|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
02-02-2007, 14:46 | #41 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 1998-2001 dönemindeki enflasyon oranlan gözönüne alındığında yatırım hacmindeki artışı olumlu karşılamak mümkün değildir. Yatırım teşvik belgesi kapsamındaki yatırımların istihdam hacminin ise her yıl azalması da bir yandan birim işgücü başına daha fazla yatırım tutarını yani modern teknolojinin kullanılmasını gösterdiğinden olumludur, ancak işsizlik sorununun hafifletilmesinde yeterli derecede yardımcı olmadığı için de olumsuzdur.[1] Yatırımların Teşvikinde Uygulama ve Son Gelişmeler Genel anlamda Türkiye'nin batısındaki iller normal yöre ve doğusundaki iller de kalkınmada öncelikli yöre sayılmaktadır, İstanbul ve Kocaeli illeri ile Ankara, İzmir, Bursa, Adana ve Antalya Büyükşehir belediye sınırları içi de gelişmiş yöredir. 2001 yılı başında yatırımlarda devlet yardımları ile KOBİ yatırımlarında devlet yardımları hakkında iki kararname ve uygulama tebliğleri yayımlanarak, yatırım teşviki yeni esaslara bağlanmıştır. · Destek unsurları olarak Gümrük Vergisi ve Toplu Konut Fonu istisnası, Yatırım indirimi, Katma Değer Vergisi istisnası, Vergi-Resim ve Harç istisnası ile Fon'dan Kredi Tahsisi sayılmıştır; · İmalat sanayiine ek olarak eğitim, sağlık, turizm, bilgisayar yazılımı, tarımsal sanayi yatırımları da destekleme kapsamına alınmıştır. · Yatırım indirim oranlarında farklılaşmaya gidilerek, konular ve yöreler itibarıyla, %40-%2000 arasında değişen oranlar belirlenmiştir; · Ar-ge çevre koruma, teknoloji geliştirme gibi bazı sektörler ile organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi sitelerindeki yatırımlar için destek artırılmıştır; · KOBİ yatırımları için, seçilmiş bazı bankalar ve diğer bazı yatırımlar için sanayi odaları, yatırım teşvik belgesi verilmesinde görevlendirilmiştir; · KOBİ yatırımları için garanti fonu amaçlı şirket kuruluşu hedeflenmiştir. | ||
|
02-02-2007, 14:46 | #42 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| F) SONUÇ Gelişmekte olan ülkelerin sanayileşme konusunda iki temel seçenekleri vardır; ithal ikamesine dayalı sanayileşme ve ihracata dayalı sanayileşme, ihracata dayalı sanayileşme politikaları dış ticaretin evrensel düzeyde serbestleştirilmesi, ithal ikamesine dayalı sanayileşme politikaları ise, dış ticaretin korunması teorilerine dayanmaktadır. Tarih içerisinde her iki teoride tartışılmış, olumlu ve olumsuz yönleri ortaya konmuştur. Türkiye'nin dış ticarette liberasyon konusundaki en önemli adımı 24 Ocak 1980 tarihinde uygulanmaya başlanan ekonomik istikrar tedbirleridir. Sözkonusu tedbirlerle, 1980'li yıllardan itibaren döviz kazandırıcı faaliyet teşvik edilmiş, ithalat ve ihracat rejimlerinde yer alan bir çok sınırlamalar kaldırılmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da dış ticarette korumacı önlemlerin azaltılması yönünde bir sürece girilmiştir. Türkiye'nin taraf olduğu GATT'dan ve Avrupa Birliği ile 23 Kasım 1970 tarihinde Brüksel'de imzalanan ve 1 Ocak 1973 tarihinde yürürlüğe giren Katma Protokolden doğan yükümlülükleri bu sürece önemli ölçüde hız kazandırmaktadır. Liberasyon sürecinin en önemli halkası ise. 1995 yılında Avrupa Birliği ile sağlanan gümrük birliği olmuştur. 1996 yılından itibaren Avrupa Birliği ile Türkiye'nin arasında gümrük vergilerinin sınırlanması ve Türkiye'nin üçüncü ülkelere uyguladığı vergi oranlarını Avrupa Birliği ortak vergi oranları düzeyine indirmesi bu sürecin en somut sonuçları olarak göze çarpmaktadır. Türkiye'nin ithalatında 1990 ve 1993 yıllarında önemli oranlarda artışların olduğu dikkati çekmektedir. 1989 yılında % 46 düzeyinde bulunan koruma oranının 1990 yılından itibaren % 35 düzeyine inmesi 1990 yılındaki ithalat patlamasının en önemli nedeni olarak ortaya çıkmaktadır. 1993 yılındaki ithalat artışının en önemli nedeni ise tek vergi yani sadece gümrük vergisi uygulamasına geçiş olmuştur. Zira bu tarihe kadar vergili ithalata % 25'in üzerinde yük getiren Damga Resmi, Destekleme Fiyat İstikrar Fonu, Belediye Hissesi ve Ulaştırma Altyapıları Resmi kaldırılmıştır. Her ne kadar bundan doğan eksiklik Gümrük Vergisi ve özellikle Toplu .Konut Fonu oranlarına yapılan artışlarla karşılanmak istenmiş ise de, koruma oranlarındaki reel düşüşün önüne geçilememiştir. Dikkati çeken bir diğer nokta da Türkiye'nin Katım Protokol'den kaynaklanan ve sürekli ertelenen indirim ve uyum yükümlülüklerini 1988 yılından itibaren uygulanmaya başlamasıdır. | ||
02-02-2007, 14:46 | #43 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Dış ticarette liberasyon gümrük tarifelerinin indirimi anlamına da geldiğinden bütçe gelirlerini de ilgilendirmektedir. Her ne kadar gümrüklerin temel fonksiyonu "dış ticareti düzenlemek" olmasa da, gelir getirici yönünü yadsımak imkânsızdır. Diğer taraftan kaynaktan tahsil edilmesi, tahsilatın kolay ve masrafsız olması gibi özellikler gümrük vergilerinin avantajları olarak ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla gümrük tarifelerinin indirilmesi bütçe açısından tahsili çok kolay kaynaktan vazgeçilmiş anlamına gelmektedir. Türkiye'nin konsolide bütçe gelirlerinin % 13-14'ü dış ticaretten alınan vergilerle karşılanmaktadır. Hatta bu rakamlar zaman zaman % 17’ler düzeyine çıkabilmektedir, ithalatta alınan fonların (Toplu Konut Fonu ve 1993 yılına kadar Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu) 2,5 - 3 Milyar dolar olduğu ve bu rakamın genel bütçe gelirlerinin % 8-10'ununa tekabül ettiği dikkate alındığında dış ticaretten alınan vergi ve fonların genel bütçe gelirlerimizin % 14-15'ini oluşturduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak, Türkiye'nin ithalatında 1988'den sonraki liberasyon politikaları nedeniyle meydana gelen artışın aynı oranda vergi gelirlerine yansımadığı görülmektedir. 1990 yılında vergi gelirlerinde % 41,5 oranında reel bir azalış meydana gelmiştir. Dolayısıyla 1990 yılında gümrük tarifelerinde indirime gidilmemiş olsaydı ithalatta tahsil edilen vergi ve resimler yaklaşık 1.812.825.000.TL daha fazla olacaktı. (Bu genel bütçe gelirlerinin % 3,2'sine tekabül etmektedir.) | ||
