Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 05-02-2007, 14:25   #21
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

V. YENİÇERİ İAŞELERİ ve MAAŞLARI


Yeniçerilerin iaşeleri kendilerine aitti. Her orta veya bölüğün yemek kazanı ayrı idi. Et ihtiyaçlarını belli yerden alan yeniçerilere et zamları yansıtılmaz, fazlalığı devlet sübvansiyon ödeyerek karşılardı. Buna “zarar-ı lahm” denirdi. Yeniçeri kazanları kendilerince kutsal sayılır ve isyan öncesinde bunlar Et meydanına çıkarılırdı. Buna “Kazan Kaldırma” denilirdi. Yeniçerilerden bazısına ayrıca hergün “fodula” denilen ekmek verilirdi.

Yeniçerililer acemi ocağından gelip ocak defterine kaydedilirken iki akçe yevmiye ile kütüğe yazılırlar ve sonra hizmetlerine göre gündelik artardı; en yüksek yevmiye sekiz akçeye kadar olurdu. Maaş üç ayda bir çıkar ve divan-ı hümayunda her ortaya ayrı ayrı verilirdi; bu ulûfe divanına gabele divanı denilirdi. Her orta kendisine ait maaşını meşin keseler içinde divandan alır ve omuzlarında odalarına getirirler, orada çorbacı denilen bölük kumandanları tarafından tevzi olunurdu. Bundan başka yeniçeri ocağına ara sıra ikramiyeler verilirdi.[1]


VI. YENİÇERİ ORTALARI ve SANCAKLARI


Yeniçeri ortaları bugünkü bölük veya tabur, demek olup her ortanın numarası, anahtar, kalyon, balık... gibi alâmeti vardı. Her nefer, mensup olduğu ortanın alâmetini, mürekkep ve barutla kollarına veya baldırlarına döğer, külâhında da bir pilav kaşığı bulundururdu. Her ortanın da muhtelif zabitleri vardı : Çorbacı orta kumandanı, odabaşı ikinci amir, Vekilharç idare memuru, Bayraktar bayrak taşıyan, Başeski en kıdemli zabit, Usta aşçıbaşı, Başkarakullukçu aşçı muavini, Saka su taşıyan,Karakullukçu çavuş makamında idi.[2]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:26   #22
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeniçeri ortalarının kendi sembolünü taşıyan flamaları vardı. Her ortaya ayrıca bir sancak verilir ve seferde bu sancak, o orta kumandanının çadırının önüne toprağa saplanırdı. Bütün ocağa şâmil iki büyük sancak ise, hazarda ve seferde kullanılan bayraklardı. Hazarda Ağa Kapısında dalgalanan sancak sarı-kırmızı idi. Seferde açılan ve çok kutsal sayılıp “İmâm-ı Âzam Bayrağı” denilen sancak ise beyaz atlastan muazzam bir şeydi. Seferde yeniçeri ağasının, o İstanbul’da ise sekbanbaşının otağasının önüne dikilirdi. Üzerine altın sırma ile Fetih âyet-i kerimesi işlenmişti.
Seferde ağanın otağı önüne, büyük sancağın yanına iki, ağa vezir ise üç tuğ dikilirdi. Büyük sancağın, beyaz olması, ocağın Sünni ve Sünniliğin şampiyonu olduğunu gösteriyordu.[1]

VII. YENİÇERİLERİN SAYISI


Yeniçerilerin XV.yüzyıl ortalarına kadar mevcudu ortalama onbin kadar olup bundan sonra Kanuni’nin vefatına kadar bu miktarın on iki bini aşmadığını görmekteyiz. Bunların orta veya bölük mevcutları bir olmayıp bir kısmında az ve bir kısmında çok efrad vardı; özellikle ağa bölüklerinden birinci kethüda bey bölüğünün mevcudu pek çoktu.


VIII. YENİÇERİLERİN CÜLÛS ve SEFER BAHŞİŞLERİ


Padişah tahta cülûs ettiği zaman sultan Yıldırım Beyazıd tarafından ihdas edilen kanun gereğince Kapıkulu ocaklarına cülûs bahşişi ismiyle para dağıtılırdı. Bu para miktarı sonralar, artmıştır. Bundan başka padişah ilk defa sefere çıkmış ise Kapıkulu ocaklarına sefer bahşişi adıyla ayrıca bahşiş vermesi de kanun oldu.[2]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:27   #23
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

IX YENİÇERİ ÜNVANLARI ve SANATLARI


Yeniçeri generallerine, albaylarına ve daha bazı subaylara “ağa” denilirdi. “Ağa” büyük unvandı ve mutlak mânada “Ağalar” şeklinde kullanılırsa yeniçeri generalleri ile diğer kapıkulu ocakları generalleri anlaşılırdı. Hatta “ağavât hazarâtı” denilirdi. Hiçbir yeniçeri için “bey” unvanı kullanılmazdı. Paşa unvanı da öyle yalnız bütün yeniçerilik tarihinde 29 yeniçeri ağasına vezir gayesi verilmiştir; onlara “paşa” veya “ağa-paşa” denmiştir. Yeniçeri efendisi olan maliye tümgenerali ile yeniçeri imâmı olan din albayına “efendi” denilirdi.

Yeniçerilerin Bektaşi tarikatine girmeleri çok yaygın bir gelenekti. Ocağa “Hacı Bektaş Ocağı” denilirdi. Ocağın Hacı Bektaş Veli tarafından kurulduğu sanılırdı. Ancak Mevlevi, Halvetî, Nakşî, Melâmî olan yeniçeriler de vardır. Bektaşî tarikatı, ocakla iç içe girdiği için, II.Mahmud bu tarikatı da kapatmış, çeyrek asırdan fazla Bektaşî tekkeleri kapanmış veya gizil çalışmıştı. Yeniçeriliğin kaldırılmasını tenkıyd eden Bektaşî dervişleri cezalandırılmış, bir ikisi asılmıştır.[1]

Yeniçeriler içinde değerli şâirler ve her sahada sanatkârlar, hatta ilim adamları da çıkmıştır. Yeniçeriler, Türk halk şiirine ve musikisine çok düşkündüler, iyi saz çalanları çoktu. Yeniçeri mezar taşları, Türk taş sanatının müstesna eserleri arasındadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:32   #24
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

X. YENİÇERİLERİN TAYİN, TERFİ ve CEZALARI


Uzun süre ocakta hizmet eden veya savaşlarda yararlılık gösteren yeniçeriler “kapıkulu savariliği” veya “timar tercihi” gibi terfilerle ödüllendirilirdi. Yeniçerilerin cezalının suçuna ve suçlunun kıdemine olurdu. Küçük suçların cezası yeniçeri odalarında, büyük suçlar ise Ağa Divanında görüşüldükten sonra verilirdi. Bu da genellikle dayak, hapis veya idam şeklinde olurdu. Sefere gitmeyen yeniçeriler cezalandırıldı.[1]


XI. YENİÇERİ İTFÂİYESİ


Tulumbacı Ocağının, görevi İstanbul yangınlarını söndürmekti. Yeniçeri ocağına bağlıydı ve yeniçeri ağasından emir alırdı. Başında “tulumbacıbaşı” denilen binbaşı bulunurdu. Gümüş miğfer giyerdi. 1804’de bu teşkilâtta 531 tulumbacı vardı. Bu Teşkilât, 1720’de Nevşehirli İbrahim Paşa tarafından kurulmuştu.[2]

Bu ocağın sayısı XVIII.yüzyılın ortalarında 150’yi, sonlarında 300’ü bulmuş ve daha sonra bu sayıyı çok aşmıştır.


