Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 19-02-2007, 14:49   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Osmanlı - Rus İlişkileri

Osmanlı - Rus İlişkileri (1492-1700)




I. Osmanlı-Kırım-Rus Dostluk Dönemi, 1492-1512

XV. yüzyılın ikinci yarısında III. İvan, Moskova Büyük Knezliği etrafında Rusya'nın birliği ve Altınordu Hanları'na karşı bağımsızlığı için uzun bir uğraşıya girmişti. Tarihçi, Moskova'nın Kırım Hanlığı ve Osmanlı Devleti yardımına muhtaç olduğu bu dönemi, IV. İvan zamanında Kazan ve Astrahan'ın zaptıyla başlayan Çarlık döneminden dikkatle ayırt etmek zorundadır. 1492-1512 döneminde Moskof Büyük Knezliği, batıda Litvanya-Lehistan, doğuda Altınordu gibi güçlü düşmanlar karşısında Kırım Hanlığı ile müttefik bulunuyor, Kırım Hanı'nı destekleyen Osmanlı himayesinden dolaylı olarak yararlanıyordu. Aşağıda Osmanlı-Rus ilişkilerinin nasıl dostça başladığını ve ikinci dönemde Rusya, Doğu Avrupa'da hakim bir imparatorluk halinde gelişince, bu ilişkilerin nasıl rekabet ve düşmanlığa dönüştüğünü incelemeye çalışacağız.
1492-1512 dönemi, Osmanlı-Rus ilişkilerinde bir dostluk ve dayanışma dönemi olarak dikkatle incelenmelidir.
1475'te Karadeniz'de Ceneviz'in en önemli ticaret limanı olan Kefe, Osmanlı hakimiyeti altına geçer ve Kırım Hanlığı Osmanlıya bağımlı bir devlet olur. Moskova, Altın Ordu-Lehistan ittifakının tehdidi altında iken, Osmanlılar, İran ve Arabistan'daki gelişmelere önem veriyor ve Lehistan'a karşı gerisini güven altına almaya önem veriyordu. 1484-1538 döneminde Lehistan-Litvanya, Doğu Avrupa'nın en güçlü devleti olarak Moldavya'da Osmanlı çıkarlarını tehdit etmekte idi. Öbür yandan, Moskof Büyük Knezliği'ni tehdit eden Altınordu, 1475'ten beri Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası haline gelen Kırım'ı tekrar istilâ etmek istiyordu. İşte, Osmanlılarla III. İvan (İvan Vasilyeviç) (1462-1505) arasında yakınlaşmanın arka planda siyasal temeli budur. Bununla beraber, ilk ilişkiler Büyük Knez'in pragmatik ticarî imtiyaz ve güvenceler elde etmek için yaptığı girişimlerle başlar.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:49   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ceneviz döneminde Rusya'nın baharat, ipekli gibi doğu mallarını ve şarap gibi Ege bölgesi ürünlerini Kefe yoluyla aldığını biliyoruz. Buna karşın, kuzeyden güneye kürk, civa, keten gibi mallar ihraç olunmakta idi. Aslında bu ticaret şekli eski çağlara kadar gider. Moskof Büyük Knezi ve asiller özellikle Bursa'nın ipek kemhaları, kadifeleri ve Ege şarabından vazgeçemezlerdi. Osmanlılar Kırım Yarımadası'nda yerleşince, bu ticaretin normal şartlar altında devamı Moskova için önemli bir sorun olarak ortaya çıktı. Çeşitli ağır ticaret resimleri, ölen tüccarın malına Osmanlı makamlarınca el konması başlıca şikâyet konusu idi. Bir İslâm devleti olarak Osmanlı Devleti, kendi ülkesinde Hıristiyan tacirlerin gelip ticaret yapmaları için kapitülasyon dediğimiz imtiyazlar bağışlardı. Tüccarın şahsî malı için özel garantiler tanınırdı. Ve Venedikliler ve Cenevizliler, bu garantiler sayesinde Osmanlı topraklarında serbest ticaret yapma imtiyazını elde etmişlerdi. İşte, Büyük Knez, aynı ticaret garantilerini kendi tebaasına da sağlamak için ortaya çıkan elverişli siyasî havadan yararlanmak istiyordu. Burada belirtmek gerektir ki, Osmanlı Sultanları bu imtiyazları yalnız dost hükümetlere bağışlardı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:49   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kırım Hanı'nın aracılığı ile Moskova ve İstanbul arasında dostça ilişkiler, daha Fatih Sultan Mehmed II zamanında başlamış görünmektedir. Bu elverişli koşullar, Büyük Knez III. İvan'ı cesaretlendirdi. 1492'de III. İvan, Azak ve Kefe'deki Osmanlı makamlarına, Sultan'la dostça ilişkiler kurmak istediğini bildirdi; İstanbul'dan elverişli yanıt geldi. 31 Ağustos 1492 tarihli mektubunda III. İvan, II. Beyazıt'den Moskof elçileri ve tüccarları için serbest geçiş ve ticaret müsaadesi istiyordu. Sultan, bu mektuba olumlu yanıt verdi. Altınordu ve Lehistan-Litvanya, bu ilişkileri baltalamaya çalıştılar, elçileri tuttular. Nihayet 1495'de Büyük Knez'in elçisi Pleşçeyev İstanbul'a varabildi. Knez elçiye verdiği talimatta, Sultan'ın huzuruna da tâbiiyete yol açabilecek her türlü hareketten kaçınması için sıkı sıkıya tenbihte bulunmuştu. Zira o zaman Büyük Knez'den çok daha güçlü olan Osmanlı Sultanı bu başvuruyu bir bağımlılık sayabilir, belki ilerde harâc (tribute) dahi isteyebilirdi. Pleşçeyev, bu tâlimatı fazlası ile ciddiye aldı ve efendisi ile Sultan'ın eşitliğini vurgulayacak biçimde hareket etti; gerekli bazı protokol kurallarını çiğnedi. Bu tutumu ile, kendisi Osmanlı Sarayı'nda hiç iyi etki bırakmadı ve Sultan kendisine böyle birinin elçi gönderilmiş olduğundan şikâyet etti. Belki elçi haklı idi, çünkü Sultan, Moskof Büyük Knezi'nin elçisini, tâbiiyetini sunmak üzere gönderdiğini düşünüyordu; eşitlik aklından geçmezdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:49   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

O dönemde Moskof Büyük Knezleri, Kırım Hanı'na "hediye" adı altında önemli miktarda altın ödemekte idiler. Kırım Hanı kendisi de, Osmanlı Sultanı'nı efendi sayıyordu. Büyük Knez kendini hanların mertebesine çıkmış sayıyorsa da, hanlar onları daima bağımlı saymakta idiler. Osmanlı protokolünde Büyük Knez, Avrupa Hristiyan Kralları düzeyinde görülmüyordu. Sultan, III. İvan'a karşılık bir elçi göndermedi; Moskof tüccarı, Kırım'daki yerel otoritelerin izni ile ticaretlerine devam ettilerse de, güçlükler devam ediyordu. Burada şu noktanın açıklanmasına gerek vardır. O dönemde kapitülasyonlar, iki taraf arsında görüşme sonucu yapılmış iki tarafı da bağlayan bir antlaşma niteliği taşımıyordu. Ancak, Sultan'ın dost memleketlere bir taraflı olarak bağışladığı bir ticaret ve oturma serbestliği imtiyazından ibaretti. Fakat, Osmanlı Devleti güçten düştüğü XVIII. yüzyılda Sultan'ı bağlayan iki taraflı bir antlaşma olarak yorumlanacak ve bu yorumu Osmanlı Hükümeti tanımak zorunda kalacaktır. 1739'da Rusya ile bu nitelikte bir kapitülasyon anlaşması imzalanacak ve Rusya "en ziyade mahzar-ı müsaade" devletler arasında yer alacaktır.
