|
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
02-02-2007, 14:42 | #31 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Fayda prensibinin olmadığı karakteristik fonlardan birisi olan Toplu Konut Fonu'nun gelir kaynakları da şöyledir: - İthal malların CİF ithalat bedeli (daha önce D.F.İ.F.’da toplanan ithalat fon kesintilerinin % 50'si) - Akaryakıt Tüketim Vergisinin % 14'ü - Tekel idaresinin ithal ettiği maddeler için fon kesintileri (% 50'si Geliştirme ve Destekleme Fonuna aktarılır.) - Bazı petrol ürünleri ithalatından alınan fon kesintileri (B.K.K. 89/14267)[1] - Tütün Fonu (Tütüncülüğü Geliştirme Fonu) 2 MAYIS 1991 tarih ve 91/1755 sayılı Karar gereğince, Best ve Tekel 2000 sigarası gibi ithal ve yerli tütün karışımı ile elde edilen sigaralarda kullanılan yabancı tütünün ithali sırasında CIF bedeli üzerinde 5000 $/Ton tutarında Tütün Fonu alınmaktadır. Üretilmiş halde ithal edilen sigortaların ithalatında ise, 20 sigaralık paket başına CIF bedel üzerinde 0,40 $ fon alınmaktadır.[2] Fona yapılacak ödemenin mükellefi , söz konusu mamullerin ithalatçılarıdır. Bakanlar Kurulu'nun fon alınacak miktarı belirleme konusunda yetkisi sınırsızdır. - Madencilik Fonu 4 Haziran 1985 tarihli ve 3215 sayılı Maden Kanunu'nun 34 ncü maddesiyle kurulan fonun kaynağı, maden ithalat ve ihracatında yapılan fon kesintileridir. Maden ithalatında yapılacak fon kesintisi, 22 AĞUSTOS 1985 tarihli ve 18850 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Maden Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 51 nci maddesi uyarınca, ithal edilen maddenin gümrük resmine esas bedelinin % 2,5'i oranındadır. 3824 sayılı Kanunla 1 OCAK 1993 tarihinden itibaren; ithalde Alınan Damga Resmi, Belediye Hissesi, Ulaştırıra Altyapıları Resmi, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu kaldırılmıştır. Böylece ithal mallarına uygulanan vergi, resim ve fon sayısı azaltılarak bir sadelik sağlanmıştır. İthalattan alınan vergilerin daha net görülmesi sağlanmıştır. Bununla birlikte, bu vergi ve resimlerin kaldırılmasıyla uğranılacak kayıplar Toplu Konut Fonu oranlarındaki yeni düzenlemeyle telâfi edilmeye çalışılmıştır. Ad-Hoc Komite toplantılarında Toplu Konut Fonu'nun 1993 yılından itibaren beş yıl içinde tedricen kaldırılacağı, Birliğe bindirilmiştir. 1991 yılında toplam ithalatın % 2,47'si oranında tahsil edilen Toplu Konut Fonu, 520 Milyon Dolar olmuştur. | ||
|
02-02-2007, 14:42 | #32 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2) İhracatla İlgili Vergiler Uluslararası ticaretin ve dolayısıyla ihracatın temeli pazar bulma ve pazarları paylaşma sorununda düğümlenir. Pazar Bulabilmenin ön koşulu uygun fiyat verme ve öteki ülke mallarıyla bu konuda rekabet edebilmedir. Bu koşul herşeyden önce malların vergi yükünden arınmış olarak dünya piyasasına çıkmasını gerektirir. İhracat için üretim yapılan bazı malların içinde ithal malı üretim faktörleri vardır. Ülkenin uygulamış olduğu gümrük vergisi dolayısıyla ihraç ürünü içindeki ithal malı, o ürünün fiyatını şişirecektir. Aynı durum, ithal mallarındaki dahili vergi yükünün ağırlaştırılması durumunda da ortay çıkar. Bu durumda ihracatçıların dış pazarlarda fiyat yönünden rekabet edebilmeleri için bu yüklerinden kurtulması gerekmektedir. Gerçekten, bir ihraç ürünü içindeki ithal malının gümrük vergisine konu