Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 20-02-2007, 12:29   #1
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Rönesansın Tanımı

RÖNESANS’IN TANIMI
Rönesans “Yeniden Doğuş”, Avrupa tarihinde,14. yüzyılın sonuyla 15. ve 16. yüzyılları kapsayan ve en belirgin özelliği Eski Yunan ve Roma kültürünün canlandırılması olan dönem. Aynı zamanda bir serüven ve keşifler çağı olan Rönesans boyunca, astronomide Ptolemaios sisteminin yerini Kopernik sistemi almış, kâğıt, matbaa, pusula ve barut gibi yeni ürünler ve teknolojiler yaygın uygulama alanı bulmuştur.
“Ortaçağ” kavramını 15. yüzyıl bilginleri, Eski Yunan ve Roma dünyasının yıkılmasıyla bu dünyanın kendi yüzyıllarında yeniden keşfedilmesi arasındaki dönemi belirtmek için ortaya atmışlardı. Ama Rönesans’ın kökleri ortaçağın sonlarında, 12. yüzyılda başlayan bir dizi siyasal, toplumsal ve düşünsel dönüşümde yatıyordu. Bu gelişmelerin başında Rönesans’ın anayurdu sayılan İtalyan kentlerinin gelişmesi geliyordu. Bu kentlerde soylular, tüccarlar, rantiyeler ve zanaatçılar bir arada yaşayıp çalışıyor, aynı milislerde çarpışıyor, evlilik yoluyla ilişki kuruyor, özellikle Kilise’nin otoritesine karşı ortaklaşa direniyorlardı. Ortak bir düşmana karşı siyasal eylem birliği bu kentlerin halklarında bir topluluk bilinci ve yurttaş bağlılığı yaratmaya başlamıştı. Kentsel bütünleşme hem kent toplumu içinde yeni iktidar organlarının oluşmasına, hem de kentler arasında, çevrelerindeki alanlara sahip olma mücadelesinin doğmasına yol açtı.
Daha 13. yüzyılda İtalyan kentlerine özgü bir halk egemenliği kavramı gelişti. İvedi kararların gerektiği durumlarda bir parlamento toplantıya çağırılıyordu. Ama 14. yüzyılda bu kentlerden bazıları kent içindeki iktidar kavgaları nedeniyle demokratik yönetim tarzından uzaklaşarak tek adam yönetimine (signoria) yönelmeye başladı; yüzyıl sonuna gelindiğinde signoria yaygın yönetim biçimi olmuştu. Bu nedenle bir yandan feodalizmin kurumsal yapısı yıkılırken, bir yandan da feodalizme özgü değerler yeni biçimler altında canlanıyor, böylece Rönesans Döneminin karakteristik devlet anlayışı ortaya çıkıyordu.
Sonunda kent devleti, daha önce tek tek yurttaşların bir araya gelmesiyle sağlanan işlevlerin çoğunu üstlendi; bireyler artık hiçbir aracı olmaksızın doğrudan devletle karşı karşıyaydı. Rönesans insanı hem bir birey olarak kendisinin, hem de yetki alanı içindeki herkes için bir baba, bir anne ve aile olan devletin varlığının bilincindeydi. Öte yandan kent topluluğu içinde okuryazar oranın artması ve bir tür yeni edebiyat beğenisinin gelişmesi daha önce yalnızca din adamlarının elinde olan kültür tekeline son verdi. Yeni meslekler, din adamları olmayanlar arasında okuryazarlığın artmasının ve uzmanlaşmanın bir yansımasıydı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:29   #2
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

