Beşiktaş Forum  ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi


Geri git   Beşiktaş Forum ( 1903 - 2013 ) Taraftarın Sesi > Eğitim Öğretim > Dersler - Ödevler - Tezler - Konular > Bæsın Yayın

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 08-02-2007, 16:50   #61
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu durumda basını, aşırı duygu yüklü olaylar üzerinde yoğunlaşan ve bunları kendilerini yaratımı olan toplumsal koşulların dışında bireysel psikolojik dürtülerle açıklayan abartılı ve magazinleşmiş bir üslubu kullanması kaçınılmaz olmaktadır. “(Olayın) nedenini biz çok yüzeysel bırakıyoruz. Kıskançlık diyoruz. Neden kıskanmış bu adam ve bu adamı karısını öldürme aşamasına getiren birtakım olaylar ve süreçler var. Olayın nedenine kıskançlık diyorum ama işte bu nedenin gerisine gidemiyorum. Biz bu olayları gerek gazetenin politikasından, haberin sunuş biçiminden gerekse zaman ve yetiştirme kaygısından atlamak durumunda kalıyoruz. Aslında bu nedenler incelense, haber daha ilginç olacak. Ben onu düşünüyorum fakat İstanbul’da yazı işlerindeki adam onu düşünmüyor” (Şevkat ile 1992’de yapılan röportaj).
Aynı haberde yer alan gerçekliğin, zamansal ve mekansal boyutunun yeniden yazımı, nedensellik ilişkileri ve dramatik yan öğelerle süslü anlatımı bakımından yapılabilecek bir gazeteler arası karşılaştırma, söz konusu gerçekliğin ele alınışındaki farklılıkları ortaya koyması bakımından ilginç sonuçlar verebilmektedir; “Kendisi askerde iken hamile kalan karısını delik deşik etti. Halen İstanbul Kasımpaşa’da vatani görevini deniz eri olarak yapmakta olan Hüsnü Nekiz (22) oturmakta olduğu İzmir’den kendisine gelen mektuplardan 4 yıl önce sevişerek evlendiği karısı Sevim Nekiz’in (18) arkadaşları ile düşüp kalktığını öğrenmiştir. Yaptığı araştırmada karısının bu yoldan hamile kaldığını duyan Hüsnü Nekiz birliğinden firar ederek İzmir’e evine gitmiştir” (Günaydın 01.02.1976: 1). “Rüyasında ‘kötü’ gördüğü karısını bıçakladı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:50   #62
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Gece rüyasında karısının kendisini başkasıyla aldattığını gören ve bunun etkisinden kurtulamayarak birliğinden firar edip İzmir’e gelen asker koca, 18 yaşındaki eşi Sevim’i bıçakla ağır şekilde yaralamıştır” (Hürriyet 01.02.1976: 1). “Sinema oyuncusu dört yerinden bıçaklandı. Polisin verdiği bilgiye göre, bilinmeyen bir nedenden başlayan tartışma, kavgaya dönüşmüş ve iddiaya göre Mustafa Dündar, Zeynep Şahan’ı 4 yerinden bıçakla vurmuş ve kaçmıştır” (Milliyet 26.01.1976: 1). “Seks yıldızıydı. Mustafa Dündar adlı şahsın bıçak darbeleriyle ağır şekilde yaralanan Zeyno Çilem Yeşilçam’ın seks furyasından en çok nasibini alan sanatçılarındandı. Beyzaperdeye “Aşiret Kızı Zeyno” diye tanıtılarak geçen şuh yıldız Zeyno Çilem yaşama savaşı veriyor. Zeyno Çilem’i görmek, onunla birlikte olmak arzusuyla yanıp tutuşan Mustafa Dündar önceki gece genç kadının