Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 10:47   #121
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Şevket Süreyya, Türkiye'nin dünya üzerindeki yerini saptarken, ulusal bir
şövenizmden ya da gözü kapalı bir spekülasyondan hareket etmiyor. Elinde,
Mustafa Kemal Atatürk'ün başarı eylemi o sırada ortaya atılan --devletçilik--
gibi yeni uygulama yöntemleri ve sağlam bir kuram vardır. Şu satırların
bugünkü Türkiye bakımından geçerliliği ve --merkez-çevre-- kuramına dayalı
--karşı-emperyalist devrim-- modeli açısından doğruluğu şaşırtıcıdır:
--Bir zamanlar müstemleke ve yarı-müstemlekelerin sefalet haddini, büyük
sanayi memleketlerinde tekniğin terakki derecesi tayin ederdi. Şimdi
müstemleke ve yarımüstemlekelerle iktisaden tabi memleketlerde tekniğin
terakki derecesi, büyük sanayi memleketlerindeki sanayi dağılışının haddini
ve şiddetini tayin edecektir.
Metropollerin, yani başka memleketlerden çekilen fazla kıymetler hesabına
yaşayan memleketlerin teknik temeli günden güne sarsılıyor. Müstemleke ve
yarı-müstemlekelerin istismarına istinat eden rejim, artık tabii ömrünü
yaşamıştır. Bize --Buhran-- diye anlatılan şey, hakikatte, eski istismar
nizamına göre kurulmuş eski metropol hegemonyasının teknik bazının bir
sarsıntısından başka bir şey değildir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:47   #122
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Binaenaleyh buhran, bünyeleri dağılmaya yüz tutan büyük sanayi memleketleri
için bir ıztırap, fakat kendi milli iktisat sistemlerini kurabilmeleri, ancak
bu müesses sanayi hegemonyasının tasfiyesine bağlı olan bizim gibi
memleketler için sadece bir --doğum ağrısı--dır. Siyaseten olduğu kadar
iktisaden de müstakil bir Türkiye'nin teessüs edebilmesi için Garpta
--buhran-- denilen şeyin biraz daha devamı ve biraz daha derinleşmesi lazımdır.
Çünkü, bizim ve benzer memleketlerin iktisadi inkişafı, Garptaki sanayi
buhranının baş amillerinden biridir.-- (Aydemir, 1932-b).
Açıkça görüldüğü gibi, bu satırlar, --merkez-çevre-- kuramının daha önce
aktardığım, --çevre ve yarı-çevre ülkelerinin ancak dünya kapitalizminin
bunalım dönemlerinde gelişme olanakları bulması-- tezinin 1930'lardaki
ifadesidir.
Kadro'cular, edebiyat alanında da etkindirler. Örneğin, Yakup Kadri,
Sodom ve Gomore'de, daha 1928 yılında, Yunanlıları, İngilizlerin kışkırttığı
ve Anadolu'ya yolladığı gereğini yansıtarak, şöyle yazıyordu:
--İstanbul'da işgal kuvvetleri fertlerinin halka reva görmediği cefa ve
zulüm kalmamıştır. Bu memleketin aydın ve vatansever sınıfına karşı ise adeta
ilk insanların yırtıcı mahluklara ve ilk Amerikan kolonilerinin kırmızı
derililere uyguladıkları --kitle halinde yok etme-- sistemini kullanmıştır.--
(Karaosmanoğlu, 1972-b:22).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:47   #123
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İşin ilginç yönü, --merkez-çevre kuramına dayalı karşı-emperyalizm-- tezinin,
kökeni Marx'a dayalı olmakla birlikte, en sert eleştirileri Ortodoks
Marxçılardan almış olmasıdır. Nasıl bugün, Emmanuel ve Wallerstein gibi
yazarlara en sert eleştiriler, klasik Marxçılardan geliyorsa, geçmişte de
Kadro hareketine ve Şevket Süreyya ile arkadaşlarına eleştiriler aynı
çevrelerden gelmişti. Oysa, pek çok kişiye göre --merkez-çevre-- kuramı
--neo-Marxist-- bir yaklaşımı içermektedir.
