Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 09:36   #111
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

10 Nisan 1922’de Cenova’da toplanan milletler arası iktisadi konferans’da da, Yunan Başvekili bir şey sağlayamamış, sadece kendisine “Şu müşkil zamanda, sıhhatını bahane ederek memalik-i ecnebiyyeye seyyahata çıkmasını, Kral’a telkin etmesi” söylenmişti. Bu, Kral’ın tahtını terk etmesini istemekti. Çünkü bu suretle Yunan milletinin çıkarlarının daha iyi olarak korunulacağı düşünülüyordu. Ancak, Yunan Kralı, “Anadolu ve Trakya, terk-i saltanat zahmetine değmez” diyecek kadar tahtına bağlı idi. Fakat Devletler tarafından 26 Mart’ta teklif edilen yeni barış şartları, Sévres Andlaşması ile elde edilenlerden daha az şeyler sağladığı için, halk arasında Kral’a ve o günkü İdareye karşı duyulan hoşnutsuzluğu artırmıştı. Öte yandan bazı gazetelerde, Sakarya Savaşından sonra Anadolu seferi aleyhinde yazılar çıkmaya başlamış, ordu mensupları arasında da adı geçen sefer hakkında korkunç bir propaganda baş göstermişti. Zaten savaştan usanmış ve bezgin bir hale gelmiş olan Yunan askerleri ise bu savaşın faydasızlığını anlamışlardı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:37   #112
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

. Çünkü, onlar Anadolu’da hiç bir yerde hoş karşılanmamışlar, hatta perdeleri sımsıkı kapalı olan evlerden daima düşmanca “Homurdanmalar” duymuşlardı. Bazen sokaklarda kendilerine rastlayan bir Türk kadınının veya ihtiyar bir Türk erkeğinin, “Yunanlılar geliyor” diyerek evlerine kaçtığını, onlara selam vermek zorunda kalanların ise, dişlerini gıcırdatmaktan kendilerini alamadıklarını görmüşlerdi. Onun için Yunan ordusunun “Her tarafın, herkesin düşman olduğu o yerlerde uğrayacakları felaket evvelden” belli olmuştu. Bununla beraber düşman ordusu güvenliğini sağlayacak tedbirleri almıştı. Gerçekten Sakarya yenilgisinden sonra Eskişehir – Afyona, Karahisar hattına çekilerek “Sağ kanadını Ahır dağına, sol kanadını da Boz dağa dayamış ve Eskişehir Şarkı - Sayyitgazi - Afyon Şarkı - Ahır dağı mevzilerine yerleşmişti”. Ayrıca, daha güven altında bulunmak için bu mevzilerde gerekli korunma tedbiri almış, önemli saydığı yerlerin etrafını tel örgülerle çevirmişti. Ancak bu tahkimli mevzi’lerde morali çökmüş ve biraz önce, Türk birlikleri tarafından çok hırpalanmış bir ordunun bulunduğu da bir gerçekti. Fakat her şeye rağmen Yunanlılar, Anadolu üzerindeki isteklerinden vazgeçmiş değillerdi, tersine olarak, işgal etmiş oldukları Türk topraklarını terk etmelerinin söz, edildiği o sıralarda, onlar bazı yerleri yeniden işgal ediyorlardı. Gerçekten, İtalyanların 18 Nisan 1922’de Menderes vadisini boşaltmaya başlamaları üzerine Yunanlılar hemen harekete geçtiler ve 20 Nisanda boşaltılan Söke’yi 21 Nisan’da, 27 Nisan’da boşaltılmış olan Kuşadasını da 30 Nisan’da işgal ettiler.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:37   #113
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Halbuki onlar artık Anadolu’da kalamayacaklarını bu tarihlerde öğrenmiş bulunuyorlardı. O takdirde yeni işgallerin anlamı ne olabilirdi. Acaba onlar, bu işgalleri sadece bir çapul yapma ve öç alma duygusu ile mi yapıyorlardı? Yoksa onlar, Müttefiklerin kararlarına uymayarak, Anadolu’da kalmaya mı niyetli idiler? Bu mütalaalardan hangisinin daha doğru olduğunu kestirmek zor olmakla beraber onların her iki şıkkı da düşündüklerini ve buna göre uygulamaya giriştiklerini ve fakat çapul yapma ve öç alma düşüncelerinin ön planda geldiğini söylemek daha isabetlidir. Çünkü yeni işgallerle birlikte köyler soyulmaya, halkı öldürülmeğe başlanmış ve bu şekildeki hareketlerde yerli Rumların pek büyük rolü olmuştur. Ancak yerli Rumların, yüzyıllarca idaresi altında, refah ve huzur içinde, yaşadıkları bir millete karşı bu derece kötü bir davranış içine girmelerini açıklamak gerçekten zor bir meseledir. Bize göre bu hal, Türk milleti karşısında kendilerinde meydana gelen bir aşağılık duygusunun ve mensup oldukları millette de merhamet ve adalet duygusunun kıt olmasının birer belirtisidir. Aynı çizgi üstünde bulunan Yunan sivil ve askeri makamlarının, Anadolu ve Trakya’da meydana gelmiş olan kanlı olaylardaki payları ise büsbütün büyüktür.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:37   #114
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

5 Haziran 1922’de, Lloyd Geenge’un “Bir çeşit deli” diye nitelediği, Hadjianestis’in yunan birliklerinin başına getirildiği dikkate alınırsa Yunanlıların, gözlerini kırpmadan ve içlerinde küçük bir sızı duymadan insanları nasıl öldürebildikleri ve koca bir Türk şehrini, kılları kıpırdamadan nasıl bombaladıkları kolayca anlaşılır. İşte bu psikolojik duygular altında bulunan Yunanlılar, 7 Haziran 1922’de Samsun’u bombaladılar. Bombardımanın açık sebebi, bu şehirde bulunan askeri araç ve gereçlerin tahribi isteğinin reddedilmesi, gerçek sebep ise, Yunanistan’daki iç karışıklıkları önlemek, kamu oyunu sükunete getirmek, Yunan halkının ve ordusunun moralini yükseltmek idi. Türkler tarafından yakalanarak Türk deniz filosuna katılmış olan Enosis adlı Yunan gemisinin öc’ünü almak ta bombardımanın sebepleri arasında mütalaa olunabilirdi. Sebepler ne olursa olsun, 7 Haziran 1922 saat altıda üç savaş gemisi ile beş nakliye gemisi Samsun limanına girmiş, bunların başında bulunan kişi, ilgili makamlara bir ültimatom vererek, Samsun’daki askeri eşya ile silah ve cephanelerin bir saat içinde yok edilmesini istemiş, aksi takdirde şehri bombalayacaklarını bildirmişti. Bunun üzerine askeri ve sivil makamlar, durumu hemen Ankara’ya duyurmuş ve aldıkları cevabı, Yunanlılara bildirmişlerdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:37   #115
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu cevapta Samsun askeri bir üs değildir, bu sebeple bombalanamaz, bombalandığı takdirde sorumluluk Yunanlılara ait olur. Eğer halk ve halka ait meskenler bombalanırsa “Buna karşı misilleme hareketinde” bulunulur deniliyordu. Bununla beraber saat onbeş’ten sonra bombardıman başladı ve 17.30’a kadar sürdü. Düşman beş yüz’e yakın mermi atmıştı. İstanbul ve Ankara Hükümetleri tarafından protesto edilen bu olayın yankıları henüz sona ermemişti ki, daha önemli meseleler birinci planda yer aldı. Gerçekten Sakarya Savaşından sonra İzmir’in Yunanlılardan alınacağı söylentileri gittikçe kuvvetlenmişti. Bu durum karşısında Rumlar, bir “İonia Devleti kurmak üzere bir milli savunma ligası” teşkil ettiler. Bu hususta en çok çalışanlardan birisi İzmir metropolit’i Chrysostomos idi. O ve onunla birlikte bu yolda yürüyenler, İzmir ve Manisa çevresini bu suretle Yunanistan’a katmayı mümkün görüyorlardı. 