Nişantaşı Ihlamur yolu üzerindeki evine gitmiştir. Mustafa kapıyı çalmış, Zeyno davetsiz misafiri bir an karşısında bulunca şaşkına dönmüştür. Ancak genç kadın bir şey demeye fırsat bulamadan Mustafa Dündar bıçağı çekmiş, ‘Artık bu iş burada bitecek’ diye bağırmıştır” (Hürriyet 26.01.1976: 1). “Bir leğen için cinayet. Çocukları üşümesin diye komşusunun kömüründen çalan anne öldürüldü. (Olay şöyle oldu); Eşine ilaç vermek istemişti Mustafa Bayfidan. Bodrumdan duyduğu gürültü üzerine telaşla aşağıya indi. Yanına silahını da almıştı Mustafa Bayfidan. Burada komşusu olan kadını kömürlerini alırken görünce çılgına döndü ve ona kanla içinde yere serdi. Mustafa, Emniyet Müdürlüğü’nde komşusunun öldüğünü öğrenince şok geçirmiş, pişmanlık duyguları içinde ağlamaya başlamıştır” (Hürriyet 09.01.1976: 1). “Yarım kova kömür yüzünden katil odu. Sabah sobaya kömür atmak üzere kömür almak için bodruma inen Mustafa Bayfidan, komşusu Hayriye Yapışık’ın elinde bir kova kömür görmüş, tartışma sırasında Hayriye Yapışık, ‘Sana hesap mı vereceğim’ demiştir. Bunun üzerine ikinci kattaki dairesine çıkan Mustafa, tabancasını alarak aşağıya inmiş ve koşusunu tek kurşunla öldürmüştür. Yakalanan 32 yaşındaki katil Mustafa Bayfidan Emniyet Müdürlüğü’nde iki gözü iki çeşme ağladı ve ‘Ben iki çocuk babası bir işçiyim. O kömürü hangi şartlar altında aldığımı kimse bilemez’ demiştir” (Milliyet 09.01.1976: 1). “Görülmemiş Vahşet. Canavar ruhlu Hüseyin Urgancı, önce dostunun sevgilisi Mehmet Yılmaz’ı öldürdü. Daha sonra dostu Fatma Bulut ve iki kızını boğup pamuk tarlasına gömdü. Denizli’deki vahşet, cinayetin suç ortaklarından Abdullah Bölükbaşı’nın vicdan azabı duyarak olayı ihbar etmesiyle ortaya çıktı. Korkunç cinayetleri işleyen Hüseyin Urgancı ve kendisine yardım eden iki arkadaşı, yakalanarak gözaltına alındı... Hüseyin Urgancı ile beraberliğini uzun süre sürdüren Fatma Bulut bu arada evlerinin yanında oturan evli ve iki çocuk babası bakkal Mehmet Yılmaz’la ilişkiye girdi.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:50   #63
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu ilişkinin farkına varan çılgın aşık, sevgilisini beraberlikten vazgeçiremeyince arkadaşları 39 yaşındaki Vahit Keskin ve 25 yaşındaki Abdullah Bölükbaşı ile birlikte, sekiz ay önce akşam saatlerinde dükkanını kapatıp evinin yolunu tutan Mehmet Yılmaz’ın önünü kesti. Urgancı ve arkadaşları, bakkalın başına ****la vurup öldürdüler, daha sonra da Esentepe Mahallesi’ndeki boş bir araziye gömdüler. İlişkide bulunduğu bakkalın ortadan kaybolmasından şüphelenen Fatma Bulut, olayın üzerinde ısrarlı durmaya başladı. Fatma Bulut, dostu Hüseyin Urgancı’yı sıkıştırınca bakkal sevgilisinin öldürüldüğünü öğrendi. Hüseyin Urgancı ve arkadaşları, Çaybaşı mahallesindeki evinde 47 yaşındaki Fatma Bulut, kızları 14 yaşındaki Fatma ve 17 yaşındaki Duygu’nun içkilerine zehir karıştırdı. Anne ve iki kızı baygınlık geçirince, Hüseyin Urgancı iki