ORTAÇAĞ ve YENİÇAĞ’IN ÖZELLİKLERİ
Rönesans ortaçağ ile yeniçağ arasında (Özellikle 17. yüzyıla kadar) yaşanmış olan bir çağdır. Daha kesin bir ifade ile bir geçiş dönemidir.
Yeniden uyanış, yeniden doğuş anlamında kullanılan bir isimlendirme bu çağ için çok uygundur. Çünkü bu çağ her bakımdan yepyeni düşünce ve yaklaşımların, anlayış ve uygulamaların (Sanat, felsefe, din konuları üzerinde) ortaya konduğu ve yepyeni bir insan olgusunun tarih sahnesine çıktığı çağdır.
Rönesans bir yeniden yapılanma hareketi olmasına karşın hemen hemen işlediği bütün konu ve sorunlarda Antik çağ felsefesini temel ve örnek almış, onu yeniden inceleyip, değerlendirmiştir. Antik çağ felsefesinden çok şey öğrenmiş, bu felsefe ile pişmiş ve sonraları kendinden de öğeler katarak geliştirmiş ve kendisinden sonraki 17. yüzyıl ve yeniçağ felsefesinin hizmetine sunmuştur. Böylece de bugün bile geçerli olan modern insan kavramının yaratıcısı olmuştur.
Aslında Rönesans akımını Antik çağ felsefe ve kültürünün ve otoritelerinin tekrar canlandırılıp, taklit edilmesi olarak kabul etmek de tam doğru değildir. Bu yaklaşım yanlış olmasa bile ancak çok dar kapsamlı bir yaklaşım olabilir. Çünkü Rönesans oluşumu çok daha geniş ve temelli bir oluşumdur.


AnaBritannica 18 Cilt Pir/Sak Rönesans
www.denizce.com
Bu çağın insanı düşünen, kendine dönük, kendini inceleyen, soran, yargılayan ve kendi öz yargılarını özgürce ortaya koyan insandır. Kendini bütün dogmalardan ve ön yargılardan arındırma yolundadır. Aklını kullanır, aklını kendine kılavuz bilir...
Bu olguyu daha somut bir şekilde açıklayabilmek için Rönesans‘ı ortaçağ ile karşılaştırmakta fayda var.

Ortaçağ’ da insan yaşam ve kültürünü düzenleyen Hıristiyan dini ve onun yöneticisi olan Katolik kilisesidir. Kilise her konuda mutlak otoritedir. Onun düşünce ve inançları kutsaldır ve üzerlerinde tartışılması bile olası değildir. Ortaçağ filozof ve düşünürüne düşen görev kilise öğretisini (skolâstik öğreti) mantıksal bir takım oyunlarla temellendirmek ve savunmaktır.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:29   #3
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

1. Buna karşılık Rönesans’ın ana eğilimi kendini her türlü bağlılıktan sıyırmak, kendini özgürce incelemektir. Rönesans insanı doğa ve yaşam üzerindeki gerçekleri arar ve bu gerçeklere yalnızca akıl ve deney yolu ile ulaşmaya çalışır.

2. Ortaçağ skolâstik felsefesi tamamen kiliseye bağlı ve bütün Hıristiyan âlemini bir şemsiye gibi saran ve bütün bu âlem içinde etkili olan bir felsefedir. Yalnızca Latince ile işlenir. Ana teması Hıristiyan inançlarının savunulup, temellendirilmesidir. Bu felsefede çeşitli ırklar ve uluslar yoktur, yalnızca Hıristiyan âlemi vardır.

Rönesans felsefesi ise karşımıza artık kendi ulusunun karakterleri ve özellikleri ile çıkar, yaptıklarını kendi ulusal dilinde verir.
Konuları çeşitlilik kazanmış ve ön yargılardan, doğmalardan sıyrılmıştır, doğruları kendi öz yargıları ve gözlemleri ile arar.

3. Ortaçağ düşünür ve filozoflarının tamamı din adamı, yani Hıristiyan kilisesinin hizmetkârlarıdır.
Rönesans düşünür ve filozofları ise yazarlar, araştırmacılar ve üniversite öğrencileridir


4. Ortaçağ insanının belirmiş bir kişiliği yoktur. Ondan beklenen ödev tanrının buyruklarına itaat etmektir. Bu dünyanın nimetlerine yüz çevirmek, kendini öteki dünya nimetlerine layık hale getirmektir. Rönesans insanı ise kişiliğini arayan, soran, araştıran, benliğinin bütün canlılığını ortaya koyan kişiliği ve özelliği olan bir bireydir, individüalisttir.
5. Rönesans Avrupa kültür tarihinde yaşanmış olan bir çağdır. Avrupa kültürüne özgü ve ona ait olan bir oluşumdur. Hatta bu kültüründe Latin-Germen yelpazesinin bir eseridir.