02-02-2007, 14:46 | #44 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Türkiye'nin 1989 yılı gümrük vergisi tahsilatı 741 Milyar TL. olarak gerçekleşmiştir. Ancak, Türkiye'nin Avrupa Birliği dışında kalan ülkelerden yaptığı ithalata ortak gümrük vergilerinin uygulanması durumunda tahsili gereken gümrük vergisi tutarı ise 1 Trilyon 331 Milyon TL. düzeylerinde olacaktır. Dolayısıyla 1989 yılında gümrük birliği sağlanmış olsaydı Türkiye'nin gümrük vergisi tahsilatı azalmayacağı gibi bir ölçüde artış da gösterecekti. Bu olumsuz durum 1993 yılında yürürlüğe giren ithalat rejimi kararlarıyla düzeltilmiş, üçüncü ülkelere uygulanan gümrük vergisi oranları OGT'deki vergi oranının üzerine çıkarılmıştır. Bu yapılırken Katma Protokolden kaynaklanan uyum yükümlülükleri gözönünde bulundurulmuş ve gümrük vergisi oranları ancak bunun imkan verdiği ölçüde arttırılabilmiştir. Diğer taraftan Türkiye'nin ithalattan aldığı vergilerin önemli ağırlığını gümrük vergisi dışında vergi ve resimlerle (Damga Resmi, Belediye Hissesi, Ulaştırma Altyapıları Resmi) fonlar (Destekleme Fiyat İstikrar Fonu ve Toplu Konut Fonu) oluşturmaktadır. | ||
02-02-2007, 14:47 | #45 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Öte yandan 01.01.1993 tarihinde ithalde Alınan Damga Resmi, Belediye Hissesi ve Ulaştırma Altyapıları Resmi kaldırılmış olup; sadece gümrük vergisi uygulamasına geçilmiş bulunmaktadır. Böylece ithalatta eş etkili vergiler olarak değerlendirilen bu mali yüklerin yürürlükten kalkması ile ithalatta Gümrük Vergisi ve İthalde Alınan Katma Değer Vergisinin dışında her hangi bir mali yük kalmamıştır. Vergi yükünde meydana gelen % 25 düzeyindeki azalma gümrük vergilerinde ve özellikle Toplu Konut Fonu oranlarında yapılan artışlarla karşılanmıştır. Bu aşamada ithalattaki vergi yükünün ağırlığı önemli ölçüde Toplu Konut Fonu üzerinde bulunmaktadır. Belirtilen durumlar nedeniyle, ithalattan alınan global vergi ve fonlar her zaman ortak gümrük tarifesinin çok çok üzerinde olmuştur. Bu çerçevede eş etkili vergi olarak değerlendirilen ve Gümrük Birliği ile bağdaşmayacağı öne sürülen Toplu Konut Fonu'nun kaldırılması konusundaki çalışmaların da Hazine Müsteşarlığı'nca sürdürülüyor olması gerekmektedir. Avrupa Birliğinin Ortak Gümrük Tarifesi, Türkiye'nin gümrük tarifesi olmuştur. Böylece Türkiye, üçüncü ülkelere karşı genelde çok düşük (% 3,5-10 civarında) normal gümrük vergisi uygulayan bir ülke durumuna gelmiştir. Türkiye ile Avrupa Birliği arasında kurulan Gümrük Birliğinden her iki taraf ekonomisi de etkilenmiş ancak ekonomisi nisbeten daha düşük ve hassas olan Türkiye'de bu etkilerin daha bir ağırlıklı hissedildiği kuşkusuzdur. Önlem alınmazsa, kamu gelir ve giderlerindeki olumsuzlukların daha da artması kaçınılmaz olacaktır. Çünkü bazı kamu gelirleri azalırken bazı kamu giderleri artacaktır. Toplu Konut Fonu'nun Avrupa Birliğine uygulanan gümrük vergilerinin kaldırılmasından doğacak ve Ortak Gümrük Tarifesinin uygulanmasından doğabilecek gelir kayıpları, gümrük birliğine uyum için yapılacak ek harcamalar ve sanayiye verilmek zorunda kalınacak ek teşvikler dolayısıyla oluşacak ek gider artışları sözkonusu olabilecektir. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/dis-ticaret/21217-dis-ticarette-vergiler/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 21-03-2008 00:16 |
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
| |