Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Bæsın Yayın

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 30-01-2007, 09:30   #21
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çok kısa bir sürede halkın parlamento hayatına henüz hazır olmadığını ileri sürerek Parlamentoyu kapatan Abdülhamit, 1878’den itibaren önce siyasi gazeteleri, 1880’den itibaren de zararsız görülen tüm gazete ve dergileri sansüre tabi tutulmuştur.[1]

Bu dönemde üç türlü sansür vardır:

a) Türkçe ve azınlıkların diliyle yayınlanan gazetelerin sansürü: Bu sansürün uygulanması amacıyla 1878’de bir sansür heyeti kurulmuş ve bu kurul Dahiliye Nezareti’ndeki Matbuat Müdürlüğü’ne bağlanmıştır. Gazeteye girecek bütün yazıların provaları her akşam Yazı işleri müdürleri tarafından sansür kuruluna sunuluyor, sansür memurları gerekli gördükleri yazı, paragraf, cümle ve kelimeleri çıkardıktan sonra gazeteye gönderiyorlardı.

b) Türkiye’de ve dışarıda yabancı dillerde basılan gazetelerin sansürü: Bu yayınların sansürü ile Hariciye Nezareti’ndeki Matbuatı Ecnebiye Müdürlüğü görevlendirilmişti. Yurt dışından gelecek her çeşit gazete ve dergiler bu sansür kurulunun kontrolünden geçtikten sonra ithal ediliyordu.

c) Yerli ve yabancı kitap sansürü: Abdülhamit tahta çıkmadan önce de kitap sansürü vardı. 1881 yılında Maarif Nezareti’ne bağlı olarak Encümen-i Teftiş ve Muayene (Yoklama ve Denetim) Komisyonu kurulmuş, siyasi olmayan yayın ve kitapların kontrol ve sansürü ile görevlendirilmiştir.

Bu dönemde gazetelere gönderilen talimatta:

· Padişahın sağlığına, ürünlerin durumuna, ticaret ve sanayiinin gelişmesine dair haberlere öncelik verilmesi
· Maarif Nezaretinin ahlak açısından onaylamadığı hiçbir roman ve yazının yayınlanmaması
· Bir sayıya sığmayacak kadar uzun edebi ve bilimsel yazılara yer verilmesi
· Yazılarda kafaları karıştırmaya yol açacak boşluklar bırakılmaması
· Kişilere sataşılmaması, bir vali veya mutasarrıfın hırsızlık yaptığı, para yediği, adam öldürdüğü gibi ayıplanacak şeylerin yazılmaması
· Kişilerin bazı yolsuzlukları bildirmek için hükümdara verdikleri dilekçelerin hiçbir şekilde yayınlanmaması
· Tarihte ve coğrafyada özelliği olan, Ermenistan gibi bazı adların kullanılmaması
· Yabancı hükümdarlara karşı düzenlenen suikastlerin veya gösterilerin yazılmaması
· Kötü niyetli kişilerin yersiz yorumlarına sebep olacağından bu talimatında gazetelerde yayınlanmaması üzerinde durulmaktadır.[2]

Bazı kelimelerin kesinlikle kullanılmaması emredilmiştir. Bunlar arasında grev, suikast, ihtilal, dinamit, kargaşalık, hürriyet, vatan, Bosna, Hersek, Girit, Kıbrıs, büyük burun (Abdülhamit büyük burunlu olduğu için), Murat (V. Murat’ı hatırlatır diye) gibi kelimeler kullanılamazdı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:30   #22
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gazetelerde padişaha sürekli övgüler çıkar, ülkede ki huzur ve kalkınmadan, halkın huzurundan bahsedilerek padişahın ömrüne uzun dualar yazılırdı.

Böyle bir basının uzun ömürlü olmayacağını bilen padişah, yönetme sadakatlerini de dikkate alarak gerek gazete sahiplerine gerekse belli başlı yazarlara ödenekler verirdi.

Abdülhamit resmi notalar vererek, bir takım yabancı basının ülkeye girmemesi için ilgili devletlerden izinler almıştı. Bunlar arasında Victor Hugo, Voltaine, Jan Jack Roussaeu, Sheakspeare gibi isimlerde yer alıyordu.

Hükümet bilimsel ve özellikle tarihi eserlerin pek çoğunu “muzır” diye toplayıp, Maarif Nezareti’nde yığılmış pek çok eser Nezaretin duvarında Çemberlitaş hamamında 1902 yılında günlerce yakılmıştır.

Gazetelerde ise, uyarı,süreli veya süresiz kapatma cezaları arka arkaya devam ediyordu. Devletin resmi gazetesi ve matbaası bile bu şiddetten kurtulamamıştı.
Ülkeye yabancı gazetelerin sokulmadığı gibi, yabancı gazetecilerin çoğu Abdülhamit tarafından satın alınmıştı. Avrupa’nın önemli gazetelerinden bir kısmına pek çok abone yazılmak veya satın almak suretiyle kendi lehine yazılar yazdırmaya veya hiç olmazsa aleyhinde yazdırmamaya çalışmıştır. Özellikle Times, Temps, Kölnische, Zeitung, Tribna, Neue Freie Presse, Viedemasti gibi büyük gazetelere çok önem verirdi.

Elçiler, Türkiye ve Sultan hakkındaki yayınları hemen arzederlerdi ve zararlı görülenler bildirilerek; yurt içine girmeleri yasaklanırdı. Ancak bu yayınlar, yabancı dostlar ve yabancı postalar aracılığıyla ülkeye sokulabilirdi.[1]

Bu şekilde istibdat döneminde yerli basın tamamen keyfiyete ve baskıya dayalı olup, özgür düşüncenin önüne geçilmeye çalışılmış, bu konuda gereken her türlü önlem alınmıştır.


İSTİBDAT DÖNEMİNDE YURT DIŞINDA BASIN


II. Abdülhamit döneminde yerli basın üzerindeki baskı Türkiye’de gazeteciliğin yapılmasını engelliyordu. Bu durum aydınların ve bazı gazetecilerin yurt dışına kaçarak oralarda Türkiye’deki hükümet ve Sultan aleyhine yayın yapmalarına sebep oldu. Bu kesim yayın için basın açısından daha özgür olan Fransa, İsviçre, İngiltere, Belçika ve Mısır gibi ülkeleri seçiyorlardı.[2]

Avrupa’da Abdülhamit’in istibdatına karşı hürriyet ve meşrutiyet için savaşmış olan Türkçe Genç Osmanlılar anlamına gelen Fransızca Jön Türk kelimesi kullanılıyordu. Gerek bu Jön Türkler gerekse onların yarattığı muhalif havaya kapılanlar tarafından olsun, yurt dışında pek çok gazete çıkarılmıştır. Selim Nüzhet Gerçek’in ifadesine göre II. Abdülhamit devrinde, Jön Türkler tarafından çeşitli ülkelerde 95 Türkçe, 8 Arapça, 12 Fransızca ve 1 ibranice olmak üzere 116 gazete çıkartılmıştır. Türkçe olanlarından bazıları:

Paris’te: Cüret (Hakkı), Meşveret (Hakkı Rıza), Terakki (Prens Sebahattin)
Cenevre’de: Hizmet (Nevzat ve Emrullah), Mizan (Murat), İttihat ( Bazı Jön Türkler)
Londra’da: Hürriyet (Civanşır)
Kahire’de: Mizan (Murat), Türk (Celal), Osmanlı (İttihat ve Terakki Cemiyeti), İçtihat (Abdullah Cevdet)

Bunlardan başka Türkçe’den başka dillere de II. Abdülhamit’in istibdatını eleştiren, bununla birlikte temsil ettikleri etnik grubun çıkarlarını savunan, grupları adına özerklik isteyen gazetelerde yer alıyordu.[3]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:31   #23
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yurt dışındaki bu gazetelerin yayınlarından çekinen II. Abdülhamit bunları çıkaranların bazılarını para ve mevki ile kandırarak tekrar ülkeye getirtiyor, bazılarını da siyasi kanallar aracılığı ve diplomatik önlemlerle yerlerinde rahat bırakmamıştır.

Ülkedeki Türk aydınları bu gazeteleri gizlice yabancı postalar ve yabancı dostlar aracılığıyla elde ediyor ve bunlar elden ele okunuyordu. Bu yayınlar ülkedeki siyasi uyanış üzerinde etkili olmuş ve denilebilir ki, ikinci defa meşrutiyetin ilanı içim fikirleri uyandırmıştır.[1]

1889’da İttihat ve Terakki Cemiyeti kurulduktan sonra sayıları ve etkileri artan gazetelerden basıları şunlardır:

Meşveret: 1889’da Fransız İhtilalinin 100. yıl dönümü dolayısıyla açılan sergiye katılmak üzere Fransa’ya gitmiş ve 1895 yılında Meşveret gazetesini çıkarmıştır. Türkçe Meşveret’in daha ilk sayısında Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin amaçlarını ilan etmiş ve genel olarak yazılarında “iyi” bir toplumun nasıl bir toplum olması gerektiği şeklinde incelemeler değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun zaafından söz eden şikayetler görülmüştür.

II. Abdülhamit’e “Kızıl Sultan” olarak hitap eden Ahmet Rıza, ülkenin genel durumundan dolayı onu suçluyor, yazılarında imparatorluğun gerilemesi, parçalanması ve milliyet sorunları üzerinde duruyordu.

Halil Ganem’in de yazılarının bulunduğu gazete de Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmaktan kurtulması için ortak bir Osmanlı kimliği üzerinde birleşilmesi gerektiği, ülkenin kalkınması için eğitim ve adalet sistemine önem verilmesi gerektiği üzerinde duruluyordu. Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanması sorunuyla ilgili olarak Batı devletlerinin müdahalesine, kapitülasyonlara karşı çıkılması ve Ermenilerle ittifak sağlamak kaydı ile Ermeni sorununa çözüm bulunabileceği yönünde makaleler ağırlık kazanıyordu.

Türkçe Meşveret’in sayılarının çoğu pozitivist düşünceye bağlı Ahmet Rıza tarafından yazılan bir baş makale ile başlayıp, makalede Doğu Sorunu üzerinde duruluyor, Padişaha yüklenilip ağır bir dille eleştiriliyor ancak bu saldırgan hava padişaha karşı şiddet yoluna başvurma konusunda duruyordu.[2] Onun gerek bu yönü gerekse laik görüntüsü diğer Jön Türkler ile arasında ayrılık yaşamasına sebep olmuştur.

Meşveret’teki sert eleştirmeler II. Abdülhamit’in Fransa hükümeti nezdinde ki teşebbüsleri ile gazeteyi kapattırmışsa da Türkçe Meşveret Cenevre’de yayınlanmış, orada da engellenince Brüksel’e nakledilmiştir.[3]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:31   #24
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Mizan: 1886 yılında ilk olarak İstanbul’da çıkan Mizan gazetesi sansür döneminde bağımsız fikirli ve gerektiğinde hükümeti eleştiren tek gazetedir. Ülkedeki genel durumdan endişelendiği için gazeteyi çıkaran Murat Bey’in bu cüretkarlığı özel bir taktiğe dayanıyordu, bir yanda Padişah’ı öteki gazeteler kadar överken diğer yanda hükümeti, Padişahı’ın sağladığı mükemmel devlet adamlığı örneklerine uymadığı için eleştiriyordu.

Ancak ne Mizan’da izlenilen taktik ne de Murat’ın samimi padişahçılığı gazetenin 1890’da kapatılmasına engel olamamış ve Murat Bey 1894 yılında yurt dışına kaçmıştır.

4 Ocak 1896 yılında Mısır’da Mizan’ı çıkarmaya başlayan Murat Bey’in ilk makalesinin konusu Paris ve Mısır Jön Türklerinin programsızlığıdır. Mizan’da kendi programını yayınlayan Murat temsil sorununu ikinci plana atarak bütün Osmanlılara ırk ve din ayrımı yapılmada eşitliğin sağlanması üzerinde durmuştur.

1896 yılında Mısır’dan Paris’e giderek İttihat ve Terakki Cemiyeti başkanı olmuş ardından Cenevre’ye giderek yazılarına burada devam etmiştir.

Murat, Mısır ve Avrupa yazılarında devlet mekanizmasının yenilenmesini istemiş, Maliye ve Maarif Nezaretini suçlamıştır. Osmanlılık ve İslamcılığın yanı sıra çıkan makalelerde Türkçülüğe değer verme çabası da açık bir şekilde ortaya çıkmış, milli kültürün korunmasına taraftar olmuştur. İslam Türklükle beraber gelen bir unsur sayılmış, daha çok siyasi bir kat olarak önemini korumuştur.

Her türlü eğlence ve iyi vakit geçirmeye karşı cephe alan Mizan, okuyucularına bedenlerini, sağlıklarını ve düşüncelerini temiz tutmalarını önermiştir.

Daha sonra Murat Bey’in arkadaşlarının affedileceği vaadiyle yurda dönmüş, II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra Mizan’ı çıkarmaya başlamıştır. Bu sefer İttihat ve Terakkiye karşı muhalif yazılar yayınlayan Mizan gazetesi 31 Mart olayını destekler izleniminden dolayı kapatılmıştır.[1]

Osmanlı: Murat Bey’in Mizan gazetesi 1897’de Cenevre2de kapatıldıktan sonra, İttihat ve Terakki Cemiyetinin ilk kurucularından olan İshak Sukuti, Abdullah Cevdet, 1897’de Osmanlı adında bir gazete yayınlamışlardır. [2]

II. Abdülhamit’in yönetimine karşı şiddet taraftarı olan gazete amaçları için geniş halk kitlelerini hedef almışlar ve sade bir dille okuyucuya seslenmek istemişlerdir. Kısmen başarılı olabilen bu çaba içerisinde “iyi bir Osmanlı olma” ideali üzerinde durulmuş ve tıpkı Mizan’daki gibi Türklere önem verilen unsurlar içerisinde yer almıştır.

En çok görülen yazı tipi imparatorluğun parçalanması ve bununla ilgili diplomatik ilişkilerdir. Bu bakımdan gazetenin tüm sayıları birbirine benzemekte, ya Abdülhamit’in Avrupa devletlerinin söz dokundurmasından kendini koruyamamasından laf açılmakta veya bu kuvvetlerin emperyalist amaçlarından söz edilmektedir. Osmanlıya göre Batı’nın Osmanlı İmparatorluğu’na karşı davranışı haçlı seferlerinin devam ettiğini gösteriyordu. Modernleşme sürecine katılan ülkelerde sık sık görülen bir konu olan Batı2nın ahlaki düşüklüğü yeriliyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:32   #25
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İç politikada ise sürekli Abdülhamit’i eleştiren gazetede yapmacık bir İslamcılık söz konusudur. Osmanlı İmparatorluğu’nun son İslam devleti olduğu ve Abdülhamit’in
politikasının onunda ortadan kalkmasına yol açacağı şeklindeki bir tez söz konusudur.

1900 yılına kadar Jön Türklerin merkez organı gibi çalışan Osmanlıda İshak Sukuti, Abdullah Cevdet ve Tunalı Hilmi birer devlet memurluğu kabul ederek çekilmişlerdir. Ancak üçü de ayırdıkları paralarla gazetenin çıkmasını sağlamışlardır. Gazete bu şekilde İngiltere’de önce Londra’da sonra da Folkstone’a taşınmıştır.

Folkstone Osmanlısında Prens Sebahattin’in etkisiyle Padişaha yönelik eleştiriler daha da sertleşmiş, Türklerin Türk olarak davranışları eleştirilerek, Batı uygarlığına uyumu sağlayacak bir kültür politikasının temelleri üzerinde durulmuştur.[1] Gazete 1904’e kadar yayınını sürdürmüştür.

İçtihat: 1904 yılında Abdullah Cevdet tarafından Cenevre2de İçtihat dergisi çıkmıştır. Ancak matbaasında Padişahı aşağılayıcı bir şiir dolayısıyla İsviçre’den çıkarılmış ve Mısır’a naklettirmiştir.

Batı fikirlerini Türk okuyucularına tanıtmak amacını güden dergi, Avrupa’daki edebi akımlara da yer vermiştir. Dergi diğer Jön Türk yayınlarının yüzeyselliğinden şikayet ederek, siyasete daha derin temeller bulmaya çalışmıştır. Bu bakımdan diğer Jön Türk yayınlarından ayrılmıştır.

Latin harflerinin kullanımı ile ilgili tartışmalara yer verilen dergide kadın haklarına verilen önem, saltanat kurumuna karşı kuşku batı klasiklerinin anlaşılmasıyla batı kültürüne yaklaşılabileceği, evreni materyalist-biyolojik bir çerçeve üzerinde değerlendirme yer verdiği konular arasındadır.

Abdullah Cevdet bütün “materyalizm”me rağmen “maneviyatın beslenmesine de önem vermiştir. Ancak gelişmeyi besleyen unsurlar tıpkı Atatürk’te olduğu gibi dinin dışında aranmıştır. Kendisinin bir diğer özelliği de diğerlerine göre Batı’dan daha az yakınmasıdır. Müslümanların batı medeniyetinden yararlanamayışlarından Ahmet Rıza’ya göre daha şikayetçidir ancak bu anlamda suçlu batıdan ziyade Müslümanların cahil ve tembel oluşudur.
Türkiye’deki kötü yönetim de isyan etme gibi bir olgunun olmayacağını savunan yazara göre bu durum karşısında her şeyden önce eğitimi yaygınlaştırmak gerekiyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:33   #26
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İctihat’ın Jön Türk fikirlerine getirdiği yeni bir yön, monarşi aleyhtarı tutumu olmuştur. 28 yıl sonra yayınını sürdüren dergi de hanedan da bir gün vazgeçilebileceği fikri adım adım belirmiştir.[1]

Şura-yı Ümmet: Ahmet Rıza 1902-1908 yılları arasında Paris’te ve Kahire’de Sura-yı Ümmet gazetesini çıkarmış ve merkeziyetçiliği savunmuştur.

Gazetenin ilk sayısında savunacağı ilkeler; Osmanlı İmparatorluğu’nun bağımsızlığını ve bütünlüğünü savunmak, 1876 Anayasası’nın yeniden yürürlüğe girmesi için çaba harcamak, tüm Osmanlı uyrukları arasında ortak bir vatanseverlik duygusunu yaratmak, Padişah hanedanını ve tahtı korumaktır.[2]

Gazetedeki yazılarda iki tema üzerinde durulmuş, bunlardan birincisi imparatorluğun parçalanmasını durduracak önlemler, ikincisi ise içerideki unsurları birbirine bağlayacak çareler ve teorilerdir.

Şura-yı Ümmet’te görülen ilk makalelerden birinde Jön Türklerin hareketsizliğinden söz edilerek bunun ancak geleceğe bakmakla giderilebileceğinden bahsediliyordu. Bu fikir yeni olduğu kadar önemlidir de çünkü; o zaman kadar çoğunlukla reformun konusu dağılan imparatorluğun parçalarının nasıl tekrar birleştirilebileceği idi. Şimdi ise bu “geriye dönük” davranışın yerini ”ileriye yönelmiş”, geleceğin ihtiyaçlarını anlamaya çalışan bir davranış alıyordu.

Ticari ve ekonomik faaliyetlere ilgi gösteren gazete, Türklerin her şeyi devletten beklemeleriyle sonuçlanan davranışlarını ortadan kaldırmaya yönelmiştir. Toplumu genel olarak tembel olarak nitelendiren gazeteye göre bu sorunlar ancak eğitimle giderilebilirdi.

Eğitim özellikle iki noktada önemli yer tutmuş, birincisi Rusların panislavist propagandasını durdurma aracı, ikincisi ise halk içerisinde siyasi görev bilincini ve devlet
işlerinin yönetimindeki sorumluluk hissini yaratma aracı olarak sayılmıştır.

Osmanlılık ideolojisine önem veren gazete, bu ideolojinin yayılması için okulların açılması, misyonerlerin faaliyetlerinin örnek alınması, dil ve milli kültürün yayılması üzerinde durmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:33   #27
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gazete durmaksızın, hükümetin yönetim mekanizmasını yenilemesini, ayan ve eşrafı kendi yanlarına çekecek bir politika gütmesini ve halkı kazanacak bir takım yenilikler getirilmesini öğütlemiştir.[1]

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasını durdurmak, hürriyet ve meşrutiyet isteklerini halkın geneline yaymak amacıyla istibdat döneminde yurt dışına kaçan aydınlar yeni gelen özgürlük döneminin kurucusu olmuşlardır.


II.MEŞRUTİYET’İN İLANI VE BASIN


Ülkede istibdatın yoğun baskısının hissedildiği ve Reval’de ülkenin paylaşıldığı sırada, İttihat ve Terakki’nin hürriyet coşkunluğu ile II. Abdülhamit, meşrutiyet idaresini yeniden kabul e mecbur kalmıştır.

24 Temmuz 1908’de İstanbul gazetelerinde çıkan dört satırlık bir resmi bildiri, Meşrutiyet yönetiminin yeniden ilan edildiğini ve 1876 Anayasası’nın yürürlüğe girerek seçimlerin ona göre yapılacağını açıklıyordu. Bu haber İstanbul’da büyük bir coşku yaratmış, gazeteciler Sirkeci Garı’nın karşısındaki bir lokantanın bahçesinde toplantı yapmışlardır. Gazeteciler derhal kendi aralarında bir dernek kurmaya karar vermişler ve “Osmanlı Matbuat Cemiyeti” adlı derneğin temellerini atmışlardır.[2]

Abdülhamit devrinde siyasi, sosyal her bilgiden sistemli bir şekilde bilinçli olarak soyutlanan halk, Padişah’ın açıklamasından bir şey anlamamış ve “Kanun-i Esasi, hürriyet, müsavet, uhuvvet” gibi kelimelerin anlamlarını öğrendiği ilk günlerde, bu açıklamanın hangi zorunluluk karşısında yapıldığını bilmediği için bunu padişahın bir lütfu olarak algılamıştır.
24 Temmuz 1908’den itibaren gazeteciler yazılarını sansüre göndermemeye karar vermişler, 25 Temmuz 1908’den itibaren otuz seneden beri gazeteler ilk kez sansürsüz yayınlanmaya başlamıştır.[3] Bu yeni başlayan özgürlük döneminde gazetelerde hürriyet, özgürlük, eşitlik gibi kavramlar gazete sütunlarını süslemeye başlamıştır.

25 Temmuz 1908’le birlikte Abdülhamit döneminden devralınan dört büyük gazete İkdam, Sabah, Tercüman ve Saadet alelacele Meşrutiyet savunucusu olmuşlar, kadrolarını yenilemişler ve böylece eski yayınlarla ilişkilerini kesmiş görünmüşlerdir. Daha sonra “Servet-i Fünun “ dergisi de günlük gazeteye çevrilerek bu yayınlar arasına karışmıştır.

Eski gazeteler yenilenmeye çalışırken bir yandan da yeni gazeteler yayınlanmaya başlamıştır. Yeni Gazete ve Tanin bu yayınlar arasındaki ilk örneklerdir.[4]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:34   #28
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Hürriyet haberi halkı coşturmuştu, genel af ve kabine değişikliği istiyor fakat hükümetin gidişinde bir değişiklik yoktur. Nihayet bu coşkunluk karşısında Meşrutiyetin ilanının onuncu günü kabine değişmiş, sürgündeki aydınlar geri gelmeye başlamıştır.

Basında bu hava içerisinde önüne gelen bir gazete çıkarıyordu. Hükümetin otoritesinin kalmadığı bu günlerde sınırsız bir basın özgürlüğü söz konusu olup, bu hürriyet havası içerisinde adeta bir basın terörü yaşanmaktaydı. Hürriyetin ilan edildiği ilk birbuçuk ay içerisinde gazete çıkarmak için izin alanların sayısı ikiyüzü geçmiştir. Gazeteciliğin ne olduğunu bilmeden pek çok insan gazete çıkarmış ancak bu gazetelerin çoğu kapanmıştır.[1]

Yine Abdülhamit döneminde unutulmuş olan mizah ve karikatür dergileri de yayınlanmaya başlamış özellikle siyasi mizahın kalitesi mükemmel bir kalite göstermiştir. İlk çıkan Kalem ve onu izleyen Cem bunlara örnek olmuşlardır.

Kadınlara yönelik olarak ise Mehasin, Demet, Kadınlar Dünyası, Kadın, çocuk dergileri olarak ise Arkadaş, Talebe, Muallim, Çocuk yurdu çıkan yayınlar arasındadır.

Ayrıca ilk yerli haber alma ajansı da “Osmanlı Telgraf Ajansı”nın kurulduğu bu
yıllarda haber gazeteciliğinde ve gazete tekniğinde önemli ilerlemeler kaydedilmiştir.

Gazetecilerin kimliği bakımındansa durum tersine olmuş, gazeteciliği siyasal çıkarları için kullananların sayısı artmıştır. Yine de bu dönem daha sonra gazeteciliği meslek olarak sayan Yunus Nadi, Hüseyin Cahit (Yalçın), Necmettin (Sedak), Ali Naci (Karaca), Ahmet Emin (Yalman) gibi isimler yetiştirilmiştir.[2]

II. Meşrutiyet döneminin bu kargaşa ve sınırsız özgürlük ortamında çıkan gazetelerin bazıları şunlardır:

· Yeni Gazete: Abdullah Zühtü, İkdam’dan ayrılarak bu gazeteyi çıkarmıştır. Ahmet Emin (Yalman), Hakkı Behiç gibi isimlerde bu gazete de yer almıştır.
· Tanin: Hüseyin Cahit (Yalçın), Tevfik Fikret ve Hüseyin Kazım 2 Ağustos 1908’de çıkarmışlardır. İttihat ve Terakki’nin yayın organı sayılan gazete 31 Mart olayında yağma edilmiştir. Sürekli saldırılara uğrayan ve “Cenin, Serin, Hak ... gibi birçok isimle yayınlanan gazete 14925’te İstiklal Mahkemeleri’nce kapatılmıştır.
· Hukuk-u Umumiye: Fedekaran-ı Millet Cemiyeti’nin yayın organı olan gazete ittihatçıları eleştirmiş, kısa zamanda kapatılmış ve yerine “Serbesti” gazetesi çıkarılmıştır.
· Şura-yı Ümmet: İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin yayın organı olup 31 Mart olayında yağma edilmiştir.
· Takvim-i Vakayi: devletin resmi yayın organı olan gazete istibdat döneminde bir dizgi yanlışlığı nedeniyle kapatılmış ve 29 Temmuz 1908’de yeniden çıkarılmaya başlanmıştır.
· Cumalı: Ahrar partisinin yayın organıdır. Süleyman Nazif tarafından yönetilmiştir.
· Volka: 31 Mart olayında rolü olan, Derviş Mehmet’in yönetiminde dini içerikli bir gazetedir.

Bunların yanısıra Genç Kalemler, Yeni Mecmua, Türk Yurdu, Resimli İstanbul gibi edebiyat ve düşünce dergileri de mevcuttur.[3]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:34   #29
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

SİYASAL OLAYLARIN BASINA YANSIMASI


II. Meşrutiyet’in sonsuz özgürlük ortamı içerisinde gazeteler herşeyi yazıyor, hükümeti eleştiriyor, şahıslar aleyhindeki yazıların ardı arkası kesilmiyordu.

İstibdatı yıkarak hürriyetin ilan edilmesinde etkili olan “İttihat ve Terakki” partisi içerisinde anlaşmazlıklar başlamış ve buna bağlı olarak ülkede ve basında siyasal gruplaşmalar kendini göstermiştir.

Hareketin oluşumunda başlıca etken olan İttihat ve Terakki Cemiyeti parti halinde örgütlenmiş, Tanin ve Şura-yı Ümmet gazeteleri bu partinin yayın organı olmuştur. Ayrıca bu partinin güçlü olduğu Rumeli’de Tüfek, Silah, hançer, Top gibi gazetelerde yayınlanmıştır.

Abdülhamit’in döneminde sürgüne gönderilen aydınlar ve gazeteciler yurda dönmüşler ve Fedekaran-ı Millet adıyla bir örgüt kurmuşlardır. Hukuk-u Umumiye, Serbesti gazeteleri bu derneğin yayın organlarıdır. Bu gazeteler yoluyla İttihat ve Terakki Partisi eleştirilmektedir.

Yönetimde adem-i merkeziyetçiliğe ve ekonomide liberal ilkelere dayanan bir federasyon düşüncesini savunan Prens Sebahattin taraftarları ise Ahrar Partisi’ni kurmuşlar ve çıkardıkları Osmanlı gazetesiyle fikirlerini yaymaya başlamışlardır.

İslamlığı savunmak amacıyla kurulan İttihat-ı Muhammedi Derneği ile bu dernek adına çıkarılan ve Derviş Vahdeti tarafından yönetilen Volkan, ayrıca Beyanü’l-Hak gazeteleri, dini politikaya alet ederek halkı tahrik edici yazılar yazmışlardır.[1]

Bu siyasi karmaşa ortamı içerisinde her cemiyetin yayın organı birbirine atıp tutmaya başlamıştır. Bu polemikler halk içerisinde de taraftar bulmuştur.
Özellikle Beyanü’l-Hak ve Volkan gazetelerinin yayınları hükümetimizin İslam fıkıhı verme yerine Kanun-i Esasi ile yönetilmesine karşı çıkıyorlar bu yönde halkı kışkırtmışlardır. Bu kışkırtmalar sonucunda 31 Mart (13 Nisan 1909) olayı meydana gelmiş ve bakanların, milletvekillerinin ve subayların bir kısmı katledilmiştir. Padişah, Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa yerine Tevfik Paşa’yı sadarete getirmiştir. Bugünlerde Tanin ve Şura-yı ümmet gazetelerinin merkezleri de yağmalanmış ve tahrip edilmiştir.

Bu olaylar üzerine Selanik’ten ilerleyen “Hareket Ordusu” İstanbul’a gelmiş, Kanun-i Esasi’nin 113. maddesi gereğince divan-ı harp kurulup isyanda rol oynayanlar cezalandırılmıştır ki bunlar arasında Derviş Vahdeti’de bulunmaktadır. Olayda rolü gerekçesiyle de II. Abdülhamit 28 nisan 1909’da tahttan indirilerek yerine Mehmet Reşat geçirilmiştir.

Hassas olan bu ortamda askeri yönetim duruma el koymuştu ve divan-ı harp’in yetkileride çok genişti. Basına sansür konulmuş olup, taşkınlık gösteren gazeteler kapatılmaya başlanmıştır. Kapatılan gazeteler ise eski adlarına yakın bir adla yeniden çıkmaya başlamışlardır. Ancak divan-ı harp çıkardığı kararla buna da engel olmuştur.[2]

Bu şekilde II. Meşrutiyet’in basına getirdiği özgürlük dönemi sona ermiş, bunun sonucu olarak da yayınlanmakta olan gazetelerin sayısında azalma görülmüş, 1909’da 353 olan gazete sayısı 1910’da 130’a, 1911’de 124’e, 1912’de 45’ düşmüştür.

Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bu dönemde İttihat ve Taerakki aleyhine yayın yapan gazetelerdeki gazeteciler ise öldürülerek susturulmaya çalışılmıştır. 1909, 1910 ve 1911 yıllarında Serbesti gazetesi baş yazarı Hasan Fehmi, Saala-yı Millet gazetesi yazarı Ahmet Samim gibi yazarlar katledilmiştir.[3] Düşünce özgürlüğü silahla susturulmak istenmiştir.

1911’de İtalya Osmanlı topraklarına saldırmış, 1912’de ise Balkan devletleri savaş açarak ağır bir yenilgiye uğranılmıştır. 1913 yılında İttihat ve Terakki Partisi taraftarları hükümet darbesi yaparak askeri yönetim kurmuşlar, 1914’de ise I. Dünya Savaşı’na girilmiştir. I. Dünya Savaşı Osmanlı Devleti’nin dahil olduğu ittifak grubunun yenilgisi ile sonuçlanmıştır. 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile Anadolu yer yer işgal edilmeye başlanmış, böylelikle basında da II. Meşrutiyet dönemi sona ererken Mütareke dönemi başlamıştır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 30-01-2007, 09:35   #30
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

II. Meşrutiyet Dönemi Basın Politikası

II. Meşrutiyet döneminin özgürlük dönemi kısa sürmüş hatta bu özgürlük dönemindeki taşkınlıklar dolayısıyla bazı yazarlar bu ana devreyi terör devri olarak nitelendirmişlerdir.

Ki sonucunda 31 Mart olayı meydana gelmiş ve basın sansürü yeniden devreye girmiştir. Artık yeni bir basın kanununun çıkması lazımdı. Yeni bir basın kanunun yapılacağı haberi özgürlüklerin yasaklanacağı yönünde halkta kuşku uyandırmışsa da bunun için Mebusan Meclisi başkanı Ahmet Rıza’dan basın özgürlüğü konusunda güvence alınmıştır.

Temmuz 1909’da çıkarılan yasada bir yanda basına geniş özgürlükler vermek bir yandan zararlı yayınları önlemek kaygısı güdülmüştür. Yürürlükte olduğu dönemde olağanüstü olayların yaşanması bu kanunun ömrünü uzatmıştır.

Bu kanuna göre gazete çıkarmak isteyenler bir beyanname ile İstanbul’da Dahiliye Nezaretine, taşrada valiliklere başvuracaklardır. 21 yaşını geçmiş her Osmanlı gazete çıkarabilirdi. Sansür ve hükümet uyarısı söz konusu değildi. Ancak ülkenin güvenliğini tehdit eden yazılar yayınlandığında, mahkemelerin vereceği karar sonuçlanıncaya kadar tatil verilebilirdi. Padişaha yönelik yayın suçları da 3 aydan 3 yıla kadar cezalandırılabiliyordu.[1] Bu yönleriyle oldukça serbest olan bu kanunun kaynağı 1881 Fransız basın konusu olup[2] ana hattıyla 1931 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Ancak bu sırada bir düzmeden fazla değişikliğe uğramıştır. Bunlar arasında yazı işleri müdürlerinden diploma arama, siyasal gazeteler için depozito ve askerlerin yazı yazmalarının yasaklanması (Mart 1912); ahlaka aykırı yayınların toplattırılması (Şubat 1913); devletin iç ve dış güvenliğini bozabilecek yayın yapanların hükümet kararıyla kapatılabilmesi (Kasım 1913) gibi önemli olanları vardır. I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile yepyeni bir düzenleme getirilmiş, 25 Ağustos 1914 tarihli geçici yasa ile “askeri sansürün izni olmadan ordu hareketiyle ilgili haberlerin yazılması” yasaklanmıştır.[3] Bu şekilde basın Mütareke dönemine suskun bir halde girecektir.

Coşkunluk içerisinde başlayan II. Meşrutiyet dönemi basını, içerisinde aynen İttihat ve Terakki‘de olduğu gibi acemilik baş göstermiş ve basın alanında hatalara düşülmüş, siyasi ve şahsi şantajlar bu dönemin gazeteciliğini gölgelemiştir. Oldukça liberal bir yapıya sahip olmasına rağmen 1914 yılından itibaren basın üzerinde etkili bir sansür baskısı hissedilmiştir.



  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 06:19 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580