Kadro Hareketi, Atatürk'ün Eylemini Evrensel Açıdan Yorumlamaya Çalışıyordu
Merkez-çevre kuramı ve buna dayalı olan karşı-emperyalist devrim tezi,
hiç kuşkusuz, sömürülen ülkelerin, gittikçe dünya siyaset sahnesinde önem
kazanmasından doğmuştur. Dolayısıyla, pek çok düşünür, bu arada Marxçı
düşünürler de olayın üzerine eğilmiş ve yeni yorumlar yapmışlardır.
Kadro hareketi de bundan başka bir şey değildir. Çoğu eski komünist ve
sosyalistlerden oluşan bir yazar ve düşünür kadrosu, Mustafa Kemal Atatürk'ün
eyleminin somut başarısını, evrensel açıdan ve dünya kapitalist sistemi
çerçevesinde irdelemişlerdir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:47   #124
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aşağıdaki satırlar da Şevket Süreyya'ya aittir:
--Batı'da makinelerin sanayiye uygulanması makineleri, yani üretim
vasıtalarını elinde toplayan sınıfla, bu vasıtalardan yoksun kılınan sınıf
arasında ve sanayi yoğunluğunu elinde tutan memleketlere özgü bir çelişme
doğurmuştur. Bu çelişme kesinleşmektedir. Fakat aynı suretle, bir kısım
memleketlerde gene makinelerin sanayiye uygulanması ve sanayinin dünyanın
belirli alanlarında yoğunlaşması, büyük üretim vasıtalarını elinde biriktiren
memleketlerle, milli sanayiden mahrum kılınan memleketler arasında diğer bir
çelişme doğurmuştur ve bu çelişme gittikçe genişlemekte ve kesinleşmekte
bulunmuştur. Bu çelişmeler bu kitapta açık ve sık olarak tekrarlanacaktır.
Çünkü aslında inkılabımız, dünya ölçüsünde olan bu çelişmelerin hem mahsulü,
hem tasfiyecisidir.
Birinci çelişme, tekniğin ileri ve yoğunlaşmış olduğu ülkelerin birbirlerine
karşı olan iki sınıfı arasındadır. İkinci çelişme, tekniğin yoğunlaşmış ve
sanayinin ilerlemiş olduğu ülkelerle (metropollerle) eski sanayisini kaybeden,
fakat onu yeniden ve bugünkü şartlara göre kurmak davasını güden sömürge ve
yarı-sömürgeler (yahut ziraatçı memleketler) arasındadır. Bu çelişmelerden
birincisi sınıf kavgası, ikincisi Milli Kurtuluş Mücadelesi şeklinde cereyan
ediyor.-- (Aydemir, 1968:45-46).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:47   #125
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Şevket Süreyya'nın yine 1932'de yazdığı (1968'de ikinci basımı yapıldı) bu
satırlar, konunun; aynen bugün Batı'da olduğu gibi, o gün Türkiye'de de
yeni-Marxçı bir yoruma oturtulmak istenildiğini gösteriyor.
Daha ilerde göreceğimiz gibi, Kadro; --merkez-çevre kuramına dayalı
karşı-emperyalist devrim--in yalnız kuramını yapmakla kalmıyor, onun, devrim
sonrası uygulaması için de yol gösteriyordu.
Türk Kurtuluş Savaşı'ndan önce Osmanlıların düştüğü sömürge durumu hakkında,
yerli ve yabancı çalışmaların da aynı yıllara rastlaması, Kadro hareketinin
belli bir ortamın ürünü olduğunu göstermektedir. Yerli araştırmalara Şanda
(tarihsiz), yabancı araştırmalara Blaisdell (1979) örnek verilebilir.
Kadro'cuların kökenleri için, Aydemir (1967) , Küçük (1979:37-86) ,
Ergüder (1978) ve Tör (1976)'e bakılabilir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:47   #126
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Türkiye'de Merkez-Çevre Kuramına İlişkin Çalışmalar
Yeni Türk Devleti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün eylemi, gerek dünya,
gerekse Türkiye tarihi açısından bir dönüm noktası olduğundan, özellikle
Türkiye'de kendinden sonraki tüm eylem ve düşüncelere de damgasını vurdu.
Son yıllarda bunun en belirgin örneklerinden biri, Yön-Devrim dergileri
çerçevesinde gelişen düşünce eylemi oldu. Özellikle yazar ve düşünür Doğan
Avcıoğlu'nun öncülüğünü yaptığı bu akım, Türkiye'yi evrensel kuram açısından
--merkez-çevre-- çözümlemesinin içine oturtuyor, kalkınma için de Oscar
Lange'den aktardığı --Milli Devrimci Kalkınma Yolu--nu öneriyordu
(Avcıoğlu, 1973:670-676).
Temelde karşı-emperyalist bir yaklaşıma dayalı olarak önerdiği bu kalkınma
yolu, Türk tarihi ve ideolojisi açısından da --neo-Kemalist-- diye
nitelenebilecek bir yaklaşımdı. Tek eksiği, iktidarın ele geçirilmesinde
sivil-asker bürokratların rolüne fazla ağırlık vermesi olan bu kuram, aslında
bir yeni Kadro eylemi olarak da nitelenebilir. Kadro'dan farkı, onun
savunduğu ve başta Mustafa Kemal Atatürk oturduğu halde gerçekleştirilemeyen
pek çok önlemi, bu kez hemen aynen, üstelik de Mustafa Kemal Atatürk gibi
birinin desteğinden yoksun bulunan ve oldukça değişmiş (sınıflaşmış) nitelik
taşıyan bir toplumda önermesiydi. Mustafa Kemal Atatürk'ün yokluğundan doğan
eksikliği, asker bürokratların desteği ile doldurmayı umut eden bu yaklaşım,
gerek iç, gerekse dış konjonktür bakımından bir süre sonra Türkiye'nin
gündeminden çıktı ve güncelliğini yitirdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:47   #127
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Fakat, bu Kadro ve Yön-Devrim çizgisinin Türkiye'nin siyasal gündeminden
çıkması demek değildir. Çünkü, bu yaklaşımın temel belirleyiciliği, askere ya
da tek partiye dayalı bir çözüm önermesi değil, --merkez-çevre-- kuramına
dayalı bir dünya çözümlemesi üzerine oturtulmuş --karşı-emperyalist bir
program-- ortaya koymasıdır. Dünyaya bu konuda öncü olmuş bir ülke olarak,
merkez-çevre kuramı ve karşı-emperyalist devrim modeli Türkiye dışında bile
olsa, varlığını sürdürdüğü sürece, konunun toplumumuzun gündeminden yok
olacağını düşünmek doğru değildir.
Nitekim, --merkez-çevre-- kuramına göre, Osmanlı-Türk toplumunun
çözümlenmesine ilişkin çalışmaların sayıca küçümsenmeyecek kadar oluşu ve
bundan da önemlisi, niteliklerinin yüksekliği, yukarıdaki yargımın
doğruluğunu göstermektedir.
Bu konudaki çalışmalar iki gruba ayrılabilir. Birinci grup, Osmanlı-Türk
siyasal ve toplumsal yapısını --iç dinamik-- çerçevesinde bir --merkez-- ile
--çevre--sinin ilişkileri açısından inceleyen çalışmalardır. İkinci grup
çalışmalar ise, Türkiye'yi --dış dinamik-- açısından, dünya sistemi içerisinde
bir --çevre-- ülkesi olarak ele alan çalışmalardır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:48   #128
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Birinci tür çalışmalara Şerif Mardin öncülük etmiştir. 1973 yılında yazdığı
bir makalede, --merkez-çevre-- kuramının, Türk siyasal çözümlemeleri için bir
anahtar olup olmadığını sormuş ve günümüze dek getirdiği bir siyasal
çözümleme denemesini Deadalus dergisinde yayımlamıştır (Mardin, 1973).
Aynı grup içinde bir başka çalışmayı Metin Heper yapmış ve Kadro'culara
sempati besleyen bir dergide, Toplum ve Bilim dergisinde yayımlamıştır.
Heper'in başka amaçla yapılmış çalışmalarına bile --Osmanlı Siyasal Hayatında
Merkez-Kenar İlişkisi-- adını koyması, bu kuramın Türkiye açısından
çekiciliğini belirtir kanısındayım (Heper, 1980).
Türkiye'yi dünya sisteminin içinde, dış dinamik açısından bir --kenar-- ya da
--çevre-- ülkesi olarak irdeleyen çalışmaları, daha önce belirtmiştim. Özkol'un
(1969), Gülalp'ın (1979), Keyder'in (1976-1979) ve Aksoy'un (1975) çalışmaları
gerçekten uluslararası standartların üzerinde, Yalçın Doğan'ın çalışması
(1980) ayrıca güncellik de taşıyor.
Konuyu yine Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nın en hızlı döneminde, Ekim 1921'de
söylediği şu düşüncelerle bağlamak, --merkez-çevre kuramına dayalı
karşı-emperyalist devrim-- modeli açısından Türk Devrimi'nin çözümlenmesine
tutulacak ışıklardan biri olacaktır:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:48   #129
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Anadolu bu müdafaasıyla yalnız kendi hayatına ait vazifeyi ifa etmiyor,
belki bütün Şark'a müteveccih hücumlara bir set çekiyor. Efendiler, bu
hücumlar elbette kırılacaktır. Bütün bu tasallutlar mutlaka nihayet
bulacaktır. İşte o zaman Garp'ta, bütün cihanda hakiki sükun, hakiki refah ve
insaniyet hüküm sürebilecektir.-- (Karal, 1969:17).
:::::::::::::::::::
III
BİR DEVRİMİN GENEL KOŞULLARI
Kaç Türk var şu dünyada, bir o kadar susuz:
Hepsinin gönlünde sen, bir pınar bulmak gibi:
Ancak senin yolunda sağlıklar, esenlikler:
Olmaya devlet cihanda Atatürk'ü duymak gibi.
BEHÇET NECATİGİL, --Atatürk'ü Duymak--tan.
İnsan ilişkilerindeki temel değişme biçiminde tanımladığımız --devrim-- hiç
kuşkusuz siyasal boyutu ağır basan bir olaydır. Bir başka deyişle, siyasal
anlamdaki iktidar değişikliği, bir devrimin en belirgin özelliği olmaktadır.
Devrimler ne zaman ortaya çıkar? Hangi koşullar bir devrimin oluşmasına
uygun bir ortam yaratır? Bu soruların yanıtları hiç kuşkusuz, son derece
karmaşık bir ögeler sistemini yansıtacaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 10:48   #130
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Her şeyden önce, bir devrimi ortaya çıkaran koşulları, tarihten ve
toplumdan gelen nesnel koşullar ile, devrime özgü örgüt sel ve bireysel
kökenli öznel koşullar oIarak ikiye ayırabiliriz.
Bu iki grup koşul hiç kuşkusuz, birbirlerini önemli ölçüde etkiler. Nesnel
koşulların varlığı öznel koşulları yaratacağı gibi, salt öznel koşulların
varlığı da nesnel koşulların oluşmasını hızlandırabilir.
Öznel ve nesnel koşulların bir devrimin ortaya çıkmasındaki göreli rolleri
nelerdir? Hangisi daha belirleyicidir? Bu soruların yanıtları, hiç kuşkusuz,
nesnel koşullara ağırlık tanıyan bir biçimde verilmek zorundadır. Tarihsel ve
toplumsal koşullar, bir devrim için olgunlaşmışsa, lider, örgüt ve ideoloji
olarak, öznel koşullar da aynı süreçlerden etkilenerek gelişir.
Bir devrimin ortaya çıkması için gerek nesnel, gerek öznel koşulların
hangilerinin ne miktarının gerekli olduğu, her devrim olayının kendine özgü
ortamı içinde belirlenebilir. Bu açıdan, soyut bir --devrim modelin oluşturmak
pek olanaklı değildir. Burada benim giriştiğim çaba, ancak bir --genel durum
değerlendirmesi-- açısından belli ipuçlarının aranmasıdır.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 03:49 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580