Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Tarih

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 10-02-2007, 12:46   #271
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Mustafa Kemal'in Liderliği ve TBMM
Öyle durumlar vardır ki, karar alma biçimi son derece otokratik, hatta
diktatörcedir. Örneğin, Başkomutanlık yetki yasası Meclis'te uzatılmadığı
zaman bakın nasıl bir tutum takınıyor:
--Meclisi Alinin, Başkumandanlığın lüzumuna kani bulunduğuna şüphe olmamakla
beraber, muhalefetin hiçbir esasa müstenit olmayan tezahüratı, Meclis
kararını, şayanı arzu olmayan noktada tezahür ettirdi. Bunun neticesi ne oldu,
Efendiler, biliyor musunuz? Başkumandanlık iki gündür, muğlak ve muallak
bulunuyor. Bu dakikada ordu, kumandansızdır.. Eğer ben, orduya kumanda
etmekte devam ediyorsam, gayrıkanuni kumanda ediyorum. Mecliste tecelli eden
reye göre, derhal kumandadan keffiyedetmek isterim ve Başkumandanlığımın
hitam bulunduğunu hükütmete iblağ ettim. Fakat gayrikabili telafi bir fenalığa
meydan bırakmamak mecburiyeti karşısında bulundum. Düşman karşısında bulunan
ordumuz, başsız bırakılamazdı. Binaenaleyh, bırakmadım, bırakamam ve
bırakmayacağım.-- (Atatürk, tarihsiz:662).
Bu tutum karşısında Meclis, yeni bir oylamaya gider ve 11 red, 15 çekimsere
karşı, 177 oy ile, Mustafa Kemal Paşa'nın Meclis'in bütün yetkilerini
kendinde toplamasına olanak veren Başkumandanlık kanunu uzatılır.
Atatürk için amaç, ülkenin bağımsızlığı ve o aşamada, düşmana karşı
yürütülen savaşın kazanılmasıdır. Liderliğinin otoriter mi, demokratik mi
olduğu, bunalım anlarında onu hiç ilgilendirmez. İlgilendiği nokta, amacın
gerçekleşmesidir. Kendisini amaçtan saptıran biçim ve üslup çeşitlemeleri
kimi zaman onun içinde bulunduğu koşullarda bir lüks niteliği kazanmış, o da
duraksamadan, amacına en çabuk vardıracak yolu seçivermiştir. Aslında, henüz
safların sıkılaşmadığı, toplumda --meşru-- otoritenin kim olduğu tartışmalarının
sürdüğü zafer öncesi Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi sırasındaki Mustafa
Kemal Atatürk'ün genellikle --otokratik-- lider rolünü benimsediğini rahatça
söyleyebiliriz. Bu konudaki tutumunu en açık biçimde hep onun yanında
bulunmuş olan Falih Rıfkı şöyle anlatıyor:
--Kendine has bir reisliği vardı. O zamanlar takrirlerin oya konmadan önce
reis tarafından açıklama yapılması adetti. Mustafa Kemal'in açıklaması öyle
olurdu ki, takririn kabul mü, yoksa red mi edilmesini istediği anlaşılırdı.
Bir defa böyle takrirlerden birini oya koydu, beklediğinin aksi çıkınca:
--Lütfen ellerinizi indirir misiniz? Galiba iyi izah edemedim...-- dedi ve
yeniden red kararı istediğini hissettirerek izah etti. Büyük devrim
başlangıcında hiçbir şeyi oluruna ve tesadüfe bırakmak niyetinde olmadığı
belliydi.--(Atay, 1969:362-363).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:47   #272
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu satırlar, Mustafa Kemal Paşa'nın --amacı-- hiçbir zaman gözden
kaçırmadığını olduğu kadar, kişisel ve ortamsal liderliğinin keskin
özelliklerini de vurguluyor. Aslında Meclis'in oluşumuna baktığımız zaman,
Atatürk'ün bu davranışının nedenlerini de bütün açıklığıyla görüyoruz. Bu
Meclis, tutarlı ve eşcinsten düşünceleri temsil eden bir Meclis değildi. Bu
nitelik Atatürk döneminin --mütefekkir--lerinden Ahmet Ağaoğlu'nun sonradan
siyasete atılan oğlu Samet Ağaoğlu tarafından şöyle anlatılıyor:
--Bu Meclisi teşkil eden meb'usların ekserisi esaslı bir tahsilden mahrum,
görünüşü basit ve mütevazi, bir çocuk kadar saf insanlardı. Bu insanlardan
yine birçoğu fala, mucizeye, rüyaya inanıyordu. Bir kısmı temsil ettikleri
vilayetin bir polis komiseriyken seçilmişti. Bazısı ilk mektep muallimi, bir
kısmı henüz terhis edilmiş ihtiyat zabitleriydi. İçlerinde kabilelerinin ve
dağlarının başında mutlak bir şekilde hükümran olan aşiret ve yolları kesen
eski eşkiya reisleri vardı.-- (Ağaoğlu, 1945:39) .
Aslında bu görünümün ardında yatan --seçim-- süreci de bugünlerdeki
demokratik sistem içinde alıştığımız seçimden oldukça farklıydı. Bakın bu
seçim, Mustafa Kemal Paşa'nın kendi sunduğu --tamim--ine göre nasıl yapıldı:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:51   #273
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Vilayetlere ve müstakil Livalara ve Kolordu Kumandanlarına, Merkezi
devletin dahi, Düveli İtilafiye tarafından resmen işgali, kuvvei teşriiye ve
adliye ve icraiyeden ibaret olan Kuvayi Milliye devleti muhtel etmiş ve bu
vaziyet karşısında ifayı vazifeye imkan göremediğini hükümete resmen tebliğ
ederek, Meclis-i Mebusan dağılmıştır. Şu halde, makarrı devletin masuniyetini,
milletin istiklalini ve devletin tahlisini temin edecek tedbiri teemmül ve
tatbik etmek üzere millet tarafından, selahiyeti fevkaladeyi haiz bir
Meclisin, Ankara'da içtimaa daveti ve dağılmış olan mebusandan Ankara'ya
gelebileceklerin dahi bu Meclise iştirak ettirilmesi zaruri görülmüştür.
Binaenaleyh, zirde dercedilen talimat mucibince, intihabatın icrası, hamiyet
ve reviyeti vatanperveranelerinden muntazırdır :
1- Ankara'da salahiyeti fevkaladeye malik bir meclis, umuru milleti tedvir
ve murakabe etmek üzere içtima edecektir.
2- Bu meclise aza olarak intihab olunacak zevat, mebusan hakkındaki
şeraiti kanuniyeye tabidir.
3- İntihabatta livalar esas ittihaz edilecektir.
4- Her livadan beş aza intihab olunacaktır.
5- Her liva, kazalarından celbedeceği müntehibi sanilerinden ve merkezi
liva müntehibi sanilerinden ve liva idare ve belediye meclisleriyle liva
Müdafaa-i Hukuk Heyeti İdarelerinin ve vilayetlerde merkezi vilayet heyeti
merkeziyelerinden ve vilayet idare meclisiyle merkezi vilayet belediye
meclisinden ve merkezi vilayet ile merkez kazası ve merkeze merbut kaza
müntehibi sanilerinden mürekkep bir meclis tarafından aynı günde ve aynı
celsede icra edilecektir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:52   #274
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

6- Bu meclis azalığına, her fırka, zümre ve cemiyet tarafından namzet
gösterilmesi caiz olduğu gibi, her ferdin de bu mücahedei mukaddeseye fiilen
iştiraki için müstakilen namzetliğini istediği mahalde ilana hakkı vardır.
7- İntihabata, her mahallin en büyük mülkiye memuru riyaset edecek ve
selameti intihaptan mesul olacaktır.
8- İntihap, reyi hafi ve ekseriyeti mutlaka ile icra ve tasnifi ara,
meclisin içlerinden intihap edeceği iki zat tarafından, fakat huzuru mecliste
ifa edilecektir.
9- İntihap neticesinde, bilumum azanın imza veya zat mühürlerini muhtevi
üç nüsha mazbata tanzim olunacak. Bir nüshası mahallinde alıkonularak diğer
iki nüshasının biri intihap olunan zata tevdi ve diğeri meclise irsal
olunacaktır.