olması, ihracatçının yurt içinde ürettiği malın değerine oranla daha fazla vergi ödenmesini gerektirerek gerçek korumanın negatif olmasına yol açmaktadır. Mesela, bir mal içinde ithalatın payı % 40 ve gümrük vergisi % 25 ise, ürünün tümü üzerinden nominal vergileme % 10 olacaktır. Bu oran, ürün içindeki payına bağlıdır. Dolayısıyla, eğer bu ürün teşvik edilmek isteniyorsa, en azından % 10 oranındaki negatif korunu, oranına eş değer bir oranda ihracat subvansiye edilmelidir. Bu ise başlıca iki şekilde olur; ihracatta vergi iadesi ve vergi muafiyet ve indirimi.[1] Her ülke bu konuda çeşitli vergi indirim ve muaflıkları uygulamak suretiyle bu amaca ulaşmaya çalışır. Vergi sistemimizde de ihracatı özendirmeye yönelik çeşitli hükümler bulunmaktadır. | ||
02-02-2007, 14:43 | #33 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| a) İhracatta Vergi İadesi Uluslararası ticaretin vergilendirilmesinde temel kural ihraç edilen ürünlerin ihraç eden ülkede vergiden istisna edilmesi, buna karşılık yalnızca varış ülkesinde vergilendirilmesidir. İhracatta vergi iadesi, dar anlamda ülke içinde üretilen ürünlere ihraç gücü kazandırmak, diğer ülkelerin aynı cins ve kalitedeki ürünleriyle dış piyasalarda rekabet imkanı sağlamak; geniş anlamda uzun dönemde ve ihracatı teşvik tedbirlerinin tümü içinde ihracatın yapısını değiştirmek, işlenmiş ürün ihracatının toplam ihracat içindeki oranını yükseltmeyi amaçlamaktadır. Vergi iadesi uygulaması ile, ihracatın toplam hacminin arttırılması ve çeşitli ürünlere selektif vergi iadesi uygulanması ile ihraç ürünlerine çeşitlilik kazandırılmak istenmektedir. Sistemde, ihracatta vergi iadesine konu olan ürünün üretim süreci içinde ödenen ithal maddelerine ilişkin gümrük vergileri ile bunun dışında kalan diğer bütün vergi (özellikle vasıtalı vergiler), resim, harç ve benzer etkiler yaratan mükellefiyetler kısmen veya tamamen ihracatçıya iade edilmektedir. Bu ödeme, ürünün üretim süreci esnasında ödenen vergi , resim ve harçlardan daha fazla olmamaktadır . Vergi iadesi rejiminde ürünün üretim süreci içindeki tüm mali yüklerin bütün ihraç ürünleri için geri verilmesi de söz konusu olmamaktadır.[1] Türkiye'nin uluslararası ticarete gerektiği ölçüde katılabilmesinin ve kalkınma çabalarını sürdürebilmesinin başta gelen koşullarından birisi de, ihracatını ekonominin gereklerine uygun düzeye çıkarabilmesidir. Bu amacın gerçekleşmesi herşeyden önce ihraç ürünlerine dünya pazarlarında rekabet gücü sağlamasına bağlıdır. Bu ise ihraç ürünlerinin uluslararası pazarlarda vergi yükünden arınmış olarak çıkmasını gerektirir. | ||
02-02-2007, 14:43 | #34 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| "Destination İlkesi" olarak bilinen ve GATT, Avrupa Birliği gibi uluslararası kuruluşlarca da benimsenen bu kural, Türkiye'de "ihracatta vergi iadesi rejiminin" temelini oluşturur. Bu ilkeden hareket edilerek 1963 yılında 261 sayılı Kanun çıkarılmıştır. Bu yasaya göre (mad.1), özellikle sanayi ürünlerimize ihraç gücü kazandırmak amacıyla, bunların belgelenecek ihraç fiyatlarında yer alan vergi ve benzeri yüklerin, muafiyet veya vergi iadesi yoluyla giderilmesi konusunda Bakanlar Kuruluna yetki verilmektedir. Bu yetkiye dayanılarak çıkarılan çeşitli kararnamelerle vergi iade rejimi düzenlenmiştir. İhracatçılara "vergi iadesi" adı altında ülkeye kazandırdıkları dövizin TL. karşılığının ihracat türlerine göre değişen belli oranlarına kadar doğrudan ödeme yapılması; ihracatı teşvik aracı olarak kullanılmıştır. İhracat teşvikleri 1980'l i yıllar boyunca seçilen dışa açık ekonomi oluşturma temel stratejisi doğrultusunda devam ettirilmiştir. Fakat, özellikle uygulamada karşılaşılan sorunlar ve kötüye kullanma nedeniyle ihracatta vergi iadesi NİSAN-ARALIK 1988 döneminde kademeli olarak tümüyle kaldırılmıştır.