![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Oyun Alanı | Ajanda | Arama | Bugünkü Mesajlar | Forumları Okundu Kabul Et XML | RSS | |
![]() | #121 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -B- Bandırma: 1. İri taneli, beyaz üzüm, razak. 2. Kuru üzüm. 3. Ceviz içi, badem, ipliğe dizildikten sonra pekmezli veya şekerli nişastaya batırılarak yapılan sucuk, şeker sucuğu, pekmez sucuğu. Bazlama: Mısır, arpa, darı ve buğday unlarından yapılan mayalı, mayasız, yağlı, yağsız, şekerli, şekersiz, ince ve kalın pişirilen sac ekmeği. Belek: Kundak, çocuk bezi. Belik: Saç örgüsü. Bibi: 1. Hala. 2. Amca karısı, yenge. 3. Abla. 4. Nine, büyükanne. 5. Teyze. Bostan: 1. Sebze bahçesi. 2. Kavun, karpuz tarlası. 3. Kavun ve karpuza verilen ortak ad. Boz: 1. Açık toprak rengi, 2. Açılmamış, sürülmemiş. Bucak: 1. Memleket. 2. Semt, mahalle. 3. Taraf, öte, uzak. 4. Dağ eteği. 5. Dağ tepesi doruğu. | ||
![]() |
|
![]() | #122 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -C-Ç- Cılga: 1. Harmanda saman ile taneyi ayırmak için her ikisi arasına uzatılan ağaç. 2. Kağnı veya araba izi. 3. Su yolu. Cihan: Dünya, âlem. Civan: Yakışıklı genç. Civan-ı Mert: Mert yaradılışlı, yüce gönüllü yiğit. Cübbe: Din adamlarının elbise üstüne giydikleri uzun, yenleri geniş, düğmesiz giysi. Cülle: 1. Kafa. 2. Küçük kefal balığı. 3. Yaramaz kötü. Çevre: 1. Bir şeyin kenarlarının meydana getirdiği kapalı çizgi. 2. Bir şeyi kuşatan yakın yerler. 3. Bir kimse ile ilişkisi bulunanlar. 4. Sırma işlemeli mendil. Çökelek: Ayrandan yapılan yağsız peynir. -D- Dağım: Çitlembik ağacı ve üzümü. Deste: 1. Demet bağlam. 2. Darıya benzeyen ak darı da denilen bir çeşit tahıl. 3. Mısıra benzeyen tohumundan un yapılan bitki. Devmek: 1. Kımıldamak hareket etmek. 2. Çırpınmak, kıvranmak, tepinmek. 3. Çabalamak, uğraşmak, didinmek. Dırpa: Tepe, en yüksek yer, uç. Doğum: Frenk üzümü. Dübek: 1. İçinde kahve ya da bulgur dövülen oyuk taş, taş havan. 2. Tahta havan. 3. Yayık. | ||
![]() |
![]() | #123 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -E- Elemir: Fal Elemirci: Falcı. Elvan: Renkler demek olup dilimizde “çeşit çeşit renkli” anlamında sıfat olarak kullanılır. Engin: 1. Alçak yer. 2. Geniş alan.3. Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş. Er: 1. Erkek. 2. Koca. 3. Aşamasız asker. 4. Kahraman yiğit. Eşmeli: Kaymak. -F- Felek: 1. Gök. 2. Acun. 3. Talihleri çizdiği sanılan doğaüstü güç. Fetva: Dini ilgilendiren sorular üzerine müftünün verdiği genel yargı. Firik: Olgunlaşmaya başlayan tahıl. 2. Çerez olarak yenilen tahıl kavurması. -G- Gagalı: Yeşil kabuğundan çıkarılmış ceviz. Garb: Batı. Gem: Atı kontrol altında tutabilmek için, ağzına takılan demir araç. Gökçe: 1. Gökle ilgili sema. 2. Gök rengi. 3. Yormayan, batıcı olmayan, güzel, latif. Gönenmek: 1. Mutlu rahat bir hayat yaşamak. 2. Birlikte yaşamayı dilmek. 3. Bir işten hayır görmek. 4. Bir yere yerleşmek, oturmak. 5. Sahip olmak. 6. Mirasa konmak. 7. Geçinmek. Gunnacı: Gebe hayvan. Gurbet: Yurt, dışı, yad el. Guyu: Kuyu. Güvey: 1. Evlenmekte olan bir erkeğe, evlenme töreni sırasında verilen adı. 2. Bir kızın ailesinden olan büyüklere göre o kızın kocası. Güz: Sonbahar. | ||
![]() |
![]() | #124 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -H- Harda: Kıldan yapılan yaygı ya da hayvan örtüsü. Harman: 1. Bahçe, sebze ya da meyve bahçesi. 2. İncir bahçesi. 3. Kolay sulanan tarla. Haylamak: 1. Koşmak, kovalamak. 2. Seğirtmek. 3. Bağırıp, çağırmak. 4. Dövmek. Hoylamak: 1. Kovalamak. 2.Koşmak, kaçmak. Hûda: Tanrı. Hûdaperest: Tanrıya tapan. Hurda: 1. Çapa ile eşilen toprağın ince kısmı. 2. Topraktan yapılan küçük su testisi. -I- Istar Tezgâhı: Halı, kilim vb. şeyler dokunan tezgâh. Işımak: Aydınlanmak. -İ- İstihkâk: Hak, hak etme. İzdivaç: Evlenme. İzzet-i İkrâm: Ağırlama. | ||
![]() |
![]() | #125 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -K- Kabile: 1. Boy. 2. Oymak. Kalbur: Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli ya da seyrek telli elek. Kaygana: Omlet. Keramet: Kimi ermiş insanların doğaüstü birtakım yetenekleri bulunduğuna inanılan şaşkınlık uyandırıcı durum. Kıvranmak: Döndürmek. Kirmen: Elde yün eğirmeye yarayan araç. Kirve: Sünnet olan çocuğun elini kolunu tutan ve çocuk üzerinde babalık hakkı olan kimse. Kolan: 1. Yünden ya da ipekten yapılmış üzeri işli ince kuşak. 2. Kuşakların üstüne getirilen üç santimetre eninde kayış. -L- Lâl: Dilsiz. | ||
![]() |
![]() | #126 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -M- Martin: Eskiden kullanılan ve tek kurşun atan bir çeşit tüfek. Met: Kabarma. Mıntıka: Bölge. Mucuk: Bir çeşit küçük sinek. Murad: İstek, arzu. Münasip: Uygun, yerinde, yakışıklı. Mütevazi: 1. Alçak gönüllü., kurumsuz. 2. Gösterişsiz. Müzevir: Söz götürüp getiren, ara bozan. -N- Nefer: 1. Kimse kişi, 2. Er. Noksansız: Eksiksiz. -O- Oba: 1. Bölmeli büyük göçebe çadırı. 2. Çadır halkı, göçebe ailesi. 3. Göçebelerin bir zaman için konaklamış oldukları yer. Od: Ateş. Okuntu: Çağrı kağıdı, davetiye. Orak: 1. Ekin biçmekte kullanılan, yarım çember biçiminde, bir ucu tutmaklı, öbür ucu sivri kılıç. 2. Ekin biçme, deyirgi, hasat. Oymak: 1. Boy denilen topluluğun ayrıldığı kol, işaret. 2. İzcilikte küçük birlik. | ||
![]() |
![]() | #127 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -Ö- Öbek: 1. Maddeleri ya da nitelikleri bakımından birbirine yakın olan şeylerin topu, takım, grup. 2. Genel olarak yaş, yapı, uzay dağılımları ve hızları bakımından benzer özellikler gösteren dizgelere ilişkin yıldızlar kümesi. Ören: Eski yapı ya da şehir kalıntısı, harabe. -P- Palan: Kaşsız, enli ve yumuşak bir çeşit eyer. Palas pandıras: Çok çabuk. Parça pinik: Paramparça. Pejmürde: 1. Eski püskü, yırtık. 2. Dağınık. -R- Revan: Akıcı, akan. -S- Sac: Demir levha. Sancaktar: Sancağı taşıyan kimse. Sarp: 1. Dik, geçilmesi ve çıkılması güç, yalman. 2. Sert. Sefer: 1. Yolculuk, 2. Savaşa gidiş, savaş. Seki: Kaldırım. Serden geçti: Fedaî. Sıddık: 1. Doğruluk, gerçeklilik. 2. İçten bağlılık. Sındı: Makas. Softa: 1. Eskiden medrese öğrencisi. 2. İlmiyeden olanlara aşağılama amacıyla verilen ad. 3. Körü körüne bir davaya bağlanıp ayak direyen kimse. Soyka: Ölünün üstünden çıkan giysi. Sumak: Antepfıstığıgillerden, sıcak bölgelerde yetişen, kabuğu hekimlikte ve yaprakları dericilikte kullanılan, mercimeğe benzeyen, taneleri dövülerek ekşilik vermek için yemeğe katılan ve yüz türü bilinmekte olan bir ağaç. Sürme: Kirpik diplerine sürülen siyah boya. | ||
![]() |
![]() | #128 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -Ş- Şah: İran ya da Afgan hükümdarı. Şark: Doğu. -T- Tandır: 1. Su çevresi burgaç. 2. Fırında pişirilen ekmek. Telkin: 1. Aşılama, kulağına koyma. 2. Ölü gömüldükten sonra mezar başında imamın söylediği dinsel sözler. Tellâl: 1. Bir şeyin satılacağını ya da herhangi bir şeyi halka bildirmek için çarşıda pazarda yüksek sesle bağıran kimse. 2. Satışlarda aracılık eden kimse. Terki: Eyerin arka bölümü. Toplak: Camiî. Tuluk: Tulum. Tura: Kadınların başlarına taktıkları küçük altın dizisi. Turunç: Turunçgillerden bir ağaç ve bunun portakalı andıran, suyu acımtırak meyvesi. -U- Uvak: Ufak. Uzalam: 1. Masal. 2. Ahmak. -Ü- Üleş: Hayvan ölüsü, leş. Ür-: Havlamak. Üzengi: Ayak altı çukuru. Üzerlik: Tütsü, nazara iyi geldiğine inanılan kokulu bir ot. | ||
![]() |
![]() | #129 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| -Y- Yağız: 1. Karaya çalan buğday rengi, esmer. 2. Yiğit, yavuz. Yar: Sevilen kimse, sevgili. Yayık: Tereyağı elde etmek için sütün içinde dövüldüğü ya da çalkalandığı kap. Yörük: Hayvancılıkla geçinen, göçebe Türkmen boyu. 2. Bu boydan olan kimse. Yular: Hayvanın başlığına ya da tasmasına takılan ve onu bir yere bağlamaya ya da çekerek götürmeye yarayan ip. Yu-: Yıkamak. -Z- Zari zari: Zırlamak, ağlamak. Zindan: Hapis yeri. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
![]() LinkBack to this Thread: http://besiktasforum.net/forum/tarih/22980-mersinin-tarihcesi/ | ||||
Mesaj Yazan | For | Type | Tarih | |
Untitled document | This thread | Refback | 04-03-2008 13:48 |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
![]() | ![]() |