Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 10:31   #61
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ancak, dış sömürü yapan ülkeler için, bilinçlenen işçiye daha çok pay
vermek önemli bir sorun olmaktan çıkar. Örneğin, İngiltere, Hindistan'daki
sömürüsünden elde ettiği gelirin bir bölümünü, ülke içindeki kapitalist
sınıfı büyük ölçüde zarara uğratmadan işçi sınıfına aktarabilirdi.
Nitekim, genel gelişmeler de böyle olmuştur. Sömürgesi olan ülkelerde, hele
bu ülkeler bir de gelişmiş kapitalist ülke niteliğindeyseler, işçilerin
isteklerini karşılamak çok daha kolay olmuş, bu da bir sosyalist devrimin
önünü, onu anlamsız bırakarak, kapamıştır.
Aynı olguya, (endüstri devrimi olgusuna) dikkatle bakarsak, bu döneme
öncülük eden ülkelerde, sömürünün çok hızlı ve çok yüksek oranlarda olduğunu
görürüz. Böylece, işçi bilinçlenmeye pek de zaman bulamadan, ulusal gelir,
artık proleteryayı bile memnun edecek bir bölüşüme uygun düzeye gelebilmiştir.
Yine aynı tür ülkelerde, toplumsal akışkanlık (meslek, gelir ve statü
bakımından toplumun alt katlarından, üst katlarına doğru hareket) oldukça
yaygın gözükmekte ve gösterilmektedir. Bu bir de, --bir adam-bir oy-- ilkesine
göre işleyen demokratik mekanizma ile birleştirildiğinde, insanlar, gerek
siyasal bakımdan yönetimi denetledikleri, gerekse toplumsal bakımdan her
türlü olanağın erişilebilir olduğu konusunda oldukça belirgin yargılara sahip
olurlar. Bu durumun, her türlü devrimci tutumu anlamsız kılacağı açıktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #62
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Dış Dünyanın Etkileri
Sınıfsal devrim kuramının yaygınlığı konusundaki tartışmalarda dikkate
alınması gereken bir başka nokta, hiç kuşkusuz dış dünyanın etkileri ve
özellikle savaş durumu gibi özel hallerdir. Günümüzde gittikçe belirgin
sınırlarla bölünen dünyada, büyük devletlerin onayı olmadan, herhangi bir
önemli değişme çok güç gözükmektedir. Ayrıca, savaş gibi her değişmeyi
bağrında taşıyan bir durum, her an söz konusu değildir. Bu nedenle de büyük
ölçüde belirsizlik, kuralsızlık ve kargaşa anlamına gelen savaş dahil, bir
devrimi doğuran dış koşullar, günümüzde, ondokuzuncu yüzyıl ve yirminci
yüzyılın birinci yarısı kadar egemen değildir (Ulusal kurtuluş savaşları
konusunu ayrı bir başlık altında ele aldığımı hemen belirtmeliyim).
Zaman ve Mekan Sorunu
Aslında sınıfsal devrim modeline yöneltilebilecek olan en temel eleştiri
bütün devrim modelleri için geçerli olan bir eleştiridir: Belli bir zamanda
(ondokuzuncu yüzyılda) ve belli bir mekanda (Batı Avrupa'da) geliştirilmiş
olmasına karşın, her zaman ve her yerde geçerli olduğu savı ile ortaya çıkmış,
bundan dolayı da başka yer ve zamanlarda ya genel kurama uygun olmayan
uygulamalar görülmüş, ya da hiç uygulama aşamasına gelememiştir. Fakat burada
hemen eklenmesi gereken nokta, genel kurama uygunluğu ne denli tartışma
konusu olursa olsun, dünya ülkelerinin bir bölümünün bu kurama göre
yaptıkları devrimler ile yönetildikleridir. Bu açıdan, sınıfsal devrim modeli,
uygulamada en çok yansıması olan modeldir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #63
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

E) Sınıfsal Devrim Modeli ve Türk Devrimi
Sınıfsal devrim modelinin ilk uygulaması ile Türk Devrimi hemen hemen aynı
yıllara, Birinci Dünya Savaşı yıllarına rastlar. Bu açıdan her iki devrim
arasında çok yoğun bir etkileşim vardır.
Ayrıca, Mustafa Kemal Paşa'nın unutulmaz Çanakkale savunması, İngiliz ve
Fransızların Rusya'ya ulaşmasını önlemiş, böylece, güçsüzleşen Çarlık
rejimine karşı, devrim çok daha da kolaylaşmıştı.
Bütün bunlara ek olarak, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının emperyalist
ülkeler ve bu ülkelerin ajanı olarak Anadolu'ya girmiş olan Yunanlılara karşı
yürüttüğü savaşta tek ve sürekli yardım da yine Sovyetler Birliği'nden
gelmişti.
Sınıfsal devrim modeli ile Türk Devrimi arasındaki ilişkilerin yoğunluğu,
Türkiye ile Rusya'nın sınırdaş olmalarından da kaynaklanıyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #64
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aslında, sınıfsal devrim modeli ile Osmanlı İmparatorluğu'nun teması
Cumhuriyet'ten önce başlamıştı. Örneğin, 1910 yıllarında Sosyalist Hilmi ve
Baha Tevfik, Osmanlı Sosyalist Fırkası'nı kurmuşlar ve dergi yayınına
başlamışlardır (Çapanoğlu, 1964:48-57) . Bir yandan Marxçı düşünceler,
İmparatorluk sırasında içeri girerken, öte yandan, örneğin Parvus Efendi gibi
Marxçı kuramın önde gelen kişilerinden biri uzun bir süre, Osmanlı
İmparatorluğu'nun durumunu, sınıfsal devrim açısından çözümlüyordu
(Parvus, 1977) .
Mustafa Kemal eyleminin başarıya doğru yol aldığı sıralarda, sınıfsal
devrimin de Rusya'da oturma ve yerleşme döneminde olması, iki olay arasındaki
etkileşimi daha yoğun yapmıştı. Anadolu'da bir yandan sosyalist düşünceler ve
akımlar çeşitli kişi ve gruplar tarafından savunulurken, öte yandan Sovyetler
Birliği'nde de Türk Devrimi'ni etkileyecek oluşumlar ortaya çıkıyordu. Eski
İttihatçı liderlerden Enver Paşa'nın Sovyetler Birliği'nde bulunması bu
etkileşimi son derece ilginç bir duruma sokuyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #65
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türk ve Sovyet Devrimlerinin İlişkileri
Türk Devrimi ile sınıfsal devrim kuramı arasındaki ilişkilere bakarken,
hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gereken nokta, Mustafa Kemal Atatürk
zamanında da, bugün de olayın temelini Türk-Sovyet ilişkilerinin
oluşturduğudur. Bir başka deyişle, Bağımsızlık Savaşı sırasında da, bugün de
Türkiye açısından konu, yalnızca kuramsal bir olay değil, somutta, Sovyetler
Birliği ile Türkiye arasındaki ilişkiler konusudur. Bu gerçeğin bilincinde
olan Mustafa Kemal Paşa'nın da konuya esas olarak ulusal bağımsızlık
açısından yaklaştığını artık elimizde olan TBMM'nin gizli oturum
tutanaklarından açıkça anlıyoruz. Aşağıdaki konuşma, Meclis'in hemen
açılışından sonra, 24 Nisan 1920 günü yapılmıştır. O aşamada, konunun
kuramsal değil, somut ulusal bağımsızlık ile ilgili yönü önemlidir. Bütün
büyük devrimciler gibi Mustafa Kemal Paşa da, değerlendirmesini işin pratik
yanı ve kendi amacıyla ilgisi yönünden yapmaktadır: --Malumu aliniz
bolşeviklerin kendilerine mahsus birtakım esasları, noktai nazarları vardır.
Ben şahsen bütün vuzuhile ve teferruatile bunlara vakıf değilim (bilmiyorum)
ve yakın zamanlara kadar bolşevikler nereye temas ederse, nereye gelirse
daima kendi noktai nazarlarını (görüşlerini) kabul ettirmek azmindeydiler.
Her ne olursa olsun bu noktai nazarlar; bizim milletimizin de kendine mahsus
birtakım noktai nazarları vardır. Bu noktai nazarların siyasi esasatı
(esasları) ihtimal ki maruzatımda zikrettiğim ve cümlemizce malum olan
noktaları göstermedim. Milletimizin adatı, muktaziyatı diniyesi (adetleri ve
dinsel gerekleri) ve memleketimizin icabatı vardır ki, biz her ne yaparsak
kendimizi, kendi adetimizi, muktaziyatı diniyemizi nazarı dikkatte tutmak,
ona göre kendimize mahsus esaslar vazetmek (koymak) mecburiyetindeyiz. İşte
bu itibarla alelıtlak (mutlaka) bizimle bolşevikler arasındaki münasebet
şayanı tetkik ve teemmül (düşünme) olur. Bir zamanlar oldu ki, bolşevikler
noktai nazarlarını daha umumileştirdiler. Hiçbir kimsenin, hiçbir milletin
adet ve ahlaki hususiyetlerine ve milliyet esaslarına muarız değiliz. Yalnız
istibdata karşı, emperyalistlere karşı düşmanız. Biz, Avrupalıların
bolşevizmden korktuklarını ve bizim bolşeviklerle tevhidi efkar (düşünce
birliği) ve harekat edeceğimizden daima kuşkulanmakta olduklarını nazarı
dikkate alıyor ve daima düşünüyorduk ki, böyle bir şeye mecbur olmaksızın
amali milliyemiz (ulusal amaçlarımız) dahilinde muayyen bir hudutta bizim
şeraiti hayatiyemiz (yaşam koşullarımız), şeraiti istiklalimiz (bağımsızlık
koşullarımız) temin olunursa... Böyle azim (büyük) bir maksat için, böyle uzak
bir daiye (dava) için herhangi bir devleti ecnebiye ile münasebatı
ihtilafata; anide girmek belki bizi nedamete mecbur edebilir ve zaten
hepimizde de, kendimizde de böyle bir salahiyet mevcut değil. Filhakika bu
hududu millimiz dahilinde arzettiğim şeraitle muhafazai mevcudiyet
edebildiğimiz takdirde başka bir şey istemek bendenizce doğru değildir. Yalnız
her ihtimale karşı, muhafazai hayat ve mevcudiyet için hariçten kuvvet, bir
menbaı kuvvet (dışardan bir kuvvet kaynağı) aramak lazım gelirse yine daima
kendi noktai nazarlarımız baki kalmak şartile her menbadan istifade etmeyi de
caiz gördük. İşte sırf bu nokta daima bolşeviklerin ahvalini, harekatını ve
kendilerinden icabında ne dereceye kadar muavenet (yardım) görebileceğimizi
anlamaya teşebbüs ettim. Bu teşebbüsat neticesinde şüphe yok bazı temaslar
hasıl olmuştur. Fakat bu temaslarımız şimdiye kadar, yani bolşevikler
bizimle demin izah ettiğim... manen ve maddeten beraber olan Dağıstan'a kadar
temas ettiği halde hiçbir kat'i mevat üzerine müstenit bir şey yapılmamıştır.
Fakat böyle bir şey yapmak imkanı mevcuttur.-- (TBMM,I, 4-5 ) .
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #66
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Mustafa Kemal Paşa'nın Tutumu
Meclisin açıldığı günlerde yapılan bu konuşmaya dikkatle bakıldığında,
birtakım çok önemli noktaların göze çarpmaması olanaksızdır. Birinci olarak,
Mustafa Kemal Paşa, Sovyetler Birliği'nden, sürekli bir biçimde --bolşevikler--
olarak söz etmektedir. Bu da kendisinin muhatap olarak, Rusya ya da komünizm
gibi, somut ülke ya da soyut ideolojiyi değil, iktidar partisini aldığını
gösterir.
İkinci olarak dikkat edilmesi gereken nokta, kendisinin, bolşeviklerin
görüş açıları konusunda yeterince ve ayrıntılı bilgi sahibi olmadığını
söylemesidir. Oysa, biraz aşağıda, örneğin --emperyalizm-- ve --milliyetler
sorunu-- gibi konuları iyi bildiğini görüyoruz. Öyle sanırım ki, ortaya
koyduğu --bilgisizlik--, --bilgisizlik--ten çok bir --güvensizlik-- belirtisidir.
Bir başka deyişle, Mustafa Kemal Paşa, Lenin ve arkadaşlarının ne
söylediklerini iyi bilmekte, fakat ne yapacaklarını tam kestirememektedir.
Büyük komşu ile yakın işbirliğinin ulusal bağımsızlık ilkesine gölge
düşüreceği korkusunu içinde taşıdığı anlaşılmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #67
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üçüncü nokta şudur: Dikkat edilirse, tüm konuşmanın ana teması, ulusal
bağımsızlık düşüncesidir. Bu konuda o denli duyarlıdır ki, pek sempati
beslemediğini bildiğimiz dinsel ilkeleri bile, ulusal bağımsızlığımıza temel
olarak kendimize özgü bir ulusal yapımız bulunduğunu vurgulamak için
kullanmaktadır (Bu konuda, Atatürk döneminde A.B.D.'nin Türkiye
büyükelçiliğini yapmış olan Sherrill'in şu yargısı oldukça ilginçtir:--Türkler,
Rusya'daki Sovyet Hükümet tarzının memleketlerine girmesine kat'iyen müsaade
etmemişlerdi. Aynı şekilde, İtalya'nın faşist sistemine de kesinlikle karşı
çıkmışlardı.-- (Sherrill, tarihsiz:119).
Dördüncü bir nokta, ulusal bağımsızlık ilkesi için gerekirse herkesle
işbirliğinin yapılabileceğini vurgulamakta oluşudur.
Beşinci bir nokta ise, o güne dek, Sovyetler Birliği ile bazı temasların
yapılmış olduğunu belirtmesidir. Fakat bu konuşmanın tarihine kadar, henüz
somut bir işbirliği söz konusu değildir.
Bu aşamada, Mustafa Kemal Paşa'nın --sınıfsal devrim-- kuramı ile tüm
ilişkisi, somut bir sıcak savaşa yol açan emperyalist işgaline karşı,
Sovyetler Birliği'nde iktidarı ele geçirmiş olan bolşeviklerin Anadolu
eylemine karşı alacakları tutum ile sınırlıdır. Nitekim, konu tümüyle savaş
açısından ele alınmaktadır. Yine gizli oturum tutanaklarından öğreniyoruz ki,
Mustafa Kemal'in Kafkasya'da --adamları-- vardır:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:32   #68
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Efendim bizim bidayetten beri (başlangıçtan beri) Kafkasya dahilinde
birtakım adamlarımız vardır ve oraya gitmiş olan zevata verilen salahiyetlere
göre Azerbeycanlıların bizim noktai nazarımız dahilinde bizimle tevhidi mesai
(işbirliği) etmelerinin temini kendilerine havale edilmişti. Son aldığımız
bir malumat vardı ki (belki 15 günlük bir malumattır) bu malumatta
Azerbeycan-Türkiye ittifakı tasdik edilmiştir ibaresi vardır. Fakat bittabi
nasıl şerait mevzubahs olmuştur, ona dair tafsilat olmadığı için arzetmiyorum.
Azerbeycan Hükümeti'nin teşriki mesaisini temin etmek lehimizedir.-- (TBMM, I,
33).
Görüldüğü gibi, konu bir savaş sırasındaki dış ilişkiler çerçevesinde ele
alınmaktadır. Yine aynı gizli oturumda bakın bir milletvekili, Çorum delegesi
Haşim Bey ne diyor: --Paşa Hazretleri, Ermenilerin Bolşeviklerle ittifakı
bizim aleyhimize olur. Biz, onlardan evvel itilaf etsek (anlaşsak) acaba
mümkün değil mi? Bolşeviklerle ittifak etsek olmaz mı? (TBMM, I, 33) .
Oysa, bir süre sonra Anadolu'da sosyalist eylemler ve akımlar güçlenmeye
başlayacaktı. Özellikle Mustafa Suphi olayı ile doruk noktasına ulaşacak olan
olaylar resmi bir Komünist Partisi'nin kuruluşuna bile yol açacaktı. Bütün bu
olaylar dizisi içinde iç dinamik kadar dış dinamik de etkendi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:33   #69
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

adolu'da Sol Akımların Gücü
Gerek Osmanlı'nın son döneminde, gerek Kurtuluş Savaşı sırasında, gerekse,
Cumhuriyet'in ilk yıllarında, sınıfsal devrim kuramının temsilcileri olan sol
akımlar için en önemli etken hiç kuşkusuz (özellikle Kurtuluş Savaşı
sırasında) dış dünyaydı. İç dinamik bakımından ise durumu Mete Tunçay şöyle
çözümlüyor: --Aslında, 1908-1925 yıllarındaki siyasetin genel akışı içinde,
bunlar (sol akımlar) pek az önem taşıyan hareketlerdir. Hemen hiçbir zaman,
bir halk hareketi olmak boyutlarına yaklaşılmamış, bazı küçük aydın
çevrelerinde kalınmıştır. Burada yapılan yorum yanlış değilse, Türk toplumunda
İkinci Meşrutiyet'in ve Cumhuriyet'in ilanıyla denenen, altyapının elverdiği
olanakların ilerisine devrimci sıçrayışlar, Batı'nın -temelinde kapitalist
endüstriyalizmi bulunan- yaşam biçimine özenişten kaynak almışlardır. Etkili
bir biçimde herhangi bir toplumsal tabana basamayan bütün ilk sol akımlar ise,
esas itibarıyla bu yönelimi desteklemekten öteye gidememişlerdir. Bu
destekleyiş, daima iktidarları hazır olduklarından daha ileriye itmek
suretiyle ortaya çıktığı için, hükümetlerin solculara karşı susturucu
tavırlar takınmalarında ve solcuların da hükümetlere karşı genel bir özgürlük
savaşına katılmalarında şaşılacak bir şey yoktur.-- (Tunçay, 1978-a:29-30).
Aslında, Kurtuluş Savaşı'mız sırasında gerek dış dinamik, gerekse iç
dinamik açısından tarihsel ve toplumsal gerçeğin ne olduğu sorusunun sürekli
tartışma konusu yapılmasının nedeni, bugünkü siyaset sahnesinde çatışan
görüşlerin, tarihi yeniden yorumlama çabalarından doğmaktadır.
Bugünkü yeniden yorumlama çabaları ne olursa olsun, Kurtuluş Savaşı'mız
sırasındaki birtakım tarihsel ve toplumsal gerçekler yadsınamaz. Bunları
şöyle özetlemek olanaklıdır:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:33   #70
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Birinci olarak, Mustafa Kemal Paşa, sınıfsal bir devrim modelinden hareket
etmemektedir. Bunu pek çok kanıtın yanında, Kurtuluş Savaşı sırasında
Ankara'daki Sovyet temsilcisi olan Aralov'a söylediği şu sözlerde de
görüyoruz: --Sizin Rusya'da, mücadeleci, emektar bir işçi sınıfı var, ona
dayanmak mümkündür ve dayanmalıdır. Bizde işçi sınıfı yoktur, köylüye göre
ağırlığı çok azdır. Sizde endüstri gelişmiştir. Bizde ise yok gibidir.
Fabrikalarımız, parmakla sayılacak kadar azdır.-- (Bu yıllarda, ülkede, daha
önce de olduğu gibi, aslında işçi eylemleri vardı. --Etingü, 1976; Sencer,
1969; Sülker, 1973; Çıladır, 1977). Fakat bu eylemlere karşın, gelişmiş bir
işçi sınıfından söz etme olanağı yoktur.) (Aralov, 1967:92).
Sovyetlerin Görüşü
İkinci olarak belirtilmesi gereken nokta, Sovyetler Birliği'nin Türk
Kurtuluş Savaşı'nı, anti-emperyalist bir eylem sayması ve bu nedenle de
Mustafa Kemal ve arkadaşlarına yardımcı olmasıdır. Yine Aralov, bu konuda
Lenin'in kendisine, Türkiye'ye yola çıkmadan önce şunları söylediğini
yazıyor: --Mustafa Kemal Paşa, tabii ki sosyalist değildir. Ama görülüyor ki,
iyi bir teşkilatçı... Kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare
ediyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist inkılabımızın
önemini anlamış olup, Sovyet Rusya'ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara
karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına,
padişahı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona
inandığını söylüyorlar. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor. İşte,
sizin işiniz budur. Türk hükümetine, Türk halkına saygı gösteriniz. Büyüklük
taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız... İngiltere onların üzerine
Yunanistan'ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de bir sürü
memleket saldırttı... Sizi ciddi işler bekliyor. Yoldaş Frunze bugünlerde
Ukrayna Cumhuriyeti adına Ankara'ya gidecektir. Herhalde onunla Türkiye'de
karşılaşacaksınızdır. Kendimiz fakir olduğumuz halde Türkiye'ye maddi
yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık,
dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk halkı yalnız
olmadığını hissetmiş olacaktır.-- (Aralov, 1967:38). Yine Lenin, --Her iki
halk da son yıllarda emperyalist devletlerden çok çektiler-- diyerek Atatürk'ün
eylemi ile kendi eylemi arasında koşutluk kuruyordu (Şemsutdinov ve Bagirov,
1979:44) .
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 05:03 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580