![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #21 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bu sırada Yusuf’un bazı güçlüklerle karşı karşıya bulunduğu haberinin alınması üzerine derhal harekete geçildi Erdebil yakınlarında iki ordu karşılaştı. Yapılan savaşta Yusuf yenilerek Erdebil’e doğru kaçmaya başladı. Ebu’l Heyca onu takibe koyuldu. Yusuf kaçarken attan düşüp yaralanması üzerine yakalandı. Yusuf b. Ebu’s-Sac’ın esir edilmesinden sonra onun idaresinde bulunan yerlere yeni valiler tayin edildi. İdari tedbirlerin tamamlanmasından sonra Munis Yusuf ile birlikte Azerbaycan’dan hareket ederek. 10 Vebiülahir 307 (9 Eylül 919) tarihinde Bağdat’a vardı. Başta vezir Hamid b. el-Abbas olmak üzere devlet erkanı onları karşıladılar. Yusuf bir deve üzerine bindirilmiş olarak halkın arasından geçirilerek halife sarayına getirildi. Huzura kabul edildi. Ve sarayda hapis edildi.[1] Munis’in Azerbaycan’dan alınması sonra Yusuf’un gulamı Sebuk harekete geçerek dağılmış olan birlikleri topladı. Ve Azerbaycan’ın bir kısmına hakim oldu. Üzerine gönderilen Muhammed b. el-Faruki’yi mağlup etti. Halifeye gönderdiği mektup da Azerbaycan valiliğinin kendisine verilmesini buna karşılık her yıl 220 000 dinar vergi ödeyeceğini bildirdi. Halife Muktedir. Bu olup bittiyi kabul etmek zorunda kaldı. Yusuf hapiste üç yıl kadar kalmıştır Azerbaycan ve çevresindeki siyasi gelişmelerin tehlikeli bir hal alması diğer taraftan Munisin tavasut ve ricaları neticesinde halife Muharrem 310 (Mayıs 922) tarihinde onu hapisten çıkarttı. Huzuruna kabul ederek hil-at giydirdi. Ve yılda 500 000 dinar vergi ödemek şartıyla Rey, Kazvin, Ebher, Zencan ve Azerbaycan valiliğine tayin etti. Maiyetine Vasif el-Bektemiri komutasında bir birlik vererek Musul üzerinden Azerbaycan’a dönmesini ve Musul’daki karışıklıklara son vermesini emretti. | ||
![]() |
|
![]() | #22 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Yusuf Erdebil’e döndüğü sırada Rey Ahmet b. Suluk (daha önce Rey’i Samaniler adına idare etmekte olan Muhammed b. Ali Suluk’un kardeşi)’un elinde bulunuyordu. Azerbaycan’daki işlerini düzene koyduktan sonra halife tarafından kendisine verilmiş olan Rey üzerine yürüdü. Ebher ve Zencan arasında yapılan savaşta Ahmed b. Ali mağlup oldu. IX. y.y ikinci yarısında Basra bölgesinde çıkan Zenci isyanının büyük güçlüklerle bastırılmasından sonra Bahreyn de yeni ve daha tehlikeli başka bir isyan Karmatilerin isyanı patlak vermiştir. Karmatiler Suriye de başarısızlıkla neticelenen ayaklanmalarının müeakip Ebu Sait Hasan b. Behram el-Cennabi’nin idaresinde 281 (894) yılında Ahşa’da tekrar baş kaldırdılar. Birkaç yıl içinde bütün Ahşa bölgesini ele geçirerek müstakil bir devlet kurdular.(286/899) Hasan’ın oğlu Ebu Tahir Süleyman zamanında (914/943) Karmati isyanı bütün Irak’ı tehdit etmeye başladı. Hatta 312 (924-925) yılında itibaren doğu bölgelerinden gelen hacılar Mekke’ye gidemedikleri gibi Karmati akınları Kufe’ye kadar uzanmaya başladı. Bu tehlikenin Bağdat’ı bile tehdit etmeye başlaması ve onlara karşı gönderilmiş olan kuvvetlerin bir netice alınmamaları üzerine vezir Ahmet el-Hasibi halife Muktedire Karmatilere karşı Azerbaycan valisi Yusuf’un gönderilmesini tavsiye etmiştir. Halife Muktedir 314(926-927) yılında Yusuf’u Azerbaycan ve Ermeniye valiliği olmak üzere geniş selahiyetlerle bütün doğu bölgelerinin valiliğine getiriyor. Ayrıca idaresine verilen yerlerden topladığı vergiler merkeze göndermeyip kendi birliklerinin ihtiyaçlarına sarf etme selahiyetini veriyor. Ve Karmasilerle savaşması için Irak’a gelmesini emrediyordu. Uzun bir bekleyişten sonra Ebu Tahir Süleyman el-Karmati’nin Hacer’den hareketle Kufe’ye doğru yürüdüğü haberi geldi. Halife Muktedir Vasıta bulunan Yusuf’a derhal Karmatileri karşılama emri verdi. (28 Kasım 927) tarihinde vasıtan hareket eden Yusuf Ebu Tahir’den bir gün sonra (6 Aralık) Kufe önlerine vardı. Vali şehri terk etmiş. Ve Karmatiler Kufe’yi zaptetmişlerdi. Yusuf Ebu Tahir’e haber göndererek derhal şehri terk etmesini ve halifeye itaat etmesini istedi ise de bu teklifi kabul edilmedi. Karmati ordusunun sayıca kendi birliklerinden çok az olduğunu[1] gören Yusuf daha savaş başlamadan etrafa zafer haberleri göndermeye başlamıştı. 9 Şevval’de (7 Aralık) iki ordu savaşa tutuştu. Savaş bütün gün hatta gece bile devam etti. Hiç ummadıkları bir mukavemetle karşılaşan Yusuf’un birlikleri gecenin karanlığından istifade ederek savaş meydanını terk ettiler. Ertesi gün mücadele yine şiddetlendi. Birkaç yüz kişilik sadık taraftarlarıyla bizzat hücuma geçen Ebu Tahir Süleyman etrafında pek az bir kuvvet kalmış olan Yusuf’u esir almaya muavaffak oldu.[2]Yusuf’un Karmatiler tarafından mağlup ve esir edilmesi haberi Bağdat’a büyük bir paniğe sebep oldu. Hele Karmatiler önünden kaçan birliklerin perişan hali bu paniği daha da artırdı. | ||
![]() |
![]() | #23 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Halife Muktedir bu son gelişmeler karşısında Nasr el-Hacib komutasında bir orduyu Munisle birleştikten sonra Karmatilerin ilerlemesini durdurmak için harekete geçirdi. Munis ile Nasr el-Hacib’in birliklerinin sayısı 40 000’e ulaşıyordu. Hamdanilerden Ebul Heyca ve kardeşleri de bu ordunun saflarında yer almışlardı. Munis Bağdat’ın iki fersah düzeyinde Akarkup yakınında Zubara Kanalı üzerinde karargah kurdu. Ebu Tahir Süleyman’ın öncü birlikleri Munis’in ordugahına yaklaşınca bütün geçitlerin tutulduğunu gördüler. Ve şiddetli bir ok yağmuru ile karşılaşarak geri dönmek zorunda kaldılar. Bu sırada halife ordusunun büyük bir kısmı ordugahlarını terk ederek. Bağdat’a kaçmıştı. Munis çok kötü bir durumla karşı karşıya idi. Ancak bu durumdan haberleri olmayan Karmatilerde karşılaştıkları mukavemet neticesinde Anbar’a doğru geri çekilmeye başlamışlardı. Munis komutanlarından Yabak’ı[1] 6 000 kişilik bir kuvvetle onları takip ederek Yusuf’u kurtarması için sevk etmişti. Ebu Tahir Anbar’ı zaptedip güneye doğru inmeye başladığı zaman ağırlıklarını ve Yusuf’u Fırat’ın batısında bırakmıştı. Yalvak’ın ilk hedefi bu ağırlıkları ele geçirmek ve Yusuf’u kurtarmak idi. Ebu Tahir Munisin bu planını öğrenince süratle Anbar’a geldi ve nehri geçerek Yalbak’ı beklemeye başladı. Çarpışmanın devam ettiği sırada. Çadırından çıkan Yusuf çarpışmaları seyrediyordu. Ebu Tahir onun kaçmak istediğini zannederek derhal yanına getirdi ve diğer esirlerle birlikte idam ettirdi.[2] Yusuf b. Ebu’s-Sac 901 yılından itibaren ölümüne kadar Bağdat’ta hapiste bulunduğu üç yıl hariç müstakil bir hükümdar gibi Azerbaycan ve Ermeniye de hüküm sürmüştür. Nitekim çeşitli zamanlarda halifeye ödemekte olduğu vergiyi ödememiş ve ona karşı cephe almıştır. Halife ile aralarının iyi olmamasına rağmen Bağdat’a devlet erkanı arasında iyi bir muhiti olduğu dikkati çekmektedir. Onun hapisten kurtarılmasının karşı karşıya Munis sayesinde olması bu hususu teyit etmektedir. Hakimiyeti zamanında devamlı savaşlara rağmen bölgenin iktisadi durumunun iyi olduğu muhtelif tarihlerde bastırdığı çoğu altın olan sikkelerden anlaşılmaktadır. | ||
![]() |
![]() | #24 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gençlik yıllarını Mekke’de geçiren Yusuf’un iyi bir tahsil gördüğü Arap dil ve kültürüne vakıf olduğu ve devrin edebi çevreleriyle iyi münasip kurduğu anlaşılmaktadır. Bir kumandan dan aranması lazım gelen cesaret ve gözüpeklikle beraber sakin bir karaktere sahip olduğu yavaş ve güzel konuştuğu ve hatta şiir yazdığı riyavet edilmiştir.[1] Yusuf b. Ebu’s-Sac’ın ölümünden sonra yeğeni Ebu’l-Müsafir Feth b. Muhammed el-Afşin, Halife Muktedir tarafından Zilhicce 315 (şubat 928) tarihinde Azerbaycan ve Ermeniye valiliğine tayin edildi. Bu zatın iki yıla yakın devam eden valiliği esnasında hiçbir siyasi ve askeri faaliyeti kaynaklara aksetmemiştir. Muhammed el-Afşin ve Yusuf hakkında geniş bilgi veren Ermeni kaynakları bile onun valiliği devresi ile ilgili herhangi bir haber vermemektedirler. Ebu’l-Müsafir Feth’in öldürülmesinden sonra 276 (889-890) yıllarından beri Azerbaycan ve Ermeniye de devam eden Sacoğulları hakimiyeti sona eriyordu. Sacoğullarını Azerbaycan’daki hakimiyetleri 890 dan 929 yılı sonlarına kadar (Şaban 317) devam etmiştir. İslam devleti sınarları içinde fakat iç ve dış siyasetlerinde tamamen müstakil hareket edebilen Mısır’daki Tolunoğullarından sonra ikinci Türk hanedanıdır. Sacoğullarının Azerbaycan da bağımsız hareket etmeye başladıkları sırada Mısır da Tolunoğulları El-Cezire ve çevresinde Hamdaniler, Maveraünnehr de Samaniler ve ülkenin çeşitli bölgelerinde diğer bazı hanedanlar hüküm sürmekteydiler. Sacoğullarının İslam dünyası içinde siyasi askeri ve kültürel bakımdan büyük bir varlık gösterdikleri iddia olunamaz. Nitekim yukarıda adları geçen hanedanlar hakkında İslam kaynaklarında geniş bilgi bulunması buna karşılık aynı kaynaklarda sacoğulları üzerinde pek az ve hatta hiç durulmaması bu hususa açıklık kazandırmaktadır. İslam devletinin bir vilayeti olan Ermeniye’ye karşı yapılan seferler ve Ermenilere karşı kazanılan zaferlerde kaynaklarda hiç akis bulamamıştır. Bu askeri başarılara rağmen Sacoğullarının Tolunoğullarının Mısırda gerçekleştirdikleri Semanilerin Maveraünnehr de başarıyla yürüttükleri dini ve kültürel faaliyetleri yanında sönük kaldığını söyleyebiliriz. | ||
![]() |
![]() | #25 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Bölgenin çok eskiden beri sürüp giden durumu da esasen bu çeşit faaliyetlere imkan verecek nitelikte değildi. Ermeniye ilk Roma İran münasebetlerinden beri İslam devrinde de hep sınır olmuş ve gelişmesi de hep bu çizgide oluşmuştur. Ancak iktisadi bakımdan Sacoğulları zamanında Azerbaycan da bir canlılık olduğu hanedan mensupları adına bastırılan altın sikkelerden anlaşılmaktadır. Yusuf’un dört ve Ebu Musafir Feth’in bir altın sikkesi elimize geçmiştir. Askeri sahada oldukça kuvvetli oldukları Ermenilere karşı yaptıkları başarılı askeri harekattan halifeye meydan okumalarından ve Karmetiler önünde acze düşen halifenin bunlardan yardım istemesinden anlaşılmaktadır. Hanedanın merkezinin Muhammed el-Afşin zamanında meraga olduğu kaynaklarda açıkça belirtilmekte ise de Yusuf b. Ebu’s-Sac’ın iktiradı sırasında meraga’nın terk edilerek eyalet merkezinin daha merkezi durumdaki Erdebil’e nakledildiği anlaşılıyor. Sacoğullarının Azebaycan’ın Türleşmesinde ne derece de rol oynadıklarını tesbit etmenin güçlüyü ortadadır. Hakimiyet kurdukları bölgede burayı ele geçirdikleri zaman büyük bir Türk nüfusu olmadığı bellidir. Bunlar ile birlikte Azerbaycan’a kalabalık Türk nüfusunun yerleşmediğini de söyleyebiliriz. Maiyetlerindeki askeri birlikler arasında muayen miktarda Türk askeri bulunduğunu kabul etsek bile Azerbaycan içinde bunun büyük bir anlam taşımayacağı açıktır. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |