarını göstermeyen bir biçimde, şiddet dola olayları ve sorunları sunan, ancak, bunların da, toplumsal yapıdaki değişikliklere bağlı olarak insan müdahalesiyle çözülebileceğini söylemeyen ve bunu söylemeye yönelik çabaları da “yorumculuk” olarak değerlendiren bir “yorumsuz” habercilik anlayışı içinde, abartılı ve magazinleşmiş bir avami ya da gündelik hayatın söylem tarzının kullanıldığı bir sunum şekliyle yapmaktadır. | ||
08-02-2007, 16:47 | #47 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2. Bireysel Şiddet İçerikli Haberde Dikkat Edilmesi Gereken Boyutlar Genel hatlarıyla boyutlarını çizmeye çalıştığımız bu sunum biçiminin, daha belirgin ve daha anlamlı bir biçimde ortaya konulabilmesi, söz konusu sunum biçiminin çalışmamıza konu olan şiddet içerikli haberlerde bu alanın kendine özgü yanlarını da dikkate alarak- aldığı boyutların ve yüklendiği işlevlerin gözler önüne serilmesine bağlı bulunmaktadır. “Şiddet ve şiddetle ilgili konulara ilişkin haberlerin kitle iletişim araçlarında yeralış biçimi, olayların anlamlı bir bağlam içine sokulmasını ve suç, suçlu, kurban ve resmi kuruluşlarla ilgili haberin ardındaki gerçek sorunların yeterli bir biçimde anlatılmasını önleyebilmektedir. Olaylar üzerinde yoğunlaşma, kendi başına haberin kimi, yönlerin, diğer yönlerinden daha çok haber değeri kazandırma olasılığına sahiptir. Acil olan ise, dramın nerede olduğu, eylemin nerede yapıldığı ve halkın neyi öğrenmek istediğidir. Bu doğru olabilir ama, sorunun nasıl geliştiğini yeterli bir biçimde anlayabilmek için, güçlü bir temel sağlamaz. Çünkü; şiddet içerikli haberde, suçu yaratan somut toplumsal koşullar gözardı edilerek, bir anlamda, bunlardan yalıtılmış bir biçimde, suçun nedenleri olarak kıskançlık, delice planlar, saldırgan dürtüler gibi bireysel psikolojinin alanına giren konular sunulur ki, zaten bunlar yüzyıllar boyunca varolmuş insana özgü yanlardır. Bu nedenle haberde, hangi toplumsal koşulların ve baskıların, bireyin bu tür dürtü/itkilerini harekete geçirdiğini nedensellik bağları içinde bizlere sunan bir anlatım tarzından uzak bir söylem yeğlenmektedir” (Halloran 1983: 62-84). | ||
08-02-2007, 16:47 | #48 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| “Kendisini askerde iken hamile kalan karısını delik deşik etti” (Günaydın 01.02.1976: 1). “Başka bir erkekle ilişki olduğunu duyunca karısının bacağını balta ile koparan adam, ‘Keşke iki bacağını da kesseydim... Onun Abdi adında biriyle ilişkisi olduğunu öğrenince fena oldum ve (ayağını keseyim de bir daha evden çıkma) diyerek balta ile ayağını kopardım” (Günaydın 22.03.1976: 1) “Akrabaları, ‘Bu çocuk senden değil’ deyince tabancasını çekip kundaktaki yavrusu ile karısını öldürdü. ‘Utancımdan kimsenin yüzüne bakamıyordum’ diyen Recep Gümüş, karısı Emine’ye, ‘Söyle. Bu piçlerin babası kim?’ diye haykırdı. Genç kadın, ‘Onlar senin çocuğun Recep. İftiralara inanma’ diye inledi. Ama adamın öfkeden gözü hiçbir şey görmüyordu. Recep birden tabancasını çekip ‘Al bu sana... Bu da piçlerin’ diye haykırarak silahını peş peşe ateşledi. Anneleri mezara babaları cezaevine giden üç yavru sokak ortasında kaldı” (Günaydın 23.03.1976: 1). Kıskanç koca ölüm saçtı. Karısının kendisini aldattığını sanan taksi şoförü Sadettin Özküçük, dün Göztepe’yi kana buladı. Önce genç ve güzel karısı Yadigar’ı elleriyle boğup öldüren gözü dönmüş koca, daha sonra karısının aşığı olduğu sandığı Ahmet Kırılmaz’ı kurşunlayarak öldürdü” (Sabah 10.04.1990: 1). “İmam nikahlı eşinin kendisini aldattığı şüphesine kapılınca karısının önce saçlarını, sonra kulaklarını kesti” (Hürriyet 18.05.1990: 3). “Sırttaki sustalı. Kıskanç koca, evini terk eden karısına öfkesinden eşini, kayınvalidesini ve baldızını bıçakladıktan sonra, baldızının 12 yaşındaki kızı Yeter’in sırtına sustalıyı saplayıp kaçtı. Karısının kötü yola düştüğü dedikodularıyla çılgına dönüp bıçağı rastgele saplayan Güney’in kanlar içinde yere serdiği eşi, kayınvalidesi, baldızı ve baldızının kızı mahallenin sakinler tarafından kaldırıldıkları Aydın SSK ve Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı” (Hürriyet 02.05.1990: 3). | ||