24 Haziran 1922’de Yunanlılar, “İzmir’de Polis teşkilatını üzerlerine” alırlarken “Rumların İzmir Müdafaa Birliği de (Smyrna Defence League), Ionia Devletinin kurulmasını istenmiş, 8 Temmuz’da da İzmir’deki Yunan Baş Komiseri Sterghiades, “Mümkün olduğu kadar süratle İzmir Muhtar Mıntakası” isteğinde bulunmuştu. “Ümitsizlik içinde bazı delice düşünceler” peşinde koşan Yunan Hükümeti ise “Hıristiyanların, Çerkeslerin ve diğer anti Kemalistlerin emniyette ve selamette kalabilecekleri” düşüncesiyle, 27 Temmuzda Ionia idaresinin kurulmasına karar vermiş ve Ionia Muhtariyyeti, Sterghiades tarafından 30 Temmuz’da ilan edilmişti.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:38   #116
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Fakat Yunanlıların bu tutumu çevre halkı üzerinde olumlu bir hal meydana getirmedi, tersine olarak memnuniyetsizliği artırdı, “İzmir Müftüsü ile Maarif Komisyonu”nun istifa etmesine sebep oldu; Ionia Muhtariyyeti lehinde hazırlanan mitinglere Rumlar bile gitmedi. İşte bu sıralarda idi ki Yunanlılar, İstanbul’u işgal etme hevesine düştüler. Çünkü Onlara göre, Türklere barışı zorla kabul ettirmek için bundan daha iyi çare olamazdı. Bu sebeple, Türklerin yeni bir taarruza girişeceklerinden de kuşkulu bulunan Yunanlılar, 29 Temmuz 1922’de, Atina’daki İngiliz elçisini Dışişleri Bakanlığına davet ederek bir nota verdiler. Bu nota’da, barışın yapılabilmesi için İstanbul’un mutlaka kendileri tarafından işgal edilmesi gerektiği ileri sürülüyor ve işgal için Müttefiklerin izni isteniliyordu. Fakat onlar, daha önceden, İstanbul’un işgali için gerekli planlarını hazırlamış ve gerekli tertipleri almış bulunuyorlardı. Nitekim İstanbul limanındaki Yunan savaş gemileri, manevra bahanesiyle 27 Temmuz’da Marmara’ya açılmış, Anadolu’dan iki tümenlik bir kuvvet, deniz yolu ile ve gizlice Trakya’ya yollanmıştı. Yunanlılar, dördüncü kolordularını, İstanbul’u işgal için yeter görüyorlardı. Çünkü bu kolorduya karşı çıkacak Türk kuvvetlerinin, güvenlik kuvvetleri dahil, 9000 kişi kadar olduğunu biliyorlardı. Ancak Yunanlılar, İstanbul’un Müslüman nüfusunu ve İstanbul’daki Türk gizli teşkilatını hiç hesaba katmamışlardı. Halbuki, İstanbul’da. semt semt teşkilat kurulmuş ve şehrin savunulması için 60 bin kişi hazırlanmıştı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:38   #117
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Mesûdiyye zırhlısından sökülen 75 milimetrelik iki top’dan birisi, “Kasımpaşa’daki büyük Cami’in tabutluğuna, diğeri Kulaksız’da bir mandıra’ya gizlenmişti”. 57 milimetrelik iki ayrı top da, bir subayın evine götürülmüş bulunuyordu. Haliç’teki gemilerde bulunan bütün subaylar, İstanbul’un savunmasında görev almış bulunuyorlardı. Bu savaşta yaralanacaklar için yetecek kadar ilaç ve sargı bezi Haliçteki Deniz Hastanesinde depolanmıştı. Sözün kısası vuruşma için her şey hazırdı. Öte yandan ‘Yunanlıların’ İstanbul’u işgal etme istekleri, Müttefiklerce hoş görülmedi. Özellikle, “İstanbul’un ve Boğazların İngiliz kontrolü altına girmesi demek olan böyle bir hareket”, Fransa ve İtalya’da pek olumsuz karşılandı. Bu sebeple Fransa Başbakanı Pouncaré İstanbul’da bulunan “General Pellé’ye gönderdiği talimatta, Yunanlıların İstanbul’a duhullerine müsellehan mumanaat edilmesini ve hatta İngilizler bu surete muvafakat etmeyecek olurlarsa Fransa askerinin münferiden; hareket eylemesini” bildirmişti. Türkler ve Rumların sokaklarda birbirlerinin boğazlarına sarılmasına sebep olabilecek olan bu hareketi, bir çok İngilizler gibi, General Harington da yerinde bulmuyordu. Onun için “Bu çılgın tasarı” karşısında o, Yunanlılara karşı Çatalca hattını savunmak üzere, “İngiliz ve Fransız birliklerinden bir kısmını Fransız generali Charpy’nin emrinde” 28 Temmuz’da oraya gönderdi. İngiliz donanması da Akdeniz’e açılmıştı. Çatalca’ya giden Müttefik birlikleri hemen siperlerini kazdılar ve savunma tertipleri aldılar
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:38   #118
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

. Nevile Henderson ile General Harington tarafından yapılan bir açıklamada ise, “İstanbul’a nereden gelirse gelsin - ister Türkler, ister Yunanlılardan - her türlü saldırının Müttefiklerce püskürtüleceği” belirtiliyordu. Bu açıklamaya Fransa ve İtalya yüksek komiserleri de katılmışlardı. Ancak Yunanlılar İngiliz hükümetinin kendilerini arkalayacağını ummakta idiler. Fakat bu hükümet, o sıralarda müttefiklerinden ayrılmayı İngiliz çıkarlarına uygun görmemiş ve 31 Temmuz 1922’de Fransa ve İtalya ile birlikte Yunan isteklerini reddetmiş ve Müttefiklerin işgalleri altında bulunan bölgelere yapılacak tecavüzü önlemek üzere “Müttefik ordular dumanlandığına emir verilmiş olduğunu kendilerine bildirmişti. Bununla beraber Lloyd George, 4 Ağustos 1922’de Avam Kamarasında yine de Yunanlılar lehine konuştu, Yunanlıların her savaşta üstünlük gösterdiklerini söyledi ve Türkleri tehdit etti. Fakat Lloyd George’un bu tehdidinden ve “Güzel konuşma yeteneğinden Türk ulusunun liderinin kılı bile kıpırdamamıştı.
Yunanlıların İstanbul’u işgal etme istekleri başka yerlerde iyi karşılanmamıştı. Nitekim Romanya’da bir gazete, “Türkleri sulhun akdini ta’cile mecbur etmek için Yunanlıların İstanbul’a girmek istemeleri, anlaşılmaz bir haldir. Böyle bir hareket Türklerle uyuşmayı büsbütün ortadan kaldırır, dedikten sonra, gerçek olan bir şey varsa o da Yunan milletinin bir an önce barışa kavuşmak arzusudur. Böyle bir barış için Müttefiklerin çalışmaları kafi gelmedi. Bir kerre de Atina’da iş başında bulunanların, barış amacına yöneltilmiş olağanüstü bir çaba göstermeleri gerekir” diyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:38   #119
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bir Belçika gazetesi ise aynı konu üzerinde “Yunanlılar ordu ile harb edemiyorlar, tarafsız bir şehre saldırıyorlar” dedikten sonra Yunanlıların İstanbul’u işgal etmelerinin, Müslüman aleminde büyük ve haklı bu nefret meydana getireceğini ve bu yüzden Anadolu’daki azınlıkların tehlikeye düşeceğini yazıyor. Morning Post gazetesi de, “Bu savaşta Türkler, mevcudiyetleri ve vatanları için harb ediyorlar. Halbuki Yunanlılar, hiçbir hakla kendilerine ait olmayan, silah ve kılıçla asla elde edemeyecekleri bir İmparatorluğu fethetmek için çalışıyorlar” diyordu. Sözün kısası, hiç bir yerde destek bulmayan Yunanlılar, Müttefiklerin enerjik tutumu karşısında, İstanbul hakkındaki isteklerinden vazgeçmek ve 15 Ağustos 1922’de imzaladıkları protokol ile dördüncü Yunan kolordusunu, “Hatt-ı fâsıl’dan altı kilometre” geri çekmek zorunda kaldılar.
4- Sakarya savaşından sonra Türk silahlı kuvvetleri, “Eskişehir – Afyon hattında yerleşen düşman karşısında” toplanırken, Türk Genelkurmay’ında Yunan ordusunun kuvvetlenmesine zaman bırakılmaması ve hemen onlara taarruz edilmesi düşüncesi hakimdi. Bundan dolayı 15 Ekim 1921’de Batı Cephesi Komutanlığına bazı direktifler verilmişti. Bunlara göre Türk ordusunun, kış basmadan ve Sakarya yenilgisinin düşman üzerindeki etkisi silinmeden taarruza geçmesi; bu taarruza büyük kuvvetlerle Afyonkarahisar bölgesinde başlaması, bu sebeple de hazırlıklarını çok kısa zamanda bitirmesi gerekiyordu, bu hususları göz önünde tutarak hazırlanmış bir plan da vardı. Türk İstiklal Savaşı tarihinde “Sad” harekatı diye adlandırılan ve üzerinde komutanlarca fikir birliğine varılmayan bu plan, mevsimin ilerlemesi, hava şartlarının kötüleşmesi, devamlı yağmurlar yüzünden yolların bozulması ve ordunun yeter derece’de hazırlanamaması yüzünden uygulanamadı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 09:39   #120
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bununla beraber hemen taarruz edilecekmiş gibi hazırlıklara devam olundu, bu arada Batı Cephesi Komutanlığı, başlıca iki ordu halinde teşkilatlandırıldı. Bunlardan, Nureddin Paşa’nın komuta ettiği Birinci Ordu Akarçay’ın batısında, Ya’kup Şevki (Subaşı) Paşa’nın komutasındaki İkinci Ordu ise Akarçay’ın kuzeyinde idi. Her iki ordunun küçük rütbedeki subaylara çok ihtiyacı vardı. Bu ihtiyaç, İstanbul’dan gelenlerle “Ankara Talimgahından” yetişenler ve Birinci Dünya Savaşında düştükleri esirlikten kurtularak şehir ve kasabalarına dönen tecrübeli yedek subaylarla giderilmeğe çalışılıyordu. Ordunun er noksanı ise, 14/15 Eylül 1921 gece yansından itibaren geçerli olmak üzere ilân edilen “Seferberlik” sonunda, o anda si1ah altında bulunanların “Bakaya ve 1315, 1316, 1317, (1899, 1900, 1901) doğumluların hemen askere alınması ile tamamlandı. Bunlar, “Yozgat, Kastamonu, Bolu, Kayseri, Niğde, Kırşehir, Aksaray, Karaman, Kadınhan mıntıkalarında yedi piyade, bir süvari depo alayı ve bir topçu ve bir makinelitüfek depo kıt’ası” kurularak eğitim gördüler, küçük manevralar ve uygulamalar yaptırılmak suretiyle de bir taarruz savaşı için hazırlanarak Batı Cephesine gönderildiler. Bundan başka Ankara’daki bütün birlikler, Jandarma’ya yardımcı olarak kullanılan bir kısım piyadelerle süvariler, kıyı koruma teşkilatından ve Adana bölgesindeki kuvvetlerden bazı birlikler, dairelerde ve öteki kuruluşlarda çalışanların azaltılması sonunda elde edilen askerler ve yeni teşkil olunan 16. Tümen ile Kocaeli’nde bulunan 17. Tümende Batı Cephesi emrine verildi. Bu suretle Batı Cephesinde ilk defa 200 bine yakın insan bir araya gelmiş oluyordu. Taarruz için toplanan ve yeter görülen bu insanların elbiseleri İtalyanlardan, Fransızlardan ve yurt içinden sağlanıyordu.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 09:09 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580