arkadaşının yardımıyla sevgilisini ve çocuklarını önce iple boğdu, sonra da Merkez’e bağlı Kumkısık köyü yakınlarındaki pamuk tarlasına gömdü” (Hürriyet 07.02.1990: 3). “Bir ihanet, dört can aldı. Yasak aşk katliamı. Denizli’deki benzeri ancak polisiye filmlerde görülen cinayetler zinciri şöyle gelişti; Fatma Bulut, iddiaya göre bir yıl kadar önce mahallenin genç bakkalı Mehmet Yılmaz ile ilişki kurdu. Ancak Hüseyin Urgancı olayı öğrenmekte gecikmedi. Karısı ile Mehmet’i bir süre izledikten sonra korkunç planı hazırladı. Hüseyin Urgancı karısı ile kızlarının evde olmadığı bir sırada Mehmet Yılmaz’ı bir bahane ile eve çağırdı. Çayına uyuşturucu koyarak bayılttığı Mehmet Yılmaz’ı arkadaşı Vahit Keskin ile boğarak öldürdü. İki cani bakkalın cesedini şehir yakınlarındaki bir tarlaya götürerek gömdüler. Hüseyin Urgancı aşırı derecede sarhoş olduğu bir gün, karısına ‘Mehmet’in seninle ilişkisi vardı, bu nedenle onu öldürüp gömdüm’ dedi. Durumu kızları Duygu ve Fatma Başar’a anlattı. Anne ile kızları plan yaparken, kendileri için hazırlanan korkunç sondan habersizdi. Hüseyin Urgancı bir ara karısının ve iki üvey kızının yemeklerine kuvvetli bir uyuşturucu koydu. Yemekten sonra kendilerinden geçen Fatma Bulut ve iki kızı, Hüseyin Urgancı ve Vahit tarafından boğularak öldürüldü. Katiller daha sonra kendilerine yardım etmesi için Abdullah Bölükbaş isimli gençle anlaştılar. Cesetleri çarşaf ve battaniyelere saran caniler şehir dışında bir pamuk tarlasına gömdüler” (Günaydın 07.02.1990: 3). “Bu nasıl anne? Önce öldüresiye dövdü, sonra da 2 çocuğunu yaktı. İzmir’de cinnet geçiren Ruhane Taşdemir adlı kadının evinden önce çığlıklar sonra da dumanlar yükseldi. Gözü dönmüş çılgın anne, iki çocuğunu salonun ortasına yatırmış ve üzerlerine kor ateş atarak yakmıştı. Bayraklı 1620 sokak 40 numaralı evlerinde çocukları ile birlikte yemek yiyen anne Ruhane Taşdemir bilinmeyen bir nedenle cinnet geçirdi. Eline sobayı karıştırmakta kullandığı demir çubukları alan kadın, çocukları öldüresiye dövmeye başladı.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:51   #64
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Kendinden geçen çocuklarının üzerlerine sobada bulunan korları döken acımasız anne 5 yaşındaki Esra ve 7 yaşındaki Ahmet’in ölmesini bekledi. Büyük bir soğukkanlılıkla eline demir çubuğu alarak komşusuna giden Ruhane Taşdemir’in durumundan şüphelenen Fevzi Parmaksız, olayın yaşandığı eve giderek kapıyı açtı ve korkunç manzarayı gördü” (Milliyet 07.01.1990: 1). “İki çocuğunu ateşle yaktı. Cinnet geçiren İzmirli anne, gürültü yapıyorlar diye yanan sobanın ateş dolu kovasının çocuklarının üzerine boşalttı. İzmir Bayraklı Orman sahası semtinde Ruhane Taşdemir adlı çılgın anne, oyun oynarken gürültü yapan 5 ve 7 yaşındaki iki çocuğunu demirle dövdü, bununla da yetinmeyerek yanan sobanın kovasında bulun kor halindeki kömürleri üzerine dökerek öldürdü. Ruhane Taşdemir, daha sonra hiçbir şey olmamış gibi gezmeye gitti. Bu arada evden çıkan dumanları görerek içeri giren komşular 7 yaşındaki Ahmet ile 5 yaşındaki Esra’nın cesedini bulunca dehşete kapıldılar” (Sabah 07.01.1990: 3). “Antalya’da Vahşet. İki genç kadın bıçakla doğranarak öldürüldü. Genç bir adam ise delik deşik edilmiş halde ağır yatıyordu. Bir sigorta şirketinin acentalığını yapan 40 yaşındaki Cebrail Aykurt, önceki gece geç saatlerde bürosunda sevişirken yakaladığı karısı Hatice’yi bıçakla öldürdü, kardeşi Hüseyin Aykurt’u da bıçakla ağır yaraladı. Olay sırasında kendisine mani olmak isteyen 20 yaşındaki sekreteri Filiz Cüru’yu da bıçakla boğazını keserek öldüren gözü dönmüş koca, arkasında iki ölü ve can çekişen bir yaralı bırakarak kaçarken, bürosunu da ateşe verdi” (Hürriyet 15.04.1990: 1). “Yasak Aşk Cinayeti. Antalya’da meydana gelen korkunç cinayet esrarının koruyor. Yangından yaralı olarak kurtulan Hüseyin Aykurt yoğun bakımda. Sigortacılık yapan Cebrail Aykurt’un dedikodular yüzünden karısı ve sekreterini öldürüp, kardeşini bıçakladıktan sonra binayı ateşe verdiği bildiriliyor” (Milliyet 15.04.1990: 3). “Karısın boğdu, kuşkulandığı adamı vurdu, bir kişiyi yaraladı. Polis ve görgü tanıklarından edinilen bilgiye göre Göztepe Çemenzar sokak Dinsiz Çıkmazı’nda oturmakta olan taksi şoförü Sadettin Özküçük önceki akşam, akli dengesi bozuk olduğu söylenen eşi Yadigar Özküçük ile tartıştı. Tartışmanın ilerlemesiyle cinnet geçiren Sadettin Özküçük, bir çocuk annesi eşinin ellerini arkadan bağlayarak boğdu. Olaydan sonra 6 aylık oğlu Soykun’u yanına alıp akrabalarına götüren taksi şoförü yakınların hiçbir söylemeden Çemenzar sokaktaki evine döndü. Geceyi ölü eşinin başında geçiren Sadettin Özküçük, sabah olunca tabancasını alıp evden çıktı. Silahını çekerek 50 yaşındaki tüccarın üzerine yürüyen Sadettin Özküçük, Kırılmaz’ın kaçmaya çalıştığını görünce ateş etmeye başladı. Kırılmaz bacağından vurulup düştü.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:51   #65
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Yaşlı tüccarın yerde kıvrandığını gören taksi şoförü Sadettin Özküçük, bir kurşunu da beynine sıktı. Bu sırada olayı gören hamal Zorba Çetiner’e, ‘Sen karışma, bu bir namus meselesi’ diye bağıran Özküçük daha sonra silahını ateşleyerek hamalı bacağından vurdu” (Milliyet, 10.04.1990, s.1). “Kıskanç koca ölüm saçtı. Göztepe’deki korkunç olay şöyle gelişti; Evlendiği günden beri karısını sokağa dahi çıkartmayan taksi şoförü Sadettin Özküçük, dün sabah tartıştığı karısına, ‘Git, beni aldattığın adamı bulup buraya gel’ diye bağırdı. Kocasının bu tutumu karşısında şaşkına dönen genç kadın, biraz sokaklarda dolaştıktan sonra geri döndü. Şüphe ve öfkeden çılgına dönmüş bir halde olan Sadettin Özküçük, karısının üzerine saldırarak kıyasıya dövdü. Ardından boğazını sıkarak öldürdü. Çılgın koca doğruca koleksiyoncu Ahmet Kırılmaz’ın dükkanına gitti. Özküçük’ün elinde silahla dükkanına geldiğini gören Ahmet Kırılmaz kaçmaya başladı. Kırılmaz’ın peşinden koşan Özküçük, Göztepe pazarında kıstırdığı iki çocuk babası 42 yaşındaki konfeksiyoncuya kalabalığın gözleri önünde delik deşik etti” (Sabah 10.04.1990: 3).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:51   #66
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

5. Bireysel Şiddet İçerikli Haberdeki Sunum Biçiminin Dönemsel Olarak Karşılaştırılması

1976 yılının ilk altı ayı ile 1990 yılının ilk altı ayı olmak üzere hepsi incelenen bu tür haberlerdeki sözü edilen söyleme verilebilecek örnekler, bir hayli fazla olmakla birlikte, haber kalıbı/haber kipi açısından benzer özellikler göze çarpmaktadır. “Dili kullanma açısından 1960’lardaki üslup ile şimdiki üslup bir değil, farklı birtakım şeyler var. Haberlerde dil kullanma açısından 1975-1976’lara kadar –mişli geçmiş zaman (yapmıştır, etmiştir) kullanılıyordu. Şimdi ise haberlerde –dili geçmiş zaman (yaptı, etti) kullanılıyor. Bu anlamda bir üslup farklılığı doğdu ama veriliş biçimi açısında haberde yine bir şey değişmedi, yani 1960’larda cinayet haberini nasıl veriyorsan şimdi de aynı şekilde veriyorsun” (Şevkat ile 1992 tarihinde yapılan röportaj).
Haber dilinde benzer bir diğer boyut ise, dış gerçeğin görsel boyutta gazeteci tarafından yeniden yaratımı sırasında ortaya çıkmakta, bir başka deyişle, olaya yol açan süreçlerde ve olayın gerçekleşme anında, olayın öznesi ve tanığı olmaya gazetecinin, olay kişileri adına konuşan söyleminde/öyküleme biçiminde kendini göstermektedir. Bunun sağlanabilmesi, bir anlamda, bireysel şiddet içerikli haberlerde fiillere ancak, “-yordu” ve “-mıştı” ekleriyle bir yer verilmesi yoluyla sağlanmaktadır.
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:51   #67
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Haber dilinde görülen “yordu” lu anlatımla kendini gösteren söylemin gördüğü işlev konusunda Nurdan Gürbilek şunları söylüyor; “Herhangi bir olayın “-yordu” kipiyle anlatılması, anlatanın o olay hakkında bilinebilecek her şeyi bildiği, yaşamışçasına bildiği, tanıdığı iddiasını içerir. “Yordu”lu fiilin gerçekleştirdiği, olayları dışardan gözleyenin cümlesini inanılır kılmak, imajın haberi önceleyişindeki tuhaflığı hafifletmek, kurgusallığa bir gerçeklik, bir içeridenlik, bir hayat kazandırmak, fiilsiz sözün kendisini bir hayatmışçasına hikaye etmesini sağlamaktır. Böylece basın kendi kurgusallığına, tanıdıklığın ve yaşanmışlığın kipi olan şimdiki geçmiş zamanla hayat kazandırmayı dener; fiilsiz söze, sanki bir şeyle oluyormuş haberi yazan da anları geçerken görmüş gibi, bir hikaye canlılığı kazandırmayı dener” (Gürbilek 1992: 46-47).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:51   #68
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Bu ve buna benzer işlevleri yerine getirdiği düşünülen söylemin, yazılı basında, verdiğimiz örneklerde de görüleceği gibi yaygın bir biçimde ve etkinlikle kullanıldığı görülmektedir. “Handan ölüme kapıyı böyle açtı. Cibali Kız Lisesi’nin güzel öğrencisi 16 yaşındaki Handan Otak, her zaman olduğu gibi Çarşamba günü 13.30’da arkadaşlarıyla birlikte güle oynaya 4-D sınıfından çıkmış, Fatih’teki evine yürüyerek geliyordu... Yaşına göre biraz kısaydı. Fakat çabuk gelişmesi ve güzelliği nedeniyle erkeklerin ilgisinin üzerinde toplanmasına alışmıştı. Evlenmek için erkendi fakat erkek arkadaşları vardı... Aklına hemen Nejat geldi. Evlenecekse mutlaka onunla olmalıydı. Güzel Handan Halıcılar Caddesi, Okumuş Adam sokak 26 sayılı apartmanın önünde arkadaşlarıyla birlikte durup bir süre daha konuştu. Handan arkadaşlarıyla vedalaşıp saat 14.00’de dördüncü katta kendilerine ait olan daireye girdi. Handan üzerini değiştirdikten sonra hemen dersin başına oturmadı. Uzun süreden beri kendisini rahatsız eden telefonlar ve Murat marka otomobilli genç aklını kurcalıyordu... Ayrıca geçenlerde bir de telefon gelmişti... Handan kapıdan gelen ses üzerine derslerinden başını kaldırdı. Kapıda eve sık sık gelen bir tanıdık vardı. Onu içeriye alabilirdi (Bu noktada çeşitli fikirler ileri sürüldü. Detektifler de gelen caninin Handan tarafından tanınan bir kişi olduğu kanaatinde fikir birliğine varmışlardır). Gülümseyerek kapıyı açtı. Ölüme “Hoş geldin” dediğini bilebilir miydi? Cani, güzel Handan’ın açtığı kapıdan elini kolunun sallayarak içeriye girdi. Evde cereyan eden olaylardaki esrar perdesi henüz aralanmadı... Detektiflerin birleştiği kanaate göre olay şöyle cereyan etti; Handan içeriye misafiri buyur ettikten sonra bilinmeyen bir nedenle mutfağa girmiştir. Aralarında cereyan eden konuşmalarından sonra mutfağa giren cani orada gördüğü ekmek bıçağını kaparak Güzel Handan’ı tehdit etmiş, boğuşma sırasında da Handan hafif yara almıştı. (Yerdeki toplu kan izleri bunu gösteriyor) Handan karşısındakinin sapık isteklerine karşı çıkmış, onunla mücadele ediyordu
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:51   #69
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Beklemediği bir anda ve ummadığı bir şahıstan böyle bir teklif gelmesi onu çılgına çevirmişti. Bu arada bıçaklı katilin eli kesilmişti (Buzdolabı üzerinde iki ayrı gruptan kan izleri bulunmuştu). Handan yaralı bir vaziyette sapığın elinden kurtuldu ve bir ihtimale göre çantasından para kaptığı gibi telefona koştu... Fakat cani yetişip güzel ve hafif Handan’ı bir kuş gibi kaldırıp, onu anne ve babasının yatak odasına attı. Handan feryat ediyor. Fakat sesini duyuramıyordu. Yatak odasının bitişiğinde Raks sinemasının ve diğer evlerin duvarları yükseliyor, sesin odada boğulmasına sebep oluyordu. Sapık, güzel Handan’ın eteğini ve külotunu parçaladı. Genç kız boyun eğmiyordu. Katil çılgına döndü, hınçla bıçağı vurdukça vurdu. Fakat arzusuna nail olamadı. Sapığın üstü başı kan içinde kalmıştı. Yüzünde de tırnak izleri vardı ve ayrıca eli hafifçe çizilmişti. Bıçak tutan kanlı ellerini büyük bir soğukkanlılıkla mutfakta yıkadı” (Hürriyet 18.04.1976: 1).
  Alıntı ile Cevapla
Alt 08-02-2007, 16:52   #70
imparator
Guest
 
imparator - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 

Aynı haberin Günaydın’da verilişi; “Namusu uğruna can verdi. Cinayet masasının telefonu üç defa acı acı çaldı. Nöbetçi polis her zamanki kendisini tanıtarak, “Buyurun cinayet masası” dedi. Telefonda ince sesli taşra şiveli biri, “Fatih Halıcılar Caddesi’nde cinayet var, haberiniz yok mu?” diyerek kapattı. Saat 18.30’du... Polise yapılan ihbar doğruydu. Canavar ruhlu katil henüz bir gonca kadar güzel, melek kadar temiz ve arkadaşları tarafından gerçekten çok sevilen lise birinci sınıf öğrencisi 15 yaşındaki Handan’ı, evinin içinde 30’dan fazla bıçak darbesi ile vura vura öldürmüştü. Öldürdükten sonra da polise telefon ederek, soğukkanlılıkla cinayeti ihbar etmişti... Zaman ilerledikçe olayın esrar perdesi çözüleceğine kapanıyordu... Yetkililerin yaptığı açıklamaya göre evde büyük bir mücadele olduğu aşikardı... Kan izlerine bakılırsa mutfakta başlayan boğuşma salona ve yatak odasına kadar devam etmişti. Çok büyük bir ihtimalle kendine saldıran eli bıçaklı canavara karşı koyan Handan bu uğurda canını vermişti” (Günaydın 16.04.1976: 1)
1990 yılından birkaç örnek; “Kıskanç astsubay hemşire eşi ile doktoru öldürdü. Balıkesir Ordudonatım Okulu’nda görevli Astsubay Üstçavuş Ahmet Sezer, ilişki kurduklarıyla iddiasıyla (ayrıca haberin bir yerinde ilişki kurduklarından şüphelendiği şeklinde veriliyor) doğumevinde çalışan eşi Handan Sezer ile Dr.Adil Güneri’yi yaylım ateşine tutarak öldürdü. Cinayetten sonra, ”Namusumu temizledim” diyerek teslim olan Ahmet Sezer tutuklandı. Olay, dün saat 11.30 sıralarında meydana geldi. Astsubay Ahmet Sezer hastane bahçesinde gördüğü Doktor Adil Güneri’ye üç el ateş etti... Eşini servis odasında bulan astsubay, Handan Sezer’i üç kurşunla öldürdü. Bu sırada Adil Güneri’nin hastaneye yetiştirilmek üzere ambulansa taşındığını gören Ahmet Sezer, “sen daha ölmedin mi?”diyerek başına bir kurşun daha sıkıp öldürdü” (Hürriyet 21.04.1990: 18).
  Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bu konuyu arkadaşlarınızla paylaşın


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık




Türkiye`de Saat: 08:24 .

Powered by vBulletin® Copyright ©2000 - 2008, Jelsoft Enterprises Ltd.
SEO by vBSEO 3.3.2

Sitemiz CSS Standartlarına uygundur. Sitemiz XHTML Standartlarına uygundur

Oracle DBA | Kadife | Oracle Danışmanlık



1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408 409 410 411 412 413 414 415 416 417 418 419 420 421 422 423 424 425 426 427 428 429 430 431 432 433 434 435 436 437 438 439 440 441 442 443 444 445 446 447 448 449 450 451 452 453 454 455 456 457 458 459 460 461 462 463 464 465 466 467 468 469 470 471 472 473 474 475 476 477 478 479 480 481 482 483 484 485 486 487 488 489 490 491 492 493 494 495 496 497 498 499 500 501 502 503 504 505 506 507 508 509 510 511 512 513 514 515 516 517 518 519 520 521 522 523 524 525 526 527 528 529 530 531 532 533 534 535 536 537 538 539 540 541 542 543 544 545 546 547 548 549 550 551 552 553 554 555 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565 566 567 568 569 570 571 572 573 574 575 576 577 578 579 580