XII. YENİÇERİ ARŞİVİ


Yeniçeri Ocağı arşivi, yeniçeri efendisinin nezâretinde, Efendi Dairesi’nde idi. Oldukça geniş bir arşivdi. Efendi’nin emrinde 80-100 kâtip çalışırdı. Bu muazzam arşiv, Vak’a-i Hayriye’den sonra, ocağın kökünü kazımak iin, Ayasofya’da Mimar Sinân’ın meşhur çifte hamamının külhanında, bir kısmı da meydanlarda halkın gözleri önünde yakılmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:33   #25
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

III. BÖLÜM

YENİÇERİ OCAĞINI ISLAH ETME ÇALIŞMALARI ve KALDIRILMASI

Yeniçeri ordusu, zamanının en üstün savaş gücüne sahip bir orduydu. Gök kubbe göçse, mızraklarımızın ucunda tutarız diye böbürlenen haçlı orduları, altı saat içinde paniğe uğratılıyordu. Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da hiçbir kuvvet karşısında barınamıyordu. Kaleler, çömlek kapları gibi parçalanıyor, Sina çölü gibi aşılmaz sahralar, kolaylıkla geçiriyordu.[1]

Ocağın kurulmasının üzerinden bir asır geçmeden ve sayıları daha 8000’den ibaretken, padişahların yeniçeri askerlerinden şikayetçi oldukları görülür. Şikayet edenler, Fatih ve Yavuz gibi önemli padişahlardır. Ocağı çok iyi düzenleyip kullanan Kanuni’nin bile bir iki şikayeti görülür. Fakat III.Murat zamanına kadar bunlar önemsizdir. Bu yıllara kadar yeniçeri, görevi ve görevleri neyse, en iyi şekilde yerine getirmiş bir sınıftır. Bir ağır piyade tümeni olarak, en büyük savaşlarda sayıları ve imkanları neyse, fedakarca kullanmışlardır. Kahraman, disiplinli, milli ve askeri geleneklere, padişaha itaata yakın derecede bağlı bir tümendir.

Kanuni’den sonra bütün kurumlarda, bir gerçek cihan devletinin getirdiği üstün nimet ve ferah alametleriyle gevşeme başlar. Fedakarlık ve disiplin duygusu zayıflar. Türk toplumunun ateşli çağı küllenmiştir. Millet bu cihan devletini gerçekleştirmek için çok yorulmuş, çok zorluklar çekmiştir. Artık işin keyfine kaçmaya başlamışlardır. Padişah ve vezirlerde bile bu durumu sezmemek mümkün değildir. Halbuki devlet, bir dakika gaflet uykusuna dalmaksızın kurulmuştur. Bu ortamdan yeniçeri ocağı da nasibini almıştır. Asker kesimi dejenere olmaya başlarsa, devlet elden gidiyor demektir. Devlet elden gidince de hiçbir şey yoktur. Onun için Osmanlı-Türk toplumu, ordunun dejenere olması üzerinde, herşeyden fazla durmuş, herşeyden fazla buna önem vermiş, orduyu ıslah edebilmek için her türlü fedakarlığa göze alabilmiştir. Bizzat padişahların davranışları böyle olmuş, ordularını düzeltmek için altın tabaklarını, gümüş şamdanlarını satmışlar, icab ettiği yerde başlarını da vermişlerdir.[2]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:33   #26
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kanunî devrinin önemli fikir adamlarından, bizzat yeniçeri efendiliği yapmış olan Âli’nin, ocak hakkında, o zamana kadar yazılmamış şekilde, ağır tenkitlerde bulunduğu görülür. Aynı yılların büyük fikir adamlarından Şeyhulislâm ve Hâce-i Sultanî tarihçi Sadettin Efendi, uzun zaman ve çeşitli cephelerde yeniçerilerin ne yaptıklarını araştırdıktan, Haçova muharebesinde de onları gözleriyle gördükten sonra kararını verir : Bu ocak adam olmaz, ortadan kaldırılıp yeni bir ocak kurulmalıdır. Halbuki Sadettin Efendi’nin tanıdığı yeniçeri, sonraki yüzyılların yeniçerisine göre üstün niteliktedir ve çok daha disiplinlidir. Ama Efendi, Kanunî devrini yaşamış adamdır. O devirdeki kalitesini kaybetmiş askere tahammül edememektedir.[1]

Ömer Efendi “Türk ve Türkmen’den asker yazmak” fikrini Hoca Sadettin’den öğrenmiş ve bunu II.Osman’a aşılamıştır. II.Osman, ocağın kaldırılması için herşeye teşebbüs eder. Herşeyin iki dudağı arasında olduğunu sanacak kadar genç ve tecrübesiz olduğundan yeniçerilerce öldürülür.

Kardeşi IV.Murat, Koçi Bey’in tesirindedir. Koçi Bey’in tavsiyesi, ocağın ortadan kaldırılması değil, ıslah edilmesi yolundadır. IV.Murat öyle yapar. IV.Murat’ın kurduğu düzen 1644’e kadar kendisinden sonra ancak 4 yıl devam eder. Kardeşi Sultan İbrahim’in saltanatının ikinci yarısı ile IV.Mehmed’in çocukluk yılları düzenin bozulduğu devirdir. 1656’da Köprülü Mehmed Paşa iktidara gelir. Ocakta IV.Murat’ın yaptığı ıslahatı biraz daha dar bir açıdan gerçekleştirir ve bütün köprülüler onun izin takip ederler.

Lâle Devri’ni yaratan Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, ocağın ıslahı gibi meselelere elini bile bulaştırmak istemez. O derecede ocağın geleceğinden ümitsizdir. Ocağın yanında ikinci bir modern asker kurmak fikri İbrahim Paşa ile başlar. Yeniçeriler bunu anlamakla gecikmezler. Çok kazan kaldırmışlardır ama, Patronu İhtilâli, en yüz kızartıcılarından biridir; açık bir medeniyet düşmanlığıdır.[2]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:34   #27
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

I.Mahmut ihtiyatla adım atmasını bilen bir hükümdardır. Hem babasının, hem amcasının nasıl iki ihtilal ile tahttan indirildiğini görmüş, bu olayların içinde yetişmiştir. III.Ahmet İbrahim Paşa ekolünün takipçisidir. Teknik sınıflardan başlayarak ıslahat yapar ve yeni birlikler vücuda getirmeye çalışır.
III.Mustafa’nın (1757-1774) yeniçeriler hakkındaki fikirleri hiç de dostça değildir. Babası III.Ahmet’le amcası II.Mustafa’yı tahttan indiren bu güce karşı oldukça sert tutum gösterir. Yeni teknik sınıfları geliştirmeye büyük önem verir. Bu devir Osmanlı tarihini çok iyi bilen d’Ohsson’a göre, yeniçerilerden ıslah kabül etmediği için nefret etmektedir, eyalet askerine güvenmektedir ve yeniçeri ocağını bilerek zayıf durumda bırakmış, diğer sınıfları geliştirmeye çalışmıştır. Fakat bu tutum 1768-74 Rus harbinde kötü sonuç verir.

I.Abdülhamîd (1774-1789) ağabeyinden biraz daha ihtiyatla gene teknik sınıflar yetiştirmekten başka bir yıl bulmaz. Yeniçeriler, bu sınıflara, Mühendishâne-i Berrî Hümâyun, Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyûn’dan yetişen topçu, istihkâm ve deniz subaylarına diş bilerler, ama kazan da kaldıramazlar. Zira yeniçeri generalleri, hattâ albayları, padişah ve sadrazamın adamlarıdır.

Yeniçeriler yalnız başlarına değillerdir. Onları tutan ciddi bir kamuoyu vardır. Padişah ve Sadrazam, bu kamuoyunu gözden kaçırmamak durumundadır.[1]

III.Selim (1789-1807) babası II Mustafa’nın yeniçerilere karşı duygularını biliyordu. III.Selim, yalnız ordunun düzenlenmesiyle işin bitmeyeceğini çok iyi biliyordu. Bütün müesseselerin ıslahı ve yenilenmesi lazımdı. Nizâm-ı Cedîd’e başladı. Büyük mesafe aldı. Ama asilere karşı “vur” emrini verebilecek kararlılıktan yoksundu. Kardeş kanı akıtmak istemedi. Modern ordusu zamanla ortadan kalktı. Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa, bir yıl önce efendisi III.Selim’in bıraktığı yerden devam etmek istedi. Ama bunu yapacak yeterince güçte değildi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:34   #28
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yeniçeri ocağını kaldıracak kapasite, III.Selim’in sevgili talebesi II.Mahmud’ta vardı. Ama artık yeniçeriler işin ölüm kalım savaşı olduğunu anlamışlardı. Hükümdarın, bilhassa bu yenisinin haklarındaki fikirlerini iyi biliyorlardı. Eskimiş, çağ dışı kalmış, meselelerinden uzaklaşmış olduklarının farkında idiler. Ama talim kabul etmiyorlardı. Kabadayılık ve haraççılık daha kolaydı. Mermere avuç çalmakla işin biteceğini iddia ediyorlardı. Ama buna kendilerinin de inandığı sanılmaz. Cihanı titreten ataları, bu frenk usulü talimlerle mi yetişmişlerdi? Bu “gâvur padişah” ne yanmak isterdi? Böyle halife olur muydu? Ulemâyı kışkırtıyorlardı. Ama ulemâ da artık onların aynında değildi. Onlar da bu ocağın çok eskidiğine karar vermişlerdi, halkın yeniçerilerden nefretine karşı çıkamazlardı. İstanbul halkı,yeniçeri şerrinden sokağa çıkamaz hale gelmişti. Belli başlı bütün tüccar ve esnaf, haraca bağlanmıştı. Her orta, belirli ticaret yerlerinin “koruyucusu” idi.[1]

XVII.yüzyılın ikinci yarısında Lord Paul Ricaut, ocağın nasıl bozulduğunu anlatır. Söyledikleri şunlardır : Acemi oğlanları eskiden ortalama 6-7 yıl, daha eskiden 8-10 yıl bir talim ve terbiye geçirdikten sonra, yeniçeri neferi olabilirdi. XVII.yüzyılda bu müddetin bir yıla, hatta altı aya indiği görüldü. Esasen artık devşirme yapılmadığı için, yeniçeri çocukları ve bazı iltimaslı şehir çocukları, acemi ocağına yazılıyorlardı. Bunlar askerliği ve disiplini öğrenmeden yeniçeri olup muharebe meydanına gönderiliyor, kumandanları yumuşak olduğu takdirde, harbden kaçmak için fırsat arıyorlardı. Yeniçeri ulûfesi yüksekti ve cazipti. Böylece Anadolu’dan birçok Türk çocuğu gelip ocağı girme yolunu buldu. Yeniçeriler, İstanbul’da ticaretle de uğraşmaya başladılar ve böylece askerlik vasıflarını mühim ölçüde kaybettiler. II.Osman ocağı kaldırmak istedi, başını verdi. Kardeşi IV.Murat, herkes gibi yeniçerileri de korkutmuştu, ona karşı bir şey yapamadılar. IV.Murad ekolünün adamı olan Köprülü Mehmet Paşa ocağı düzenledi ve sayılarını indirdi. Ama gene de oğlu Ahmet Paşaya ölürken ilk fırsatta bu ocağı ortadan kaldırmasını vasiyet etti. Fakat Fazıl Ahmet Paşa, büyük dış olaylarla meşguldü. Zamanın da ocakta düzene girmişti; onun için böyle birşeye teşebbüs etmedi.[2]
  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:34   #29
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Vak’a-i Hayriye’nin şahidi olan ve son yeniçerileri görmüş bulunan Sir Adolphus Slade, bu olayı şöyle anlatır : “Müslümanlık ve Türklük gururu, orduda Avrupalı subayların tam sorumluluk ve salâhiyetle görev almasına mâni oluyordu. Sultan Mahmut’un büyük bir sabır ve dikkatle hazırlayıp bir günde başardığı yeniçeri ocağının kaldırılması işi sırasında, kışlalar topa tutulmuş ve bilhassa bu ocakların küçük rütbeli subayları katledilmiştir. (Büyük yeniçeri Subaylar, padişahın adamı idiler). Bu badireden sonra, yeni orduyu yetiştirmek için ayrılan subaylar, gerekli bilgi ve kabiliyete sahip değillerdi.[1]

Sonuçta Yeniçeri Ocağı XVI.yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı ordusunun talimli, mükemmel bir yaya kuvveti iken, bu tarihten itibaren bozulmaya başlamıştır. Yeniçeri ocağının bozulmaya başlaması III.Murat devrinde başlayıp, bu hükümdar zamanında devşirme kanununa aykırı olarak ocağa yabancı kişiler kaydedilmiştir. Böylece talimsiz, başıboş kimselerin ocağa girmeleriyle bu askeri teşkilat, doğrudan siyasete katılan, devlet adamlarını tayin veya azlettiren, padişahları tahtan indiren veya tahta çıkaran bir kuvvet halini almıştır. Zaman zaman ocağın düzeltilmesi için yapılan çalışmalar da bir netice vermemiştir. Bu sebeple II.Mahmut devrinde 15 Haziran 1826’da ocak kaldırılmıştır. Osmanlı tarihinde bu hadise “Vak’a-i Hayriyye” olarak adlandırılır.[2]

Vak’a-i Hayriye’den 3 yıl sonra, 1829 yılında, II.Mahmut’un saltanatı tehlikeye girmiş bulunuyordu. Halkın büyük bir kısmı memnun değildi, olup bitenlerden Yeniçerilere değilse bile yeniçerilik örf ve âdetlerine mânen bağlı olan halk kitleleri, padişahın bu teşkilatı kanlı bir şekilde ortadan kaldırmasının manasını pek de anlamamıştı. Halbuki II.Mahmut, çağının en önder hükümdarlarından biridir. Devletin içinde bulunduğu geriliği görmüş, batılılaşmasına gayret etmiş, eğitim ve fen sahalarında olduğu kadar, tıp ve sanatta da başarılar kazanmıştır. Kaldırdığı Yeniçeri ocağının yerine Asâkir-i Mansûle-i Muhammediye adlı batı tarzında yeni bir askeri teşkilat meydana getirmiştir.

  Alıntı ile Cevapla
Alt 05-02-2007, 14:35   #30
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

SONUÇ


Yeniçeri Ocağı, Osmanlı Devlet Teşkilatının çok önemli bir kurumudur. Yeniçeri Ocağının iyi işlediği dönemlerde Osmanlı devleti birçok savaştan galip çıkmış ve topraklarını genişletmiştir. Yeniçeri Ocağı Osmanlı halkını da kültürel açıdan etkilemiştir. Disiplini ve gücü ile bu teşkilât birçok Avrupa devleti tarafından örnek alınmıştır. Fakat her yükselişin bir de inişi olduğu gibi Ocakta zaman içinde bozulmaya ve devlet işlerine karışmaya başlamıştır. Ocağın düzeltilmesine çalışıldıysa da sonuç vermemiştir. Padişah II. Mahmut zamanında kaldırılmış ve yerine yeni bir teşkilât kurulmuştur.

Yeniçeri Ocağının kaldırılması çabuk olduysa da, izleri kolay kolay silinememiştir.



  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 09:34 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580