Başlangıcı ve ilk filizleri İtalya’da oluşmuş, sonraları Fransa, Almanya, Hollanda ve İngiltere gibi diğer Avrupa ülkelerine yayılmıştır. Bizans ırk ve kültürünün temsilcileri olan İskandinav dünyası bu oluşuma pek katkıda bulunamamış, fakat benimsemiş ve ona uymuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:29   #4
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

RÖNESANS’I OLUŞTURAN TARİHSEL SÜREÇ
Bu dönemde, Ortaçağın sonlarına doğru yüzyıllardır Avrupa’yı ezen istila tehlikesi savuşturulmuştur.
Feodal toplum, kökleri daha öncelere giden bir yenileniş içine girer. Tarımda yeni ulaşılan teknikler kırsal kesimde hızla yayılır ve daha az emekle daha çok üretmenin yolları açılır. Bu da ekonomik yaşamın dengelerini değiştirir. Yolların yeniden canlanması ve ulaşım araçlarının gelişerek artması ile Ticari alışverişteki yenilikler de buna eklenir.
Üniversitelerin ortaya çıkışı, laik düşüncenin doğuşu, roman sanatın boy atışı bu döneme rastlar. Düşünce ve edebi yaşamdaki gelişme kolaylıkla anlaşılır. Daha inançlı bir yaşam, maddi kaygılardan uzak ve dünyevi tutkulardan giderek kurtulmuş bir ruhban takımına düşünsel etkinliğin kapılarını daha da açmış olur
Ayrıca, batı şövalyeliğinin yayılışı, doğu uygarlıkları ile teması destekler. Suriye ve Anadolu’dan Arapça ve Yunanca el yazmaları gelmektedir. İspanya’da Teledo’da, İtalya’da Pisa’da, Roma’da, Sicilya’da Latinliğin ileri karakolu olan Mont-Cassin manastırında toplanan çevirmenler bu antik eserleri ve düşünce ürünlerini Latince bilen rahiplerin yararlanmasına sunarlar.
Bu döneme kadar etkin düşünce üretme merkezleri manastırlardı. Ancak bu dönemde Liege’de, Tours’da, Angers’de, Le Mans’da ve Chatres’da son olarak Paris’te ki okullar kırsal kesimde izole yaşayan manastırlardan kentlere doğru bu merkezlerin kaydığını göstermektedir.
Ortaçağın sonuna doğru, yeni bir Rönesans adına ilk çağ kültürünün en yetkin eserleri üzerine derinliğine çalışmalar yapılarak yeniden canlandırma gayreti içersine girilmiştir. Virgilius, Ovidus, Lucanus, Horatius’a derin bir hayranlıkla yanaşılmaktadır. Eskiden olduğu gibi pagan yazarlara gösterilen sağırlık yoktur. Manevi sorunların çözümünde yaralanılmaktadır onlardan. Bunun yanı sıra hümanist eğilimlerde gözlenmektedir. XI. Yüzyılın sonlarından başlayarak hızla gelişen kültür dalları görülür. Bir yandan ilahiyat ve ilahiyattan giderek bağımsızlığını kazanmaya başlayan felsefe, diğer yandan da Arap dünyası ile daha içtenlikli ilişkiler sonucunda gelişen ve soyut bir bilim olan matematik ile teknik bir dal olan tıp, bu dalları oluşturur. Ayrıca, feodal adetlerin üstesinden gelemeyeceği uyuşmazlıkları çözmek için hukuk araştırmaları kendisini gösterir. Ne var ki ortaçağın son döneminde en dikkat çekici gelişmeler mantık ve ilahiyat alanındadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:30   #5
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu dönemde sanatta da değişime rastlanır. XI. Yüzyılın son çeyreğinde mimarların ve süslemecilerin araştırmaları büyük bir biçemin doğuşuna varır sonunda. Aslında bu arayışları istilalar tam kesintiye uğratamamışlardı, ancak her meslekle ilgili formüllerin ve tekniklerin hızla yayılmasına ve ustaların sık, sık karşılaşmasına olanak sağlayan, ulaşımdaki kolaylıklar olmuştur. Matematik deki ilerlemenin de payı vardır bu gelişmede. Bir de dinsel büyük yapıların zenginleştirilmek istemesinin. Ürün fazlasının satışından, aşardan ve kesenekçilerin ödentilerinden gelen paralar yapı malzemelerine ve taşeronlara akar. Para dolaşımının hızlanması, uzmanlaşmış sanat atölyelerinin doğuşuna yol açar. Ancak sanatsal hizmet bu dönemde tek yönde kalır: Tanrıya hizmet ve onu yüceltmek. Bunun içinde kutsal kitabı ve tapınağı süslemek en önde gelen faaliyetlerdir. Mimarlıkta edebiyatta olduğu gibi laik müşteri topluluklarının desteklediği sanatçılar görülmez. En dev yapılar manastırlardır. Çok derin ve ince bir süsleme ve taş işçiliği hakimdir. Bu sanatı niteleyen başlıca öğeler mimarlıkta kubbenin genelleştirilmesi ve süslemede de insancıl ve anıtsal heykelin dirilişidir.
Güneyli bir sanat olan Roman sanatının XII. Yüzyılda kuzeye doğru kaydığını görürüz. XII. yüzyıl ile 1320 yılı arasında kalan yıllar Batı ortaçağının klasik dönemi olarak adlandırılır. 1000 yılında başlayan iktisadi gelişmenin hızlandırdığı gelişmeler sonucu Avrupa uygarlığı bir düzene ve dengeye ulaşır. Bu dönem büyük buluşmaların zamanıdır. İlahiyatçıların dogmatik önerilerini karşılaştırdıkları, “özetler”, yargılama ve vahyi uzlaştırma çabalarının yoğunlaştığı zamanlardır.


Klasik ortaçağda gördüğümüz bu denge sağlam değildir. Görünen ahengin altında derinlerde bütün değerlerde bir alt oluş, bozulma vardır. Para ve ticaret bugüne kadar bütünüyle tarımsal kalmış bir dünyada her geçen gün daha önem kazanmaktadır ve sosyal düzenin temelleri sarsılmıştır. Monarşilerin güçlenişi, laik düşüncenin doğuşu ve birden gelişimi Hıristiyanlığın iç bağlılığını tehlikeye sokmaktadır. İktisadi sıkıntıların, siyasi huzursuzlukların sıkıntıları şimdiden görülmektedir.
Tarım ekonomisindeki gelişme, tarıma yönelik yeni arazilerin kazanılamaması veya yeni ulaşılan arazilerin verimsiz kalması ve de tarım arazilerinin sınırlarının ormanlara dayanması gibi nedenlerle durmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:30   #6
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kuzeydeki odağın gitgide önem kazanmasının nedeni kumaş üretiminin artışı olmuştur. Güneyde İtalya'da ki odağın başlıca dayanağı ise deniz ticareti olmuştur. Özellikle iki liman kenti öne çıkar: Venedik ve Cenova.
İtalyan iş adamları doğuda acente kurmak ve kimi iktisadi ayrıcalıklar için donanma desteği alırlar. Kutsal savaş düşüncesinin hızını kaybetmesi ile de Müslüman prensler ile ticaret anlaşmaları yaparlar. Dev kadırgalar kullanılmaya başlanır, ve deniz haritaları yapılır. XIII. yüzyıl başlarında, Bizans egemenliğinde olan Karadeniz’e kadar açılırlar. Uzak doğu ile doğrudan temas kurarlar. Hindistan'a Çin denizine, Güney Asya yarımadalarına kadar giderler. XIII. Yüzyıl sonlarında İtalyan denizciliği kolonilerle bütün Akdeniz’i kuşatmıştı. Bu dönemde başta Venedik olmak üzere bütün İtalyan şehirleri zenginleşir.
İktisadi gelişme, bazı istisnalar dışında soylu sınıfının zararına gelişti. Özellikle soylu sınıfın ve şövalyelerin yeni bir yaşam tarzı ile lüks tüketime yönelmesi ve toplanan vergilerin yetersiz kalması ile bu sınıflar sıkıntı içine düştüler. Soylular yaşam düzeylerini sürdürmek için dinsel kuruluşlara, burjuvalara ve prenslere el açmak zorunda kaldılar. Kredi imkanları tükendiğinde mal varlıklarını parça, parça satmaya başladılar. Bu iktisadi sıkıntı, soylu sınıfta topraklarını korumak adına bir korunma tepkisine yol açtı.
Toprak varlıklarını korumak amacıyla, mirasçılar arasında eşit bölüştürme geleneğinden vazgeçildi. Toprakların önemli bir parçası ailenin büyük oğluna bırakılmaya başlandı. Diğer kardeşlerin dinsel yaşama adanmasına karar verildi. Sınıf bilincindeki yoğunlaşmanın sonucu olarak soyluluk, özellikle Fransa'da XIII. yüzyıldan itibaren askerlikte uzmanlaşmış olmaktan, şövalyelikten, yani zenginlikten ayrı, "kanla geçen" bir nitelik olarak görülmeye başlandı. Şövalyelerin çocuklarının ve torunlarının sosyal üstünlüğünü göstermek üzere, yeni unvanlar ortaya çıktı.
Fransa krallığı, İngiltere krallığı güçlendi. Frederich Barborossa'nın kişiliğinde güç bulan Roma Germen imparatorluğu kurumsal olarak dağıldı. Sadece imparatorluk düşü geriye kaldı. Almanya ve İtalya ayrıldı. İtalya'da kendi içinde bölünmelere uğradı.
Papalık bağımsız bir yapıya bürünüp, merkezi güçlü bir monarşik yapıya dönüştü. Ancak kilisenin bu güçlü yapısı ve maddi gücü diğer krallık ve prensliklerin tepkisine yol açarken halkın da kiliseye olan inancı sarsılmaya başladı.
Papalık okullardaki düşünsel hareketin de kontrolünü ele geçirmeye çabaladı. XII. yüzyıla değin eğitim ya manastır okullarında ya da katedral okullarında yapılırdı. Daha sonra XIII. yüzyılda Papa III. Innocentus önderliğinde kilisenin öğretisini yaymak üzere üniversiteler kurdular. Bologna gibi daha önceki imparatorlukların kurmuş olduğu üniversiteler bu papalık etkisine karşı oldularsa da, Paris teki hocalar ve öğrenciler krala karşı bu desteği istediler. Papalık İtalya'da başta Roma olmak
üzere yeni üniversiteler kurdu. Montepeiller okulunu korudu. Kathar sapkınlıklarına karşı kilise öğretisini yaymak için Touluse üniversitesini kurdu. Paris teki eğitimi benimseyen Oxford üniversitesini destekledi. Okullar, yoksul öğrencilerin bakımı için zengin insanların bağışları ile yurtlar (College'ler) kuruldular.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:32   #7
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Üniversiteler dört ayrı fakülteye ayrıldı. Başta hazırlayıcı bilgi veren sanatlar fakültesi olmak üzere, İlahiyat, Hukuk ve Tıp fakülteleri . Sanatlar fakültesi ana dillere göre dört ulusa bölündü ve başlarına seçtikleri rektör bütün üniversitelerin sözcüsü oldu.
Papalık bu şekilde özerk olan okulların denetimini ele geçirmek için tarikatları üniversitelere soktu. İlahiyat fakültesinde öğretim tamamen tarikatların eline geçti. Burada Yunan düşüncesi ile oluşmaya başlayan düşünce akımlarına müdahale ederek, sonunda güç bir bireşimi gerçekleştirdiler: Kimi, akli mantıktan kuşkulanıp Platoncu düşünceye yönelirken kimi si de Aristoteles felsefesini Hıristiyan dogmasına uydurdu. Aquiono'lu Thomas bu sonuncular arasındadır.
Kilise bütün bu gelişmelere rağmen iktisadi, sosyal, siyasal giderek duygusal değişimlerin sarstığı durumunu tam düzeltemedi. XIII. yüzyılın sonunda inananların manevi gereksinimleri ile kilisenin giderek sertleşen ve ağırlaşan yapısı arasında mesafe arttı.
Bu gelişme laik düşüncenin yararına oldu. Kilise dışında kalanlar ile ruhban sınıfı arasındaki zıtlıklar daha belirginleşti. Halk İncili okuyarak arayış içersine girerken kilise adamlarına karşı alaycı bir tepki ile yaklaşmaya başladı. Buna karşı kilise ve rahipler mali yükümlülüklerden uzak imkanlarını sonuna kadar kullanarak zenginleşmeye devam ediyordu.
Tarım ekonomisinin, feodal dünyanın ve Hıristiyanlığının temellerinin çatırdadığı bu dönemde, özellikle Fransız uygarlığını yükselişi, siyasetin yanı sıra sanatta da kendini gösterdi. Edebiyat ve edebi kültür laik çevrelerde git gide yayıldı. Latin edebiyatı geriledi. Bu dönemde Kuzey Fransa’da ortaçağın en büyük sanatı Gotik sanat doğar. Roman sanat kadar kutsal, ama ondan çok daha insancıl, daha gerçekçi ve öyle olduğu için düşüncelerdeki genel gelişime yanıt veren bir sanattır bu. Burjuvazinin yükselişine, kentlerdeki kiliselerin parlayışına, kırsal kesimdeki manastırların silinişine tanıklık eder bu sanat.
Gotik biçem XII. Yüzyıl ikinci yarısında, Roman biçemlerinden ağır, ağır çıkmıştır. Mimarlıkta sivri kuleler kullanılmasıyla kiliseler daha da yüceltilir. Örtünmeden kapı şekillerine, sütunlara, ve dekordaki heykellere kadar her şey değişir. Yükseğe doğru git gide tırmanan yapılar oluşur. Kubbe alabildiğince yüceltilmiştir. Heykellerde temalar yine kutsaldır. Ama sanatçı ifadelerde tanrının kutsallığından daha çok iyilikseverliğini dile getirir ve bundan dolayı bakışlarda ve yüzlerde bir sıcaklık oluşmuştur. Heykel duvardan bağımsızlık kazanır ve insana yönelişi bakımdan antik heykele yaklaşır.
Gotik estetik başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa’ya yayıldı. Ancak Roman biçeminin beşiği ve gözde toprakları olan güney ülkelerinde bu etki sınırlı kalır. Bunlar Bizans ve İtalya’dır. İtalya kendi özgün sanatsal eğilimlerinden vazgeçmez.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:32   #8
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

O tarihe kadar uzun süreli istilalar ve yabancı vesayetler altında yaşamış olan İtalya, mesajı tek başına bütün bir Ortaçağ Hıristiyanlığını yenileştirmeye yetecek olan Asiseli ermiş François’yı başka ülkelerden daha çok içine sindirmiş olan bu ülke, denizlere canlılık getirmiş ticaret ile onarılmış olarak manevi bağımsızlığını ve yaratıcı gücünü yeniden bulmaktadır.
Batının taşınır büyük servetlerinin gelip yığıldığı İtalya kentlerinde, doğuyla temas sonucu zenginleşmiş ve Roma kültürünün gençleşmiş kalıntılarıyla git gide bağlar kuran özgün bir kültür oluşmaktadır. Fransa’nın edebi mirasına konan ve türlere yeni yaşam veren bu İtalya idi. Şövalye romanı geleneği Capetlerin krallığında çekiciliğini yitirmiş bir şekilde çoğalırken XIV. yüzyıl başlarında Lombardiya tiranlarının saraylarında kendine yer bulur. Önce Sicilyalı, sonra Toskana ve Bolonyalı olan şair ve trubadurların kurumuş lirizmine "dolce still nuovada" yeni bir soluk katar.
Son olarak hem skolastik hem mistik olan klasik Ortaçağ kültürü, yine aynı anda Dante’nin (1265-1321) içindeki iman ile Papalık monarşisinin acı eleştirisinin, Virgilius ve Asristotales’e hayranlıkla İbni Rüşt bilgisinin ve son olarak da saray aşkının yüceltmenin birbirine karıştığı ilahi komedyasında en görkemli sonucuna varır.


Antik usullere bağlılık, dışarıdan gelen heykel anlayışını da değiştirir ve Roma geçmişine çevirir yüzünü. Sicilya XIII. yüzyıl sonunda antik heykelin yeniden doğuşuna tanık olur. Toscana’da bir grup sanatçı Fransa’dan gelme ikonografik konuları doğrudan doğruya oyma taş sandukalardaki figürlerden esinlenerek yorumlarlar. XIII. Yüzyıl sonlarındaki bu hareket resme de sıçrar. İtalya’nın karanlık kiliselerinde yer bulamamış olan vitray sanatından bağımsız olan resim, Bizans’ın etkisi altındaydı ve kimi mozaikler hala doğudaki örneklerine öykünme içindeydiler. Ne var ki Roma’da kimi sanatçılar Grek doğunun yavan ve donmuş suretlerini kopya etmekten vazgeçerek antik figürlerdeki hareketi ve hacmi yeniden bulurlar. Bunlar Giotto’nun habercileridir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:32   #9
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Başta iktisadi ve sosyal güçlükler gelmektedir. Kıtlık, savaş, ve veba insanları tehdit eden üç tehlikedir. İktisadi dengesizlik ve sınıf çekişmeleri kentlerdeki esnafın, kırsal kesimde köylülerin başkaldırısına yol açar. Bu durgunluk ve bunalımın yıkıntıları ülkeden ülkeye değişse de savaş daha da yoğunlaşmaktadır. Silahlı çatışma bütün Hıristiyan Batıda görülür. Diplomasi yetersizlikler içindedir. Siyasal plandaki kopuşlar zıtlıkları ve çatışmaları kilise ve üniversitelere kadar yayar. Kilise büyük güçlükler içindedir. Çeşitli nedenlerle saygınlığını yitirmiştir. Papalığın zora başvurup engizisyonu işletmesi çözüm getirmez. Kilisede reform düşüncesi kafaları meşgul etmektedir.
XIV. Yüzyıl başlarında Hıristiyan dünyasının geçici dengesi bozulduğunda Avrupa uzun bir karışıklık dönemine girer. Yüzyıl savaşları, nüfus felaketleri, Osmanlı karşısında geri çekiliş, Roma kilisesindeki parçalanma, yeniden doğuşun olumsuz görünüşleridir. Bu dönem devletlerin kilise karşısında bağımsızlığa kavuşmalarını hızlandırır. Feodal rejimden gelen bağların gevşediği ve yok olduğu toplumda prenslerin mali ve askeri kaynaklar ile yönetim araçları arasındaki oransızlık ortaya çıkar. Sosyal düzenin, kırsal kesimin felaketi söz konusudur. Kentlerdeki sıradan insanlar, zenginlere karşı kızgınlık içersindedirler. Bunlar her yanda duyulan ekonomik sıkıntıların sonuçlarıdır. Beslenme maddelerindeki üretim düşüşü, zanaatlardaki yarışma, nakit kıtlığı ve fiyatlarda dengesiz yükselme.
Ne var ki bu güçlükler düşüncede ve yaratıcılıkta bir tükenişi beraberinde getirmez. İnsanlar kısa ömür sürelerinde ne umutsuzlardır, ne de çok heyecanlı ve mutlu. Bu süre, Avrupa’nın güçlüklerin bilincine vardığı dönemdir. Feodal Avrupa’nın boyutları ve siyasi sınırları daralmaktadır. Akdeniz’de önemli bölgeler kaybedilmektedir. Türk korsanlar nedeniyle batının doğu ile ilişkisi zayıflar.
Ufukları sınırlanan Avrupa’da tacirler, bilginler, ve yöneticiler aralarındaki yakınlığın bilincine varırlar. Cesaret verici teknik gelişmeler ve düşünsel eğilimler vardır. Boylam ve enlemler daha sağlıklı hesaplanır, pusulanın kullanımı yaygınlaşır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 20-02-2007, 12:32   #10
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Ancak bu dönemde kıtlık ve hastalıklar sonucu Avrupa’da büyük bir nüfus sıkıntısı yaşanmaktadır. Ekonomik bunalımın sonuçları savaşlardan daha yıkıcıdır. Siyasi mücadele ve yarış giderek bölünmelerin artmasına yol açar. Yurt ve Ulus kelimeleri bu dönemde anlam kazanır. Her halk, komşularına karşı, kendini tanımlamaya çalışır. XIV. Yüzyıl ulusçuluğu ortak dil etrafında yoğunlaşır. Bu dönemde sınırların ötesine geçmek, izin belgesine bağlanır, ayakbastı parasının yanına gümrük daireleri de eklenmiştir. Bu gelişme Avrupa için daha önce görülmemiş bir yeniliktir. Bölgesel ekonomiler de ulusal çerçeveleri içine yerleşmektedir.
Bu dönemde özellikle İtalya’da yaşamın dış görünüşünde de değişiklikler vardır. Meskende, mobilyada, dekorda yeni bir rahatlık, bir konfor arayışı, süsleme zevki, şehirciliğin başlangıçları, yaşama sevincini dile getirirler. Başka yerlerde olduğundan daha çok İtalya’da boş vakit duygusu kendini belli eder.
Floransa’da Medicilerin, Albertilerin, Rucelailerin Pittilerin, Strozzilerin sarayları, Venedik’te Ca d’Oro yükselmektedir. Bu yapılar XV. Yüzyıl ortalarında mekanlardaki yeniliklerin birer göstergesidir.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 01:57 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580