Tekrar belirtelim ki, 1499'da Moskova, Lehistan-Litvanya'nın ağır baskısı altında olduğundan, Kırım Hanlığı ile işbirliğine muhtaçtı. Kırım Han'ı ile ittifak dolayısıyla Büyük Knez, fiilen Osmanlı Devleti'nin de müttefiki durumuna geliyordu. Bu nokta Rus tarihçileri tarafından gereğince belirtilmemiştir. Özetle, Moskova-Kırım bloğu, Osmanlılarca Lehistan-Altınordu bloğuna karşı desteklenmekte idi. Çok geçmeden, 1502'de Kırım Hanı Mengli Giray, Altınordu'ya öldürücü darbeyi vurdu ve Altınordu Devleti tarihe karıştı. Moskof Devleti için bu tarihi bir dönüm noktasıdır. Çünkü Altınordu hanları daima Büyük Knez'in efendisi olduklarını ileri sürüyor ve haraç ödenmesini istiyorlardı. Rus tarihçilerin Tatar Boyunduruğu Dönemi dedikleri dönem, böylece 1502'de Kırım Hanı sayesinde kalkmış oluyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:49   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Moskova, bu işbirliğinden ticarî-iktisadî bakımdan da yararlandı. Büyük Knez'in 1501'de bu ticaretten yalnız hazinesi için kazancı yılda yirmi bin rubleye yükselmekte idi. Sonraları Büyük Knez, kürk ticaretini kendi tekeli altına alarak malî ve siyasî büyük çıkarlar sağladı.
Osmanlı Sultanı, Moskova'ya çok miktarda altın para ile kürk alımı için hâssa tüccar gönderirdi. Bundan önce Kefe bu ticaretin merkezi idi. Şehrin 16. yüzyıl başlarında nüfusu 2.883 hane olup bunun yüzde altmışını Ermeniler ve Rumlar oluşturmakta idi. Bu arada, esir ticaretine de değinmek gerekir. O dönemde esir gücü yalnız ev ekonomisi için değil, inşâat, ipek sanayi, hatta büyük tarım üretimi, özellikle vakıflar ve büyük çiftlikler için de çok gerekli idi. Başka deyimle, esir etme ve esir ticareti o dönem için ekonomik bir zaruretti. Osmanlı esir pazarındaki büyük talep dolayısıyla Kırımlılar düşman memleketlere sürekli akın yaparak çok miktarda esir alırlardı. Esir ticareti, vaktiyle Cenevizliler için olduğu gibi, Kırım Hanlığı için de hayatî bir ticaret konusu haline gelmişti. Moskova ile barışçı ilişkilerin son bulduğu 1512'den sonra Rusya'ya Tatar akınları sürekli bir hal aldı. Yalnız 1606-1617 yılları arasında Rusya'dan yüz bin esir alındığı ve çoğunun Kefe yolu ile Türkiye'ye sevk olunduğu hesaplanmıştır. Normal bir esirin İstanbul Pazarı'nda ortalama değeri 20 ile 40 altın arasında değişirdi. Bugünkü anlayışımıza ne kadar ters düşerse düşsün, esir ticaretini tarihçi ekonomik-sosyal bir tarihî olgu olarak incelemek zorundadır. Şunu da belirtmek gerekir ki, İslâm toplumunda esirin durumu, Eski ve Orta Çağ Avrupası'na bakarak çok daha iyi idi. Esir âzad etmek sevap bir iş sayıldığından bir süre içinde esirler Müslüman topluma hür vatandaşlar olarak katılırdı. Sonuçta, Osmanlı ülkesi sürekli esir ithal etmek zorunda idi. Gelen esirlerin çoğunluğu Slav olduğundan bu tarihi olgu, Türk ve Slav halklarının birbirlerine karışmasına da yol açmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:50   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kırım - Osmanlı - Rus Rekabet Dönemi

1512'de Mengli Giray'ın ölümünden sonra Kırım Hanlığı ile Moskova (o zaman Batıda Moskof Büyük Knezliği, Muscovy olarak anılmakta idi) arasında ittifâk kırıldı, fakat Osmanlı Sultanları imparatorluğun genel siyâseti bakımından Moskof Büyük Knezleri ile barışçı ilişkileri sürdürmekte yarar gördüler. I. Selim, İran'da Safevilerin Anadolu için büyük bir tehlike haline geldiğini görerek, Avrupa tarafında Habsburglar, Venedik ve Lehistan'a karşı barışçı bir politika gütmeyi zorunlu buluyordu. Osmanlılar, Rumeli'de ve Anadolu'da iki cephede birden savaşa girmekten daima kaçınmışlardır. Güçlü Lehistan-Litvanya'ya karşı Moskova'yı tabiî bir müttefik gibi görmekte idiler. I. Selim (1512-1520) döneminde ve Kanunî Sultan Süleyman'ın (1520-1566)'ın ilk saltanat yıllarında Moskova ile İstanbul arasında elçiler gidip geldi ve dostça ilişkiler sürdürüldü. Bu ilişkilerin düşmanlığa dönüşü, IV. İvan'ın Volga havzasında Altınordu İmparatorluğu'nun yerini alma ve Doğu Avrupa'da bu imparatorluğun vârisi olma politikasının sonucudur. Altınordu Devleti'nin zayıflaması ve ortadan kalkması üzerine Cengiz Han soyundan hanlar idaresinde üç hanlık ortaya çıkmıştır. Bunlar, Kazan Hanlığı, Hacıtarhan (Astrahan) Hanlığı ve 1440'lardan beri de Kırım'da Kırım Girayları Hanlığı idi. Bu hanlıklar, halkı Müslüman devletlerdi; fakat Altınordu'nun mirasçıları olarak aralarında rekabet ve savaş eksik olmuyordu. Bunlardan en kuvvetlisi Kırım Hanlığı olup, Astrahan'ı ve Kazan'ı kendi hükmü altına alarak Altınordu'yu yeniden canlandırma emelinde idi. Kırım Hanları, Altınordu Uluğ Hanı Toktamış soyundan geldikleri için bunu tabii bir hak sayıyorlardı. Osmanlı Devleti ise, bu politikayı sakınca ile karşılıyordu. Zira, bu kadar güçlü bir devlet Kırım Yarımadası güneyinde, doğrudan doğruya Osmanlı idaresi altında bulunan Kefe Sancağı için tehlikeli olabilirdi. Bazı Kırım Hanları açıkça Kefe üzerinde hak iddia edeceklerdir. Bir aralık Kırım Girayları Kazan tahtına Giraylardan birini yerleştirmeyi başardılar. Orta Volga'da Sibirya kürk ticaretinin merkezi olan bu şehirde Moskof nüfuzu da kuvvetli idi. IV. İvan bu bölgeyi kendi ülkesine katmayı imparatorluk siyaseti için zorunlu buluyordu. İvan, Giraylardan Sahib Giray'a karşı Moskova yanlısı eski Kazan Hanları soyundan birini hanlığa getirdi. Sahib Giray, İstanbul'a gitti ve bir süre sonra Sultan Süleyman I. tarafından Kırım Hanlığına getirildi. Sahib Giray Han (1532-1551) Osmanlı himayesinde Kazan ve Hacıtarhan'ı Kırım Hanlığı'na bağlamayı büyük siyasi gaye olarak izledi. Moskof Knezi'nin, Kazan ve Astrahan gibi Müslüman ülkelerine zaptetme çabası içinde olduğunu belirterek Osmanlı Sultanı'nı Moskova aleyhine çevirdi. Böylece, Kazan ve Astrahan sorunları Osmanlı-Rus ilişkilerinde yeni bir aşama getirdi. Bu tarihten sonra Osmanlılar, Rusya'nın genişleme çabalarını kendi imparatorluk nüfuz alanına bir saldırı olarak kabul ettiler ve kesinlikle Moskova aleyhinde bir tutuma girdiler. Sahib Giray, bir ara, Hacıtarhan ve Kazan tahtlarına Giraylardan han oturtarak bu hanlıkları hükmü altına almayı başardı. O, Altınordu Uluğ Hanları'nın geçek varisi olma yolunda idi. Öbür taraftan IV. İvan Kazan'da Giraylara rakip olan hanlık namzedlerini desteklemek ve Girayları oradan atmak için askeri müdahaleye karar verdi. Altınordu Hanları'nın gerçek varisi olmak iddiası ile 1547'de Çar (Caesar, İmparator) ünvanı aldı ve Tatarlar yazdığı yazılarda Çar karşılığı olan Uluğ Han ünvanını kullanmaya başladı. Uluğ Hanların Cengiz Han'ın büyük oğlu Cuci Boyu'ndan olmaları gerekirdi, fakat IV. İvan Cuci soyundan prensleri himaye ettiğini, böylece bu ünvana hak kazandığını iddia ediyordu. Öbür yandan Kazan Hanları'nın kendi himayesini tanıdığını ve böylece Kazan Hanlığı'nın üzerinde ülke bakımından Rusya'nın parçası bulunduğunu ileri sürüyordu. Görülüyor ki, IV. Ivan'ın Çar ünvanını alması, daha ziyâde Doğu'da Altınordu mirası üzerinde Giraylara karşı Tatar halkı gözünde meşruluk kazanma çabası ile ilgilidir. Çünkü, tam bu tarihlerde Kazan Hanlığı üzerinde Giraylarla rekabet, en bunalımlı bir aşamaya girmiş bulunuyordu. Rus Çarlığı'nın kuruluşunda kesin bir dönüm noktası olan bu konu üzerine biraz ayrıntılı bilgi vereceğiz, zira bu durum Rus tarihçileri için de yabancıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:50   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sahib Giray'ın arkasında hâmisi Osmanlı Sultanı'nın 1551'de bir siyâset değişikliği İvan'a Kazan'ı almak için kaçınılmaz bir fırsat sağladı. Bu sırada Osmanlı Sultanı, Sahib Giray aleyhine dönmüştü. Sahib Giray bu kadar güçlenince Kefe gelirleri üzerinde hak iddiasında bulunmak tedbirsizliğini gösterdi. Onun Osmanlı Kırım'ı için bir tehdit haline geldiğini gören Sultan, onun yerine yeni bir Han, Devlet Giray'ı göndermeye karar verdi. Bunun için Kırım aristokrasisi ile anlaşmak gerekiyordu. Sert hareketleri ile Sahib Giray onları kendi aleyhine çevirmişti. Sultan onu, hanlıktan almayı düşünmekle beraber, Kazan ve Astrahan sorunu için Hanlığı Moskova'ya karşı desteklemeye kararlı idi. Fakat bu nâzik anda, bir iç harbe yol açmadan, yeni Han'ı tahta yerleştirmek gerekiyordu. Onun için Devlet Giray görünüşte Kazan Han'ı olarak atandı ve Sahib Giray'a öyle haber gönderildi. Bu komplo sonucu Sahib Giray katledildi. Devlet Giray Kırım'a geldi ve tahta çıktı. O, Kırım tahtına geçtikten sonra Kazan'a karşı hareket edecekti. İşte Kırım'da bu olaylar geçerken IV. İvan müthiş yopçu kuvvetleriyle güçlendirilmiş bir orduyu Kazan üzerine gönderdi ve 2 Ekim 1552'de Kazan'ı ele geçirdi. Kazan'ın kaybedildiğini gören Devlet Giray Moskova'ya karşı amansız bir savaş dönemi açtı. 1571'de Moskova önüne kadar gelerek şehrin dış mahallerini yaktı; kendisine "Taht Algan" yani Moskova Fâtih'i ünvanı verildi. Devlet Giray'ı Rusya'ya karşı bu saldırı siyâsetinde Osmanlılar desteklediler, ordusuna toplar göndererek güçlendirdiler. Çar İvan, 1554'de Astrahan Hanlığı'nı da imparatorluğu'na kattı ve Orta Asya'dan gelen kervanların ve Hazar Denizi yolu ile İran ticaretinin transit merkezi olan Astrahan'da bir kale yaptı; oradan Terek üzerinde Kazak'ları yerleştirerek Kafkasya'ya sarktı. Doğu Avrupa'da Altınordu'nun vârisliği davasını kaybeden Kırım Girayları şimdi Rusları geri atmak için doğrudan doğruya Osmanlıların müdahalesini istiyor. Moskof'ların Kazan ve Astrahan'da camileri kiliseye çevirdiklerini söyleyerek Sultan'ı kışkırtıyorlardı. Buna karşı IV. İvan Sultan Süleyman'a karşı daima aşağıdan alarak bu iddiaları İstanbul'a yalanlıyor ve Osmanlılarla karşılaşmaktan kaçınıyordu. Olan olmuştu. Rus Çarlığı kurulmuş, Çar Volga Havzası'nı tamamıyla ele geçirmiş, Kafkasya ve Karadeniz'i tehdit ediyordu. Şimdi Don Kazakları, en kuzeydeki Osmanlı kalesi Azak'a saldırıyorlardı. Çar, her defasında bunları itaat altına tutamadığını söylüyor, fakat el altından onları ateşli silahlar, barut ve para gönderip güçlendiriyordu. Osmanlıları en çok kaygılandıran bir gelişme, Çar'ın İran Safevîleriyle dostça ilişkiler kurması, oraya elçi heyetleri göndermesi idi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:50   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aynı zamanda Osmanlıların Safevîlere karşı müttefiki olan Orta Asya Hanlıklarından da Osmanlı Sultanı'na Ruslara karşı şikâyet mektupları gelmekte idi. Astrahan ve aşağı Volga'yı kontrolleri altında tutan Rusların bu yolu kestikleri, Harezm'den tüccâr ve Mekke hacılarının eskisi gibi serbest geçemedikleri belirtiliyor ve "Bütün Müslümanların Halifesi" sayılan Osmanlı Padişahı'ndan bu yolu açması bekleniyordu. Böylece, Türk-İslâm aleminde ilk defa Rus yayılmasına karşı direniş, bir din vazifesi, bir cihad niteliği kazanıyordu. Bunun tam bir karşılığı olarak Rus Çarları da Üçüncü Roma ve Ortadoks Hristiyanlığı'nın savunucusu rolünü benimsiyorlardı. Güneye ve Orta Asya'ya doğru Çarlığın bu ilk yayılışı Osmanlı İmparatorluğu için siyasi olduğu kadar iktisadî bir tehdit oluşturmakta idi.
Büyük bir Osmanlı devlet adamı, Vezîr-i a'zam Sokollu Mehmed Paşa, bu gelişmeler karşısında, Osmanlı kuvvetlerini kuzeyde bir sefer için harekete geçirmeye karar verdi. Daha Sultan I. Süleyman'ın ölümünden evvel hazırlıklara başlanmıştı. Kazan ve Astrahan'ı almak, Rusları Volga Havzası'ndan tamamıyla geri atmak için 1569'da Don Nehri yoluyla bir ordu ve hafif donanma gönderildi. Bu kuvvetler, Don ve Volga ırmaklarının birbirine en yakın noktasında, Rusların Prevolok dedikleri yerde, kanal açacaklar, donanma Volga'ya geçerek orduyla beraber Astrahan üzerine gidecekti. Astrahan alınınca oradan Safevî İran'ın arkadan vurulması da planın önemli noktalarından biriydi. Osmanlılar kanal kazmaya başladılarsa da, bu muazzam girişimden vazgeçmek zorunda kaldılar. Ordu oradan Astrahan üzerine geldi. Rus savunucuların inatla direnişi, açlık ve ağır topların yokluğu yüzünden Osmanlılar kuşatmayı kaldırmak zorunda kaldılar ve Azak'a doğru perişan halde çekildiler. Vezîr-i a'zam'ın rakipleri, başta ikinci vezir Lala Mustafa Paşa, askeri Sokollo'ya karşı kışkırttılar; onlar kuzeyde her türlü girişimi bırakarak imparatorluk kuvvetlerini Kıbrıs üzerine gönderdiler (1570), Çarlık diplomasisi, İstanbul'da Sultan'ı yatıştırmak için ellerinden geleni yapıyordu, yaptı. Osmanlılar uzun zaman Kazan ve Astrahan sorununu açık tutmak ve Rusya'yı zaman zaman tehdit etmekle beraber 1678 yılına kadar Rusya'ya karşı kuzeyde askeri bir sefer yapmadılar; daha doğrusu bunun için bir fırsat bulamadılar. Kırım Tatarlarının bir örneği olan Rus Kazakları, Terek boyundan Dnyeper Irmağı'na kadar geniş bir cephede Karadeniz üzerindeki Osmanlı merkezlerine akınları ile Osmanlıları daimî bir baskı altına aldılar. 1637'de Osmanlıların en stratejik kalesi Azak Kalesi'ni zapt ettiler. Osmanlılar 1571 İnebahtı (Lepanto) felaketinden sonra kuzeyde yeni bir maceraya atılmaktan kaçınıyorlar, yalnız diplomatik protesto ile yetiniyorlardı. Rus diplomasisi Osmanlıları kızdırmamak için, Papa'nın bütün çabalarına rağmen, Lehistan ve Batı Hristiyan dünyası ile Haçlı girişimlerine katılmadı. Tâ ki, XVII. yüzyıl ortalarında Kazak-Ukrayna sorunu iki imparatorluğu karşı karşıya getirdi. Rus tarihçisi Novoselskiy Rusya ile Osmanlı Devleti ilişkilerinde 1647 yılını bir dönüm noktası kabul eder. O tarihte Lehistan Osmanlılara karşı Rusya ile işbirliğine karar verir. Fakat, üç devlet arasında asıl rekabet kuzey Karadeniz stepleri ve Ukrayna üzerinde idi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:50   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Çar Hükümeti, IV. İvan zamanından başlayarak Asya ve Avrupa arasında ticarette Osmanlılara rakip olarak ortaya çıktı. O zaman İngiltere, İran ve Hindistan ticaretine doğrudan doğruya eriştirecek bir yol ararken, Moskova-Astrahan ve Kafkasya yolunu düşünüyordu. Çar, İngilizleri bu projede kuvvetle teşvik etti.
Osmanlı ülkesi üzerinden ticaret, Venedik tekelinde, Atlantik yolu ise, Portekiz kontrolünde idi. İngilizler Moskova, Kafkasya, İran üzerinden doğu mallarını ve özellikle de baharat ve ipek alabileceklerini düşünüyorlardı. Osmanlıların uzlaşmaz düşmanı Safevî İran'ı bu projede Ruslar ve İngilizler ile işbirliği yapmada idiler. Böylece, Hint-İran ticareti kuzey yoluna kaydırılmış olacaktı. Fakat, bu arada Osmanlılar 1580'e doğru Azerbaycan'ı alarak Kafkasya yolunun kontrolünü ele geçirince İngilizler Osmanlılara yaklaştılar. Kıbrıs Harbi'nden sonra 1580'de Venedik'e karşı İngiliz ve Hollandalıları tutan Osmanlı Hükümeti İngilizlere ilk kapitülasyonları verdi. Böylece, Çarlık ülkesi dünya ticaretinin belli başlı bir yolu olma şansını kaybetti.
Bununla beraber Çarlık, Avrupalılarla ilişkilerini sıkı bir hale getirerek Batı teknolojisini, özellikle ateşli silahlar ve harp teknolojisini aldı ve bu alanda Osmanlılara karşı hatırı sayılır bir rakip haline geldi. Osmanlılar yivsiz misket tüfeği ile savaşırken, Ruslar 1615'ten beri üstün yivli tüfek kullanmakta idiler. Her iki emperyalist, devlet yayılışlarını ateşli silahlara borçlu idi. Doğu kavimleri ateşli silahlarla donatılmış ufak bir kuvvet karşısında bile direnemiyorlardı. Bu sayede Urallar ötesinde Türkçe konuşan ülkelerde Rus Kazakları Çar'ın hâkimiyetini hızla Çin sınırlarına ve Orta Asya Hanlıkları'na kadar götürdüler. Sibir Hanlığı'nın zaptı kürk ticareti için önemli idi. Kürk modası Avrupa'da da yayıldığından bu bölgenin istilası her şeyden önce Rus ekonomisine önemli bir katkı sağlıyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 19-02-2007, 14:50   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Rusların Asya'da yayılışı karşısında Osmanlıların hareketsiz kalışlarını anlamak güç değildir. Osmanlılar, 1578-1623 yıllarında aralıkla İran'a karşı uzun bir savaş dönemine girmişler, Kafkasya'yı Hazar Denizi'ne kadar işgal etmişlerdi; fakat sonra İran tarafından geri sürülmüşler, Kafkasya'yı kaybetmişlerdi. Aynı dönemde, 1593-1606 yıllarında Orta Avrupa'da Habsburglara karşı uzun ve başarısız bir savaşa sürüklenmişlerdi. İstanbul'a gelen Rus elçilerinden hâlâ Kazan ve Astrahan'ın boşaltılması isteniyor, fakat bu koşullar altında hiçbir hareket yapılamıyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 18:11 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580