10- Azaların alacakları tahsisat, bilahare Meclisce takarrür
ettirilecektir. Ancak azimet harcırahları intihap meclislerinin masarifi
zaruriye hesabiyle takdir edeceği miktar üzerinden, mahalleri hükümetlerince
temin olunacaktır.
11- İntihabat, nihayet onbeş gün zarfında ekseriyetle Ankara'da içtimaı
temin edebilmek üzere itmam olunarak azalar tahrik ve netice azanın
isimleriyle birlikte derhal işar edilecektir.
12- Telgrafın saati vusulü bildirilecektir.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:54   #275
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Haşiye: Kolordu kumandanlarına, vilayete, müstakil livalara tebliğ
olunmuştur.-- Mustafa Kemal bu tamimi, Heyet-i Temsiliye namına imzalamıştır
(Atatürk, tarihsiz:421-422).
Görüldüğü gibi, bir seçimden çok, güvenilir kişilerden oluşan yerel
liderlerin bir bir toplantıda atayacağı kişilerin belirlenmesini istiyor bu
tamim. Aslında, o günün koşulları altında başka olanak da yoktur. İIerde,
--örgüt-- bölümünde göreceğimiz gibi, bu tamim, gerçekten Atatürk'ün
--örgütçülüğü--nün tam bir kanıtıdır. Burada dikkate almamın nedeni, nasıl bir
meclisle çalışmak zorunda kaldığını ve böylece, bu dönemdeki otokratik
liderliğinin kaynaklarını belirlemektir.

İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi de birinciden pek farklı değildir. Her
ne kadar, Mustafa Kemal Paşa'nın muhaliflerinden oluşan --İkinci Grup--
üyelerinin çoğu bu Meclis'te büyük ölçüde temizlenmişse de bakınız Falih
Rıfkı, İkinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni nasıl anlatıyor:
--1923 Ağustos'unda yan locaya çıkıp da salonda toplananlara bakanlar, yarı
Asyalı bir teokratik Devletten tam Avrupalı bir laik devlet çıkarmak için bir
sürü nizamlar koymağa hazırlanan devrimciler karşısında bulunduklarına
şüphesiz inanamazlardı. Bunlar, eski müesseseleri yıkmak ve yeni müesseseler
kurmak için açık programlı bir partiye söz vererek seçilmiş kimseler değildi.
Vatanseverce işler görmeye gelen, fakat 10 kişisi ikinci onuna uymayan,
yetişmece farklı, kafaca farklı, anlayışça, görüşçe, isteyişçe, çok defa
taban tabana denecek kadar farklı bir --kalabalık--tı.--
Falih Rıfkı bu yargıları verdikten sonra, bu --kalabalık-- içinde Mustafa
Kemal'in liderlik rolüne de çok isabetli bir biçimde işaret ediyor:
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:54   #276
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Mustafa Kemal'i liderlikten alınız. Yerine sağa doğru herhangi bir
Şahsiyet koyunuz. Bu --kalabalık-- arasında böyle bir liderin bilakis eski
müesseseleri ayakta tutmak ve kuvvetlendirmek için kolayca çoğunluk
bulacağına şüphe yoktu. Mustafa Kemal kendi çoğunluğunu, yavaş yavaş ve
yerine göre, ya sevilmesine ya sayılmasına ya korkulmasına, inanılmasına ve
arkasından gidilmekten başka çare olmayacağı kaderciliğine dayanarak
yaratacaktı. Bu çoğunluk yine de çok uzun yıllar suni ve eğreti olmaktan
çıkmayacaktı.-- (Atay, 1969:359-360) .
Atatürk'te Değişik Liderlik Rolleri
Aslında, Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliği yalnız zaman kesimlerine ve
sahip olduğu resmi sıfatlara göre değişiklik göstermekle de kalmaz. O, her
büyük taktisyen gibi, kimlerle birlikte olduğuna, çevrenin ve durumun
koşullarına göre tutum değiştirebilen, farklı karar mekanizmaları ve
biçimleri kullanabilen bir liderdir. Bazen saltanatın kaldırılmasının ortak
komisyondaki tartışması sırasında olduğu gibi kükrer ve --bazı kellelerin
düşeceğinden-- söz eder, bazen de, Ali Şükrü'nün karşısında olduğu gibi
(tuttuğu tarafı belli edip, hedefine ulaştıktan sonra) susar, yerine, oturur.
Liderlik tipleri açısından Atatürk'e yakından bakıldığı zaman, otokratik
liderlik ile demokratik liderlik mekanizmalarını değişik koşullarda
kullandığını görüyoruz. Onun hiçbir zaman başvurmadığı yöntem, --Bırakınız
yapsıncı-- liderlik tipidir. Zaten ciddi bir devrimcinin bu mekanizmaya
başvurması gerçekten düşünülemez.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:54   #277
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Büyük gruplarla çalıştığı zaman, görüntü olarak demokratik liderliğe önem
vermekle birlikte, yöntem olarak, bu görüntünün altında otokratik liderlik
modelini uyguladığı açıktır. Buna karşılık, inandığı ve güvendiği, yani
temelde --devrimcilik--lerine (devrimciliği kendi anladığı biçimde) inandığı ve
güvendiği arkadaşlarıyla birlikte iş yaparken, görüntüde olduğu kadar, esasta
da demokratik liderliğe kaydığı olmuştur . Özellikle büyük ikna gücünü
demokratik liderliğinin önemli bir aracı olarak kullanması, demokratik
usullerle alınan kararların bile onun çizgisine uygun olmasını sağlamıştır.
Zorunlu olmadıkça, yakın çevresinde demokratik liderliğin çok dışına çıkmak
istemediği, tarihsel bir gerçektir. Sanırım, Kılıç Ali'nin anlattığı şu olay
bunun tipik bir örneği olarak alınabilir:
--Dil ve güneş teorisi üzerinde çalıştıkları günlerdeydi. Dolmabahçe
Sarayı'nda bir gece özel dairelerindeki çalışma salonlarında Hikmet Bayur ile
başbaşa kalmışlardı. Bu dil ve güneş teorisi üzerinde Hükmet Bey'e birtakım
açıklamalar yapıyorlardı. Atatürk'ü Hikmet Bayur'la çalışmaya bırakarak,
bütün arkadaşlar; yanlarından ayrılmış, odalarımıza çekilmiş, yatmıştık.
Ertesi sabah uykudan kalktığımız vakit Atatürk'ün hala yatmadığını ve
Hikmet Bayur'la başbaşa akşamki gibi aynı durumda çalışmayı sürdürmekte
olduklarını öğrenince, arkadaşım Salih (Bozok) Bey'le beraber, derhal
yanlarına gittik. Yüzleri kıpkırmızı olmuş, hala Hikmet Bayur'u inandırmaya
çalışıyordu. Bir süre sonra çalışmaları bitti. Hikmet Bey de müsaadelerini
aldı, çekildi. Yalnız kaldığımız zaman, arkadaşım Salih Bozok: --Paşam, niçin
bu kadar yoruldunuz? Hikmet Bey yabancınız mı? Size bağlı bir arkadaşımız!
--Böyle olacaktır!-- demeniz yeterli değil mi? Sabahlara kadar onu inandırmak
için kendinizi niçin üzüyorsunuz?--
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:55   #278
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

--Ha... İşte bu çok yanlış bir düşünçe. Bilirsiniz ki, Hikmet Bayur
inatçıdır. Onu inandırmak lazımdır. O, bir kere inandı mı işi benimser!-- diye
karşılık vermişlerdi.-- (Arıburnu, 1976:67-68) .
Gerçekçi bir değerlendirme, Atatürk'ün liderlik mekanizmaları arasındaki
seçiminin iki ögeye bağlı olduğunu gösterir: Birinci öge, yakın hedefine ve
uzak amacına en uygun kararı aldıracak olan mekanizmanın seçimidir. İkinci
öge ise, kendisine karşı savaşını verdiği Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasal
yapısına karşı meşru temellere dayalı bir güç oluşturabilecek ve bu meşruiyeti
yeni kuracağı yapının temeli yapabilecek mekanizmalardır. Birinci öge onu
esasta otokratik liderliğe, ikinci mekanizma ise, görünüşte demokratik
liderliğe itmiştir. Çünkü, çabuk ve kesin kararlar almak gerekliliğine karşı,
gerek Batı'nın gözünde, gerek kendi ideolojisi içinde, gerekse yeniden
biçimlendirmekte olduğu toplum içinde --kabul edilebilir--, yani --meşru-- bir
mekanizma oluşturmak zorundaydı. Onun için ta işin başından beri belli
ölçülerde temsil yetkisi olan --örgütler-- kurmuş ve onlarla çalışmıştı. Çünkü,
yalnız fiilen değil, kuramsal olarak da gücünü bu --örgütler--den alıyordu.
Büyük Millet Meclisi de bu örgütlerden biriydi (Bu konuda, --örgüt-- bölümünde
daha derinliğine çözümleme yapılmaya çalışılacaktır) .
Görev liderliği ile toplumsal-duygusal liderlik rolleri karşısındaki durumu
da, aynen karar mekanizmaları karşısındaki durumu gibidir: Zamana ve
koşullara göre bu işlevleri, bazen birini öne alarak, bazen ikisine de aynı
ağırlığı ve önemi vererek, kendi kişiliğinde bütünleştirmiştir.
Atatürk'ün Sofrasının İşlevi
Mustafa Kemal Atatürk'ün en önemli özelliklerinden biri, çevresiyle olan
insan ilişkilerini hep yumuşak, sıcak ve içten tutmuş olmasıdır. Harbiye
yıllarından beri, arkadaşlarıyla sürekli tartışmakta, onlarla birlikte gizli
örgütler kurmakta, eylemine sürekli ortak ve destek aramaktadır. Bütün bu
etkinlikleri sırasında yemek ve içki sofraları, bir eğlence ve rahatlama
değil, bir dertleşme ve planlama toplantıları niteliğindedir. Bu olguyu
Harbiye'den beri onunla temas etmiş olan arkadaşlarının sonradan yayımlanmış
olan anılarından kesinlikle anlıyoruz.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:55   #279
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

İşte bu tür --sofra-- ilişkileri, onun toplumsal-duygusal liderlik işlevini
en belirgin bir biçimde yerine getirdiği ortamı simgeler.
Aslında Atatürk, hep bir --görev-- lideri olmuştur. Önce, İmparatorluğu ıslah
etmek, sonra düşmana karşı savaşmak, daha sonra işgalci düşmanı ülkeden
kovmak, Cumhuriyet'i ilan ederek, yeni bir devlet üretmek, en sonunda da yeni
bir toplum yaratmak hep onun belli bir sıra içinde ve gerçekçiliğine uygun
olarak yüklendiği --görev--lerdi. Bu açıdan bakıldığında, onun liderlik
işlevinin daha çok --görev liderliği-- modeline uygun olduğu sanılabilir. Fakat
bu izlenim doğru değildir. Çünkü, yaşamının her aşamasında gerek siyasal ve
toplumsal ittifakı açısından yaptığı --toplayıcılık-- işlevi, gerekse her
dönemde içinde bulunduğu farklı grupların moralini yüksek tutmaya çalışması,
--toplumsal-duygusal-- liderlik rolünü hiçbir zaman göz ardı etmediğinin
kanıtlarıdır.
Nesnel tarihsel verilere baktığımızda, Mustafa Kemal Atatürk'ün o zamanki
dağınık ve bütünleşmiş olmaktan uzak Osmanlı toplumsal ve siyasal yapısı
içinde her türlü dinsel ve etnik grubu, her türlü siyasal grubu, her sınıfı
--Ulusal Bağımsızlık-- temel düşüncesi ve savaşımı çevresinde
birleştirebildiğini görüyoruz.
Yüz Yüze Temas
Ayrıca, gerek kendi anılarından, gerekse yakınında bulunmuş kişilerin
anlattıklarından öğrendiğimize göre yakın çevresiyle --yüz yüze-- temasını her
zaman sürdürmüştür. Çağdaş sosyal-psikolojinin --küçük grup-- kuramında en
önemli öge olan --yüz yüze temas-- Mustafa Kemal Atatürk'ün sürekli bir biçimde
kullandığı bir yöntemdir. Bu yöntem, hem iş başarmaya, yani --görev
liderliği--ne yönelik bir amaca, hem de kendi liderliğini, küçük grubu içinde
üretmeye ve pekiştirmeye, böylece de --toplumsal-duygusal-- liderliğe yönelik
bir hedefe hizmet ediyordu.
Toplumsal işlev açısından liderliğinin türüne baktığımızda da --görev--
liderliği ile --toplumsal-duygusal-- liderliğinin birlikte gittiğini görüyoruz.
Atatürk'ün görev liderliğini çok kabaca iki döneme ayırmak olanağı vardır:
Birinci dönem, 1919-1923 arasıdır. Bu dönemin görevi düşmanı kovmak, ülkeyi
bağımsızlığına kavuşturmak ve yeni devleti kurmaktır. İkinci dönem, 1923-1938
arasıdır. Bu dönemdeki görev de, yeni bir toplum yaratmaktır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 10-02-2007, 12:55   #280
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Başarı Ögesi
Biri siyasal-askeri, öteki toplumsal-ideolojik olan bu iki dönemli görev
liderliğine baktığımızda, kişisel liderliğinin toparlayıcı ve birleştirici
işlevinin her iki dönemde de son derece geçerli olduğunu görüyoruz. Birinci
dönemde, Anafartalar Kahramanlığı'ndan aldığı güçle işe başlayarak, Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetleri ve Meclisler aracılığıyla, Ulusal Bağımsızlık eyleminin
simgesi olmuştur. Bileğinin gücü, zekasının ve atılganlığının kararlılık ile
birleşmesi ve ileri görüşlülüğü, stratejik ve taktik alanda, onu eylemin
simgesi durumuna getirmiştir. Bir başka deyişle, birinci görev dönemindeki
--simge olarak lider-- niteliği, yani --toplumsal-duygusal-- liderlik işlevi, ne
karizmasına, ne geleneksel otoritesine, ne meşru ve yasal liderliğine
dayalıdır. Bu dönemdeki simgesel liderliği doğrudan doğruya --başarı-- ögesine
bağlıdır. Bir başka deyişle, --simgesel liderliği--ni belirleyen öge, Mustafa
Kemal Paşa'nın başarılarıdır. Başarısızlık durumunda, liderliğini de
yitirecek, eylemin simgesi olmaktan ve toplayıcı bir işlevi yerine
getirmekten yoksun kalacaktı. Bu açıdan, birinci dönem için --görev
liderliği--nin, --toplumsal-duygusal liderliği--ni beslediğini söylemek çok da
yanlış olmaz.
Oysa, ikinci dönem için artık durum değişmiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin
Reis-i Cumhur'u Mareşal, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, hem karizmasını; kendi
ürettiği karizmasını peşinden getirmektedir, hem de yeni devletin, yasal ve
meşru lideridir. Bu açıdan, artık, ismi, yalnızca, çıplak olarak ismi, bir
simge olmuştur. Bu aşamada, birinci aşamanın tersine, --toplumsal-duygusal
liderliği--, --görev liderliği--ni beslemektedir. Dedikleri, bir --keramet
sahibi--nin sözleri olarak değerlendirilmektedir. Başarı ölçütü, liderliğinin
bir mihenk taşı değildir artık. Çünkü, bu liderlik zaten --tarihsel başarı--
üzerine inşa edilmiştir.
Yalnız bu ayırım, okuyucuyu aldatmamalı: Değişik iki dönemde, ağırlıkları
biraz farklı olmakla birlikte, Mustafa Kemal Atatürk, hiçbir zaman her iki
liderlik işlevini de ihmal etmemiştir. Sürekli olarak, değişen durumların
değişen koşullarına göre, birinin işlevini (o sırada hangisi başat ise)
ötekisinin desteğine vermiştir.
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 14:17 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580