08-02-2007, 16:47 | #49 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Sözü edilen söylemin, gerçekliğin zaman ve mekan boyutunda yeniden yazılarak oluşturulduğu ve olay kişilerinin yaptıklarının en ince ayrıntıların kadar imgesele doğru kayan bir dille sunulduğu görülmektedir. Bu durumda itle iletişim araçlarının, dış dünyanın mekansal ve zamansal olarak yeniden kurulmasında ve gerçeğin imgesele olan kayışında dış ideolojik işlevler yüklendiği ortadadır. Çünkü; “Kitle iletişimi, haber olgusunun yepyeni bir boyut vermektedir. Yaşanmış gerçeğin yeniden üretimi olan haber, çağımızda nesnel gerçeklikle arasındaki mesafeyi giderek açmaktadır. Haber sahip olduğu özellikler nedeniyle günümüzde giderek imgesele uzanan bir yoluculuğa çıkmıştır. İmgesele asıl el atma kendini gazetecilik anlayışındaki kaymada göstermektedir. Dış dünyayı yeniden kurgulamada rewrıtıngın sınırları zorlayan arayışı, dramatik yapının giderek belirginleşmesi, ideolojik mücadelenin artık boş alan bırakmam kararını açığa vurmaktadır. Haber dili özellikle 1950’lerin başından bu yana büyük bir değişme gösterdi. Bu değişim bir yandan gazete dilinin kendi içinde ortaya çıkarken, bir yandan da haber anlayışındaki değişiklik yeni gazete türlerinin yaşama atılmasına yol açtı... 40 yıl öncesinin dolaysız, yan öğelere ve dramatizasyona yer vermeyen haber dili, bugün artık ortadan kalkmıştır. Dilin bu yeni biçimi, mesajın alımlanma psikolojisini ve dolayısıyla da içeriğini etkilemektedir. Sonunda dil, bir araç olarak mesaja yön veren, onu biçimlendiren ve okuma koşullarını belirleyen bir yapıya kavuşmaktadır” (Özkök 1981: 115-131). | ||
08-02-2007, 16:47 | #50 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Şiddet içerikli haberin yapısında, gerçekliğin zaman ve mekan boyutunda yeniden yaratılması ve bunun görsele kayarak şekilde sunumu, dil boyutunda gerçekleşmektedir. Haber dilinde gerçeğin imgesele kayışında önemli bir nokta da, dramatik ve romanlaştırılmış bir yapının başat konumudur. Bu yüzden de basın, duygu yüklü haberleri seçmekte ve duygularla oynayabileceği uç noktaları ele almaktadır. Böylece iletinin alımlanmasının koşullarında, özellikle yansıtma/özdeşleştirme şeklindeki duygu yüklü psikolojik mekanizmalar önemli bir yer tutmaktadır. Aşırı duygu yüklü haberlerin sunulmasında izlenen yöntem ise bu haberleri, bir şok görüntüsü altında dramatik bir boyutta sunmak olduğundan, bu sunumdaki dramın okuyucu tarafından kabul ve rasyonelize edilmesinde mitoslar önemli bir işlev yüklenmektedir. Bir yandan zaman ve mekan boyutunda haberin en ince ayrıntılarıyla tanımlanması –ki bu tanımlamalar özellikle olayın nerede olduğu, nerede yapıldığı, suç, suçlu ve kurbanla ilgili olmaktadır- yeniden yaratılan gerçeğin dramatik ve trajik boyutunun daha iyi belirginleşmesine yol açarken, diğer yandan söz konusu haberin, olayı nedensellik bağları dışında kıskançlık, ihtiras, kör tutkular/istekler gibi psikolojik süreçlerle ve her şeyi bir gizlilik ve anlaşılmazlık boyutunda sunulmasından ötürü, okuyucunun kabul etmesi kolay olmayan bu durumu rasyonelize etmesinde mitoslar (Böylece aşırı duygu yüklü haberlerin yaratacağı şok, şaşkınlık ve husumet, yer alan mitos yoluyla kabul ettirilir ki zaten mitos, insanlara kolay gelmeyen durumları kabul edebilmelerinin meşrulaştırır, hayatın dram olarak yaşanmasını kolaylaştırır. Örneğin; acı çeken sevgili, aldatılan kadın/erkek gibi) devreye girmektedir. Sanki her şey şok edici ve dramatik sunumda –ki bu sunumda şiddet, katliam, vahşet gibi sözcükler ön plandadır- bir yandan olmayacak gibi bir boyutta görülürken, diğer yandan, ayrıntılı ve yan öğelerle örülü kurgulamada her şey olabilir, kabul edilebilir gibi gözükmektedir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |