Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13-02-2007, 08:51   #21
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Hilafetin kaldırılışına karşı çıkanlar özetle şu mütalaaya sahip olmuşlardır: Hilafet Müslümanların kökleşmiş bir geleneğidir. Daha çok dini mülahazalarla hilafet devlet sınırları içerisindeki toplumun devlete bağlılığını güçlendireceği gibi dış ülkelerdeki Müslümanların, dostluk, ilgi, bağlılık ve hatta yardımlarına vesile olabilecektir. Dolaysıyla kaldırılması milli menfaatlerimiz aleyhinedir.
Öte yandan hilâfetin kaldırılması gereği yönünde fikir serdedenler özetle şu mülahazalara sahiptir.: Hilafetin varlığı dini bir gereklilik olmamakla birlikte taşıdığı özel şartların karşılanması mümkün olmadığından imkansızdır. Öte yandan hariçteki Müslümanlar hilafet nedeniyle Türkleri desteklemiş değildirler. Hilafet dışarıdan güç almamışı sağlamayacağı gibi, üzerimizde bir yük olarak ta bulunacaktır. Ayrıca dış güçlerle birlikte hareket eden hilafet makamının(saltanatla özdeş) cezalandırılması gerekir. Üstelik hilafetin kaldırılması Müslümanların birbirleriyle çekişmelerini önleyecek ve her bir toplum daha kolay kendi bağımsızlığını elde edecektir. Türkiye çağdaş medeniyetin gereklerine göre Türk milletine dayalı bir devlet olduğundan geleneksel siyasetin devamı anlamına gelecek olan “hilafet” bu yeni siyasetle barışmamaktadır.
Özetlenen bu mülahazalar bir yana, dikkat çeken bir başka husus vardır. Hilafetin korunmasını isteyenler, hilafetin yine daha önce meclisin yaptığı gibi padişaha verilmesine taraftar değillerdir. Muhaliflerden gerek Zeki Bey ve gerekse Halid Bey hilafetin mevcut hükümet tarafından üstlenilebileceğini söylemektedirler. Bu anlamda her ikisi de yeni idari yapının yanındadırlar. Hatta daha da ötesi Cumhuriyeti destekleyen Zeki Bey Cumhuriyet adına yapılan icraatlara itiraz ederken şunu söylüyor: “Efendiler, her gün bir arz ve talep karşısında bulunuyoruz. Bunun mebdeini anladık, gayesi nedir? ... Cumhuriyet devam ettiği halde saltanata gidiyoruz.” Öte yandan Halid Bey hilafet hakkında “Büyük Millet Meclisinin şahsiyeti maneviyesinde deriz. doğrudan doğruya mülgadır demek hatalıdır.” demektedir.
Ancak bunun karşısında yine kanun teklifini destekleyici bir konuşma yapan Tunalı Hilmi Bey kanun hükmünü yorumlarken “Hilafet ilga edilmiyor.(TBMM’ni kast ederek) imamette burada hilafette burada.” demektedir. Bunun karşısında örneğin Vasıf Bey hilafetin eski çürük siyasetin bir devamı olduğunu, çağdaş esaslarla uyuşmadığını savunmakta analiz edildiğinde İsmet Paşa’nın konuşmasından da aynı içeriğin desteklendiği anlaşılmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:51   #22
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

III.Hilafetin Kaldırılışının Sonuçları
İç Siyaset Açısından
Hilafetin kaldırılışının yol açtığı ilk sonuçlarından birinin Osmanlı geleneksel siyasetinden tamamen uzaklaşan yeni iç siyasal oluşumların kapısını açmış olmasıdır. Her şeyden önce dinsel bir kurum olarak en tepede bulunan hilafet makamı tüm dini müesseselerin korunmasını ve yüceltilmesini zaruri kılacaktır. Hilafetin kaldırılışı işte bu müesseselerin iç siyasetteki belirleyiciliklerinin de ortadan kaldırılmasına imkan tanımıştır. Dinî müesseselerden devletin kurtarılması yolunda atılan bu adımı şeyhülislâmlığın, şer’iye ve evkaf vekaletinin, şeriye mahkemelerinin kaldırılması, tekke ve zaviyelerin kapatılması, taadüt-ü zevcat, mecelle, Arap harfleri, fes, sarık, cübbe gibi dini gelenekte mevcut olan oluşumların yasaklanması takip etmiştir. Bu gelişmeyi nihayet Anayasa’nın 2. Maddesinde “Devletin dininin İslam dini olduğu” hükmünün kaldırılması izlemiştir.
Dini müesseselerin kaldırılmasında en önemli boyutlardan birini eğitim sisteminin yeniden düzenlenmesi oluşturur. Bozarslan bu gelişmeyi “dine ve dinsel geleneklere savaş açılması” şeklinde tanımlamakta; bürokrasinin yeni ve şiddetli bir baskıyı halk üzerine yönelttiğini ifade etmektedir. Eğitim kapsamında Tevhid-i Tedrisat kanunuyla tüm okullar tek merkeze bağlanmış ve “eğitim laikleştirilerek dinden uzaklaştırılmıştır”. Akgün’ün tespitine göre “Osmanlı imparatorluğu devrinde ülke sınırları içinde bir çok uluslar yaşarken artık bir tek Türk ulusu vardır.... Kur’an okumasını öğrenmenin, yine Kur’an okumaktan başka bir işe yaramayacağı, din ve ahlak dersleri ile ne ilim ne de fen yapılacağı, bu alanlarda herhangi bir ilerleme kaydedilemeyeceği açık seçik görülmüştü.” Hilafetin ve onu takiben dini müesseselerin de kaldırılışı veya devletten koparılışı Türkiye’de bir dizi isyan ve karışıklığın ortaya çıkmasına yol açmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:51   #23
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Tepki, itiraz ve silahlı ayaklanmaların ilk örneklerinden biri Silifke’de Alaaddin Camiinde vaaz veren bir hocanın halkı hükümet aleyhine kışkırtması ve bunun üzerine idam edilmesidir. Benzer olaylar bursa, Reşadiye ve Adapazarı’nda da meydana gelmiştir. Bu gelişmeler üzerine hilafet lehindeki davranışlar, Hıyanet-i Vataniye Kanunu kapsamına alınmış; böylece hilafet lehinde konuşmak idam gerektiren bir suç olmuştur. Ancak Anadolu’dan gelen tepkiler büyümeye başlamış ve nihayet gerçekleşen ve bastırılan Şeyh Said isyanını takiben Takrir-i Sükun kanunu çıkarılmıştır. Takrir-i Sükun kanunuyla ortaya konan hüküm şudur: “İrtica ve isyana memleketin içtimai nizam ile huzur ve sükuneti ve emniyet ve asayişini ihlâle bais bilumum tahrikat ve teşvikat ve teşebbüsat reisi cumhurun tasdiki üzerine re’sen ve idareten men’e mezundur. İşbu efal erbabını Hükümet istiklal mahkemesine tevdi edebilir.” Böylece geçmişte var olan müesseselerin herhangi biri hakkında lehte sadece konuşmak ta şiddetli bir suç olmuştur. Bu kanun çıktıktan sonra meclis tatile gireceğinden 21 Nisan 1924 te istiklal mahkemelerinin idam kararlarının meclis onayına sunulmadan uygulanması kabul edilmiş ve ardından Anadolu’nun muhtelif şehirlerinde özellikle İstanbul’da hükümete muhalif politika izleyen gazete ve dergiler kapatılmıştır. Sonuçta gazete satışlarının 49 bine düşüşü de nakledilmesi gereken bir gelişme olmuştur. Bozarslan’ın “dinsel geleneklere savaş açılması” bağlamında bürokrasiyi suçladığı halk üzerine yönelik baskı ve şiddete imkan tanıyan, bu mevzuatın mevcudiyeti olmalıdır.
Hilafetin kaldırılışının ardından siyasi muhalefet teşebbüsleriyle karşılaşıyoruz. Mustafa Kemal’in yakın arkadaşlarından Dr. rıza Nur bu defa aleyhe geçmiş ve “Halifeliğin ilgası cinayet olmuştur. İşte sadece hilafetin ilgasıdır ki sırf Mustafa Kemal’in işidir. Halifeliğin ilgası çılgınlıktır.” demiştir. Hilafetin kaldırılışı kararına yine geçmişte Mustafa Kemal’in yakın arkadaşlarından olan Rauf Bey, Refet Bey, kazım Karabekir Paşa gibi isimler de muhalefet etmişler ve Halk Partisinden ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını kurmuşlardır. Bu hareketin en belirgin özelliği “gelenek ve inançlara saygı” olarak tanımlanmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:51   #24
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Öte yandan 1930 yılında kurulan Serbest Fırka Başkanı Fethi Bey İzmir’de halk tarafından “kurtar bizi” feryatlarıyla karşılanmış ve hemen ardından Takrir-i Sükun kanununun çıkarılmasını takiben bu parti de kapatılmış ve artık hiç bir muhalefet imkanı kalmamıştır.
Görüldüğü üzere hilafetin kaldırılması Anadolu’da çok büyük bir tepki ve infial ile karşılanmıştır. Bu infiale karşı baskı da çok şiddetli olmuş ve hemen her muhalefet idamla susmak durumunda kalmıştır. Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken bir başka husus daha vardır. Hilafetin kaldırılışını takiben Mebuslar kararı ve itiraz edilmesi güç gerekçelerini yurt içinde anlatmaya başlamışlardır. Valiler, belediye başkanları, kadılar hatta bazı müftülerin imzasıyla gönderilen telgraflarla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hilafeti kaldırılışı tebrik edilmiştir.
Görülüyor ki hilafetin kaldırılışı Anadolu’da iki farklı kimlik ve çatışan iki cephe oluşturmuştur. Bozarslan’ın ifadesiyle, hilafetin kaldırılmasından sonra Türkiye iki kampa bölünmüştür. bir tarafta Batı’cı laikler ve diğer tarafta dinciler karşı karşıya ve kavga ortamına girdiler. Batıcı laiklerin desteklediği CHP’den sonra çok partili sisteme geçilir geçilmez halk yoğun bir şekilde desteğini DP’ye yöneltmiş ve CHP muhalefette kalmaya mahkum edilmiştir. Seçil Akgün konuyu “hilafet ordusu” ile “kuvayı milliyeciler” arasında geçen bir mücadele olarak görür. Akgün bu iki gurup arasındaki savaşın, laiklik hareketinin çağdaş bir devletin dinsel nitelik taşıyan kuvvetiyle savaşı olduğunu düşünmektedir. Oysa kuvayı milliye en az hilafet ordusu kadar dine dayanıyordu. Zira Akgün’ün de ifade ettiği gibi Mustafa Kemal yine manevi açıdan halka seslenmek gerektiğini keşfetmiş ve Ankara müftüsü Rıfat Börekçi’nin hilafete karşı fetvasını tamim ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin görüşünü yansıttığını belirtir. Nitekim Ankara hükümetinin tam zaferi kazanıncaya kadar hilafeti koruyacağını ilan etmesi ve daha da ötesi boşalan hilafet makamına seçimi bizzat yapması kuvayı milliyenin mutlak surette dine dayalı bir hareket olduğunun kesin delilidir. Bu arada mevcut güçlerin siyaseten kullanılabilmesi için Batı’ya dönük politikaların gündeme bir süre gelmemiş olması ayrı bir meseledir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:52   #25
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Dış Siyaset Açısından
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hilafetin kaldırılışının hemen ardından özellikle Araplar’ın kendi hilafetlerini ilan etme peşine düştüklerini görüyoruz. Hilafetin kaldırılışından bir gün sonra 5 Mart 1924’te İngiliz siyasetine de uygun olarak Hicaz kralı Hüseyin halifeliğini top atışlarıyla ilan etti. İngilizler Türklerin hilafetini destekleyen hind Müslümanlarına karşı halifeliğin Arap soyundan olması gerektiği tezini savunuyorlardı. Bu arada Şam’da Hüseyin’in, Fas’ta Fas sultanının, Trablus’ta İtalyan kralının adı “Halife” unvanıyla okunmaya başlanıyor; bir dizi hilafet tartışması Arap dünyasını kavuruyordu. Böylece muhtelif ülkelerden 9 halife adayı belirmiştir. Artık İngiliz, Fransız ve İtalyanlar hilafet tartışmalarını kendi çıkarları yönünde manipule ediyor; kendileriyle işbirliğinde olan idarelerin hilafetini destekliyorlardı. Halife Abdülmecid’in yurt dışına çıkarılmasını takiben Mısır uleması halifenin Müslümanlara gerekliliği konusunda sert bir bildiri yayınlayarak bir kongre toplanması gerektiğini açıkladılar.
Batı’nın oyun ve spekülasyonlarıyla kendi siyasetlerine uygun bir halifenin İslam dünyasının liderliğine getirilmesi çabaları Hindistan Müslümanlarının tutumuyla bozuldu. Zira Hindistan Müslümanları önce Türklere çok kırılmışlar ve büyük bir infial yaşamışlardı. Örneğin Türklerin hilâfetini savunan, çeşitli yardım kampanyalarını organize eden “Hilafet Hareketinin” önderlerinden Muhammet Ali “Türklerin kendilerini kirli mendil gibi kullandıklarını dile getirerek eleştiriler yöneltiyordu. Zira dayanak ortadan kalkınca Hind Müslümanlarının hilafet hareketi bir anda çökmüş; İngilizlere karşı Hindu-Müslüman işbirliği on bulmuş ve Muhammed Ali Türkiye’ye yollamak için topladığı 105 milyon sterlin ile kalakalmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:52   #26
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Güney Asya Müslümanlarının Türklere burukluğundan istifadeyle Ürdün Haşimi Krallığı Türkiye’en “Mukaddes Emanetlerin” iadesini istemiştir. Ancak tüm bunlara rağmen Güney Asya Müslümanları hilafetin Haşimilere de, Suudlara da geçmesini engelleyerek Türk asıllı olmayan- 1924 ten sonra ortaya çıkan halifelerin- hiç birini hilafete layık görmediklerini ortaya koyarlar. Artık eski bağlılık ortadan kalkmasına rağmen Güney Asya Müslümanları uluslararası camiada Türkleri desteklemeye devam etmişlerdir.
Hilafetin kaldırılışını eleştiren Muhammed ali İngiltere’nin İslam milletleri arasında çıkabilecek anlaşmazlıkları kullanabileceğini görerek hemen kendini frenlemiş ve bir süre sonra da hilafet komitesi adına Şevket Ali Ankara’ya telgraf çekerek hilafetin kaldırılışı kararının yeniden gözden geçirilmesini rica etmiştir.
Hind Müslümanları ile tepkilerini kısa sürede değiştirmişlerdir. Örneğin Muhammed İkbal Türklerin hilafeti kaldırışlarına meşruiyet arayışında Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde esasen milli hakimiyetin zaten İslamın hakimiyeti anlamına geleceğini düşünüyordu. Ama Hindistan gibi Müslümanların azınlıkta olduğu kıtalarda self-determinasyonun mutlaka dinî tabana dayanması gerekiyordu. Uzak Doğu Müslümanları kurtuluşu yine de dinde arıyorlardı. Zira Hindistan Müslümanları için İngiliz idaresinden çıkmak -Hindular karşısında- kurtuluş olmayabilirdi. İslam ve sonuçta hilafet Hind Müslümanlarının ayrı bir millet olarak kabul edilmeleri sağlıyor ve bu nedenle Müslümanlar Türklerin bölge Müslümanları üzerindeki hakimiyetlerini arzuluyorlardı. Nitekim hilafet kaldırılınca Müslümanların yüzleştiği güç durum Hindu lider Pandit Jawahir Lal Nehru’nun Türklerin artık laik bir Cumhuriyet hüviyetine büründüğünü, milliyetçilik kavramını benimsedikten sonra Müslüman hüviyetini kaybettiğini iddia etmesi ve Asya’daki Müslümanların da laikleşerek ayrılıkçılığı terk edip Hind milliyetçi hareketine katılmaları tezini ileri sürmesinden anlaşılıyordu. Her şeye rağmen Hind Müslümanları kimliklerini İslamla korumaya devam ederken yine de Türklerin tarafında yer almaya devam etmişlerdir. Bunun yanı sıra bazı Afrika Müslümanlarının telgrafları Hıristiyan ülkeye sığınan halifenin tanınmayacağı Fransızların idaresinde Türkiye’ye dost Müslümanlar olarak kişiye değil Türk Milletinin emellerine değer vereceklerini söylemektedirler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:52   #27
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu arada hilafetin kaldırılışını takiben dış ülkelerin Müslümanları halifeliğin kaldırılması aleyhinde çeşitli tepkiler ve telgraflarla Ankara’ya itirazlarını yöneltiyorlardı. Tüm bu tepkiler Ankara tarafından görmezlikten geliniyor ve önemsenmiyordu. Bu arada Mustafa Kemal gelen tepkiler karşısında Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yalnız Türkiye ile ilgilendiğin; Türkiye’yi temsil edebileceğini, bu konuda halifeye mecliste yer ve söz verilmeyeceğini zira halifenin tüm Müslümanları ilgilendiren bir makam olduğunu kesin bir şekilde ifade ediyordu.
Müslüman toplumlarda bu gelişmeler olurken Batı hilafetin kaldırılışını takdirle karşılıyordu. İngiliz basını Tac’ın sömürgelerindeki Müslüman direnişçilere ciddi bir darbe indirildiğini savunurlar. Ancak bazı İngiliz gazetelerine göre İngiliz sömürgelerindeki cahil halkın Şerif Hüseyin’in isyanında olduğu gibi bu işte İngiliz parmağından şüphelenecekler ve Hıristiyan devletin hilafete müdahale etmesinden infial gösterecekler; hatta yeni hilafetin ortaya çıkması için İslam alemi rakipler kavgasına düşecek, bu da sömürgelerde istikrarsızlık getirecektir. Batı basınının hilâfetin kaldırılışını genel destekler tutumunun yanı sıra ABD’den gelen tanınmış gazeteci Howard da ABD’nin desteğini gösterir nitelikte açıklamalar yapmıştır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:52   #28
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Değerlendime
Hilafetin kaldırılışını dini kurumların ortadan kaldırılması ve bu kurumların devletle olan ilgisinin koparılması takip etmiştir. Türkiye Batı’ya dönük çok kapsamlı bir devrim yaşamıştır ki bu devrimin yapısı gereği ilk adımının hilafetin kaldırılması olması kaçınılmazdır.
Hilafetin kaldırılışı Türkiye’de resmi erkan tarafından görünüşe bakılırsa takdir ve tebrikle karşılanmıştır. Ancak halk nezdinde bu karar büyük infial ve tepkinin doğmasına, bu tepkilerin silahlı isyana kadar varmasına yol açmıştır. Gelişmeye başlayan ve “din elden gidiyor” korkusuna dayanan iç karışıklıklar çıkarılan çok sert kanunlara dayalı olarak şiddetli bir baskı ile susturulmak zorunda kalınmıştır. Muhalefet hareketleri arasından pek azı idam edilmekten kurtulabilmiştir. Hilafetin kaldırılışını takip eden gelişmelerle Türkiye’de milli birliğin bağlayıcı unsurlarından “din” yok sayılmış; bunun yerine Türk milletine dayalı yeni bir milliyetçilik-ulusçuluk- anlayışı ihdas edilmiştir.
Hilafetin kaldırılması hariçteki Müslümanları da anında etkilemiştir. Öncelikle Osmanlı hilafetine muhalefet için fırsat kollayan bazı Araplar kendi halifeliklerini ilan etmişlerdir. Bu arada ortaya çıkan yeni halife adayları Batı’nın büyük ölçüde güdümünde kalmış; Batı bu hareketleri kendi çıkarları etrafında manipule etmeye çalışmıştır.
Hilafetin en şiddetli destekçileri olan Hind Müslümanları da önce bir dağılma yaşadılar. Ancak Her şeye rağmen din birliği ilkesine dayalı olarak hürriyet mücadelelerine devam ederken; uluslararası alanda hem Türklere desteklerini sürdürdüler; hem de Arapların halifelik arayışlarının boşa çıkmasına yol açtılar.
Bu arada Türkiye başta Arap Müslümanlar olmak üzere İslam dünyasının desteğini büyük ölçüde kaybetti.: Bu destek kaybedişinin ardında hilafetin kaldırılışına dayalı olarak Batı’nın “Türklerin dinden çıktıkları” tezini yaymaya çalışmalarının büyük bir rolü vardır. Bu tez hilafetin kaldırılmasının hemen ertesinde Hindistan’da Hindularca işlenmişse de hind Müslümanları nezdinde başarılı ve inandırıcı olmamıştır.
Hilafetin kaldırılışını çok olumlu karşılayan Batı bundan sonra “hilafet” kurumu hem Türkiye’ye karşı hem de Müslümanlar arasında ihtilaf kaynağı olarak kullanmaya devam etmişler ve bir süre sonra da kavram gündemden büyük ölçüde düşmüş; hilafet önemini yeniden yitirmiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:52   #29
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Sonuç ve Genel Değerlendirme
Hilafet Osmanlının son döneminde kuvvet kazanan bir müessese olmuştur. Hilafetin İslam birliği açısından fonksiyoner olduğu da açıktır. Hilafet devlet sistemi olarak İslam inancının devlet eliyle desteklenmesi ve yaygınlaştırılması inancı ve arzusunun bir yansımasıdır ki İslam tarihi boyunca bu olgu genellikle varlığını sürdürmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti hilafeti kaldırarak öncelikle dini yayılmanın devlet desteğinde olmasının önüne geçmiştir. Artık devlet dinden ayrılmış, tüm kurumlarıyla devlet laikleştirilmiş ve yönünü Batı’ya dönmüştür. Türkiye’de hilafeti kaldıran ve ardından bir dizi devrimleri getiren düşüncenin endişesi sadece dinin devlete müdahalesini önlemek değildir. Bu düşünce dinin hayatın tüm alanlarından çekilmesini de öngörür. Zira bu düşünceye göre din Batı medeniyeti düzeyine ulaşmanın önünde bir engel olduğu gibi, dinle bağlanmış zihinler pozitif bilim de üretemeyeceklerdir. Bu yönüyle laiklik bir ideoloji olarak sisteme girmiş ve kendisini dinden bağımsızlık olarak değil, din karşıtlığı olarak yansıtmıştır.
Türkiye hilafeti kaldırarak İslam dünyasından alabileceği varlığı kesin olan ancak çok da büyük ve sarsıcı olmayan destekten kendisini mahrum etmiştir. Bu kurumu Türkiye kaldırmış ama bu kurum İslam geleneği içerisinde varlığını bir inanç olarak bir süre daha sürdürmüştür. Bu durum Batı devletleri tarafından bir fırsat olarak görülmüş ve bu fırsat İslam toplumlarının arasında ihtilaflar çıkarabilme yolunda Batılılar tarafından kullanılmıştır. Hilafeti kaldıran Türkiye bir çok Müslüman toplumun “laik” ve “Batıcı” devlet oluşumunda örnek ve model olmuştur.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 13-02-2007, 08:53   #30
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türkiye Cumhuriyeti yeni devleti eski Osmanlıdan taban tabana zıt olarak Batıya dönük şekilde oluşturmuştur. Osmanlı farklı unsurların varlığının kabul edildiği bir sosyal düzene sahipken yeni Türkiye sadece Türk Milletine ve Türk milliyetçiliğine dayalı bir devlet olmuştur. Bu devlette tüm unsurlar artık Türk’tür ve zikredilen tek millet Türklerdir. Halifelik böyle bir ulusçu-üniter devlet anlayışına taban tabana zıt olduğuna göre kaldırılmasının yeni devletin temel varsayımlarına uygun olduğu açıktır. ayrıca halifelik yeni devleti dini kurumlar önünde sorumlu konumda tutacaktır. Devlet dini kurumlardan hiç bir talimat alamayacağını ortaya koyduğu gibi dini kurumların karşısında da yerleşmiştir.
Hilafetin kaldırılmasında bir diğer nokta İslam dünyasının Türkiye için yük olmasının önüne geçilmiş olmasıdır. Hilafetin varlığı halinde İslam dünyasından gelecek yardım taleplerine karşı Türkiye kayıtsız kalamayacak ve bu da Türkiye’yi zayıf düşürebilecektir.
Bu arada göz ardı edilmemesi gereken bir diğer nokta Batı’nın etkisidir. Osmanlı bile Batılı müttefiklerinin çıkarlarıyla çatıştığında yardım isteyen Müslümanlara yardımı ret edebilmiştir. Kaldı ki Türkiye tamamen Batı’ya dönüktür. İslam toplumları üzerindeki inanç birliğine dayalı etkisi Batı açısından bir tehdit olacak ve bu durumda Türkiye değil temel politikasını oluşturduğu gibi Batı’lı bir devlet olmak, Batı’nın karşısında bir cephe olmaya mecbur kalacaktı.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 23:47 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580