[1] Ancak ihraç edilen malın bünyesindeki her türlü vergi ihracatçıya iade edilmektedir. b) Gelir ve Kurumlar Vergilerinde İhracat Muaflığı İhracatta vergi muafiyet ve istisnası sisteminde ise, vergi iadesinden farklı olarak tahakkuk eden gümrük, gelir, satış ve istihsal, ihracat ve diğer benzeri vergi, resim ve harçlar tahsil edilmeyip tescile tabi tutulmakta veya garanti edilmektedir. Bu vergileri ödemiş olan üretici, eğer o ürünü ihraç ederse, ihraç anında vergi yükümlülüğü ortadan kalkmaktadır.[2] Gelir Vergisi Kanununun 7/1 ve Kurumlar Vergisi Kanununun 12/1 maddelerinde dar mükellefler için muafiyetler getirilmiştir. İhracat kazançlarında muaflık veya istisnaya yer vermek suretiyle döviz kazandırıcı işlemlerin özendirilmesi aslında tartışılan bir konudur. GATT gelişme yolundaki ülkeler için bu konuda bir sınırlama getirmemiştir. Gelişmiş ülkeler için yasaklama olduğu halde, bazı Avrupa ülkeleri bu yola gitmiş, bazı ülkeler ise, ihracat kazançlarına vergi ertelemesi sağlayarak bu sonucu dolaylı olarak elde etmiştir. Yalnızca mal ihracı değil, Kurumlar Vergisi Kanununun 8/8 maddesindeki turizm istisnasında olduğu gibi hizmet ihracı da dahil olmak üzere döviz kazandırıcı işlemlerin özendirilebilmesi bakımından bu yol büyük bir potansiyel önem taşımaktadır. | ||
02-02-2007, 14:43 | #35 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| c) Vergi, Resîm ve Harçlar İstisnası 1970 yılında çıkarılan 7/1117 sayılı Karar ve buna ek olarak 1973 yılında çıkarılan 7/5821 sayılı Kararnamelerde, ihracat işlemleriyle ilgili kağıtlarla ihracat garantili yatırım kredilerinin alınışına ilişkin işlemler damga vergisi ve harçtan istisna edilmiştir. Böylece ihracat işlemlerinin ve ihracata yönelik yatırımların maliyetleri düşürülmüş olmaktadır. Ayrıca 492 sayılı Harçlar Kanununun 85/d maddesine göre, dış seyahatleri Türkiye için ticari bir fayda sağlayacak nitelikte olanlara harç muafiyeti tanınmaktadır. Ancak bu şekildeki uygulama ile ihracatı özendirmenin yetersiz olduğu ve bürokratik işlemler nedeniyle işlemez hale geldiğini söyleyebiliriz. D) DIŞ VE İÇ EKONOMİK GELİŞMELER 1) Dünya Ekonomisi Sanayileşmiş ülkeler başta olmak üzere dünya ekonomisinde 2001 ve 2002 yıllarında gerçekleşen ekonomik durgunluk 2003 yılında sona ermiştir. Özellikle Asya ülkeleri, ABD ve İngiltere'de yüksek oranlı büyüme gerçekleşmiştir. Kıta Avrupa'sında ise iç talebin zayıf seyrine rağmen ihracat kaynaklı büyüme sinyalleri görülmektedir. ABD ve Japonya'da uygulanan genişleyici para ve maliye politikaları da küresel büyümeye olumlu katkı yapmıştır. Dünya ekonomisinin 2002 yılında yüzde 3'lük büyümesinin ardından 2003 yılında yüzde 3.2 oranında büyüdüğü tahmin edilmektedir. Genel olarak görülen canlanmaca rağmen büyüme beklentisinin 2002 yılındakine yakın olması, temelde yılın ilk yarısında meydana gelen Irak savaşı ve akut solunum yetmezliği sendromu (SARS) salgını gibi gelişmelerin ekonomik büyümeye olumsuz etkilerinden kaynaklanmıştır. Irak savaşının getirdiği belirsizlik ortamı nedeniyle yılın ilk çeyreğinde küresel durgunluk devam etmiştir. İkinci çeyrekte ise savaşın sona ermesi ile belirsizlikler azalmış, başta petrol fiyatları olmak üzere ekonomik istikrar sağlanmış ve buna bağlı olarak güven ortamı yeniden oluşmuştur. ABD'de tüketimin tetiklediği büyüme, yılın ikinci yarısında yerini satırım kaynaklı büyümeye bırakırken. Japonya ekonomisi imalat sanayi yatırımlarının yanı sıra komşu ülkelerden artan ithalat talebinin etkisiyle beklenenden iyi bir performans göstermiştir. Gelişmekte olan ülkeler ise 2003 yılında bölgeler itibarıyla farklı eğilimler göstermekle birlikte, Irak'taki savaşın sona ermesi ve çoğunlukla Asya ülkelerinde görülen SARS salgınının olumsuz etkilerinin ortadan kalkmaya başlamasıyla yılın ikinci yarısında genel olarak ekonomik istikrar sağlanmış ve büyüme gerçekleşmiştir. | ||
02-02-2007, 14:43 | #36 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2003 yılında ekonomik canlanmaya paralel olarak tüketici fiyatları enflasyonunda düşük oranda artış görülmüştür. Enflasyon oranının sanayileşmiş ülkelerde ortalama yüzde 1,8, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 5.9 olarak gerçekleştiği tahmin edilmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde enflasyonist baskının görülmemesi, söz konusu ülkelerin genişleyici para ve maliye politikaları daha rahat uygulamalarına imkan vermiştir. Özellikle ABD ve Japonya'nın 2003 yılı genelinde genişleyici para politikaları izlediği göze çarpmaktadır. Ayrıca, 2003 yılında ABD ve başta Japonya olmak üzere gelişmiş Asya ekonomilerinde büyük çaplı bütçe açıklan gerçekleşmiştir. Söz konusu genişleyici makro ekonomik politikaların küresel büyüme üzerinde etkili olduğu düşünülmektedir.[1] DÜNYA EKONOMİK GÖSTERGELERİ (Yıllık Yüzde Değişim) 2001 2002 2001(1) Dünya 2.4 3,0 3.2 1.0 1,8 1,8 0,3 2.4 2.6 1,5 0,9 0.5 0.4 0.2 2.0 4.1 4,6 5,0 5,1 4,2 4,9 0.1 3,2 2.9 Gelişmiş Ülkeler -0.1 2,2 2.8 1,6 6,0 5,1 Gelişmiş Ülkeler -0,8 2.2 1,6 2,7 6.5 4.3 Gelişmiş Ülkeler 1 2 1,5 1,8 5,8 5.3 5,9 16.2 11.1 9.7 ABD doları 3.7 1,9 1,3 4.2 3,3 2 "> 0.2 0.1 0.1 (l) IMF Tahmini. (2) Londra Bankalararası Borçlanma Oranları. 2) Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler 2001 yılındaki ekonomik daralmanın ardından Türkiye ekonomisi. 2002 yılında yeniden büyüme sürecine girmiştir. 2002 yılının ikinci yarısında yaşanan siyasi belirsizlikler ve Kasım ayında gerçekleşen erken seçime rağmen, büyüme hızı beklentilerin oldukça üstüne çıkarak yüzde 7.8'e ulaşmış, tüketici fi\atları artış hızı ise yıl sonu hedefinin altında gerçekleşerek yüzde 29,7'ye gerilemiştir. Yaşanan siyasi belirsizliğin ekonomik programın kararlılıkla uygulanmasında ekonomik bir kesintiye yol açmaması ve fiyat istikran odaklı para politikası uygulamasına devam edilmesi, enflasyonda önemli ölçüde bir gerilemeyi ve diğer olumlu makroekonomik gelişmeleri beraberinde getirmiştir. | ||
02-02-2007, 14:44 | #37 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| 2003 yılı ekonomik programının temel amaçlan enflasyonla mücadele, borç yükünün azaltılması ve sürdürülebilir hızlı büyüme olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede büyüme hızı yüzde 5 olarak öngörülmüş, yıl sonu enflasyon hedefi ise yüzde 20 olarak saptanmıştır. Yeni kurulan Hükümetin göreve başlamasının ardından iç siyasi belirsizliğin bir ölçüde azalmasına karşın, 2003 yılının Mart ayında Irak operasyonuna ilişkin belirsizlikler ve Hükümetin ekonomi politikalarına ilişkin tereddütler finansal piyasalarda dalgalanmaya yol açmıştır. Bu dönemde, olumsuz dış gelişmelere bağlı olarak yükselen uluslararası ham petrol fiyatları ve Türk lirasının değer kaybetmesi maliyetleri artırmıştır. Bu gelişmelerin sonucunda, 2003 yılının Şubat-Nisan döneminde tarım ve gıda fiyatlarındaki mevsimsel etkileri de aşan hızlanma, aylık enflasyon oranlarında beklentilerin üzerinde artışa neden olmuştur. Nisan ayında Irak operasyonunun sona ermesi, bütçe performansındaki olumlu gelişmeler, Uluslararası Para Fonu ile yürütülen dördüncü gözden geçirmenin tamamlanması ve yaşanan dışsal şokun uzun dönemde enflasyondaki düşüş eğilimini etkilemeyeceği öngörüsü, piyasalardaki belirsizlikleri önemli ölçüde azaltmıştır. Temel politika aracı olan kısa vadeli faiz oranlarını, enflasyonu etkileyen değişkenlerin gelecek dönemlerdeki olası hareketlerini çeşitli senaryolar çerçevesinde analiz ederek belirleyen Merkez Bankası, faiz oranlarını Nisan ayından itibaren altı kez indirmiştir. Ekonomik programın uzun vadeli bir bakış açısıyla ve kararlılıkla uygulanmaya devanı edileceği, mali disiplin ve yapısal reformlardan sapma olmayacağı gözlemiyle hareket ederek. Ocak ayında yüzde 44 seviyesinde bulunan gecelik borçlanma faiz oranı. Nisan-Ekim döneminde aşamalı olarak azaltılarak yüzde 26 seviyesine çekilmiştir. Büyük ölçüde Irak Savaşı kaynaklı belirsizliklerin ortadan kalkarak güven ortamının yeniden oluşmasının olumlu etkileri. Nisan ayından itibaren iç borçlanma faiz oranları, döviz kurları ve enflasyon bekleyişleri üzerinde belirgin bir şekilde gözlenmiştir. Mart ayında yüzde 59,9'a ulaşan Hazine iç borçlanma faiz oranlan yıl sonunda yüzde 27,9'a gerilemiş, Türk lirası döviz kuru sepeti (l ABD doları + 0,77 Euro) karşısında yıl sonu itibariyla y tizde 7 değer kazanmıştır. Yılın ilk beş aylık döneminde yıl sonu hedefiyle uyumlu patikanın üzerinde yükselen tüketici fiyatları enflasyonu ise Haziran ayından itibaren hedefe hızla yaklaşmaya başlamış ve 2002 yılının ardından 2003 yılında da hedefin altında gerçekleşmiştir. Tüketici fiyatları enflasyonu yüzde 20 olan hedefin 1,6 puan altında kalarak, 2003 yılı sonunda yüzde 18.4'e gerilemiştir. 2002 yılında yüzde 30,8 olan toptan eşya fiyatları enflasyonu ise 2003 yılı sonunda yüzde 13,9'a gerilemiştir. | ||
02-02-2007, 14:44 | #38 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Enflasyondaki düşüşte birçok faktör rol oynamıştır. Bu faktörler. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değer kazanması, reel ücretlerdeki gerileme ve verimlilik artışları sonucunda maliyet koşullarında meydana gelen iyileşme, gıda ve tarım fiyatlarında görülen yavaşlama, kamu kesiminde enflasyon hedefiyle büyük ölçüde uyumlu fiyatlama politikası izlenmesi ve iç talep baskısının olmayışı olarak sıralanabilir. Öncelikle enflasyon hedefine yönelik olarak uygulanan tutarlı para politikaları \e mali disiplin, güven ortamının oluşmasına katkıda bulunarak borçlanmanın sürdürülebilirliğine ilişkin kaygıları azaltmış ve enflasyon beklentilerini düşürmüştür. Bu