![]() | |
Ana Sayfa | Kayıt ol | Yardım | Ortak Alan | Ajanda | Bugünkü Mesajlar | XML | RSS | |
![]() | #11 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Böyle bir kararın alındığı bu ortamda bir de Şeyh Sait Ayaklanması (Cumhuriyet tarihinin ilk ve en geniş Kürt ayaklanması) çıkmıştır.Bu ayaklanmanın da İngiltere tarafından desteklenmiş olduğu fazla şüphe doğurmayan bir düşüncedir.Buna rağmen Kürkçüoğlu,İngiltere’nin Şeyh Sait Ayaklanması’nı yakından izlediği;fakat destekleyici bir tutumdan da kaçındığı inancındadır.[1]Ancak yine de Toynbee’nin belirttiği gibi, “İngilizler Musul’u işgal ettikleri andan itibaren Kürt milliyetçiliğini teşvik etmişlerdir.[2] Ayaklanmanın kaynağı ne olursa olsun İngiltere’nin işine yaradığı açıkça ortadadır.Bu olay Türkiye’nin Musul tezini yaralamıştır.Kendi Kürtleriyle kavgalı olan Türkiye’nin çoğunluğu Kürt olan Musul’u talebinin bu yüzden tutarsız olduğu görüşünün İngiltere tarafından kullanılmasına imkan vermiştir. Nitekim, gerek içte ayaklanmalarla (belirttiğim gibi özellikle Şeyh Sait) mücadele edilmesi,gerek 1. Dünya Savaşı ve ardından Kurtuluş Savaşı’ndan büyük zararlarla çıkılmasından sonra yeni bir savaşın göze alınamaması;fakat en önemlisi sınırların güvenliği için Batıyla artık olumlu ilişkilerin kurulmasının gerekli olduğu düşüncesi ile Türkiye başlangıçta tanımadığı Milletler Cemiyeti kararını kabul ettiğini açıklamıştır.Türk hükümeti Oral Sander’in de belirttiği gibi Musul’da bir anlaşma olmadığı takdirde,İngiltere’nin bu genç devleti rahat bırakmayacağını,iyi ilişkiler kurma peşinde olduğu Batılı devletlerle yakınlaşmasının bu sorunun çözümüne bağlı olduğu ve içerde yapılan köklü reformların sağlam bir temele oturabilmesi için,dışarda rahat bir ortama ihtiyacı olduğunu anlamıştı[3] | ||
![]() |
|
![]() | #12 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Sonunda Türkiye sorunun çözümümde büyük çaba harcamasına rağmen 5 Haziran 1926’da İngiltere ve Irak ile antlaşma imzalamak zorunda kalmıştır. “Türk-Irak Sınırı ve İyi Komşuluk Antlaşması” ile Brüksel Hattı Türk-Irak sınırı olmuş,Musul artık kesin olarak Irak’a bırakılmış ve Türkiye’nin 25 yıl süreyle Musul petrollerinden %10 hisse alması kabul edilmiştir.Daha sonra bu haktan 500 bin İngiliz sterlini karşılığında vazgeçilmiştir. Görüldüğü gibi Osmanlı toprağı olan Musul’un uluslar arası hukuka aykırı olarak işgal edilmesiyle başlayan süreç ne Türkiye’nin ne bölge halklarının talepleri dikkate alınmadan bir oldubittiyle İngiltere himayesindeki Irak’a verilmesiyle son bulmuştur. Burada unutulmaması gereken en önemli husus;kaybedilenin sadece topraklarımızın veya petrolün olmadığı,Türkiye’nin aynı zamanda soydaşlarını kaybetmiş olmasıdır.Öke’nin üzerinde durduğu gibi bu kopuşun asıl faturasını baskı ve katliamlara maruz kalarak asıl onlar ödemişlerdir[1]Hatta günümüzde bile hala Türkmen soydaşlarımızın haklarının yeterince korunmadığı/savunulmadığı gözden kaçmamaktadır. Türkiye 13 yıl sonra benzer şekilde karşısına çıkacak Hatay(Sancak) Sorunu’nda aynı fedakarlığı göstermeyecektir.İzlediği Başarılı politikalarla bu torakları Musul’daki durumun aksine kendi topraklarına katacaktır;tabi bunda Sancak krizi sırasındaki uluslararası konjonktürün de farklı olması etkili olacaktır | ||
![]() |
![]() | #13 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Gündem:Ecevit’in Musul Konusunda Vasiyet İddiası Türkiye’nin Musul sorununda katlandığı fedakarlık açıkça ortadadır:Musul kaybedilmiştir.Buna rağmen Türkiye bunu kabul etme olgunluğunu göstermiş,Irak’la ilişkilerini bu yeni duruma göre düzenlemiştir.Irak bağımsızlığına kavuştuğunda ve bölgesel bazı sorunlar yaşadığında da komşusunun toprağında gözü olmamıştır.Hatta bugün Irak’ın bölünmesi senaryoları ortalıkta dolaşırken;bir zamanlar Musul için büyük mücadele veren Türkiye,Irak’ın toprak bütünlüğü esasına göre belirlediği temel politikasından taviz vermemektedir.Bu noktada son günlerde Prof.Dr.Yalçın Küçük ve Bülent Ecevit sayesinde gündeme getirilen bir konu Musul sorununu yine tartışılır hale getirmiştir. Prof.Dr.Yalçın Küçük’ün tartışma yaratan iddiası; Mustafa Kemal’ın Musul’un geri alınmasını ölmeden önce İsmet İnönü’ye vasiyet ettiği,İsmet İnönü’nün de bu vasiyeti Bülent Ecevit’e aktardığı yönündedir.Bu arada Küçük,ABD’nin 30 yıldır bu bölgede bir Kürt devleti kurma isteği karşısında,Türkiye’nin Kürt politikasını yanlış bularak Türkiye’nin kendisinin Kürt devletini kurduğunu belirtiyor. Bu vasiyet Ecevit tarafından daha sonra Akşam gazetesine açıkça doğrulanmıştır. Ecevit 3 Ocak 2005 tarihinde akşam gazetesine, Atatürk ve İsmet İnönü’nün, Musul’un aslında Türk toprağı olduğunu düşündüklerini fakat şartlar elvermediği için alamadıklarını vurgulamış ve İnönü’nün kendisine şartlar elverdiğinde Musul’u Türk topraklarına katması isteğinde bulunduğunu açıklamıştır. Ecevit’in yine belirttiğine göre kendisi halâ bu vasiyetin açıklanmaması düşüncesindeymiş fakat gerek böyle bir tartışmanın Küçük tarafından başlatılması (Ecevit sır gibi saklanan vasiyeti Küçük’e İsmet İnönü’nün damadı Metin Toker tarafından aktarılmış olabileceğini ifade ediyor) ve gerekse Irak’taki son gelişmelerin bu konuda elverişli bir ortam yaratması sonucu bu vasiyeti açıklamasına neden olmuştur. Aynı vasiyetin Atatürk tarafından da İsmet İnönü’ye yapılıp yapılmadığına ilişkin soruya ise Ecevit “elbette yapılmıştır” yanıtını vermektedir. | ||
![]() |
![]() | #14 | ||
Guest
Mesajlar: n/a
| Ecevit daha sonra üç kez başbakanlık koltuğuna oturduğunu, bu dönemlerde Musul konusunun hiçbir zaman aklından çıkmadığını belirterek o dönemde Irak’ın toprak bütünlüğünün hem bölgenin hem de Türkiye’nin yararına olduğunu düşündüğünü; bu nedenle o yıllarda bu konuyu gündeme getirmediğini açıklamaktadır. Son günlerde ise Türkiye’nin Musul’u topraklarına dahil etmesi için şartların uygun hale geldiğini belirten Ecevit, son gelişmeler üzerine (ki bunlar ona göre Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesini gerektiriyor) cumhurbaşkanı Sezer ile bu konuda görüştüğünü açıklıyor. Kuzey Irak’ta güneydoğuda tek çatı altında bir kürt devleti kurulma hareketleri (ki bunun için BM’ye dilekçe bile verilmiştir) açıkça bir tehdittir; çünkü Türkiye’deki Kürtlerde kısa sürede bu devlete katılmak isteyeceklerdir, bu noktada Ecevit’e göre Türkiye ABD’yi de ikna ederek kendi güvenliği için Musul topraklarına dahil etmeyi yada Türk ordusunun Kuzey Irak’a girmesini sağlamaktadır; Türkiye’nin bu konuda güçlü ve haklı olması böyle bir politikanın geliştirilmesini ortaya çıkarmaktadır. Atatürk’ten İnönü’ye, İnönü’den de Ecevit’e böyle bir vasiyetin yapılmış olması kesin olmadığı gibi tarihi çok önceye dayanan bir sorun hakkında gelişen bir çok koşul (uluslar arası ilişkiler, siyasal olaylar vb.) karşısında geçmişe dayanarak bazı kararların alınmasın istemek pek de uygun olmasa gerek. 1920’li yıllarda dış politikada istikrarın, en önemlisi güvenliğin sağlanması için böyle bir fedakarlık uygun görülmüştü. Ki bu uygun görülmeseydi (Sancak sorununda olduğu gibi) ileriki bir tarihe ertelenmezdi. O yüzden bu fedakarlığın karşılığını almak için mantıklı gerekçelere dayanmadan herhangi bir müdahalenin gereksizliği açıkça ortadadır. Buna rağmen Türkiye’nin güvenliğinin tehdit edilmesi durumunda tabii ki meşru yollarla korunması yoluna gidilmelidir. | ||
![]() |
![]() |
Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
| |
![]() | ![]() |