gelişmeler faizlerin düşmesine, Türk lirasının güçlenmesine katkıda bulunmuş, dolayısıyla enflasyonla mücadeleye maliyetler yönünden destek sağlamıştır. Mali ve parasal disiplin, aynı zamanda iç talebin kontrolsüz bir şekilde canlanmasına izin vermeyerek, enflasyon üzerinde talep yönlü bir baskı oluşmasını önlemiştir. Gerek 2003 yılında oluşan olumlu koşulların gerçekleşmesine zemin hazırlayan, gerekse enflasyondaki düşüşe destek veren bütün bu gelişmeler, para ve maliye politikalarının ekonomik programın temel amaçlarıyla uyumlu bir şekilde yürütülmesi ve belirsizliklerin azalmasının bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır. 2002 yılında IMF tanımlı toplam kamu kesimi faiz dışı fazlasının GSMH'ye oranı yüzde 4,3 olarak gerçekleşmiştir. 2003 yılında izlenen sıkı maliye politikaları çerçevesinde bu oranın yüzde 6,5 olması hedeflenmiştir. Ayrıca, 2003 yılı sonunda IMF ile yürütülmekte olan program çerçevesinde belirlenen parasal performans kriteri ve gösterge niteliğindeki tüm hedeflere ulaşılmıştır. Dış ve iç siyasi belirsizliklerin azalması ve uygulanan sıkı para ve maliye politikaları sonucunda finansal piyasalarda istikrarın sağlanması. 2003 yılı programında öngörülen ekonomik büyüme hızına ulaşılmasına elverişli bir zemin hazırlamıştır. İlk dokuz aylık döneme ilişkin verilere göre. reel GSMH yüzde 5,2, reel GSYİH ise yüzde 5,4 oranında artmıştır. Finansal piyasalardaki olumlu gelişmeler tüketici ve yatırımcı güvenine yansıyarak özel tüketim ve vatının harcamalarının artmasını sağlamıştır | ||
02-02-2007, 14:44 | #39 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Stok birikimi 2003 yılının ilk dokuz aylık döneminde büyümeye pozitif katkı sağlarken, net ihracat bileşeninin ve uygulanan sıkı maliye politikaları sonucunda kamu harcamalarının büyümeye katkısı negatif olmuştur, iki yıl ardarda yaşanan yüksek hızlı büyümeye karşın işgücü piyasalarında yaşanan olumsuz gelişmeler, 2003 yılında devam etmiştir. 2003 yılının üçüncü Uç aylık döneminde işsizlik oranı geçen yılın aynı dönemine göre 0,2 puan azalarak yüzde 9,4'e gerilemiştir. Ancak, bu durum daha çok işgücüne katılma oranındaki gerilemeden kaynaklanmış, istihdam edilen kişi sayısı gecen yılki düzeyinin altında gerçekleşmiştir. 2003 yılında reel ücretler de gerilemeye devam etmiştir. Bu durum 2003 yılında tüketim harcamalarındaki artışı sınırlamıştır. İç talep yetersizliği nedeniyle özel firmaların üretimlerini dış pazarlara yöneltmeleri mal ihracatının artmasına neden olmuştur. Ayrıca, imalat sanayiinde verimliliğin artması ve birim ücretlerin düşük bir seviyede olması ihracat artışının Bağlanabilmesinde etkili olmuştur. Diğer taraftan, sanayi üretiminde gözlenen yüksek oranlı büyüme nedeniyle, başta ara malı ve yatırım malı olmak üzere, ithalat ihracattan daha yüksek oranda artmış ve 2003 yılında dış ticaret açığı büyümüştür. Ancak, 2002 yılına göre iyileşen hizmet gelirleri cari işlemler açığını kısıtlayıcı bir faktör olmuş ve 2003 yılı Ocak-Kasım döneminde 4,2 milyar ABD doları cari işlemler açığı oluşmuştur.[1] Türkiye ekonomisi, 2001 yılında yaşanan daralmanın ardından, hızlı bir büyüme sürecine girmiş, bu çerçevede, Türkiye ekonomisi 2002 yılından sonra 2003 yılında da büyümeye devanı etmiştir. Irak Savaşı'nın 2003 yılının Nisan ayında sona ermesiyle birlikte mali piyasalarda görülen istikrar ve ekonomik programın - kararlılıkla uygulanmasıyla sağlanan güven ortamı ekonomideki büyümenin sürmesinde etkili olmuştur. | ||
02-02-2007, 14:45 | #40 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| E) YATIRIM TEŞVİKLERİ Yatırım Teşvik Belgelerinin Mahiyetlerine Göre Dağılımı (Trilyon TL) 1998 1999 2000 1.788.6 2.119.9 3.222.0 447.4 350.6 1.865.9 587.6 738.5 787.0 311.3 361.2 732.6 745.8 651.3 661.0 323.2 218.8 312.6 119.0 113.9 208.5 185.6 675.6 971.8 4.508.5 5.228.8 8.761.4 Yatırım teşvikleri ekonomik kalkınma ve yatırımları yönlendirme bakımından önemli bir araçtır. Uygulanan ekonomi politikasının temel yaklaşımları için iyi bir gösterge olabileceği gibi yatırım eğilimindeki yönelişlerin tespiti için bilgi kaynağı olarak da değerlendirilebilir. Yatırım teşviklerinde, yatırım tutarı itibarıyla, ağırlık imalat sanayi ile hizmetler sektörlerindedir. Nitekim imalat sanayiinin payı 1998, 1999 ve 2000 yıllarında, sırasıyla, %49.2, %42.4 ve %38.7 olmuştur. Hizmetler sektörü de aynı yıllarda, sırasıyla, %41.4, %50.1 ve %33.8 pay almıştır. Enerji sektörü ise 2000 yılında adeta "patlama" yaşamıştır. %4-5 arasında değişen payı 2000 yılında %24.1 oranına ulaşmıştır; bu da Türkiye'nin "enerji koridoru" olması beklentisi ve giderek genişleyen enerji talebi karşısında arzın artırılmasına dönük çalışmaların başladığına işaret etmektedir. Yatırım teşvik belgeleri mahiyetlerine göre incelendiğinde ise komple yeni yatırımların büyük ağırlığa sahip oldukları görülmektedir. 1998-2000 döneminde komple yeni yatırımların nispi payı %70-74 arasındadır. Aynı dönemde tevsi ve modernizasyon yatırımlarının nispi paylan, sırasıyla, %14.16 ve %2.5-3.5 arasında seyretmiştir. Tevsi ve modernizasyonun oransal ağırlıklarının artması eskiyen sanayi kapasitesinin yenilenmesi olarak anlaşılmalıdır; bu olgu da Türkiye'nin artık ciddi bir sanayi tabanına sahip olduğunun bir göstergesi olarak yorumlanmalıdır. Yatırım teşvik belgeleri bölgeler itibarıyla incelendiğinde de Marmara Bölgesi'nin büyük farkla birinci sırada yer aldığı gözlenmektedir; ancak 1998-2000 döneminde bu bölgenin payı %40'tan %37'ye gerilemiştir. Aynı dönemde Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde ciddi artışlar gözlenmektedir. 2001 yılının ilk beş aylık döneminde 3.524.8 trilyon TL tutarında yatırım teşvik belgesi verilmiş olup, kaydedilen gelişmeler de aşağıdadır: · Yatırım teşvik belgesine bağlanmış yatırım tutarında, 2000 yılı aynı döneme nispeten %15 artış olmuştur; · Yatırım teşvik beis esine bağlanmış yatırım tutarının %58.6'sı komple yeni yatırım, %24,6 sı tevsi ve %4'ü modernizasyon mahiyetindedir; · Yatırım teşvik belgesine bağlanmış yatırımların belgesi dağılımında, Marmara Bölgesi 'M2,5 ile başta gelmektedir, Ege Bölgesi %15,2 ile ikincidir, iç Anadolu ve Akdeniz'in payları ise sırasıyla 9613,5 ve %9,9 olmuştur; · Yatırım teşvik belgesine bağlanmış yatırımların sektörel dağılımında imalat sanayii, %49,8 ile önde gelmektedir; hizmetler %36.9 ve enerji de % 10.7 pay almıştır. | ||
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
LinkBacks (?)
LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/dis-ticaret/21217-dis-ticarette-vergiler/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 21-03-2008 00:16 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |